‘ey Dünya Insanları Hepiniz Türksünüz’ | Define işaretleri ve anlamları

‘ey Dünya Insanları Hepiniz Türksünüz’

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,767
Beğeni
22,134
Puanları
113
Konum
Erzincan
Öyle bir iddia ki bugüne dek bilinenleri tersine çeviriyor. Amerikalı yazara göre Tüm dünyanın kökeni aslında Türk… İşte kanıtları:

bir konferans vermek üzere Türkiye’ye gelen Amerikalı araştırmacı yazar Gene D. Matlock, ‘Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz’ adlı kitabında da yer verdiği ilginç iddialarıyla ‘Tüm dünyanın kökeninin aslında Türkler olduğu’ tezini yeniden alevlendiriyor.

Matlock, kitabında din, dil, tarih ve kültür odaklı pek çok kaynak aracılığıyla tezine çarpıcı kanıtlar da sunuyor.

HERKES TÜRK! HZ. MUSA, İSA, MUHAMMED VE BUDA BİLE!..

Kadim Türkler, tüm insanların ataları olabilir mi? Maya ve Azteklerden Kızılderililere, Ruslardan Hintlilere, Araplardan İngiliz, İtalyan ve Kuzey Avrupalılara hepsinin kökenlerinin Türk olduğu söylense inanır mısınız? Peki, acaba Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Muhammet ve Buda da Türk müydü? Tüm dinler Kadim Türklerin Tengri dininden mi türedi? Bunlar kafa karıştıran ama bir o kadar da merak uyandıran, cevaplaması zor sorular. Ancak bir araştırmacı bu soruların hepsine ‘evet’ cevabını veriyor. Ve iddiasının doğruluğuna dair kanıtları da ‘Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz’ adlı kitabında önümüze sunuyor. İşin ilginç yanı, bu tezin sahibi Türk değil, bir Amerikalı: Gene D. Matlock.

KONUŞULAN İLK DİL DE TÜRKÇEYDİ

Temmuz ayında Hermes Yayınları tarafından Türkçe olarak basılan ‘Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz / Kayıp Bir Uygarlığın Sırları Dünyayı Nasıl Değiştirebilir’ adlı kitabında Gene D. Matlock ilk insanların Türklerle başlayıp daha sonra dünyaya dağıldığını, ilk konuşulan dilin Türkçe olduğunu, bilimin, felsefe ve dinin yine Türklerden doğduğunu söylüyor. 65 yıldır Meksika’da yaşayan ve hem Hıristiyanlığın kökenleri hem de Meksika’daki Amerikan yerlilerinin kökenleri üzerine uzun yıllar boyunca araştırmalar yapan Matlock’un dini kitaplar, mitolojiler, kültür, gelenekler ve özellikle de dil biliminin ışığında elde ettiği ipuçlarını birleştirerek sunduğu kanıtlar da hayli şaşırtıcı.

İşte 81 yaşındaki Matlock’un çarpıcı iddaları;

ARAŞTIRMAYA NASIL BAŞLADI?

Yıllar önce İsraillilerin Filistinlilere yaptığı kötü muamele sebebiyle çok üzülmüştüm ve bu insanların bir türlü paylaşamadığı kutsal toprakların tarihi ve buradaki dinlerin kökenleri üzerine araştırmalar yapmaya başladım. Bu araştırmalarımı bir yandan da yazıyordum. Araştırma ilerledikçe her şey beni önce Hindistan’a, daha da derinleştiğindeyse Hindistan’ın kuzeyine götürdü. Elimi neye atsam önünde sonunda her şeyin kaynağı olarak karşıma Türkler ve coğrafya olarak da Türkiye ve Orta Asya çıkıyordu. Zira dikkatle incelediğimde Eski Ahit (Kitab-ı Mukaddes’in ilk bölümünü oluşturan, Tevrat ve Zebur’u da kapsayan 39 kitap) ve İncil’de İsrail’den bahsedilmediğini gördüm. Kutsal kitaplarda bahsedilenler aslında Türkiye ile bağdaşıyordu. Nuh’un Gemisi efsanesi, Büyük Tufan… Hepsinin kökeni Türkiye ve Türklere dayanıyordu. Bu da bana şunu gösteriyordu: İnsanlığın başladığı yer Türkiye idi. Biz insanlar tüm uygarlığın atası olarak Sümer, Yunanistan, Mısır ve Çin’i görmeye yanlış bir şekilde şartlanmışız.

Matlock İnsanlığın Türklerden nasıl başladığını şöyle anlatıyor;

İLK İNSANLARIN YAŞADIĞI YER SİBİRYA BOZKIRLARI

Birkaç bin yıl önce Kuzey Kutup bölgesinde bir cennette, bolluk içinde yaşayan ileri derecede uygarlaşmış bir halk vardı… Dünyadaki bütün dinler hangi ulusa ait olursa olsun insanlığın beş kökensel ırkı olduğunu söyler. Bu beş ırka Kurus, Krishti ya da Krishtaya deniliyordu. Yaşadıkları yere ise Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta Aden denir. Hindular buraya Uttura Kuru adını verir. Eski Yunan tarihçileri ve mitolojisi ise buraya Hiperborea olarak göndermede bulunur. Tibetli Budistlar ise Khedar Hand (Tanrı Şiva’nın ülkesi) ve Şambala der. Aynı zamanda buraya Tanrı Şiva’nın toprakları anlamında Sivariya ve Sibirya da denmektedir. Yeni ilk insanların yaşadığı cennet bahçesi Sibirya bozkırlarıdır.

İLK İNSAN OLAN ADEM – ADAM TÜRKÇE’DE İNSANOĞLU DEMEK

Buradaki ilk insan olan Adem (İngilizcedeki yazılışıyla Adam) Türk dilinde ‘insanoğlu’ anlamında kullanılır. Nitekim buradaki yüksek zeka ve uygarlığa sahip ari ırk (aryan) Türk’tür. Türkler’in kendilerinden Kıpçaklar, Kurular ya da Aryanlar diye bahsetmesi de bunun kanıtıdır. Ancak pek çok farklı din ve mitolojide geçtiği üzere bu insanlar lanetlenip bir doğal felaket yaşar, dünya ekseninde meydana gelen ani bir sapma ile yaşadıkları yer donmuş, büyük seller olmuştur. Şimdi adına Türkler dediğimiz Kurular güneye, Orta Asya’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Bu anlatılan Büyük Tufan’dı. Nuh ve insanlığın soyunu devam ettiren oğulları da işte bu kökenden geldi; yani Türk’tü.

NUH’UN GEMİSİ AĞRI DAĞI’NDA KARAYA OTURDU

Nuh’un gemisinin karaya oturduğu Ararat Dağı’nın Türkiye’deki Ağrı Dağı olduğu inancı da bunu kanıtlıyor. Böylece Türk soyundan gelen insanlık Türkiye’ye ve aşağıya Mezopotamya ve Hindistan’a dağıldı. Dolayısıyla Sümerler, Hititler, Iraklılar, Kürtler, Hintliler, Mısırlılar hepsi aslında Türk’tü. Kuzey Kutbu’ndan aşağı inerek Kuzey Avrupa’ya İsveç, Finlandiya, İngiltere’ye ve tüm dünyaya yayıldılar. Bugün herkes kendi neslinin izlerini Türklere dek sürebilir.

FİNLANDİYA’DA KIRKPINAR VAR, URDU DİLİNDE TÜRKÇE KELİMELER VAR

Dünyanın her köşesinde kullanılan dilden inançlara ve tanrı isimlerine kadar her şeyin dil olarak aynı kökenden geldiğini görebilirsiniz. Bu tüm dinlerin, dillerin de tek bir kaynaktan çıktığını gösteriyor: Türklerden! İngiltere’den, Finlandiya’ya insan isimlerinden yer isimlerine Türkçe kökenli kelimelere rastlayabilirsiniz. Finlandiya’da Kırkpınar diye bir yer var! Urdu dilinde binlerce Türkçe kelime var. Hintlilerin Kutsal Kitabı Mahabharata aslında Türklerin tarihlerini anlatıyor. Yunanlıların büyük tanrısı Zeus’un ismi de Türkçe. Kudüs, İsa gibi kelimelerin kökeni de aslında Türkçe ve dahası bu bahsedilen yerler de aslında İsrail’de değil Türkiye’de; İsa da bu topraklarda yaşadı.

DNA’YA GÖRE ALTAY’DAN GELDİLER

Öte yandan yakın tarihte Keltlerin (İrlandalılar, Galiler, İskoçyalılar) DNA’sı incelendi ve Altay’dan geldikleri kanıtlandı. Vikingler, Finikeliler ve İtalya’nın Roma İmparatorluğu’ndan yıllar önce burada yaşayan ve Roma’nın kurucuları sayılan yerli halkı Etrüskler de Türk’tür. Estrüskler’in DNA’larının Türklerinkiyle yüzde 97 aynı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

KIZILDERİLİLER DE TÜRKTÜR!

Kızılderililer Türk’tür, bunu kendileri de söyler. Kültür ve geleneklerindeki benzerlik aşikar. Özellikle Amerika’da Türk soyundan geldiğini söyleyen Meluncanlar’dan olan Cherokee’ler Türkiye ile bugün çok yakın ilişkiler içindedir.

AMERİKA’YI İSPANYOLLAR DEĞİL TÜRKLER KEŞFETTİ

‘Amerika kıtasındaki pek çok yer ismi aslında Türkçe kökenli. Meksika’daki Teotihuacan kalıntıları aslında Türkçe olan Tea (tanrı)+ Tiwa (Bir Türk boyu olan Tuvaların bugün bir cumhuriyeti de vardır) + Han (krallık anlamına gelen Türkçe kelime) kelimelerinden türemiştir.

Peru’daki Karal kalıntılarındaki piramitler Mısır’dakilerden daha eskidir ve Türkçe’de ‘hükümdar’ anlamına gelen kral kelimesinden türemiştir.

Meksika’da bugün de Türkçe kökenli birçok kelime kullanılıyor. Örneğin dağ/tepelere Meksika’da tepek deniliyor; Atatepek, Çapultepek isminde şehirler bulunuyor. Havasu diye bir yer bile var.

İspanyollar Meksika’ya ilk geldiklerinde Aztek’lere hangi tanrıya inandıklarını sorduğunda onlar ‘İnana’ cevabını vermişti. Bu Antik Sümer’de de bir tanrıçanın adı. Yani Sümerler ile Aztekler aradaki onca mesafeye, okyanusa rağmen aynı adlı tanrıya inanıyor.

Dahası Meksikalılar da Hintliler de Türkleri aynı kelimeyle ‘Karaskus’ diye adlandırıyordu. Demek ki Amerika’yı İspanyollar değil, önce Türkler keşfetmişti. Sonuçta bunlar gibi sayısız örnek şunu gösteriyor: Dünyanın her köşesindeki bütün uygarlıklar Orta Asya’dan geçmiş ve her yerde ortak olarak karşımıza çıkan din, dil, kültür ve inanışları buradan tüm dünyaya taşımıştır.
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,767
Beğeni
22,134
Puanları
113
Konum
Erzincan
Tarih Yeniden Yazılacak Mı?

(Amerikan Yazarı Türk Tarihi Tezi Kanıtlıyor)

Hazırlayan Gene D. Matlock, B.A., M.A.
Türkçe'ye Tercüme Eden: Kemal Menemencioğlu - Copyright © 2008 hermetics.org

Gene D. Matlock Hermes Yayınlarından yeni çıkarttığımız 'ün yazarı. Bu yazının İngilizcesi . Sitemizde ayrıca aynı yazarın ve yazıları bulunmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI:





YAZARIN KİTABI





Hiç tufandan önce insanların uygarlığının neye benzediğini öğrenmek ister miydiniz? Bu artık mümkün. Bu görüntüler ,Türkiye ve Orta Asya'da kazılarla ortaya çıkmaktadır.

Biz insanlar tüm uygarlığın atası olarak Sümer, Yunanistan, Mısır ve Çin'i görmeye yanlış bir şekilde şartlanmışızdır. Ancak şimdi Türkiye ve Orta Asya'da arkeologlar tufandan on binlerce yıl önce uygarlık izlerini keşfetmektedirler. İran ve başka yerlerde kazılarda sadece bir değil ama belki de birkaç "Nuh'un gemisi" olduğunu öğrenmekteyiz.

Bir zamanlar Yunanlılar ve Türkler tek bir halktı. Ancak, belirsiz bir tarihte onların yolları ayrıldı. Onlar o zamanlar daha emekleme çağında olmalarına rağmen birbirlerine gayrimeşru dediler. Binlerce yıldır, Yunanlılar Türkleri örtbas edip Batı Uygarlığın atalarının kendileri olduğunu dünyaya ikna edebilmişlerdi. Ancak bu yalanı daha fazla sürdüremezler.

Yakın zamanda tarih konusunda bilgili bir Türk hanımla yazıştım ve ona böyle korkunç bir sahtekârlığın nasıl yürütülebildiği konusunda fikrini sordum. Türkler ve Yunanlılar hakkında olup bitenleri bilmediğini belirtti, ancak şunları söyledi "Yunanlılar ve Türklerle ilgili şunları söyleyebilirim. Zeus Türkçe bir isimdir. Yunan sahtekârlığı artık bir sır değildir ve birçok araştırmacı, Yunanlı olarak bilinen birçok şeyin Helen öncesi Yunan olmayan Mısır, Hitit ve Türk uygarlıklarına ait olduğunu anlamaya başladılar - Bu çok tartışmalı bir konudur. Türkiye'deki Truva kazıları yürütün Profesör Manfred Korfmann, Avrupa'da yaptığı bir konferansta Truva ve diğer önemli Anadolu Uygarlıklarının Yunanlı olmadığını söylediği için büyük tepki görmüştü. Anadolu'nun çok yakın bir tarihte Yunanlaştığını söyledi. O zamandan önce başka önemli uygarlıklara ev sahipliği yapıyordu. Maalesef, Prof. Korfmann yakın bir tarihe vefat etti. Çok şükür, akademik dünyada bu önemli konuyu açmaya vakti oldu. Önderimiz Atatürk "Anadolu 7000 yıldır Türk'tü" demişti ve Çanakkale'de İngilizleri yendikten sonra Truvalıların intikamını aldık demişti. Bunu sadece politika sanabilirsiniz ama Petroglifler herkesin göreceği şekilde ortadadır.

Yahudi Tarihini yazan Flavius Josephus, eserinin Yunancaya tercüme edilmesini istemedi. Çünkü o zaman Yunanlıların, Yahudiliği kendilerinin keşfettiklerini iddia edebileceklerini savundu.

Hıristiyanlığı ilk kabul edenlerin Türk ulusları olduğu tarihi bir gerçektir. Bunun sebebi bizden saklanmıştır. Aslında bir Yunanlı olan Roma İmparatoru Konstantin I, Türklerin neden Hıristiyanlığı bu kadar kolay kabul ettiklerini öğrenmemizi istemedi. Dolayısıyla, onun etkisiyle dünya tarihinin en şaşırtıcı gerçeklerinin biri bizden esirgenmişti. Ben kendim bunu yakın tarihte öğrendim, birkaç ay sonra " " kitabımı yazdım.

rewrite1.jpg

Resim 1 Durupınar Nuh'un Gemisi Ziyaretçi Merkezi - Gemi Solda

Belirttiğim gibi tüm dünya uygarlıklarının ataları ve tüm bilimlerin öncüleri, Sibirya'dan bugün Modern Türkiye'ye uzanan bölgede bulunan eski Türk halklarıydı. Onlar Aryan (Ari), Kuru,Turan, Tulan, Danuu veya Tanu (Dan Kavimleri) ve diğer benzeri isimlerle bilinmektedir. Ayrıca onlara Pancha Krishtaya (İnsanlığın Beş Irkı) denilirdi.

Dünyanın eski efsanelerine göre Kuzey Kutbu bugün bildiğimiz ıssız buzullar değildi. Orada iklim koşulları elverişli ve ılımandı. Topraklar bereketliydi. Hyberborların, çocukların bile kolayca öğrenebileceği ve uygulayabileceği basit bilimsel teknolojileri vardı. Oksijen sevileri günümüzden daha yüksek olduğu için onlar hastalıksız binlerce yıl yaşayabiliyorlardı. İntihar etmeden kolayca ölemiyorlardı.

rewrite2.jpg

Resim 2 En Az 12.500 Yıllık Göbekli Tepe Harabeleri



Onlar iki başlı bir kartal, Krishta (Krişta, Christ) ve haç (Krsti) olarak simgeledikleri yüce tanrı olarak taptıkları güneş enerjisini kullanabiliyorlardı. Dinlerini kendi adlarıyla Krishtaya ve ayrıca "fatih" anlamına gelen Kristihan (Sanskritçe sözlüğe bakınız). Onların dininin bütün dinlerden önce var olduğunu bilmek Hıristiyanları şaşırtabilir. Ancak bu bizim şu anda kadim insan tarihini yeniden yazmamızı mecbur eden tek gerçek değildir.

Kuzey Kutup bölgelerinin Rus araştırmacısı felsefe doktoru Valery Dyemin, Yunanlıların efsanelerinde İskitlerin kuzeyinde olduğu anlatılan Hyperborea'nın ("Kuzey rüzgarı Borea'nın ötesi") gerçekten var olduğunu savunmaktadır.

Dyemin şöyle demektedir, "Ben inanıyorum ki o uygarlığın kalıntılarını Avrasya ve Amerika'nın buzul bölgelerinde, Kuzey Kutbun Arktik deniz ada ve takımadalarında, deniz, göl ve nehir diplerinde aramalıyız. Rusya, Hyperborea'yla ilintili olabilecek en fazla mıntıka ve kalıntıya sahiptir. Bazıları şimdiden araştırmacıların dikkatini çekmiştir, diğerleri keşfedilmeyi bekliyor. Kola Yarımadası, Vaigach Adası, Karelia, Ural Dağları, Batı Sibirya, Khakasia, Yaktia ve başka yerlerde aktif keşifler günümüzde devam etmektedir. Franz Josef bölgesi, Taimyr ve Yamal'da da araştırma yapmanın olasılığı vardır.

"Coğrafik terim olarak 'Hyperborea düzlüğü' teknik açıdan kullanılmaktadır. Bilim adamları düzlüğün deniz dibine neden battığını öğrenmek için dinamiklerini tartışıyorlar.

"Diğer deyişle, Hyperborea (Hiperborya) sonuçta deniz dibine inen kalıntıların üzerinde yayılmış olabilir.

"16ncı asır Flaman haritacı ve coğrafyacı Gerhardus Mercator, haritalarının birinde Kuzey Kutup civarında çok büyük bir kıtayı göstermektedir. Bu yer derin nehirlerin adalara böldüğü bir takımadadır. Tam merkezinde bir dağ bulunmaktadııur (efsanelere göre Hint Avrupalıların ataları Meru Dağına yakın yaşıyorlardı). Sormak gerekir, bu yer haritaya nasıl geçti? Ortaçağlarda Arktik bölgeler hakkında bilgi yoktu. Mercator'un kadim bir haritadan faydalandığına dair belirtiler var. Bunu 1580 yılında yazdığı bir mektupta açıklamıştı. O harita Arktik Denizi'nin ortasında bir kıta gösteriyordu. Bunu da haritasında buzsuz olarak göstermişti. Mercator'un haritasının kadim haritaya dayandığı gözükmektedir."[ ]


Resim 3 Mercator Haritası - Rus Bilim Adamı Kuzey Kutbunda Cenneti Buluyor (Büyük Resim için )

Kutsal kitabımız, bu Hyperborea cennetine Aden adını veriyor. Ancak Aden Rus ve Sibirya bozkırlarının esas adından başka bir şey değildir. Maalesef, onların dünyevi cennetleri yok olacaktı. Büyük bir felaket, belki de büyük bir göktaşı, meteor veya asteroitin dünyayla çarpışması eksenini ve/veya yörüngesini değiştirmiştir. Hyperborea buzul bir cehenneme dönüştü. Hiperborealılar sonra günümüzde Türkiye ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin bulunduğu yerlere kaçtılar. Efsanelere göre onlar Tannu Tuva (ayrıca Tewa veya Tiwa). Bu Tannu kelimesi ayrıca Sanskritçe Danu olarak geçer ve fatih anlamına gelir. Onlar ayrıca kendilerine üstün fatihler anlamına gelen Su-Tannu derler. Türkçe'de Su ayrıca asker anlamına gelir.

Afganistan, Pakistan, İran, Irak ve Orta Asya ülkeleri dahil çok geniş bir alanı kapsıyan bu Federasyonları sonunda dağıldı. Belki de bu zamanlarda Yunanlılar Türk kardeşlerine sırtlarını çevirerek ayrı bir yola gitmeye karar verdiler. Bu dağılan ülkeleri Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Kazakistan, Kurustan (bugünkü Türkiye), Kırgızistan, Özbekistan ve diğerleri olarak bilmekteyiz. Bunların sonu "stan" ile bitmektedir. Unutmayalım ki, "stan" ekleminin kökeni "Su-Tannu"dan gelmektedir.

Daha sonra Altay bölgesinde büyük bir sel bölgeyi daha da verimsiz duruma getirdi. Bundan sonra onlar Hindistan'ın içlerine kadar yayıldılar ve orada mevcut olan yüksek bir uygarlığa kendi bilgeliklerini kattılar. Hindistan'a girdikten nerdeyse hemen sonra iki bölge arasında karşılıklı nüfus yerleşmeleri başladı. Dini inançlarını birleştirdiler. Sonuç olarak Şiva (Shiva), İndra, Kubera (bizim Heber'imiz) ve diğerleri olarak bildiğimiz Hindu tanrılarının aslında Türk ve Sibirya kökenleri vardır.

Onlar ayrıca Mısır, Sümer, Çin ve bildiğimiz tüm diğer kadim uygarlıkları kurdular. Onlar bize değişik alfabe ve hatta dinlerimizi bile verdiler. Dolaylı veya dolaysız olarak, onlar İnka, Aztek, Mayaların atalarıydı, Tihuanaco ve Karal gibi kadim ve yüksek Güney Amerikalı şehirlerinin mimarlarıydılar.


rewrite56.jpg

Solda Resim 5 Tihuanaco'nun 20 bin yıllık olduğu iddia edilir

Sağda Resim 6 Peru Sahilinde Karal'ın Mısır piramitlerden daha eski

Hindistan'da bile insanlığın ve tüm uygarlıkların yaratıcı gücüne Ana Tanrıça olarak tapılır. Onun kutsal mekânı manyetik Kuzey Kutbun merkezindedir.

Kuran'a göre Âdem (İnsanoğlu için Türkçe ismi) Aden (Sibirya bozkırları) cennet bahçesinden kovulduktan sonra Siri Lanka veya diğer adıyla Serendip'e uçarak "Âdem Tepesi"ne indi. Serendip, Sanskritçe Ceren-Dvipa kelimelerinden türemiştir. Anlaşıldığı gibi Âdem pek de ilkel sayılmazdı. Onun Siri Lanka'ya bir tür hava gemiyle gittiği anlaşılmaktadır. Oradan tüm dünyayı dolaştı. Sonunda Arabistan Cidde'de geride kalan Havva ile tekrar bir araya gelip Orta Asya'ya geri dönmüş.

Hint efsanelerinde Hyperborea'dan gelen Ana Tanrıça ve Adem'in Ceren-Dwipa'ya seyahatini açıkladım. Böylece okuyucuların böyle muhteşem bir cennetin Güney Kutbunda olduğu yanılgısına düşmemeleri gerekir, çünkü hiçbir eski efsanede bundan söz edilmiyor.

Böylece Ana Tanrıçanın yaratıcılığı Siri Lanka kadar güneye yayıldı. Ondan sonra uygarlık tüm dünya etrafında Yengeç ve Oğlak Dönencesi arasında güneşi takip etti.



rewrite7.jpg

Resim 7 Uygarlığın Dünya Etrafında Doğudan Batıya Hareketini Gösteren Harita



Altay'daki büyük tufandan sonra hayatta kalanlar Meru ve Si-Yoni (Zion, Siyon) Dağı adında ünlü bir dağa yakın sığındılar. Ancak farklı kavimler arasında geçimsizlik dünyanın muhtelif bölgelerine göç etmelerine sebep olmuştu. Günümüzde Hindular Batı Tibet'te Kailasa Dağına Meru veya Si-Yoni (İnsanlığın kökeni) Dağı olarak itibar ederler.



rewrite8.jpg

Resim 8 Batı Tibet'te Kailasa Dağı

Bazı araştırmacılar esas Meru Dağının Herat, Afganistan'a yakın bir dağ olabileceğini veya Altay, Kafkasya veya Tannu-Tuva'da olabileceğini düşünüyor. Filistin'e (Pala-stan) yerleşenler gibi, bazı kavimler Orta Asya'daki kadim yurtlarının anısına Kudüs'e yakın iki dağa Zion (Siyon) ve Moriah (Meru) adını verdiler. Binlerce yıl içinde gerçek soy ve kökenlerini tamamen unuttular ve Zion ve Moriah'ı varlık ve ruhaniyetlerinin "kaynağı" olarak görmeye başladılar. Şu anda, gerçek köken ve geleneklerinin esasında Hindistan ve Orta Asya bozkırlarında olduğu konusundaki cehaletleriyle birbirlerini öldürmeye çalışıyorlar.

Nasıl Arapların ve İsraillilerin ataları Filistin ve çevresinde bulunan dağın, gerçek Meru (Moriah) veya Si-Yoni (Siyon) Dağı olduğuna ikna olmuşlarsa, aynı şekilde Kuzey ve Güney Amerika Kızılderilileri Altay tufanın anılarını beraberlerinde götürdüler. Onlar da Ana Tanrıça'nın kuzeyde olduğu fikriyle geldiler. Yüzyıllar sonra Amerika Birleşik Devletlerinin güneybatısını Ana Tanrıçanın kuzeydeki mekânı sanmaya başladılar. Bundan dolayı birçok Meksikalı eylemciler Kızılderili atalarından edindikleri efsanelerden hareket ederek A.B.D.'nin atalarından miras kalan kutsal yurtları olduğu iddiasında bulunmakta. "Ana Tanrıçalarının" mekânının Kuzey Kutbunda olduğu konusundan haberdar değillerdir. Benim onlara önerim şudur, "Cehaletinizle cimri davranınız, onu savurmayınız."

Eğer anlattıklarım doğruysa, tüm insanların Orta Asya'yı terk ederek dünyanın diğer yerlerine göç ettiklerini nasıl kanıtlayabilirsiniz? Bunu şimdiye kadar neden anlamadık? Bu sorulara tatmin edici bir yanıt veremem, ancak kökenimizin kanıtları çok bariz olarak ortada. Herhangi birinin bu konuda tereddüt veya şüphe duyması beni şaşırtır. Örneğin, Avrupalıların çoğunun kökeni günümüzün Gürcistan olan Colchis (Kolhis/Abhazya) - iberya ve günümüzün Albanya'sı olan Aeria. Gürcistan binlerce yıldır uygar bir devletti. Uygarlığı büyük Tufandan çok önce yaygındı. Hatta M.Ö. 300 yıl önce bile mevcut olan okunması basit bir alfabesi de vardı. Aşağıdaki tablet M.Ö. 5nci yıla aittir ve Gürcistan'ın ilk yazılı kitabı sayılmaktadır. Tabletin ortasındaki haç figürü dikkat çekici.

rewrite9.jpg

Resim 9 Gürcistan'ın ilk Kitabı





rewrite12.jpg




Gürcü İberler (Kelt, Got, Vizigot, Ostrogot, Alan, Albanlar/Arnavutlar vs.) Batı Avrupa'ya göç ettiler. Yeni yurtlarına İberya (günümüzün İspanyası) adını verdiler. Aynı adı İtalya'ya da verdiler. Ondan sonra İngiltere'ye (Anguli), İskoçya'ya (Skota veya İskitya), İrlanda'nın bir bölgesine (Hibernia) göç ettiler vs.

Kadim İngiltere'nin birkaç adı vardır. Bunlardan biri Albion idi. Bu kelimenin kaynağı "Alban"dir. Albanya!nın diğer adı Aeria, İrlanda (ire - land) oldu. Ayrıca, Tannu-Tuva halklarının adını Avrupa'da Danimarka ve Tuna nehrinde görüyoruz.

Bizim Amerikan Kızılderililerin bile, geldikleri yer önemli ölçüde küçülen Tannu-Tuva, Altay ve Kafkasya'sındandır. Rus bilim adamları onların DNA'larının bizim Amerikan Kızılderililerinin DNA'sına uyduğunu tespit etmişlerdir. Ancak bunu kanıtlamak için DNA'ya gerçekten ihtiyacımız var mı?

KENDİNİZ KARAR VERİNİZ

Aşağıdaki Türk mekanlarını Amerikan Kızılderili mekanlarıyla karşılaştırınız. Navajo çadırlarının (hogan - yurt) deriden yapılmadığı dikkatinizi çekmiş olabilir. Bunun sebebi esas Navajo göçmenlerinin hayvancılıkları yoktu.



111213rewrite.jpg

Resim 11, 12, 13



Aşağıdaki Kızılderili Tuva ve Altay Şamanlarının resimlerine dikkatli bakınız. Benziyorlar mı?



141516rewrite.jpg

Resim 14, 15, 16

Tannu-Tuvas, Tevas ve Tivas ile Amerikan'ın Güneybatısında Tewa, Tiwa ve Towa köyleriyle Taoan kızılderili kavmin bu kadar benzer olması dikkate değer bir vakadır. Bu bir tesadüf olabilir mi?

rewrite4.jpg

Resim 17


Mabet çatılarını tutan Meksikalı putlara Atlantes denilirdi. Yukarıdaki resimde Tula, Hidalgo harabelerinde duran Atlanteslere dikkat ediniz. Bazıları bunların uzaylıları temsil ettiğini iddia eder. Eğer bu doğruysa, neden bunlar Rusya'da Sibirya'nın Tula bölgesindeki Şamanlar gibi giyinmişler?

Biz insanlar, gözümüzün önündeki kanıtlı gerçekleri tanımakta bu kadar uzun neden bekledik? Kafamızdaki örümcek ağları kaldırmamızı ve kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi hatırlamamızı bizden isteyen doğanın arkasında bir güç mü var? Bizim dünyaya ve hemcinslerimize fayda veya zarar vermek için neler yaptığımızı mı değerlendiriyor? Kendimizi geliştirmemiz mi gerekiyor, yoksa dünyayı daha iyi yapmaya gücümüz mü yetmiyor?

A.B.D.'nin New Meksika eyaletinde bulunan ünlü bir Kızılderili Membreno-Apaçi reisi, bana insanoğlunun geçmişi ile yüzleşmesi gerektiği ilahi takdirle tayin edilmiş bir süreye girdiğini söyledi. Bu evrende seyahatimizde durakladığımız bir süredir. O bunu şöyle tarif etti, "Geçmiş şimdidir."

Bu geçmişe endeksli şimdiye bir de bir gelecek eklenmesini ister miyiz? Bundan sonra ciddi düşünmemiz gerekir. Daha önce dünyaya sular bastı. Kehanetlere göre bir sonraki felakette dünyayı ateş sarabilir.
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Ustam eline koluna sağlık
Çok güzel bir yazıyı bizler için alıntılamışsın

Bu yazıyı daha iyi anlamak için
Okumanızı tavsiye ederim

Homeros un İlyada kitabı ve
Ord.Prof. Ekrem AKURGAL ın Anadolu Medeniyetleri kitabı
Batı Anadolu Mitolojisi ve Troya Efsanesi İlhan Akşit

Bilge Umar ın kitapları Özelikle
1-İlk Çağ ve Ortaçağı
2-Türkiye deki Tarihsel Adlar
3-Kommagane & Kuzey Mesopotamia
Herodot tarihi ve Strabon Çoğrafyası
Strabon un kitapları cilt cilt
Burada 7-8 ve 9. ciltlerde Anadolu coğrafyasından bahsediyor
Georges Ifrah ın III Rakamların Evrensel Tarihi

http://www.definemekani.com/forum/k...arkeoloji-kitabı-tavsiyesi.18978/#post-135177
 

benzernick

Kullanıcı
Katılım
11 Mart 2016
Mesajlar
80
Beğeni
137
Puanları
33
Yaş
57
Konum
istanbul
Ey insanlar biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık birbirlerinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık muhakkakki Allah katında ENDEĞERLİ olanınız ondan en çok KORKANINIZDIR ,şüphesiz Allah bilendir ve herşeyden haberdardır.HUCURAT13
 
Üst