Harem-i Hümayun
Topkapı Sarayı'nda Bab-üs Saade duvarı ile ayrılan idari ve özel bölümler Harem Dairesi için de geçerlidir. Bu duvar ekseninin devamında Harem'in Divan Meydanı yönündeki yapıları, kızlarağası yönetiminde ve haremağaları elindeki dış hizmet grubunun veya cariye olarak iç hizmet kadrosunun ikâmet mekânlarını oluşturur. Harem'in Karaağlar Taşlığı'na ve söz konusu ana duvara açılan Cümle Kapısı ise hanedan ve üst düzey saray kadınlarının yaşadığı esas Harem bölümüne ile bu bölüm Altınyol ile bağlanan ve Hünkar Sofası çevresinde dizilen, padişah ve şehzadelerin yaşadığı Harem'deki Selamlık bölümlerine açılır. Karaağa-cariye, Harem ve Selamlık bölümü olarak gelişen Harem'de yapı kronolojisini ortaya koymak, sarayın diğer bölümlerini açıklamak kadar kolay değildir. İslâm geleneğinin aileye kazandırdığı kutsallık ve gizlilik prensibi, Osmanlı sarayında en ulaşılmaz ve dramatik örneklerinden birini vererek haremin mimarî kuruluşu hakkında kaynaklar sunmuştur. Ancak tarihsel olaylar, kurumlaşma, mimarî üsluplar ve sarayın topografyası, harem yapılaşmasının 4 ana devirde gerçekleştiğini göstermiştir.
 
I- Fatih Sultan Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman Devri arasında 15.yüzyıl sonu 16.yüzyıl ortasındaki ilk dönem
 
	
	
	
		
		
		
			
		
		
	
	
		 Topkapı  Sarayı'ndan önce Beyazıt'a yapılan İstanbul'daki ilk Osmanlı sarayı  olan Eski Saray ile Topkapı Sarayı bu ilk dönemde Kadınlar Sarayı  (Saray-ı Duhteran) denilen bir daireden oluşmaktaydı. Günümüzde bu daire  değişmiş ve sonraki yapılaşma nedeniyle bağımsızlığını kaybetmiş  durumdadır ve Baş Haseki dairesi adıyla bilinmektedir. Adalet  Kulesi'nden itibaren Harem Cümle Kapısı, Başhaseki Dairesi, I. Selim  Kulesi, Bağdat Köşkü ve Hekimbaşı Kuleleri gibi çıkmalar hisarpeçe  üzerinden kule köşkleri halinde orta zaman kale-sarayları tarzında  düzenli bir yapılaşma ortaya koymaktadır. Bu dönem Harem yapıları dış  sofalı konut mimarisiyle uyum içindedir. İlk dönem alanı, 16.yüzyıl  sonlarında üzerine padişah ve valide sultan daireleri ile cariye  koğuşlarının yapılacağı bahçe duvarlarıyla sınırlanmıştı.
	
Topkapı  Sarayı'ndan önce Beyazıt'a yapılan İstanbul'daki ilk Osmanlı sarayı  olan Eski Saray ile Topkapı Sarayı bu ilk dönemde Kadınlar Sarayı  (Saray-ı Duhteran) denilen bir daireden oluşmaktaydı. Günümüzde bu daire  değişmiş ve sonraki yapılaşma nedeniyle bağımsızlığını kaybetmiş  durumdadır ve Baş Haseki dairesi adıyla bilinmektedir. Adalet  Kulesi'nden itibaren Harem Cümle Kapısı, Başhaseki Dairesi, I. Selim  Kulesi, Bağdat Köşkü ve Hekimbaşı Kuleleri gibi çıkmalar hisarpeçe  üzerinden kule köşkleri halinde orta zaman kale-sarayları tarzında  düzenli bir yapılaşma ortaya koymaktadır. Bu dönem Harem yapıları dış  sofalı konut mimarisiyle uyum içindedir. İlk dönem alanı, 16.yüzyıl  sonlarında üzerine padişah ve valide sultan daireleri ile cariye  koğuşlarının yapılacağı bahçe duvarlarıyla sınırlanmıştı.
Geniş bir cariye ve hadımağası kadrolaşmasına gerek duyulmayan bu ilk dönemde, Harem'in Arabalar Kapısı ve Adalet yönünün Harem dışında serbest bir alan olduğu anlaşılmaktadır. Kuleyi Çinili Köşk'e bağlayan ve Büyük Biniş denilen at rampasının aksı ile kulenin serbest yükseldiğini kanıtlayan altyapısı da bu fikri desteklemektedir. İlk dönemin diğer bir önemli yapı grubu da Harem'in Hasoda yanındaki çıkışta yer alan Selamlık Dairesi olmalıdır. Hamamlı ve I. Selim Kulesi olarak adlandırılan kule-köşkün, şehzadelerin gözetimi altında baştan beri eğitim için ayrıldığı bilinmektedir. Bu alan 16.yüzyıl sonundan itibaren Şimşirlik Kafesi denilen ve bahçeleri de kapsayan Şehzadegan dairelerinin de çekirdeğini oluşturmuştur. Valide ve Gözdeler Taşlığı çevresindeki yapılardan oluşan bu ilk dönem yapılarının ilginç bir sürekli revak düzeniyle kuşatıldıkları anlaşılmaktadır.
 
 
II. Kanuni Sultan Dönemi
 
	
	
	
		
		
		
		
	
	
		 Bu dönem, haremin Topkapı Sarayı'na yerleşmesiyle, karizmatik bir  kişiliğe sahip olan Haseki Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman ile  başlamıştır. 1520-30 yılları arasında Topkapı Sarayı genişledikçe  niteliği de değişmiştir. Hürrem Sultan'ın Eski Saray'daki haremden  çıkarak çocuklarıyla Topkapı Sarayı hareminde sürekli yaşaması; ailenin  tüm ihtiyaçlarının da Topkapı Hareminde karşılanmasına yol açmıştır. Bu  dönemde Topkapı haremine gelen karaağalar ve cariyeler için yan yana  fakat ilişkisiz birer avlu çevresindeki iki koğuş düzeni, haremde  hanedan yapılarının dışında, fakat onları kuşatacak, hatta koruyacak  şekilde yapılmış olmalıdır. Bu yapılarının işlevsel olarak Kızlarağası  Dairesi ile Cariye Hamamı'nı da içerdiği anlaşılmaktadır. Bununla  bağlantılı olarak, haremin önemli bir unsuru olan Usta ve Kalfalar  Dairesi de Fatih Döneminde yapılan Valide Taşlığı'nı Başhaseki Dairesi  karşısında sınırlayan kanada taşınmış olmalıdır. Bu dönemde, Hürrem  Sultan'ın konumuna uygun olarak Başhaseki Dairesi'ne ismini verdiği ve  Kanuni'nin de III. Murad Döneminde yenilenecek olan haremdeki  Hasodası'nı yaptırdığı anlaşılmaktadır.
	
  Bu dönem, haremin Topkapı Sarayı'na yerleşmesiyle, karizmatik bir  kişiliğe sahip olan Haseki Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman ile  başlamıştır. 1520-30 yılları arasında Topkapı Sarayı genişledikçe  niteliği de değişmiştir. Hürrem Sultan'ın Eski Saray'daki haremden  çıkarak çocuklarıyla Topkapı Sarayı hareminde sürekli yaşaması; ailenin  tüm ihtiyaçlarının da Topkapı Hareminde karşılanmasına yol açmıştır. Bu  dönemde Topkapı haremine gelen karaağalar ve cariyeler için yan yana  fakat ilişkisiz birer avlu çevresindeki iki koğuş düzeni, haremde  hanedan yapılarının dışında, fakat onları kuşatacak, hatta koruyacak  şekilde yapılmış olmalıdır. Bu yapılarının işlevsel olarak Kızlarağası  Dairesi ile Cariye Hamamı'nı da içerdiği anlaşılmaktadır. Bununla  bağlantılı olarak, haremin önemli bir unsuru olan Usta ve Kalfalar  Dairesi de Fatih Döneminde yapılan Valide Taşlığı'nı Başhaseki Dairesi  karşısında sınırlayan kanada taşınmış olmalıdır. Bu dönemde, Hürrem  Sultan'ın konumuna uygun olarak Başhaseki Dairesi'ne ismini verdiği ve  Kanuni'nin de III. Murad Döneminde yenilenecek olan haremdeki  Hasodası'nı yaptırdığı anlaşılmaktadır.
 
III. Murad ve Nurbanu-Safiye Sultan Dönemleri
 
	
	
	
		
		
		
		
	
	
		 16.yüzyıl  sonunda Osmanlı sistemi gibi, harem kurumlaşmasının da sarayda  tamamlandığı görülür. Geleneksel Türk-İslâm ailesindeki anaerkil yapının  Osmanlı saray haremindeki gerçek ve değişmez görüntüsü Valide Sultan  olmuştur. Nurbanu Sultan ve Haseki Safiye Sultan'ın çekişmeli ilişkileri  içinde karizmatik iki figür arasında bocalayan III. Murad, bu gerilimli  yönetimin Topkapı Sarayı Harem'inden idare edileceği bir yapılaşmaya  gitmek zorunda kalmıştır. Topoğrafik şartlardan ötürü payeli bir  strüktür üzerinde yükseldiğinden, dönemin klasik mimari anlayışına uygun  bu zengin cephe yapıları, haremde güç paylaşımını da temsil etmektedir.  Cariye koğuşları bu yeni yapılaşmayla görkemli dairelerin altyapıları  olurken, eski Cariye Taşlığı, giderek ikbal ve diğer kadınefendilerin  sade bir cephelemeyle de olsa manzaradan, yani haremde odaklanan  iktidardan pay alabildikleri bir kimliğe bürünmüştür. Haremde gerek  cephede, gerekse Valide Taşlığı'ndaki konumuyla merkez durumundaki  Valide Sultan Dairesi perspektif ve cephe açısından sarayın en detaylı  yapısıdır. Bir cephe kademesiyle kadınefendi dairelerinden ayrılan  Valide Sultan Dairesi, hünkar hamamları sistemi ile mekânsal açıdan  Hünkar Sofası ile başlayan Sultan ve Selamlık dairelerine bağlanırken,  cephede de anıtsal bir revakla vurgulanmıştır. Valide Sultan Dairesi bu  mekânsal önemini tarihte korumuş, Kadınlar Saltanatı denilen ve Valide  Sultanların naibe oldukları 17.yüzyılda siyasi olayların sahnesi  olmuştur.
	
16.yüzyıl  sonunda Osmanlı sistemi gibi, harem kurumlaşmasının da sarayda  tamamlandığı görülür. Geleneksel Türk-İslâm ailesindeki anaerkil yapının  Osmanlı saray haremindeki gerçek ve değişmez görüntüsü Valide Sultan  olmuştur. Nurbanu Sultan ve Haseki Safiye Sultan'ın çekişmeli ilişkileri  içinde karizmatik iki figür arasında bocalayan III. Murad, bu gerilimli  yönetimin Topkapı Sarayı Harem'inden idare edileceği bir yapılaşmaya  gitmek zorunda kalmıştır. Topoğrafik şartlardan ötürü payeli bir  strüktür üzerinde yükseldiğinden, dönemin klasik mimari anlayışına uygun  bu zengin cephe yapıları, haremde güç paylaşımını da temsil etmektedir.  Cariye koğuşları bu yeni yapılaşmayla görkemli dairelerin altyapıları  olurken, eski Cariye Taşlığı, giderek ikbal ve diğer kadınefendilerin  sade bir cephelemeyle de olsa manzaradan, yani haremde odaklanan  iktidardan pay alabildikleri bir kimliğe bürünmüştür. Haremde gerek  cephede, gerekse Valide Taşlığı'ndaki konumuyla merkez durumundaki  Valide Sultan Dairesi perspektif ve cephe açısından sarayın en detaylı  yapısıdır. Bir cephe kademesiyle kadınefendi dairelerinden ayrılan  Valide Sultan Dairesi, hünkar hamamları sistemi ile mekânsal açıdan  Hünkar Sofası ile başlayan Sultan ve Selamlık dairelerine bağlanırken,  cephede de anıtsal bir revakla vurgulanmıştır. Valide Sultan Dairesi bu  mekânsal önemini tarihte korumuş, Kadınlar Saltanatı denilen ve Valide  Sultanların naibe oldukları 17.yüzyılda siyasi olayların sahnesi  olmuştur.
Mimar Sinan ve Davud Ağa gibi başmimarlar elinde klasik Osmanlı zenginliğinin ve sanatının kudreti, Hünkar Hamamları ve Hünkar Sofası ile temsil edilmiştir. Harem ve sarayın en büyük tören, kabul ve eğlence salonu olan bu kubbeli klasik yapının daha sonraları değişmiş olan bir cephe görüntüsü ve iç dekoru vardır. Bu sofanın yanındaki III. Murad Hasodası ise, bir Mimar Sinan yapısı olarak Osmanlı klasik mimarisinin, Osmanlı mantık ve estetiğinin ulaştığı denge ve simetrinin canlı bir örneğidir. Osmanlıların üretebildikleri en zengin çinilerle kaplanmış olan iç mekândaki kubbeli yapı, altyapıya yerleştirilen bir havuzla dengelenmektedir. Böylece mekân ve cephede yaratılan padişah, valide sultan ve kadınefendi hiyerarşisiyle, harem kurumlaşmasının değişmez esasları oluşturulmuştur. Klasik mantıkla yaratılan bu rasyonel mimarî düzenleme, harem bahçesindeki büyük havuz ile sürdürülür. Saray sisteminin ve harem hiyerarşisinin Topkapı Sarayı'na yerleştiği bu devrin diğer bir kompleksi de Şehzadegân Dairesidir. 16. yüzyılda Anadolu ve İran'la tehlikeli gelişimler gösteren şehzadelerin saray ve kendi aralarında giriştikleri iktidar kavgaları, sancak beyi olarak tayin edilen şehzadelerin bu dönemde hareme alınmalarına neden olmuştur. Ayrıca Fatih Kanunnamesi'nde devletin devamı için şehzade katline izin verilmesi nedeniyle kamuoyunda saraya karşı oluşan muhalefet de şehzadelerin harem ve hanedan içinde gözetim altında yaşatılmalarını gerektirmiştir. 16.yüzyıl sonlarında haremin devlet üzerindeki otoritesi protokoler cephe yapılarıyla vurgulanırken, ilk dönem haremin özü olan Altınyol, Başhaseki Daireleri üzerine de girift Şehzadegân dairesi yapılmış, bu sistem hamamlı I. Selim'in Kulesi'nin yanı sıra harem bahçesinden kazanılan Şimşirlik bahçelerindeki yapıları da kapsamış haremin dramatik tarihinin sembolü ve en geniş dairesi olmuştur.
 
 
 
	
	
	
		
		
		
		
	
	
		 15-17. ve 18.yüzyıllar:  Bu dönemlerde, 16.yüzyıl sonunda hızlı bir iç dinamikle tamamlanan  harem yapılarının ek bölümleri kurumsal zorunluluktan değil, çok harem  halkının kalabalıklaşması ve yangınlar nedeniyle oluşmuştur. Sonraki  yapılaşmanın sembolik nedeni, bir hükümdarlık sembolü olarak sultanların  sarayda Hasoda yaptırma geleneğidir. Bu dönemde oluştuğu bilinen bir  yapı grubu da haremin hastane avlusu civarıdır. Bu devirde ayrıca valide  sultanların artan gücüyle orantılı olarak dairenin üst katına odalar  eklenmiştir.
	
15-17. ve 18.yüzyıllar:  Bu dönemlerde, 16.yüzyıl sonunda hızlı bir iç dinamikle tamamlanan  harem yapılarının ek bölümleri kurumsal zorunluluktan değil, çok harem  halkının kalabalıklaşması ve yangınlar nedeniyle oluşmuştur. Sonraki  yapılaşmanın sembolik nedeni, bir hükümdarlık sembolü olarak sultanların  sarayda Hasoda yaptırma geleneğidir. Bu dönemde oluştuğu bilinen bir  yapı grubu da haremin hastane avlusu civarıdır. Bu devirde ayrıca valide  sultanların artan gücüyle orantılı olarak dairenin üst katına odalar  eklenmiştir. 
18.yüzyılda batının yaşayış ve sanat üzerindeki etkisi doğaya ve hafifliğe daha fazla yer veren Barok ve Rokoko dekorasyon uygulamaları-ilkin III. Ahmed'in Hasodası'ndaki (Yemiş Odası) natürmort tasvirli panolarda görülmektedir. Yüzyıl ortalarında ise sultanlar, zenginleşen ve hafifleyen bir Rokoko romantizmini yaptırdıkları köşklere ve iç dekorasyona yansıtmışlardır. Klasik dönemin cepheye çıkma yapan Hazine Odası ve yanındaki Hasoda, I. Abdülhamid Döneminde aynı dekorasyonla kaplanırken, I. Selim Kulesi kısmen yıkılarak yerine konak görünümündeki ahşap Mabeyn ve İkballer Dairesi yapılmıştır. Tarihte Şimşirlik Alanı olarak dramatik bir karaktere sahip olan bölge, 18.yüzyılda hanedanın serbest yaşantısına açılmış ve şehzadelere çifte kasırlar verilmiştir.
Harem yapılarında değişik sanatsal üsluplar göze çarpmaktadır. Osmanlı siyasetini, kültür ve sanatını olduğu gibi gösteren Topkapı Sarayı nadir bir müze örneğidir. Klasik hiyerarşi, güç ve anlamlı bir ihtişam döneminin sembolü olan Topkapı Sarayı, Rokoko eklerle ömrünü tamamlarken, yerini Tanzimat Dönemi Boğaziçi saraylarına bırakmıştır.
			
			Topkapı Sarayı'nda Bab-üs Saade duvarı ile ayrılan idari ve özel bölümler Harem Dairesi için de geçerlidir. Bu duvar ekseninin devamında Harem'in Divan Meydanı yönündeki yapıları, kızlarağası yönetiminde ve haremağaları elindeki dış hizmet grubunun veya cariye olarak iç hizmet kadrosunun ikâmet mekânlarını oluşturur. Harem'in Karaağlar Taşlığı'na ve söz konusu ana duvara açılan Cümle Kapısı ise hanedan ve üst düzey saray kadınlarının yaşadığı esas Harem bölümüne ile bu bölüm Altınyol ile bağlanan ve Hünkar Sofası çevresinde dizilen, padişah ve şehzadelerin yaşadığı Harem'deki Selamlık bölümlerine açılır. Karaağa-cariye, Harem ve Selamlık bölümü olarak gelişen Harem'de yapı kronolojisini ortaya koymak, sarayın diğer bölümlerini açıklamak kadar kolay değildir. İslâm geleneğinin aileye kazandırdığı kutsallık ve gizlilik prensibi, Osmanlı sarayında en ulaşılmaz ve dramatik örneklerinden birini vererek haremin mimarî kuruluşu hakkında kaynaklar sunmuştur. Ancak tarihsel olaylar, kurumlaşma, mimarî üsluplar ve sarayın topografyası, harem yapılaşmasının 4 ana devirde gerçekleştiğini göstermiştir.
I- Fatih Sultan Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman Devri arasında 15.yüzyıl sonu 16.yüzyıl ortasındaki ilk dönem
 
	Geniş bir cariye ve hadımağası kadrolaşmasına gerek duyulmayan bu ilk dönemde, Harem'in Arabalar Kapısı ve Adalet yönünün Harem dışında serbest bir alan olduğu anlaşılmaktadır. Kuleyi Çinili Köşk'e bağlayan ve Büyük Biniş denilen at rampasının aksı ile kulenin serbest yükseldiğini kanıtlayan altyapısı da bu fikri desteklemektedir. İlk dönemin diğer bir önemli yapı grubu da Harem'in Hasoda yanındaki çıkışta yer alan Selamlık Dairesi olmalıdır. Hamamlı ve I. Selim Kulesi olarak adlandırılan kule-köşkün, şehzadelerin gözetimi altında baştan beri eğitim için ayrıldığı bilinmektedir. Bu alan 16.yüzyıl sonundan itibaren Şimşirlik Kafesi denilen ve bahçeleri de kapsayan Şehzadegan dairelerinin de çekirdeğini oluşturmuştur. Valide ve Gözdeler Taşlığı çevresindeki yapılardan oluşan bu ilk dönem yapılarının ilginç bir sürekli revak düzeniyle kuşatıldıkları anlaşılmaktadır.
II. Kanuni Sultan Dönemi
 
	III. Murad ve Nurbanu-Safiye Sultan Dönemleri
 
	Mimar Sinan ve Davud Ağa gibi başmimarlar elinde klasik Osmanlı zenginliğinin ve sanatının kudreti, Hünkar Hamamları ve Hünkar Sofası ile temsil edilmiştir. Harem ve sarayın en büyük tören, kabul ve eğlence salonu olan bu kubbeli klasik yapının daha sonraları değişmiş olan bir cephe görüntüsü ve iç dekoru vardır. Bu sofanın yanındaki III. Murad Hasodası ise, bir Mimar Sinan yapısı olarak Osmanlı klasik mimarisinin, Osmanlı mantık ve estetiğinin ulaştığı denge ve simetrinin canlı bir örneğidir. Osmanlıların üretebildikleri en zengin çinilerle kaplanmış olan iç mekândaki kubbeli yapı, altyapıya yerleştirilen bir havuzla dengelenmektedir. Böylece mekân ve cephede yaratılan padişah, valide sultan ve kadınefendi hiyerarşisiyle, harem kurumlaşmasının değişmez esasları oluşturulmuştur. Klasik mantıkla yaratılan bu rasyonel mimarî düzenleme, harem bahçesindeki büyük havuz ile sürdürülür. Saray sisteminin ve harem hiyerarşisinin Topkapı Sarayı'na yerleştiği bu devrin diğer bir kompleksi de Şehzadegân Dairesidir. 16. yüzyılda Anadolu ve İran'la tehlikeli gelişimler gösteren şehzadelerin saray ve kendi aralarında giriştikleri iktidar kavgaları, sancak beyi olarak tayin edilen şehzadelerin bu dönemde hareme alınmalarına neden olmuştur. Ayrıca Fatih Kanunnamesi'nde devletin devamı için şehzade katline izin verilmesi nedeniyle kamuoyunda saraya karşı oluşan muhalefet de şehzadelerin harem ve hanedan içinde gözetim altında yaşatılmalarını gerektirmiştir. 16.yüzyıl sonlarında haremin devlet üzerindeki otoritesi protokoler cephe yapılarıyla vurgulanırken, ilk dönem haremin özü olan Altınyol, Başhaseki Daireleri üzerine de girift Şehzadegân dairesi yapılmış, bu sistem hamamlı I. Selim'in Kulesi'nin yanı sıra harem bahçesinden kazanılan Şimşirlik bahçelerindeki yapıları da kapsamış haremin dramatik tarihinin sembolü ve en geniş dairesi olmuştur.
 
	18.yüzyılda batının yaşayış ve sanat üzerindeki etkisi doğaya ve hafifliğe daha fazla yer veren Barok ve Rokoko dekorasyon uygulamaları-ilkin III. Ahmed'in Hasodası'ndaki (Yemiş Odası) natürmort tasvirli panolarda görülmektedir. Yüzyıl ortalarında ise sultanlar, zenginleşen ve hafifleyen bir Rokoko romantizmini yaptırdıkları köşklere ve iç dekorasyona yansıtmışlardır. Klasik dönemin cepheye çıkma yapan Hazine Odası ve yanındaki Hasoda, I. Abdülhamid Döneminde aynı dekorasyonla kaplanırken, I. Selim Kulesi kısmen yıkılarak yerine konak görünümündeki ahşap Mabeyn ve İkballer Dairesi yapılmıştır. Tarihte Şimşirlik Alanı olarak dramatik bir karaktere sahip olan bölge, 18.yüzyılda hanedanın serbest yaşantısına açılmış ve şehzadelere çifte kasırlar verilmiştir.
Harem yapılarında değişik sanatsal üsluplar göze çarpmaktadır. Osmanlı siyasetini, kültür ve sanatını olduğu gibi gösteren Topkapı Sarayı nadir bir müze örneğidir. Klasik hiyerarşi, güç ve anlamlı bir ihtişam döneminin sembolü olan Topkapı Sarayı, Rokoko eklerle ömrünü tamamlarken, yerini Tanzimat Dönemi Boğaziçi saraylarına bırakmıştır.
 
				 
 
		