- Katılım
- 3 Nisan 2013
- Mesajlar
- 1,096
- Beğeni
- 3,577
- Puanları
- 113
esselamünaleykum
Saygısızca konuşmak, kendini büyük görmek, kalp kırıp kırmayacağını düşünmeden rastgele konuşmak moda olmuş.
Oysa ben "Bir bakışım bile birini acaba kırar mı" diye ince düşünüyorum. Böyle olunca kendimi ezdirmiş oluyorum. Kimsenin saygısı kalmıyor, istediğim itibarı, vefayı göremiyorum.
Başkalarının davrandığı gibi "Umursamaz, sevgisiz, saygısız, kaba saba davransam itibarım olur" diye düşünmeye başladım ama bu da Allah'ın sevmeyeceği bir şey. Rabbimin istediği gibi bir Müslüman olma çabası hiç kimsede yok, herkes kendini bir şey zannediyor.
Çok hassas bir insansınız. Kırılgan ve alıngan bir yapınız var. İyi niyetli, saygılı, sevgi dolu bir özelliğe sahipsiniz. Temiz kalpli, herkese iyi davranan ve olumlu yaklaşan, mütevazı ve nazik hareket eden bir insansınız.
Sizin gibi düşünen, sizin gibi konuşan, sizin gibi hareket eden insanları bulmanız oldukça zor. Zor olmasına zor da yok değil.
Bir kişi de olsa, iki kişi de olsa anlaşabileceğiniz, oturup konuşabileceğiniz, dertleşebileceğiniz birisi mutlaka olacaktır.
Yoksa sınıfınızda bulunan bütün insanlarla, birlikte kaldığınız bütün arkadaşlarınızla her konuda uyuşmayı, anlaşmayı beklemek, her meselede ortak noktayı bulmak her zaman mümkün olmaz, böyle bir beklenti içine girmeye de gerek yoktur.
Özellikle bazı gençler kaba saba davranmayı, aklına geleni söylemeyi, saygısızca konuşmayı, birbirlerine hakarete varır laflar etmeyi bir özgürlük sanıyorlar, hiçbir sınır ve ölçü tanımadan rastgele hareket etmeyi bir marifet gibi görüyorlar.
***
Bunlara üzülmeye, moral bozmaya, şikâyet etmeye, bir yerde takılıp kalmaya lüzum yoktur. Herkesi olduğu gibi kabul edin, yaşantılarıyla baş başa kalsınlar, nasıl düşünüyorlarsa öyle gitsinler.
İnsanları değiştirmek ne işimiz olsun ne de görevimiz. Size yaklaşan, sizinle konuşmak isteyen, size ilgi duyan ve dost olmaya çalışanlar hariç, diğer gençlerin yanlışları sizi alakadar etmesin, sizi strese sokmasın.
Kur'ân'da bir âyet vardır. "Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe, sapıtanlar size bir zarar veremez." (Mâide, 5:105)
Bunun yanında bir âyet daha hatırlıyorum.
"De ki: Herkes seciyesine (karakterine) göre davranır. Rabbiniz ise kimin daha doğru yolda olduğunu herkesten iyi bilir." (17:84)
***
Peygamberimizi düşünün. Hayatı boyu ne kadar kaba saba insanlarla karşılaşmış, ne kadar sert mizaçlı insanlara muhatap olmuş, ne kadar bed ve kötü muameleler görmüş, ne kadar eziyetlere uğramış, zahmetler çekmiş.
Ama ne yapmış? Sabretmiş, kendine düşeni yapmış, herkese nezaket göstermiş, yumuşak ve güler yüzlü davranmış, her zaman insanlara doğruları anlatmış, yaşamış ve herkese örnek olmuş.
Sonra ne olmuş? Dostu da düşmanı da onu takdir etmiş, kabullenmiş, onun gibi olmaya çalışmış ve nihayetinde ona düşmanca davrananlar, incitenler zaman olmuş canlarını feda edercesine ona bağlanmışlar, onun etrafında yer almışlar, ona ümmet ve arkadaş olmuşlar.
Peygamberimizin yumuşaklığını, nezaketini, şefkatini ve merhametini, affını ve bağışlamasını Kur'ân överken der ki:
"Allah'tan bir rahmet sayesindedir ki sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp gitmişlerdi. Onları affet, onların bağışlanmaları için dua et ve işlerinde onlarla istişare et." (3:159)
Psikolojik tedavi görmene bir şey demem, gereklidir ama meseleye bu açıdan, bu pencereden bakarsanız daha rahat edecek, daha huzurlu bir hayat geçireceksiniz.
Kul Himmet'in seslendirdiği gibi, "Bir dost bulamadım, gün akşam oldu" demeyeceğim, ancak şu kadarını söyleyeyim:
"Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise her şey dosttur."
Saygısızca konuşmak, kendini büyük görmek, kalp kırıp kırmayacağını düşünmeden rastgele konuşmak moda olmuş.
Oysa ben "Bir bakışım bile birini acaba kırar mı" diye ince düşünüyorum. Böyle olunca kendimi ezdirmiş oluyorum. Kimsenin saygısı kalmıyor, istediğim itibarı, vefayı göremiyorum.
Başkalarının davrandığı gibi "Umursamaz, sevgisiz, saygısız, kaba saba davransam itibarım olur" diye düşünmeye başladım ama bu da Allah'ın sevmeyeceği bir şey. Rabbimin istediği gibi bir Müslüman olma çabası hiç kimsede yok, herkes kendini bir şey zannediyor.
Çok hassas bir insansınız. Kırılgan ve alıngan bir yapınız var. İyi niyetli, saygılı, sevgi dolu bir özelliğe sahipsiniz. Temiz kalpli, herkese iyi davranan ve olumlu yaklaşan, mütevazı ve nazik hareket eden bir insansınız.
Sizin gibi düşünen, sizin gibi konuşan, sizin gibi hareket eden insanları bulmanız oldukça zor. Zor olmasına zor da yok değil.
Bir kişi de olsa, iki kişi de olsa anlaşabileceğiniz, oturup konuşabileceğiniz, dertleşebileceğiniz birisi mutlaka olacaktır.
Yoksa sınıfınızda bulunan bütün insanlarla, birlikte kaldığınız bütün arkadaşlarınızla her konuda uyuşmayı, anlaşmayı beklemek, her meselede ortak noktayı bulmak her zaman mümkün olmaz, böyle bir beklenti içine girmeye de gerek yoktur.
Özellikle bazı gençler kaba saba davranmayı, aklına geleni söylemeyi, saygısızca konuşmayı, birbirlerine hakarete varır laflar etmeyi bir özgürlük sanıyorlar, hiçbir sınır ve ölçü tanımadan rastgele hareket etmeyi bir marifet gibi görüyorlar.
***
Bunlara üzülmeye, moral bozmaya, şikâyet etmeye, bir yerde takılıp kalmaya lüzum yoktur. Herkesi olduğu gibi kabul edin, yaşantılarıyla baş başa kalsınlar, nasıl düşünüyorlarsa öyle gitsinler.
İnsanları değiştirmek ne işimiz olsun ne de görevimiz. Size yaklaşan, sizinle konuşmak isteyen, size ilgi duyan ve dost olmaya çalışanlar hariç, diğer gençlerin yanlışları sizi alakadar etmesin, sizi strese sokmasın.
Kur'ân'da bir âyet vardır. "Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe, sapıtanlar size bir zarar veremez." (Mâide, 5:105)
Bunun yanında bir âyet daha hatırlıyorum.
"De ki: Herkes seciyesine (karakterine) göre davranır. Rabbiniz ise kimin daha doğru yolda olduğunu herkesten iyi bilir." (17:84)
***
Peygamberimizi düşünün. Hayatı boyu ne kadar kaba saba insanlarla karşılaşmış, ne kadar sert mizaçlı insanlara muhatap olmuş, ne kadar bed ve kötü muameleler görmüş, ne kadar eziyetlere uğramış, zahmetler çekmiş.
Ama ne yapmış? Sabretmiş, kendine düşeni yapmış, herkese nezaket göstermiş, yumuşak ve güler yüzlü davranmış, her zaman insanlara doğruları anlatmış, yaşamış ve herkese örnek olmuş.
Sonra ne olmuş? Dostu da düşmanı da onu takdir etmiş, kabullenmiş, onun gibi olmaya çalışmış ve nihayetinde ona düşmanca davrananlar, incitenler zaman olmuş canlarını feda edercesine ona bağlanmışlar, onun etrafında yer almışlar, ona ümmet ve arkadaş olmuşlar.
Peygamberimizin yumuşaklığını, nezaketini, şefkatini ve merhametini, affını ve bağışlamasını Kur'ân överken der ki:
"Allah'tan bir rahmet sayesindedir ki sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp gitmişlerdi. Onları affet, onların bağışlanmaları için dua et ve işlerinde onlarla istişare et." (3:159)
Psikolojik tedavi görmene bir şey demem, gereklidir ama meseleye bu açıdan, bu pencereden bakarsanız daha rahat edecek, daha huzurlu bir hayat geçireceksiniz.
Kul Himmet'in seslendirdiği gibi, "Bir dost bulamadım, gün akşam oldu" demeyeceğim, ancak şu kadarını söyleyeyim:
"Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise her şey dosttur."
Son düzenleme: