Ehli Sünnete Göre Kerbela Olayı | Define işaretleri ve anlamları

Ehli Sünnete Göre Kerbela Olayı

esrarengiz2828

Kullanıcı
Katılım
12 Mart 2016
Mesajlar
3,241
Beğeni
6,237
Puanları
113
Konum
nicopolis
Kerbela Olayını kabaca ifade etmek gerekirse şöyle özetlenebilir: Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in, Hz. Muaviye’nin oğlu Yezid’in ordusunca Kerbela denilen yerde katledilmesidir. Yezid, babası Hz. Muaviye’nin ardından halifelik makamına geçtiğinde halifelik makamının Hz.Ali’nin soyuna ait olduğuna inananlar Küfe’de siyasi bir hareket başlatarak Hz. Hüseyin’i ona biat ettiklerini ifade eden mektuplar yazarak şehirlerine çağırdılar. Bu sırada Yezid yapılan bu faaliyetleri haber aldı ve kendisine karşı ayaklanma çıkmasını engellemek için Basra valisi Ubeydullah’ı Kûfe’ye gönderdi. Ubeydullah, Kûfe’deki aşiret reislerini toplayarak onları halkın davranışlarından sorumlu tutacağını açıkladı. Bu arada Kûfelilerin kendisini coşkuyla karşılayacağını uman Hz. Hüseyin ailesini de yanına alarak Mekke’den yola çıktı. Fırat Irmağının batısındaki Kerbela’ya vardığında, Übeydullah’ın gönderdiği Ömer bin Sa’d bin Ebi Vakkas komutasındaki bir orduyla karşılaştı. Fırat’la bağlantısı kesildiği için susuz kalan Hz. Hüseyin ve Yezid taraftarları arasında istenmeyen bir savaş başladı. Yezid’in “öldürün” emri vermediği Hz. Hüseyin ve yanındakiler savaş alanında galeyana gelen bir gurup tarafından kışkırtıcıların da etkisiyle şehit edildi. Bu acı olay İslam tarihine “Kerbela Olayı” olarak geçti. Bu olay İslam tarihinde bir kırılma noktası oldu. Bu olaydan sonra Şia gibi bazı guruplar ortaya çıktı. Bu guruplar genellikle sahabeye karşı yakışıksız söylemlerde bulundular ve Hz. Ali ve soyunu kutsayarak yeni bir siyasi-itikadi yol ortaya çıkardılar. Ehli Sünnete inancına göre bir kimse ne kadar, zalim olursa olsun, ne kadar adice işler yaparsın yapsın, alenen dini inkar etmedikçe, inanılacak şeylere inandığı müddetçe, Müslüman’dır, böyle günahkar kimselere kafir denilemez. Denilirse bunu söyleyen dinden çıkar. Yezid, yaptığı bazı işlerle zalimliğe, caniliğe sebep olmasına rağmen, İslâmiyet’e düşman değildi. Namaz kıldığı, İslamiyet’i yaymak için cihad ettiği tarihi ve herkesçe malum olan bir gerçektir. Zaten Kerbela’nın bilinen sebebi, Yezid’in din ve Ehl-i Beyt düşmanlığından değil, Hz. Hüseyin’in kendisine karşı isyan edip saltanatının tehlikeye gireceği korkusuydu. Yezit’in babası Hazreti Muaviye, Ashab-ı kiramdan olup Resulullah’ın kayın biraderi ve vahiy kâtibi idi. Onun zamanında İslamiyet geniş bir coğrafyaya yayıldı. İstanbul’u fethetmeye gelen ilk ordunun başında komutan olarak Yezid vardı ve emrinde Hz. Halid bin Zeyd ve Mesleme (ra) gibi büyükler bulunuyordu. Bir Hadis-i Şerifte, “Ümmetimden İstanbul’a ilk sefer yapanları Allah mağfiret etti.” buyrulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında yaşayan Seyyid ve Hüseyin kolundan olan Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri, “Yezid ve Velid meşru halife idi.” Demiştir. Netice itibarı ile Yezid’in Müslüman olmadığını söylemek EhliSünnet inancına göre uygun değildir. İmam-ı Şafi Hazretleri konu ile ilgili olarak “Allahü teâlâ, bu kanlara ellerimizi bulaştırmaktan bizleri korudu. Biz de dillerimizi bulaştırmaktan korumalıyız!” demiştir. Tarihi gerçekler siyasi yönlendirmelerden uzak olarak incelendiğinde Yezîd’in, Hazret-i Hüseyin’i öldürmek için emir vermediği görülecektir. Kendisine bi’at ettirilmesini emretti. Fakat Yezid’in emrindeki bazı adamları haddi aşarak bu akıl almaz, vicdanlara sığmaz cinayeti işlediler. Yezid'in, Hazret-i Hüseyin’in şehit edildiğini işitince ağladığı ve Hazret-i Hüseyin’e rahmet okuduğu kaynaklarda geçmektedir. “Hüseyin bana gelseydi buna mani olurdum. Allah İbn-i Mercane’ye lânet eylesin! Hüseyin’in istediklerini kabul etmeyip de onu katlettirdi. Böylece beni kötü tanıttı.” diye üzüntüsünü bildirdi. Yezid, Hazret-i Hüseyin’in çocuklarını Kerbelâ’dan Şam’a getirtti. Onları sarayına alıp çok hürmet ve ikramda bulundu. Onlar bir müddet Şam’da kaldıktan sonra Medine’ye gitmek istediler. Yezîd, onlara çok mal ve hayvan ile iki yüz altın verdi. “Her ihtiyacınızı bildirin, hemen gönderirim.” dedi. Numan bin Beşir’i beş yüz süvari ile bunların emrine verdi. İzzet ve hürmetle Medine’ye gönderdi. Zeynelâbidîn Hazretleriyle vedalaşırken de; “Allahü Teâlâ İbn-i Mercane’ye lânet etsin. Vallahi ben olsaydım babanın her teklifini kabul ederdim. Allah’ın takdiri böyleymiş ne çare. Ne istersen bana yaz, hemen gönderirim.” dedi. Hatta Hazret-i Hüseynin kızı Sükeyne ayrılırken” Mu’âviyenin oğlu Yezîd’den dahâ hayrlı kimse görmedim” dediği de bazı kaynaklarda rivayet edilir. Netice itibarı ile Yezid hiç bir Müslümanın kabul edemeyeceği bir cürüm işlemiştir. İsteyerek veya istemeyerek Hz. Hüseyin'in katlinde rol almıştır. Fakat Ehli Sünnet'e göre bu olayın kaşınıp ortaya çıkan acıdan da siyasi bir rant elde edilmeye çalışılması son derece yanlıştır. Allah (CC) sonsuz adalet sahibidir. Herkese yaptığının cezasını veya mükafatını verecektir.
 
Üst