HAYIRLAR ALLAHTAN, ŞERLER İNSANIN KENDİNDENDİR SÖZÜNÜ NASIL ANLAYACAĞIZ?
Bahsimizi açıklamaya geçmeden önce altını çizmeliyiz ki,vücud bulan her şey Allahın izni ile vücuda gelir. Allahın izni ve takdiri olmadan ne hayırlı ne de hayırsız hiçbir şey meydana gelemez. Peki, insanı ilgilendiren hadiselerde insanın müdahalesi ve sorumluluğu nerededir ve nereye kadardır?
Şöyle izah etmeye gayret edelim: Milyonlarca halkadan oluşan bir zincir hayal edelim. Bu zincirin işe yaraması için tüm halkaların sağlam olması gerekir. Tüm halkalar çelik iken, tek bir halka iplikten olsa veya boş bırakılsa zincir vazifesini yerine getiremeyecek ve kopacaktır.
İşte etrafımızda cereyan eden her hadise de bu misaldeki zincire benzetilebilir. Allahu Teala, zincirdeki milyonlarca hatta milyarlarca halkayı yaratır ve biz kulundan cüzi iradesinin hakkı olarak boş olan tek bir halkayı yerine koymamızı diler. Ve hatta elimize çelik, iplik, plastik vb birçok halkayı da verir. Biz ise cüzi irademiz ile bunlardan birini seçer ve boş olan halkayı tamamlarız. Eğer Allahın murad ettiği doğru halkayı seçersek zincir sağlam olur ve işimiz hayırla sonuçlanır. Yok eğer zayıf bir halka seçersek veya boş bırakmayı tercih edersek, zincir işlevini göremez ve sonuç ona göre hayırsız olabilir.
Diyelim ki hayırla sonuçlanan zincir hadisesinde. Sayısız halkaları yoktan var eden, bunları intizam ve nizamla birbirine bağlayan ve bize bırakılan tek bir boşluğu dolduracağımız halkayı dahi yaratıp emrimize veren Allahı görmeyip o tek bir halkayı oraya koyduk diye Biz Yaptık! mı diyeceğiz? Yoksa, Yaradanı bilip, Ona şükredip, hamdedip hayırları Gerçek ve Mutlak Sahibine mi teslim edeceğiz? Hayırları kendine maletmek ne kadar sakat bir bakış açısı ise hayırsız sonuçları da Allahtan bilmek o kadar yanlıştır. Allahu Teala, tüm zinciri yaratmış ve insana boş kalan tek bir halka için de gerekli enstrümanları vermiş iken insan gidip iplikten bir halka takarsa yahut kendi cüzi iradesine düşen halkayı boş bırakırsa zincir kopacaktır. Bu durumda zincirin kopmasının sorumlusu kimdir? Tabi ki, sorumluluğunu yerine getirmeyen insandır.
Zincir timsali ile anlattığımız hayır ve şerr mevzuunu gündelik hayattan bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki bahçenizde bir elma ağacı var. Yaz ayındasınız ve bir süredir yağmur yağmıyor. Öte yandan bahçenizde bir çeşmeniz ve hortumunuz da var. Bu örnekte, ağacı meyve veren bir fabrika gibi yaratan Allahtır; ağacın beslenmesi için toprağı yaratan ve toprağa ağacın ihtiyacı olan mineralleri ekleyen Allahtır; ağacı sulamamız için suyu yaratan da Allahtır. Tüm bu saydıklarımız zincirin milyonlarca çelik halkasını temsil eder. Öte yanda bize ise sadece bir halka bırakılmıştır: Yerimizden kalkıp, çeşmeyi açıp hortumu ağacın altına koymak. Bize düşen halka sadece bu kadardır. Peki bunu yapıp ağacı sulayan insan o ağaçtan aldığı elmayı yerken benim sayemde oldu dese ve Yaratıcıyı görmese, hatırlamasa bu zalimlik olmaz mı? Öte yandan insan kendine düşen ağacı sulama işini yapmasa, yani zincirdeki halkayı boş bıraksa, ağaç da kuruyup elma vermese insan diyebilir mi ki Allah dileseydi kurumazdı, ağacın kurumasının sorumlusu ben olamam. Bu basit örnekten de görülebileceği gibi Hayırlar Allahtan, Şerler insandandır.
Tüm bunların yanında, Cenab-ı Allah sonsuz merhametiyle bize yapmamız gerekenleri, kendi selametimiz için uymamız gereken kuralları Peygamberleri ve Kutsal Kitaplar yolu ile iletmiştir. İlaveten karşı karşıya kaldığımız birçok durumda Cenab-ı Allah, kalbimize ilham ederek bizi hayırlara yönlendirir, şerrlerden uzaklaştırır. Aklımıza gelen kötü bir düşünceyi hayata geçirmek istediğimizde karşımıza engeller çıkararak bunu gerçekleştirmemize mani olur. O sebeple Rabbimize hep dua etmeliyiz: Rabbim bizi hayırlı işlerinde vesile eyle, haramlardan ve şerlerden uzak eyleAmin...
NOT: Bu kısa eserde Bediüzzaman Hazretlerinin ene bahsinde geçen aşağıdaki mülahazasından ve aynı konulu olarak Dr. Mustafa Ulusoyun yazısından esinlenilmiştir: Biri hayra ve vücuda bakar. O yüz ile yalnız feyze kâbildir. Vereni kabul eder; kendi icad edemez. O yüzde fâil değil; icaddan eli kısadır. Bir yüzü de şerre bakar ve ademe gider. Şu yüzde o fâildir, fiil sahibidir.
Yazar:
Bahadır Haktan
Bahsimizi açıklamaya geçmeden önce altını çizmeliyiz ki,vücud bulan her şey Allahın izni ile vücuda gelir. Allahın izni ve takdiri olmadan ne hayırlı ne de hayırsız hiçbir şey meydana gelemez. Peki, insanı ilgilendiren hadiselerde insanın müdahalesi ve sorumluluğu nerededir ve nereye kadardır?
Şöyle izah etmeye gayret edelim: Milyonlarca halkadan oluşan bir zincir hayal edelim. Bu zincirin işe yaraması için tüm halkaların sağlam olması gerekir. Tüm halkalar çelik iken, tek bir halka iplikten olsa veya boş bırakılsa zincir vazifesini yerine getiremeyecek ve kopacaktır.
İşte etrafımızda cereyan eden her hadise de bu misaldeki zincire benzetilebilir. Allahu Teala, zincirdeki milyonlarca hatta milyarlarca halkayı yaratır ve biz kulundan cüzi iradesinin hakkı olarak boş olan tek bir halkayı yerine koymamızı diler. Ve hatta elimize çelik, iplik, plastik vb birçok halkayı da verir. Biz ise cüzi irademiz ile bunlardan birini seçer ve boş olan halkayı tamamlarız. Eğer Allahın murad ettiği doğru halkayı seçersek zincir sağlam olur ve işimiz hayırla sonuçlanır. Yok eğer zayıf bir halka seçersek veya boş bırakmayı tercih edersek, zincir işlevini göremez ve sonuç ona göre hayırsız olabilir.
Diyelim ki hayırla sonuçlanan zincir hadisesinde. Sayısız halkaları yoktan var eden, bunları intizam ve nizamla birbirine bağlayan ve bize bırakılan tek bir boşluğu dolduracağımız halkayı dahi yaratıp emrimize veren Allahı görmeyip o tek bir halkayı oraya koyduk diye Biz Yaptık! mı diyeceğiz? Yoksa, Yaradanı bilip, Ona şükredip, hamdedip hayırları Gerçek ve Mutlak Sahibine mi teslim edeceğiz? Hayırları kendine maletmek ne kadar sakat bir bakış açısı ise hayırsız sonuçları da Allahtan bilmek o kadar yanlıştır. Allahu Teala, tüm zinciri yaratmış ve insana boş kalan tek bir halka için de gerekli enstrümanları vermiş iken insan gidip iplikten bir halka takarsa yahut kendi cüzi iradesine düşen halkayı boş bırakırsa zincir kopacaktır. Bu durumda zincirin kopmasının sorumlusu kimdir? Tabi ki, sorumluluğunu yerine getirmeyen insandır.
Zincir timsali ile anlattığımız hayır ve şerr mevzuunu gündelik hayattan bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki bahçenizde bir elma ağacı var. Yaz ayındasınız ve bir süredir yağmur yağmıyor. Öte yandan bahçenizde bir çeşmeniz ve hortumunuz da var. Bu örnekte, ağacı meyve veren bir fabrika gibi yaratan Allahtır; ağacın beslenmesi için toprağı yaratan ve toprağa ağacın ihtiyacı olan mineralleri ekleyen Allahtır; ağacı sulamamız için suyu yaratan da Allahtır. Tüm bu saydıklarımız zincirin milyonlarca çelik halkasını temsil eder. Öte yanda bize ise sadece bir halka bırakılmıştır: Yerimizden kalkıp, çeşmeyi açıp hortumu ağacın altına koymak. Bize düşen halka sadece bu kadardır. Peki bunu yapıp ağacı sulayan insan o ağaçtan aldığı elmayı yerken benim sayemde oldu dese ve Yaratıcıyı görmese, hatırlamasa bu zalimlik olmaz mı? Öte yandan insan kendine düşen ağacı sulama işini yapmasa, yani zincirdeki halkayı boş bıraksa, ağaç da kuruyup elma vermese insan diyebilir mi ki Allah dileseydi kurumazdı, ağacın kurumasının sorumlusu ben olamam. Bu basit örnekten de görülebileceği gibi Hayırlar Allahtan, Şerler insandandır.
Tüm bunların yanında, Cenab-ı Allah sonsuz merhametiyle bize yapmamız gerekenleri, kendi selametimiz için uymamız gereken kuralları Peygamberleri ve Kutsal Kitaplar yolu ile iletmiştir. İlaveten karşı karşıya kaldığımız birçok durumda Cenab-ı Allah, kalbimize ilham ederek bizi hayırlara yönlendirir, şerrlerden uzaklaştırır. Aklımıza gelen kötü bir düşünceyi hayata geçirmek istediğimizde karşımıza engeller çıkararak bunu gerçekleştirmemize mani olur. O sebeple Rabbimize hep dua etmeliyiz: Rabbim bizi hayırlı işlerinde vesile eyle, haramlardan ve şerlerden uzak eyleAmin...
NOT: Bu kısa eserde Bediüzzaman Hazretlerinin ene bahsinde geçen aşağıdaki mülahazasından ve aynı konulu olarak Dr. Mustafa Ulusoyun yazısından esinlenilmiştir: Biri hayra ve vücuda bakar. O yüz ile yalnız feyze kâbildir. Vereni kabul eder; kendi icad edemez. O yüzde fâil değil; icaddan eli kısadır. Bir yüzü de şerre bakar ve ademe gider. Şu yüzde o fâildir, fiil sahibidir.
Yazar:
Bahadır Haktan
Son düzenleme: