İkona kırıcılık hareketi: 8. ve 9. YY | Define işaretleri ve anlamları

İkona kırıcılık hareketi: 8. ve 9. YY

FENERLi

Super Moderatör
Kullanıcı
Katılım
9 Aralık 2012
Mesajlar
1,727
Beğeni
2,007
Puanları
113
Konum
istanbul
1) İkona kırıcılık hareketi: MS 726 - 848 yılları arasında Bizansta görüldü.

2) Bogomil hareketi MS 930 da Bulgaristanda başladı. 1393 yılında Osmanlının Bulgaristanın fethinin ardından Bulgaristandaki etkisini ve Bosnanın 1463 yılında Osmanlı egemenliğine girmesinin ardından Bogomillerin müslüman olmasıyla Bosnadaki etkisini yitirdi.

3) Kathar hareketi: MS. 10. ve 14.Yüzyıllar arasında Fransa da görüldü.

Bu üç hareketin ard arda görülmesi birbirini tetiklediği kanaatini uyandırıyor. Zaten Bogomil hareketinin Fransada Kathar hareketini doğurduğu açıktır.

İkona kırıcılık hareketi de Orta doğudan etkilenmiş ve İslam dini öğretisinin Hristiyanlığı etkilemiş olmasından kaynaklanmıştır. Kilise örgütlü gücüyle bu hareketlerin tümünü şiddetli baskı altına almıştır. Burada belirtmemiz gereken 4. bir hareket de Protestan reformudur.

İrlandalı yazar Fred A. Reed’in “Parçalanmış İmgeler” kitabından..

Ortadoğu Tarihinin ve Bizans İstanbul’unun yaşadığı en ilginç dönemlerden biri bilimsel tabiri ile ikonaklazma Türkçe tabirle tasvir kırıcılık akımıdır. Tasvir Kırıcılık 700’lü yıllardan 800’lü yıllara kadar bir asırdan fazla zamana damga vuran hareketti. Tasvir Kırıcılık hareketi büyük heyecan uyandırdı ama hurafeye meyilli kitleler karşısında başarılı olamadı. Büyük direnişle karşılandı, geniş çaplı isyanlar çıktı ve kanlı olaylar yaşandı.
Bizans tarihinde Tasvir Kırıcılık hareketi, tarihçiler tarafından 717 yılında tahta çıkan III. Leon ile başlatılsa da (Hareket resmi anlamda fiili olarak ilk kez 726 yılında Büyük Saray Kapılarındaki İsa figürlerinin kaldırılması ile başlar) fikrin oluşum tarihinin daha önce olduğunu tartışmaya gerek yok.

İkonaklazma Hareketi 775 yılında tahta geçen IV. Leon’un evlendiği Yunan Prensesi İrene’nin 780 yılında eşinin ölümüyle ipleri ele geçirmesiyle büyük darbe yedi. Tahta küçük yaştaki oğlu 6. Konstaninus’un geçmesiyle ipleri ele alan İrene, 787’de İznik Konsilini toplatarak İkonaklazma hareketine ilk mahkumiyeti verdirdi. İkonacıların intikamı acı oldu ve tasvir kırıcı imparatorların mezarları bile yağmalandı. Her ne kadar Hazar Leon diye anılan V.Leon bu hareketi küllerinden dirilmek istediyse de sadece tasvirleri yasaklamakla yetinebildi. II. Mihail ve II. Teofilos aynı izden gitmeye çalışsa da ikonaklazma eski gücüne kavuşamadı. Çocuk yaşta tahta geçen II.Mihael’in annesi Teodara yıllar sonra İrene’nin açtığı ölümcül yaraya son darbeyi indiren isim oldu ve 11 Mart 843 yılında Ayasofya’da ikonaların meşruluğunu ilan ederek tarihi bir hareketi bitirdi.

Fred A. Reed bu hareketin militan köklerinin Suriye’den filizlendiğine inanarak Ortadoğu’ya geldi ve araştırmalara başladı. Kanadalı Gazeteci Yazar, put kırıcılığın; Hıristiyanlığın ilk dönem sınırları içerisinde yapılan doktrinsel ve teolojik tartışmaların ötesine geçmeyen çalışmalar dışında, araştırılmayan, açıklaması zor, irrasyonel tarihi bir patlama olduğunu fark etti. Bir asra damgasını vuran hareketin oluştuğu dünyayı anlamak ve onu besleyen daha geniş dünyayı keşfetmek için yola çıkan Freed E. Reed, kırabileceği en büyük putu kırdı ve Hıristiyan olarak başladığı çalışmaya nokta koyduğu günlerde İslamiyet’i seçti.

“Müslüman olduktan sonra çok daha iyi anladım ki her türlü putperestliğe karşı olmak İslam’ın en büyük mesajlarından biriydi. Teorik ve entelektüel merakımla başlayan bu araştırma benim için yeni bir anlam kazandı, manevi kişiliğimin bir parçası oldu” diyen yazar Parçalanmış İmgeler adlı eserinde, Peygamber yolundan trajik sapmaların İslam Dünyasını nasıl şekillendirdiğini araştırdığını söylüyor.

Fred A. Reed, İslam alemine “Sünni ve Şiiler arasındaki Hz. Peygamber’in (a.s.m) hilafeti konusundaki farklılıklar, tartışma değil, zamanın politik, sosyal ve ekonomik şartları dahilinde cereyan eden hadiseler olarak araştırma ve analiz konusu olmalı” diye sesleniyor .

Put Kırıcı Hareketi İslamiyet’in doğuşunun şekillendirdiğine işaret eden yazar, bu hareketin Bizans’ta başarısız olmasının kadim kavgayı bitirmediğini belirtiyor ve diyor ki “İkon kırıcıların yenilgisi meseleyi sona erdirmemişti. Yedi yüzyıl uykuda kalmasına rağmen, Katolik Roma’nın hegemonyasını temsil eden dini putları parçalamak Protestan reform hareketiyle yeniden uyanmıştı. Almanya’dan tutun Hollanda’ya kadar Kuzey Avrupa’da heykeller, tablolar, resimler kiliselerden temizlendi.”

Reform hareketlerinde de İslam’ın etkisi olduğuna dikkat çeken yazar, Osmanlıların Luther’de kardeşlik ruhu gördüklerini söylemelerine rağmen, reform hareketini yapanların kendilerini İslam’dan uzak tuttuklarını belirtiyor. Freed A. Reed, Reformcuların işbirliği yaparken dini değil reel politik gerekçelere göre hareket ettiklerini inancında.
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: İkona kırıcılık hareketi: 8. ve 9. YY

Güzel bilgi
Güzel paylaşım
Elinize sağlık ustam
“Müslüman olduktan sonra çok daha iyi anladım ki her türlü putperestliğe karşı olmak İslam’ın en büyük mesajlarından biriydi. Teorik ve entelektüel merakımla başlayan bu araştırma benim için yeni bir anlam kazandı, manevi kişiliğimin bir parçası oldu”
 

FENERLi

Super Moderatör
Kullanıcı
Katılım
9 Aralık 2012
Mesajlar
1,727
Beğeni
2,007
Puanları
113
Konum
istanbul
Cevap: İkona kırıcılık hareketi: 8. ve 9. YY

Bizans İstanbul’unun yaşadığı en ilginç dönemlerden biri de ikonaklazma ya da tasvir kırıcılık devridir. Bu akım her ne kadar ilk etkisini imparatorluk merkezinde göstermişse de zamanla imparatorluğun farklı bölgelerine yayılacak ve 726-843 yılları arasındaki bir asırdan fazla bir zamana damgasını vuracaktır.
İkona, Ortodoks dünyasında ahşap panolar üzerine yapılan dini konulu tasvirlere verilen isimdir. Bu tasvirlerde genellikle Eski Ahit ya da Yeni Ahid’den bazı sahneler, Hz. İsa, Meryem ve Yahya veya diğer azizlerin yaşamlarından bazı kesitler yer alırdı. Çokça resmedilen ikona konularının başında ise Hz. İsa’nın yaşantısından bazı sahneler hemen göze çarpar. Bunların başlıcaları Hz. Meryem’in doğumla müjdelenişi, doğum anı, Hz. İsa’nın Şeria nehrinde Hz. Yahya tarafından vaftiz edilişi, Lazarus’un Hz. İsa tarafından yeniden diriltilmesi, Hz. İsa’nın Kudüs’e girişi, çarmıha gerilişi, yeniden doğuşu, göğe çıkışı, Paskalya ve Hz. Meryem’in ölüm sahneleridir. Bu ikonların bazılarının insan elinden değil, doğrudan doğruya bir mucize sonrasında ortaya çıktıkların inanılırdı. Mesela anlatılagelen bir menkıbeye göre Hz. İsa, yüzünü kuruladığı ve suretinin geçtiği bir mendili Urfa kralı Abgar’a yollamıştı. Dolayısıyla mendile işlenen ikon figürü doğrudan doğruya bu mucizenin bir yansıması olarak kabul edilirdi. Hemen belirtelim Bizans kaynaklarında Venediklilerin 1204 yılında şehri yağmalarken kaçırdıkları kutsal eşyalar arasında Hz. İsa’nın suretinin yansıdığı benzer bir mendilden de bahsedilir. Hz. İsa’dan sonra en çok ikonu yapılan kişi ise Tanrı’nın anası unvanı ile anılan Hz. Meryem’dir. Onu, Hz. İsa’nın gelişini müjdeleme görevi ile onurlandırıldığı için Vaftizci Yahya adı ile anılan ve mezarının bugün Şam’da Emevi cami içinde olduğuna inanılan Hz. Yahya izler. Hz. Yahya görevinin kutsiyetinden dolayı aynı zamanda “Prosdromos” yani “Öncü” sıfatı ile de anılır.

Yazı: Önder Kaya

Ortodoks dünyasında ikonalar tarihsel süreç içinde o denli önemli bir hale gelecektir ki 18. yy.’da Aynaroz’da daha önceki ikonalar da göz önüne alınarak Didran adlı bir keşiş tarafından “Aynaroz Resim Rehberi” adıyla bir eser kaleme alınacaktır. Bu eserde, Hz. İsa ve Hz. Meryem’in yansıra azizlerin de nasıl tasvir edilmesi gerektiği en ince detayına kadar anlatılacaktır. Yeri gelmişken hemen söyleyelim; Yunanistan’ın Halkidi yarımadasında bulunan Aynaroz bölgesi bugün Ortodoks dünyasının en önemli manastır merkezidir. Burada dünya nimetlerinden el etek çeken keşişlerin halen, geçimlerini temin amacıyla en büyük gelir kaynaklarını teşkil eden uğraşlarının başında ikona yapımı gelir.

Peki azizler Ortodoks dünyasında niçin bu denli önemlidir? Her şeyden önce onlar Tanrı’nın elidir. Yani yaratıcı, dünya üzerindeki düzenini onlar vasıtası ile icra eder. Azizler aynı zamanda Hz. İsa’nın vekilidirler. Bu nedenle onlara tazim etmek, yakarmak demek Tanrı’ya yakarmak ve saygı göstermek demektir.

Halk içinde çeşitli nedenlerden ötürü bazı azizlerin ikonlarının diğerlerine göre daha ön plana çıkmış olduğu görülür. Başlangıçta sadece azizlerin suretlerinin bilinmesi amacı ile yapılan aziz ikonları zaman içinde eski pagan inançların da etkisiyle halk ibadetinin ana unsurlarından biri haline gelmiştir. İkonalara resmedilen önemli azizlerin başında ülkemizde de pek çok Rum-Ortodoks kilisesine de adını veren Aya Yorgi gelir. Aya Yorgi, bilhassa halk tarafından sevilen bir azizdir. Çünkü köylülerin, sürülerin ve çobanların koruyucusudur. 3-4. yüzyıllarda Kapadokya bölgesinde yaşadığına inanılan bu aziz, inanışa göre Suriye taraflarında çıkan ve insanlara zarar veren bir ejderhayı uzun saplı mızrağı ile atının üzerinde olduğu halde öldürmüş ve bundan dolayı da Suriye halkının Hıristiyan olmasına vesile olmuştur. Bu olaydan hareketle kendisi savaşçıların ve askerlerin de azizi kabul edilirdi.

Halk arasında ikonaları yaygın bir diğer önemli aziz ise Aya Nikola idi. O da Aya Yorgi gibi Anadolu kökenli bir aziz olup bugün Antalya’ya bağlı olan Demre ilçesinde doğmuştu. Bilhassa denizciler Aya Nikola ikonlarına büyük önem verirlerdi. Zira Aya Nikola denizcilerin koruyucu aziziydi. Günümüz İstanbul’unda Büyükada, Karaköy gibi denizle iç içe yerlerde bu azize adanan kiliselerin varlığı da bundan dolayıdır. 11. yüzyıldan itibaren Aya Nikola çocukların da koruyucu azizi olarak görülmeye başlanacaktır ki çocuklar kendisini daha çok “Noel Baba” olarak tanırlar.
3. yüzyılda Hıristiyanlığın ilk şehirlerinden olan Aya Haralampios ise vebaya karşı koruyucu aziz olarak kabul edilirdi. Onun tasvirleri 13.ve 14. yüzyılda Avrupa’yı kasıp kavuran veba salgınlarında elden ele dolaşacaktır.

Hıristiyan dünyasındaki sonu gelmez teolojik tartışmalar sonrası gündeme getirilen sorunlardan biri de yukarıda bahsettiğimiz Hz. İsa, Hz. Meryem ve azizlerin ikon denilen tasvirlerine takınılacak tutum konusuydu. İkon denilen bu tasvirler genellikle rahipler tarafından yapılırdı. Genelde ikon ahşap üzerine yapılıyorsa da duruma göre fildişi, kemik, tahta, teneke ya da bakır gibi farklı nesnelerin üzerine de işlenebilirdi. Bazı ikonların boyutları bir metre ve hatta daha da fazla olurken bazı ikonlar insanların üzerinde taşınabilecek kadar küçüktü. Halk bu tasvirlerin bereketine inanır, kendi azizini bu sayede yanında taşır ve ibadetinde de ikonları aracı olarak kullanırdı. Bu durum Bizans’ta bazı kesimlerin tepkisine yol açmış ve pagan Roma kültürüne dönüş olarak yorumlanmıştır. İkona taraftarlarıysa bu tepkiye “biz putperestlerin yaptığı gibi resimlerin kendisinden değil temsil ettiklerinin ruhaniyetinden medet umuyoruz. Hem okuma bilen hıristiyanlar için İncil rehber olurken cahil halkın kitabının ikonalar olmasında ne sakınca var?” şeklinde cevap veriyorlardı. Öte yandan halk arasında yaygın olan bir inanışa göre zaten ilk ikon yapıcısı da aynı zamanda İncil yazarlarından Aziz Luka idi.

İkon hem evde hem de kilisede yapılan ibadetlerde kullanılıyordu. Kiliseye gelen kişi öncelikle ikonun önüne gelir ve haç çıkarır ardından ibadetini gerçekleştirir ve sonrasında da tekrar ikonayı öperek alnını dayar, ardından da da kiliseyi terk ederdi. İkonlar evlerde özel dolap ya da muhafazalarda saklanıyor ve benzer bir ritüel uygulanarak kullanılıyordu. Halk bu ikonların bereketine inanır ve ibadetinde aracı olarak kullanırdı. Ancak 8. yüzyıldan itibaren Bizans toplumunda ikonalara tazim konusu ciddi bir siyasi buhrana sebep olacaktır.

Bizans’ta ikona kırıcılık akımını başlatan imparatorun 3. Leon olduğu bilinmektedir. 717 yılında tahta çıkan bu hükümdar kısa bir süre sonra ikonlar konusunda sert tedbirlere başvuracaktır. Fakat bu akımın ortaya çıkışını sadece 3. Leon’un tutumu ile açıklayamayız. İkon kültüne tepki Bizans toplumunda eski zamanlardan beri vardı. Batı kilisesinde böyle bir sıkıntı yaşanmamasına rağmen bu sorunun doğuda baş göstermesinin en temel nedeni Yahudi ve İslam inançlarına olan yakınlığıdır. Bilindiği üzere hıristiyan inancı Yahudi inancını kemale erdirmek, tamamlamak iddiasıyla ortaya çıkan bir harekettir. Dolayısıyla ortaya çıkan ilk büyük kitlesel tek tanrılı din olan Yahudilikle bağı yadsınamaz. Yahudi inancında gerek Tevrat’ta ve gerekse de On Emir’de belirtildiği üzere en büyük günahlardan biri “Rabbe şirk koşmak”tır. Bu nedenle 7. yüzyıldan beri Bizans topraklarında etkinleşen tasvir kültüne en büyük tepkiyi verenlerden biri de Bizans imparatorluğu sınırları içinde yaşayan ve Romaniot denilen, Helence konuşan Yahudilerdi. Romaniotların fikirleri özellikle aydın Bizans eliti üzerinde büyük etki yapmıştır.

Öte yandan yine aynı yüzyılda ortaya çıkan bir diğer tek tanrılı din olan İslamiyetin de Yahudi inancında olduğu üzere tasvir yapımına sert bakması ve bunu şirk olarak görmesi bir diğer etkeni oluşturacaktır. Tüm bu yaşananlar özellikle Anadolu’nun orta ve doğu kesimlerinde ikona karşıtı görüşün güçlenmesine neden olacaktır. Zaten hareketi başlatan 3. Leon da Anadolu’nun güneyinde bulunan İsaurie bölgesinde doğmuş ve küçüklüğünden itibaren bu fikirlere aşina olarak yetişmişti. Tahta çıkmadan önce de Anatolikan yani Anadolu eyaletinin komutanlığını yapmaktaydı. Dolayısıyla mevcut ortamdan etkilenmemesi düşünülemez.

İkono kırıcılık cereyanının bir diğer önemli nedeni de bu devirde iyice su yüzüne çıkan kilise-imparator çekişmesidir. Muhtemelen 3. Leon inanç ritüelleri üzerinde düzenlemelere giderken kiliseye de çeki düzen vermeyi ve kilisenin imparatora tâbi olması prensibinin bir kez daha altını çizmeye planlıyordu. Ancak bu durum aşağıda da görüleceği üzere ters bir tepkiye sebebiyet verecektir.
Hareketin başlamasına neden olan olaylar zinciri 726 yılında İmparator 3. Leon’un Büyük Saray’daki kapılardan birinin üzerinde bulunan İsa ikonunu kaldırtması ile başladı. İmparator bununla da yetinmeyerek Patrik Germanos’u huzuruna çağırtarak ikona kırıcılık hareketini destekler nitelikteki bazı belgeleri imzalamasını istedi. Fakat Germanos, imparatorun bu emrini onaylamadı. 3. Leon bunun üzerine adeta kimin patron olduğunu gösterircesine patriği azletti ve ikona kırıcılık akımına destek sözü veren Anastasius adlı yüksek rütbeli bir din adamını patriklik mak***** getirdi. İmparator, tüm bu hareketlerinde sırtını kendine tam destek veren yüksek bürokrat sınıfıyla orduya dayamıştı. Zira her iki kurum da gücü gün geçtikçe artan kiliseye bir çeki düzen verilmesi konusunda hemfikirdi. Doğal olarak imparatorluk topraklarında bu harekete en büyük destek Anadolu’dan geldi. Ancak 3.Leon ikona kırıcılığın sadece Bizans’ın doğudaki toprakları ile sınırlı kalmasını istemiyor, papanın nüfuz alanında bulunan batıda da hayata geçirilmesini arzuluyordu.

8. yüzyıl Bizans’ın İtalya üzerindeki nüfuz ve etkisini henüz yitirmediği bir dönemdi. 3. Leon Papa’ya imparatorların taşıdığı “başrahiplik” unvanını da taşıyan bir mektup yazarak harekete destek istedi ve İstanbul’da yayınlamış olduğu fermanın bir nüshasını gönderdi. Ancak papadan beklemediği kadar sert bir yanıt aldı. Papalar bu dönemde İtalya’ya yapılan barbar akınları nedeniyle Bizans imparatoruna siyasi açıdan muhtaç olmalarına rağmen papalık makamında bulunan 2. Gregor’un cüretkar cevabı özetle şu şekildeydi; “Dini dogmalar imparatorları değil, rahipleri ilgilendirir. Nasıl ki bir rahibin, sarayın yetki alanına giren işlerde imparatora bir görev önerme hakkı yoksa, imparatorun da kiliseyi yönetmeye, din adamlarına hükmetmeye, çok aziz olan bir takım sembollere ve ritüellere müdahale etme hakkı yoktur. Biz sizi imparator olmaya ve bu vasıflara sahip bir başrahip gibi davranmaya davet ederiz”.

Papanın bu tavrına oldukça sinirlenen 3. Leon onun yetki alanında buluna Arnavutluk ve Selanik bölgelerini Konstantinopolis patrikliğine bağlamakla yetinmiş, daha ileri gitmemiştir. Papa 2. Gregor ile 3. Leon arasındaki bu çatışma 2. Gregor’un ölümüyle sona ermemiş, tam tersine onun halefi 3. Gregor zamanında daha da alevlenmiştir. Bu ayrışma 1054 yılında doğu ve batı kiliselerinin kesin ayrılık tarihine kadar daha da belirginleşecektir.

Tasvir kırıcılığa karşı ciddi ayaklanmalar da baş gösterdi. Nitekim Yunanistan’da çıkan ayaklanmalarda pek çok keşiş ve din adamının kanı akıtıldı. İstanbul’da da benzer isyan girişimleri aynı sertlikle bastırıldı. Bu hareket 3. Leon’un 741 yılındaki ölümünden sonra hız kesmediği gibi tahta geçen 5. Konstantinos zamanında daha da güç kazandı. Tasvir kırıcı harekete meşru bir zemin hazırlamak isteyen 5. Konstantinos 754 yılında Fenerbahçe yakınlarındaki Hieria sarayında bir konsil topladı. Konsile doğu kilisesini temsilen 338 psikopos katılmış olmasına rağmen Papa bu konsile katılmayı ve temsilci göndermeyi reddetti. Bu nedenle söz konusu konsil ekümenik yani evrensel konsiller arasında kabul edilmez. Konsil beklenildiği üzere ikona kültünü mahkum ederek ikona taraftarlarının aforoz edilmesine karar verdi.

Bu konsil sonrasında kilise ve diğer yapılardaki kutsal resimler sökülmeye veya üzerileri sıva ile kapatılmaya başlandı. Bunların yerine tabiat, hayvanlar, yarış ve büyük savaşlar gibi dünyevi konuları içeren resimler konuldu. Dinsel kurumlara mali sınırlamalar getirildi , arazi ve gelirlerinin bir kısmına el konuldu. İkona kırıcılık akımı en ateşli destekçisini 5. Konstantinus’un nezdinde bulmuştur
Konstantinus’un 775 yılında ölümüyle tahta geçen 4. Leon ikona karşıtı olmakla beraber ikona taraftarlarına nispeten daha yumuşak davrandı. Bunda belki de en önemli etken sevgili eşi İrene’nin ikona taraftarı olmasıydı. 4. Leon’un beş yıllık hükümdarlıktan sonra ölmesi üzerine taht küçük yaştaki oğlu 6. Konstantinus’a kaldı. Devletin ipleri de annesi İrene’nin elindeydi ve ölene kadar da öyle kaldı.

İrene zamanında ikona taraftarları rahat bir nefes aldı. Yavaş yavaş devletin ikona karşıtı olan üst düzey bürokratları tavsiye edildi ve aynı nedenle imparatorun hassa ordusunun idare kadrosunda da değişiklikler yapıldı. İrene, bundan sonra papayla da temasa geçerek bozulan ilişkileri düzeltme yoluna gitti. Sonrasında da 787’de İznik’te bir konsil toplayarak ikona kırıcılığı mahkum ettirdi. Bu konsile papa da temsilci gönderdiği için toplantı, hıristiyan dünyasının 7. ekümenik konsili olarak tarihe geçti. İrene, Konstantinopolis’teki ikona taraftarlarını karşı tarafın üzerine kışkırtmayı da ihmal etmedi. Yıllardır ezilen taraf olan ikonacıların karşı taraftan intikamı müthiş oldu. Meydana gelen olaylarda ikona kırıcı imparatorlardan 3. Leon ve 5. Konstantinus’un mezarları açılarak yağmalandı. Ama her ne hikmetse isyancılar İrene’nin sevgili kocası 4. Leon’un mezarına ilişmemişlerdi ki hatırlanacağı üzere o da bir tasvir kırıcıydı.

İrene’nin tahttan indirildiği 802 yılından sonra tahta geçen I. Nikeforos ve I. Mihael dönemlerinde ikona taraftarları rahat nefes almaya devam ettiler. Fakat bir Hazar prensesinden doğduğu için Hazar Leon olarak anılan 5. Leon küllenen ateşi yeniden canlandırdı. Bununla birlikte ikona kırıcılık akımı ilk dönemlerdeki hızını ve sertliğini kaybetmişti. 5. Leon sadece ikonları yasaklamakla yetindi. Sonraki iki hükümdar yani 2. Mihael ve 2. Teofilos dönemlerinde de bu yasak devam etti. Ancak 2. Teofilos’un ölümüyle tahta geçen 3. Mihael henüz çocuk yaşta olduğundan ona naiplik yapan annesi Teodora döneminde bu hareket bir daha canlanmamak üzere tarihe gömüldü. Ateşli bir ikon taraftarı olan Teodora 11 Mart 843’de Ayasofya’da düzenlenen bir törenle ikonlara meşruluğunu iade etti.

Bir asırdan fazla süren bu akım doğu-batı kiliseleri arasındaki ayrılığın körüklenmesine, papanın imparatorlardan bağımsız hareket etmesine, imparatorluk içinde ciddi karışıklıklara, bürokrasi kadrosunda sık ve köklü değişimlere devletle halkın karşı karşıya gelmesine yol açtıktan sonra ortadan kalktı. Bu nedenle tüm bu yaşananlar Bizans tarihinde ayrı bir dönem olarak değerlendirilir.
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: İkona kırıcılık hareketi: 8. ve 9. YY

Tekrar eline sağlık ustam;)
 
Üst