Cuma sohbeti | Define işaretleri ve anlamları
  • Hoş Geldin Ya Şehr-î Ramazan

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,056
Puanları
113
Konum
Erzincan

Bir kimsenin çok fazla günah işliyor olması namaz kılmasına engel midir?​


Soru Detayı
Ben çok fazla günah işleyen biriyim haftada bir içki içen haftada 1 zina yapan harama bakan bir kişiyim o yüzden namaz kılmıyorum kendi kendime diyorum ki bu kadar çok günah işlerken namaz kılsam nolur? İşlediğim günahları bırakmadığım müddetçe günde 100 vakit namaz kılsam Allah gene razı olmaz benden diyorum. O yüzden günah işlemeyi bırakmadan namaz kılmayı düşünmüyorum. Haksız mıyım hocam? Ben bu kadar çok günah işlerken namaz kılsam Allah benden razı olur mu? İşlediğim günahları bırakmasam ama namazımı da aksatmasam Allah benden razı olmaz ki Allah’ın benden razı olması için günah işlemeyi bıraktıktan sonra namazımı aksatmamam lazım. Günah batağında olduktan sonra namazımı aksatmamamın Allah katında bir değeri yok diye düşünüyorum. İşlediğim günahları bırakmadığım müddetçe günde 100 vakit namaz kılsam Allah gene razı olmaz benden. Haksız mıyım?

Cevap
Değerli kardeşimiz,
Bir taraftan Allah tarafından yasaklanmış olan işleri yapıyorsunuz, diğer taraftan da Allah tarafından emredilmiş işleri yapmıyorsunuz ve bunun da gayet bilincindesiniz.
Sizce ortada garip bir durum yok mu? Yani sizi yaratanı inkar etmiyor ama ona bile bile karşı geliyorsunuz.
Şeytanın bu konuda ne kadar sizinle oyun oynadığının farkında değil misiniz?
Siz derhal tövbe edip yüzünüzü Allah’a dönün, Fatiha suresinde ifade edildiği gibi sadece O’na kulluk ederek O’ndan yardım isteyin ve katiyen aksatmadan 5 vakit namazınızı kılmaya başlayın.
Göreceksiniz ki, ihlas ile kılacağınız namazlarınız sizi bütün günahlardan ve bu batıl çevrelerden uzaklaştıracaktır ve gerisi de inşallah çorap söküğü gibi gelecektir; yeter ki 5 vakit namazınızı, sünnetleriyle beraber aksatmayın.
Günahları terk edip Allah’a yönelirseniz -buradaki samimiyetinize bağlı olarak- da Allah geçmiş günahlarınızı silecek hatta inşallah sevaba dahi tebdil edecek.
Şeytanın vesveselerinden de sık sık Allah’a sığınmayı ve her fırsatta tövbe istiğfar etmeyi de unutmayın lütfen.
 

TEVFiK

Vip Üye
Katılım
11 Haziran 2012
Mesajlar
3,899
Beğeni
7,643
Puanları
113
Yaş
65
Konum
FETHİYE,MANİSA,İZMİR.
Selamunaleyküm Allah Razı Olsun Elinize ve Emeğinize sağlık Ustam.
Koskoca çınardım elinle kestin
Devirdin sevdiğim eline sağlık
Yeline kapıldım çok deli estin
Savurdun sevdiğim eline sağlık.

Bir söyle gönlüme neşeyle dolsun
Bu beden son demde huzuru bulsun
Ciğer büryan oldu haberin olsun
Kavurdun sevdiğim eline sağlık

Hikmetin sevdası gelmez kanuna
Gelmiş olsa zaten uyulmaz buna
Kendin Leyla oldun beni Mecnuna
Çevirdin sevdiğim eline sağlık
Saygılarımla.
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,056
Puanları
113
Konum
Erzincan

Borsa, yani hisse senedi alıp satmak caiz midir?​

Borsa, yani hisse senedi alıp satmak caiz midir?


Cevap
Değerli kardeşimiz,
İktisadi ilişkilerin yoğunlaşıp sermaye piyasasının önem kazandığı günümüzde hisse senetleri, sermaye piyasasının en önemli aracı haline gelmiş ve bir ortaklık belgesi olarak değil de bağımsız bir mal olarak alınıp satılmaya başlanmıştır.
Bu manada günümüzde borsanın temelini oluşturan hisse senedi alım-satımına iki farklı yönden bakmak gerekiyor:
1. İmal edilmesi, ticarî hizmeti caiz olan bir konu ile meşgul bulunan bir şirketin hisse senedini alarak ona ortak olmak. Şüphesiz bu tasarruf caizdir. Alan, şirketin malvarlığına hissesi nispetinde ortak olur, kâr ve zararına katılır, dilediği zaman da hissesini başkasına satabilir. (Piyasada bu tip holdinglerin sayısı da oldukça fazladır.)
2. Ait olduğu iktisadî değerden bağımsız değer kazanıp kaybeden bir hisse senedini
eldeki parayı değerlendirmek, değerini korumak, iniş çıkışları gözeterek para kazanmak maksadıyla alıp satmak ki, borsadaki alışverişler daha çok bu ikinci maksada yöneliktir. Bu manada borsaya yatırım yapmak tam olarak değilse de biraz kumara, piyangoya benziyor. Gerçek değerin üstünde ve dışında kâğıtların pahalanıp ucuzlamasına sebep oluyor. Ekonomiye ve üretime önemli bir katkısı olmaksızın paralar kazanılıyor ve kaybediliyor. İşte bu bakımdan borsada soruda geçen ifadesiyle "oynamayı" her yönüyle makbul bir ticaret olarak değerlendirmek çok zor. (Hayrettin Karaman, Günlük Hayatımızda Helaller ve Haramlar, s. 265, İst. 1999)
"İslam Konferansı Teşkilatı"na bağlı "İslam Fıkıh Akademisi"nin girişimiyle 1988 yılında Rabat’ta toplanan Borsa Semineri’nin sonuç bildirisinde ve adı geçen akademinin 1992 yılında Cidde’de yapılan VII. Dönem Toplantı’sında hisse senetlerinin kâr ve zarara iştirak etmesi sebebiyle, kural olarak helal olduğu, fakat şer’i hükmünün bunu çıkaran şirketin ticari işlem ve amaçlarının meşru oluşuyla yakından ilgili bulunduğu belirtilmiştir.
Şirketin faiz, içki imali ve ticareti, karaborsacılık, hile, yalan ve aldatma gibi dinen haram vasıtalarla kazanç sağlaması hâlinde, hisse senetlerini alıp satmanın ve bundan gelir elde etmenin haram ve günaha iştirak etmek olduğundan caiz olmayacağı bildirilmiştir.
Burada şunu da ifade edelim ki, faaliyet alanı haram işlemler yapma, dinen yasak hizmet ve mal üretiminde bulunma olmamakla beraber, bazı haram işlemlere taraf olması sebebiyle şirketin karına haram kazanç karışmış olması hallerinde ise, pay sahiplerinin bu miktarı yaklaşık olarak hesaplayıp kendisinin hayır ve hasenat niyeti ile olmaksızın ve toplum hakkı olduğu inancı ile hayır yolunda harcaması tavsiye edilmiştir.
Evet, çağımızın getirdiği fıkhî problemlerden olan borsa ve hisse senetleri hakkında bir kısım çağdaş din âlimleri caiz değil derken, çoğunluk ise caiz olduğu yönünde görüş birliği yapmışlardır. Ancak hisse senedi alınacak olan şirketin -yukarıda da ifade ettiğimiz gibi- İslam’ın haram kıldığı içki veya domuz eti gibi mamullerin imalatını veya satımını yapmaması gerekiyor.
İMKB'de hisse senedi alıp satmanın İslami kurallara uygun olup olmadığına, şu konulara uygun olup olmadığına bakarak kararı vereceğiz:
1.
Doğrudan faiz muamelesi yapan şirketlerin hisse senetlerini almak ittifakla haramdır. Bankalar, bankerlik ve tefecilik kuruluşları gibi.
2. Şer'an mütekavvim olmayan, yani alınıp satılması helal sayılmayan şeylerin üretim ve alım-satımıyla uğraşan şirketlerin hisse senedini almak da aynıdır; şarap, bira vb. şeyler üreten kuruluşlar gibi...
3. Mütekavvim, yani alınıp satılması helal olan mal üretmekle beraber, bizzat ortak olunan o malı faizli muamelerlerle satan ve faiz sebebiyle elde ettiği kârı diğerine karışan ve toplam kârının yarısı ve daha fazlası olan şirketlere hisse senediyle ortak olmak da haramdır.
4. Ortak olunan şey helal bir üretim olmakla beraber, şirketi elinde bulunduran Müslümanlar başka haram işlerle de uğraşıyorlarsa, onlardan hisse senedi almak suretiyle onları desteklemek "günahda yardımlaşma" anlamı taşır. Halbuki bu Kuran-ı Kerim'de yasaklanmıştır,
5. Yahudi ve Hristiyanların hakim olduğu şirketlerden hisse senedi almak, başka hiç bir mahzur yoksa en azından mekruhtur. Fıkıh kitaplarımıza bakıldığında; komünist, mason ve ateistlerin hakimiyetinde bulunan şirketlerden hisse senedi almak caiz değildir, gibi bir sonuç çıkarılabilir.
6. Satın alınan hissenin fabrikanın tümüne nisbeti, yani kaçta kaçından ibaret olduğunu bilmek lazımdır. Yani alınan miktar belirsiz olmamalıdır.
7. Mal olması gerekir. Sermayesi olmayan vücuh-kredi şirketi gibi, bir müesesenin hisselerini satın almak caiz değildir.
8. Aslında helâl olan fakat İslâm'a uygun olarak çalıştırılmayan bir fabrikanın hisse senetlerine sahip olan birisinden alacağını alabilmek için, bu kişinin hisse senetlerini almak caizdir. Şu var ki, bu hisseleri bir an evvel elden çıkarıp satmak gerekir. Ve bu arada hissesine bir kâr düşerse, onu amme maslahatına veya fakirlere vermesi gerekir.
9. İdaresine Müslümanların hakim olduğu, haramla iştigal etmeyen, daha şeffaf olup satıma konu olan şirket varlığını dolayısı ile satılan senede düşen hisseyi açıkça bildiren, senetleri isme muharrer olup, ortaklıktan vazgeçmek isteyenlere bu imkânı sağlayan şirketlerin hisse senetlerini almak ittifakla caizdir.
Ve bu Müslüman iş adamları, İslâmî teşebbüsler ve helal sermaye için son derece önemli bir konudur. Çünkü, işaret ettiğimiz gibi, hisse senetleri, İslâm'a göre en büyük haramlardan olan faizin şu andaki en önemli alternatifi, işletme ve yatırım sermayesi temini için en kestirme yoldur. Müslümanlar bunu haram unsurlardan uzaklaştırarak uygulayabilseler, helal temellere oturmuş, millete hizmeti ibadet bilen çok büyük işletmelerin doğmasına ve faizin belinin kırılmasına sebep olabilirler.
bk.
- Halil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, I/382-383.
- Dr. Faruk Beşer, Fetvalar, İzmir, 1991, s. 78-79.
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,758
Beğeni
22,056
Puanları
113
Konum
Erzincan

Deizmi neden yanlışlayamıyorum?​


Soru Detayı
- Bu soruya tatmin edici bir cevap yazarsanız deizmin kafamdaki belkemiğini kırmış olursunuz.
- Deizmi neden yanlışlayamıyorum?
- Deizmi yanlışladığını ileri süren düşünce bir sistemin başlatılması yanında o sistemin çalışabilmesi için devam ettirilmesi gerektiğini ileri sürüyor.
- Peki ‘’Her şeyi yapabilen Tanrı başlattığı sisteme kendi kendisini sonsuza dek devam ettirebilecek özellikler yükleyebilir.’’ diyen bir deiste nasıl cevap verebiliriz?

Cevap
Değerli kardeşimiz,
Öncelikle, kendi kendisinden var olamayan ve bu nedenle bir başlangıca ve de başlatıcıya ihtiyaç duyan bir sistemin, sonsuza dek kendi kendince devam edebilecek özelliklere sahip olması çelişiktir.
Zira böyle bir sistem özü itibariyle yoksunluktan geldiği için, devamı için de sürekli bir iradeye muhtaç olacaktır.
“Sonsuza dek var olma” ancak bir varlık sisteminin kendinden var olması ile mümkün olabilir.
Her başlangıcı olanın mutlaka bir sonu da olacaktır. İçinde yaşadığımız varlık sistemi gerek parça gerekse de bütün olarak başlangıçlara sahiptir.
Bu durumda sonsuz devamı sağlayacak etki, ancak sistem dışında sonsuzca var olan bir etkenden gelmek zorundadır.
“Sonsuzca devamı sağlayacak özellikleri yüklemek” anlayışı teknolojik bir evren anlayışını yansıtmaktadır.
Oysa içinde yaşadığımız evren pek çok farklı ve birbirine zıt yapıların ve özlerin organik birlikteliğinden ortaya çıkan paradoksal bir düzen ve birlik üzerinedir.
Zıtları bir araya getirecek ayrı bir özellik yüklenmesi ve bu özelliğin ayrıca birliğin sonsuzca devam etmesini sağlayacak diğer bir özelliğe sahip olması gibi nitelikler zamansal olarak düşünülmek durumundadır. Yani söz konusu yüklemsel ilke sürekli değişen ve başkalaşan tüm durumlar da zamansal olarak devreye girmesi gerekmektedir.
Ancak bu başkalaşım içinde kendi kendisini de yenilemek durumundadır.
Bu durumda yüklemsel ilkenin kendi kendini değişen durumlara göre sürekli kodlayan ve kodlamada da hem yeni duruma göre paradoksal birlik ve harmoniyi yeniden kurması hem de bir sonraki aşamaya değin sürekliliğini koruması gerekecektir.
Üstelik bu işlem sonsuzca tekrar edecek bir niteliğe sahip olduğu gibi, aynı zamanda evrenimizdeki sayısız mikro evren sistemlerinde de aynı şekilde iş görmesi gerekecektir.
Siz tüm bunlara bir de insan varlığını ve bu varlığın zekâ ve iradeye dayalı yaşamsallığını ekleyecek olursanız, söz konusu sistemin aynı zamanda insanın iradeye dayalı sayısız tercih ve yapıp etmelerinde sürekli yeni bağlamlarda tekrarlanan süreçleri idare ettiğini de var saymak gerekecektir.
Yine böylesi bir ilke yeni gelecek süreçleri, tercihleri olmadan önceden bilmek ve aynı tekrarlara düşmemek için de evvelkileri de bilmesi zorunlu olacaktır.
Görüleceği gibi böylesi bir düşünce kurgusal ve spekülatif olmaktan öte başka bir şey değildir.
Bu nedenle antik çağın benzeri düşüncelere sahip deistleri bu ilkeye ikincil bir tanrı (Demiurgos) adını vermişlerdir.
Şimdi tanrının ikincisi olduktan sonra bu süreci üçe, beşe ve hatta tüm değişken durumlar adedince tanrılara çoğaltmak mümkündür.
Bir tek Allah’ın tanımsız ve mutlak iradesine dayalı yaratmasını kabul etmemek için nihayetsiz ilahları kabul etmeye giden ironik bir konuma düşmüşlerdir.
İkinci olarak, Allah yarattığı kullarını kendi iradesine, ilim ve kudretine dayalı kanunlarla idare etmektedir; ancak bu kanunların kendi sürekli iradesinden kaynaklanan keskin düzenine yine kendisi dilediği zaman hikmeti gereğince müdahale etmektedir.
İnsanlık tarihinde hiç ümit edilmeyen pek çok olay bu durumu açıkça gösterdiği gibi, evrenin uzunca sayılan geçmişinde de önceden bilinmeyen ve beklenmeyen pek çok yeni olgusallık ve orijinal yaratım aşamaları söz konusudur.
Kısa ve basit bir gözlem bile bizi bu konuda aydınlatmak için yeterlidir.
Çevremizdeki bitki ve hayvan çeşitliliğinde ya da insan var oluşunda türün diğer üyeleri ile benzerliğin yanı sıra bireysel özellikleri ile aynı zamanda ötekilerinden gayet hassas bir bilgiyi ve iradeyi gösteren ayrılış bu ikili sitemi açıkça göstermektedir.
Bu nedenle İslam inancında Allah hem Vahid hem de Ehad olarak isimlendirilmektedir.
Selam ve dua ile...
 
Üst