Bir Hüzün Biriktirip Gözlerimde, Bekliyorum
Yüreğime ne içirilmiş benim? Hangi sevgi konulmuş? Neye tutsağım ben Yaşam gayem ne? Adımlarım hangi yöne? V e umutlarım, hayallerim nelere dair
Ben kimim? Ve şu akıp giden insan seli, bir an dahi durmayan zaman nereye gidiyor?
Bunca insan ne için yaşıyor ve ne için ölüyor?
Yetiyor mu onlara yanlarındaki kitaplar? Kendi kafalarına göre yaşamalar mutmain ediyor mu yüreklerini...
Allahtan daha çok mu merhametliler kendilerine karşı?
Ya Tur düşüverirse üzerlerine. İsyan ettik demelerine karşı, ya azab olunuverirlerse...
Buzağı mı? O hala yüreklerinde mi saklı?
Oysa, Mısıra bırakmamışlar mıydı onu? Ve azgın sulara gömmemişler miydi, Firavunla beraber...
Öyleyse nereden çıktı bu isyan
Bu buzağı tutkusu da ne?
Ne kadar da nankör insan
Peki ya sen? Peki ya siz?...
Ne sevgisi içirilmiş yüreklerinize? Hayatta kalma mücadeleniz ne için... Sizi Rabbinizden ayıran şu duvarlar ne kadar da basit. Dünya mı dediniz? Rahat yaşam, mal tutkusu, uzun emel, öyle mi?
Yürekleriniz bunlar için mi atıyor yani? Ve uykularınız bu yüzden mi rahat ve uzun
Oysa bakın, bir kitap var önünüzde. Ve bir de hayat Ne zaman ve nerede biteceği belli değil üstelik
Sizi yaratanın size acıyıp merhamet etmesi bu. Asıl rahat yaşamı bulmanız için bir kılavuz
Ne olur bırakmayın onu. Başka kitaplarla kandırmayın ruhunuzu. Ve öldürmeyin o nuru size ulaştıran nurları. Öldürmeyin, size merhametle yaklaşan Musaları, Yahyaları
Gazâbı çekmeyin üzerinize, Rabbinizi kızdırmayın ne olur.
Turları kaldırtmayın, tufanları, denizleri kabartmayın.
Temizleyin yüreklerinizi İnkârınıza, isyanınıza karşı yüreğinize içirilen sahte sevgilerden, itaatle temizleyin; samimiyetle, tövbeyle, yakarmayla Gözyaşıyla arındırın
Pişmanlığınıza karşı, bir hediye gibi sunulsun size takva. Örtünüz olsun, can yeleğiniz Yüreğiniz sadece Rabbiniz için atsın. Onun sevgisi içirilsin yüreklerinize.
İşitmek için samimi çabanız, itaate sürüklesin sizi. İçten yakarışlarınız, ihdinas-sıratel müstakim dualarınız, ey kalpleri evirip-çeviren Rabbim nidalarınız duyulsun geceleri.
Ve yaptıklarınıza karşılık, Cennetler, selam diyen melekler beklesin sizi...
Peki ya ben, ya benim yüreğim Ne sevgisi içirilmiş bana? Hangi sevgiyi yudumlamışım? Zehir mi yoksa şifa mı? Azap mı yoksa rahmet mi yüreğimdeki?
Küçüklüğümden beri beni sarıp-kuşatan, hayat gayem, yaşama sevincim Hayallerim, hüzün ve umutlarım
Geriye doğru kayıyor bakışlarım. Küçüklüğüme doğru gidiyor. Bir tohum görüyorum yüreğimde. Ne zaman atıldı bilemiyorum. Büyüdüğünü görüyorum sadece. Yavaş yavaş. Belki de hızlı hiç farkında olmadan. Sarıyor, kuşatıyor tüm yüreğimi. Hücrelerime yayılıyor tohum. Yudum yudum içiyor bedenim.
Bilmiyorum, nereden giriyor yüreğime. Ama şunu biliyorum, bir ayrıcalık bu, bir rahmet, büyük bir lütuf
Bunun şükrünü nasıl öderim Rabbim? Nasıl lâyık olurum bu lütfa?
Bunca insan, yüreklerine içirdikleri sahte sevdalarla avunurken, feci âkibetlerine yol alırken duyarsız, ben bana sunulan bu kıymetli hazineyi nasıl korurum Rabbim?
Bunca Müslüman, yüreklerini saklarken bu aşktan, dağları, kardeşlerini, zulümleri görmezden gelirken, yüreğimdeki bu acı, bu sevda beni Sana yaklaştırıyor Rabbim
İmanları ne feci, ne korkunç şeyler emrediyor kimilerine; oturmayı, susmayı ve korkmayı emrediyor hainlerden.
Oysa benim imanım, yürümeyi, haykırmayı ve cesareti emrediyor alabidiğine.
Ve yüreğime işleyen şu sevda, yudum yudum içirilen şu aşk, oturtmuyor beni. Geceleri uyutmuyor
Dua oluyor kimi zaman, kimi zaman gözyaşı
Dağların esintisi dokunuyor yüreğime. Yüreklerine aynı aşk içirilen yiğitler kuvvet oluyor, destek oluyor dualarıma
Kitabı inkâr edip, peygamberi öldürenlerin torunlarına, öfke oluyor, kavga oluyor sevdam.
İsyan ettik diyenlere, azap oluyor, lanet oluyor duam
Gözlerime bir hüznü biriktirip, yüreğime içirilen sevdayı bekliyorum şimdi.
Yol uzun, yol zor
Azıksız varılmaz menzile, susuz hiç
Yolculara bakıyorum ümitsizce; yüreklerine içirdiklerine. Ve kendilerini avuttukları, ölümsüz sandıkları cesetlere
Sonra, yüreklerine şehadet içirilmiş yiğitlere kayıyor gözlerim. Bir neslin kurtuluşunu görüyorum onlarda. Ve Rabbimin hoşnutluğunu
Yol uzun, yol zor
Takvayı alıyorun azık olarak
Yüreğime içirilen şehadet, yol boyunca beni susuz bırakmayacak.
Ve hamdı alıyorum yanıma, şükrü
Bir istiğfar dolayarak dilime, secdelere tutunuyorum.
Şehadet tutkusu içirilen yüreğime, bir gün konacak şehadet
Bunu biliyorum
Raziye Nur Tuna Özköse
Yüreğime ne içirilmiş benim? Hangi sevgi konulmuş? Neye tutsağım ben Yaşam gayem ne? Adımlarım hangi yöne? V e umutlarım, hayallerim nelere dair
Ben kimim? Ve şu akıp giden insan seli, bir an dahi durmayan zaman nereye gidiyor?
Bunca insan ne için yaşıyor ve ne için ölüyor?
Yetiyor mu onlara yanlarındaki kitaplar? Kendi kafalarına göre yaşamalar mutmain ediyor mu yüreklerini...
Allahtan daha çok mu merhametliler kendilerine karşı?
Ya Tur düşüverirse üzerlerine. İsyan ettik demelerine karşı, ya azab olunuverirlerse...
Buzağı mı? O hala yüreklerinde mi saklı?
Oysa, Mısıra bırakmamışlar mıydı onu? Ve azgın sulara gömmemişler miydi, Firavunla beraber...
Öyleyse nereden çıktı bu isyan
Bu buzağı tutkusu da ne?
Ne kadar da nankör insan
Peki ya sen? Peki ya siz?...
Ne sevgisi içirilmiş yüreklerinize? Hayatta kalma mücadeleniz ne için... Sizi Rabbinizden ayıran şu duvarlar ne kadar da basit. Dünya mı dediniz? Rahat yaşam, mal tutkusu, uzun emel, öyle mi?
Yürekleriniz bunlar için mi atıyor yani? Ve uykularınız bu yüzden mi rahat ve uzun
Oysa bakın, bir kitap var önünüzde. Ve bir de hayat Ne zaman ve nerede biteceği belli değil üstelik
Sizi yaratanın size acıyıp merhamet etmesi bu. Asıl rahat yaşamı bulmanız için bir kılavuz
Ne olur bırakmayın onu. Başka kitaplarla kandırmayın ruhunuzu. Ve öldürmeyin o nuru size ulaştıran nurları. Öldürmeyin, size merhametle yaklaşan Musaları, Yahyaları
Gazâbı çekmeyin üzerinize, Rabbinizi kızdırmayın ne olur.
Turları kaldırtmayın, tufanları, denizleri kabartmayın.
Temizleyin yüreklerinizi İnkârınıza, isyanınıza karşı yüreğinize içirilen sahte sevgilerden, itaatle temizleyin; samimiyetle, tövbeyle, yakarmayla Gözyaşıyla arındırın
Pişmanlığınıza karşı, bir hediye gibi sunulsun size takva. Örtünüz olsun, can yeleğiniz Yüreğiniz sadece Rabbiniz için atsın. Onun sevgisi içirilsin yüreklerinize.
İşitmek için samimi çabanız, itaate sürüklesin sizi. İçten yakarışlarınız, ihdinas-sıratel müstakim dualarınız, ey kalpleri evirip-çeviren Rabbim nidalarınız duyulsun geceleri.
Ve yaptıklarınıza karşılık, Cennetler, selam diyen melekler beklesin sizi...
Peki ya ben, ya benim yüreğim Ne sevgisi içirilmiş bana? Hangi sevgiyi yudumlamışım? Zehir mi yoksa şifa mı? Azap mı yoksa rahmet mi yüreğimdeki?
Küçüklüğümden beri beni sarıp-kuşatan, hayat gayem, yaşama sevincim Hayallerim, hüzün ve umutlarım
Geriye doğru kayıyor bakışlarım. Küçüklüğüme doğru gidiyor. Bir tohum görüyorum yüreğimde. Ne zaman atıldı bilemiyorum. Büyüdüğünü görüyorum sadece. Yavaş yavaş. Belki de hızlı hiç farkında olmadan. Sarıyor, kuşatıyor tüm yüreğimi. Hücrelerime yayılıyor tohum. Yudum yudum içiyor bedenim.
Bilmiyorum, nereden giriyor yüreğime. Ama şunu biliyorum, bir ayrıcalık bu, bir rahmet, büyük bir lütuf
Bunun şükrünü nasıl öderim Rabbim? Nasıl lâyık olurum bu lütfa?
Bunca insan, yüreklerine içirdikleri sahte sevdalarla avunurken, feci âkibetlerine yol alırken duyarsız, ben bana sunulan bu kıymetli hazineyi nasıl korurum Rabbim?
Bunca Müslüman, yüreklerini saklarken bu aşktan, dağları, kardeşlerini, zulümleri görmezden gelirken, yüreğimdeki bu acı, bu sevda beni Sana yaklaştırıyor Rabbim
İmanları ne feci, ne korkunç şeyler emrediyor kimilerine; oturmayı, susmayı ve korkmayı emrediyor hainlerden.
Oysa benim imanım, yürümeyi, haykırmayı ve cesareti emrediyor alabidiğine.
Ve yüreğime işleyen şu sevda, yudum yudum içirilen şu aşk, oturtmuyor beni. Geceleri uyutmuyor
Dua oluyor kimi zaman, kimi zaman gözyaşı
Dağların esintisi dokunuyor yüreğime. Yüreklerine aynı aşk içirilen yiğitler kuvvet oluyor, destek oluyor dualarıma
Kitabı inkâr edip, peygamberi öldürenlerin torunlarına, öfke oluyor, kavga oluyor sevdam.
İsyan ettik diyenlere, azap oluyor, lanet oluyor duam
Gözlerime bir hüznü biriktirip, yüreğime içirilen sevdayı bekliyorum şimdi.
Yol uzun, yol zor
Azıksız varılmaz menzile, susuz hiç
Yolculara bakıyorum ümitsizce; yüreklerine içirdiklerine. Ve kendilerini avuttukları, ölümsüz sandıkları cesetlere
Sonra, yüreklerine şehadet içirilmiş yiğitlere kayıyor gözlerim. Bir neslin kurtuluşunu görüyorum onlarda. Ve Rabbimin hoşnutluğunu
Yol uzun, yol zor
Takvayı alıyorun azık olarak
Yüreğime içirilen şehadet, yol boyunca beni susuz bırakmayacak.
Ve hamdı alıyorum yanıma, şükrü
Bir istiğfar dolayarak dilime, secdelere tutunuyorum.
Şehadet tutkusu içirilen yüreğime, bir gün konacak şehadet
Bunu biliyorum
Raziye Nur Tuna Özköse