Kastamonu | Define işaretleri ve anlamları
  • Hoş Geldin Ya Şehr-î Ramazan

Kastamonu

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,441
Beğeni
16,682
Puanları
113
Konum
İstanbul
M.O. 1300-1200 yılları arasında dogu Anadolu'dan önce doğu Karadeniz ve sonra da Karadeniz ve Trakya'ya kadar uzanmış savaşçı bir kabile den bahsedilir. Bu kabilenin ismi GASGAS dir.Cok iyi ata bindikleri, iyi kılıç kuşandıkları ve cenk (savas ) ederken adil davrandıkları icin cogu tarih araştırmacısı bu kavimi Bir TÜRK kavmi olarak kabul eder ama bu konuda bir kesinlik kazanılmamıştır. İste KASTAMONU'da yapılan arkeolojik kazılarda o doneme ait bulunan kazılarda çıkan lahitlerde GAS-TUMANA veya TİMONİ yazılarına çok sık rastlanmaktadır. TUMANA veya TİMONİ kelimesini günümüz Türkçesine çevirdiğimizde ise ELE GEÇİRİLEN HAKİM BÖLGE veya TEPE manasına gelmektedir. Eh KASTAMONU'nun rakım yüksekliği göz önüne alınırsa bu da doğru.. Yani kelimeleri birleştirirsek GAS-TUMANA= Gas kavminin ele geçirdiği bölge veya tepe... Zaten hala günümüzde kullandığımız ILGAZ daginin ismi de o donemden kalmaktadır gene o kavimin yazılarında IL-GAS yazısı da bulunmakta IL= dag demek IL-GAS= Gasların dağı... Bu mesnsei de önemli olan şey tarihlere dikkatinizi çekmek istiyorum. M.O:1200 yıllarından bahsediyoruz. Kelime menselsine cevirirken karsımıza cıkan cumlede ise "ELE GECİRİLEN" ibaresine dikkat edin... Yani KASTAMONU bölgesinde GASGAS'lardan da once bir kavim veya uygarlik yasıyormuş hatta Azdavay veya Pınarbasi'li hemşerilerimizden gidenler bilir Ilgarına mağarası içindeki bitki boyaları ile yapılan ilk çag resimlerini... Bu yüzden tüm Dünya tarihçilerinin ortak görüsü sudur.KASTAMONU kim tarafından en zaman kurulduğu belli olmayan efsaneler kentidir. Hemen yanı basımızda ELEN kavmi (yunanlılar) beşik merkezi haline gelmiş SİNOP (ayni zamanda Dünya'daki İlk banka kurulan yerdir hatta tarihte gecen unlu düşünür Sinop'lu Diojenin babası bir bankacıdır) ve amazon kabilesinin yasadığı kesinlik kazanmış hatta ismi de amazon kraliçesi manasında olan SNOPY den gelmektedir. sağ tarafımızda AMASRA yine Yunan tarihinde önem taşıyan ve efsaneleri takip ederek ta essek kulaklı Midas'a kadar uzanan bir öykünün son noktası olan bir ilçemizdir AMASRA... Herkul efsanelerinde ikisi de geçmektedir. yine bölge güzel bir geziye açılırsa veya sistematik şekilde gezilirse Bolu İlimizden başlanıp SİNOP dahili gezide bu bölgenin ANADOLU VE DÜNYA DA ki insanoğlunun ilk yerleşim merkezlerinden biri olduğu ve bu yerleşim merkezinin de eğer başkent deyimini kabul edersek KASTAMONU olduğu tezi ortaya çıkar
Genel Tarihi
Kastamonu çok eski bir yerleşim merkezidir. Târih öncesi çağlara âit kalıntılar bulunmuştur. M.Ö. 1780-1200 senelerinde Sümerlerin bir kolu olan Kaşkalar (Gaslar) bu bölgeye hâkim olmuşlardır. Anadolu’da ilk siyâsî birliği teşkil eden Hitit İmparatorluğunun sınırları içinde bulunmuştur. Hititlerden sonra Kimmerler bu bölgeye hâkim olmuşlardır. Bilâhare Frigler ve Lidyalılar bölgeyi ele geçirmişlerdir. M.Ö. 6. asırda Perslerin M.Ö. 4. asırda ise Makedonya Kralı İskender tarafından istilâya uğramıştır. Makedonya istilâsı ile bâzı İyon siteleri Kastamonu sâhiline yerleşmişler ve bilâhare Pers asıllı Pontus Krallığı bu bölgeyi ele geçirmiştir. M.Ö. 1. asırda Romalılar Pontus Krallığını ortadan kaldırıp kendisine ilhak edince bu bölge Roma İmparatorluğunun hâkimiyetine geçmiştir.

M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu bölününce Anadolu’nun diğer bölgeleri gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans)nın payına düşmüştür. Bizanslılar bu bölgeye “Paflagonya” ismi vermişlerdir. Bizans imparatorluk hanedânı(âilesi)ndan Kommenoslar bu bölgedendir.

Türkler, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra bütün Anadolu’yu olduğu gibi Kastamonu’yu da fethetmişlerdir. Fakat Haçlı Seferleri esnâsında Bizanslılar Haçlı ordusunun yardımıyla sâhildeki kentleri işgal edince Kastamonu yeniden Bizans’ın eline geçti. 1204 senesinde Türk kumandanlarından Hüsameddin Çoban Bey, Kastamonu’yu Bizanslılardan geri aldı. Selçuklu sipâhileri Kastamonu kalesi önlerine gelmişti, kaleyi almak şöyle dursun surlara tırmanmak bile meseleydi. Birçok şehit verdikten sonra dönmek (ricat) askerin moralini bozacaktı. Günlerden Cumâ idi. Kaleye yeniden hücum için hazırlık yapılıyordu. Yunus Mürebbi isimli bıyıkları henüz çıkmış bir genç, Çobanoğlu Hüsameddin Beyin huzûruna çıkıp; “Beyim, Koçu Beyim, Ata Beyim. Bağışlayın beni, cenk zamanı bayraktar ben olmak isterim. Ne olur bunu esirgemeyin benden!” diyerek arzusunu bildirmiş komutan; “Hayır!” deyince, nalbant çırağı olan henüz çocuk yaştaki Yunus Mürebbi; “Ata Beyim, gece rüyamda sevgili ve şerefli Peygamberimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) görmekle şereflendim. Yarın bana kavuşacaksın. Fakat elinde bayrakla bana gel!” buyurdu deyince, gözleri yaşaran Çobanoğlu Hüsameddin Bey, sancağı bu yiğit gence öperek teslim etti.

Hücum başladı. Kaleden kazan kazan kaynar yağlar dökülürken, alevli paçavralar arasında Deli Sungur, Derviş Musa ve Kara Duran Beylerin oklarının himâyesinde ilerleyen Yunus Mürebbi, belindeki urganı surlara fırlattı ve sanki kuş olup surların sağ burcuna tırmandı, bayrağı buraya dikti. Elindeki kılıç ile hantal kale kapısının yağlı halatlarını kesti ve kapı açıldı. Açılan bu kapıdan Türk askerleri girerek kale fethedildi. Çobanoğlu Hüsameddin Bey, sağ burca geldiğinde bu genç yiğitin vücûdunda pekçok ok olmasına rağmen sancağı dimdik tuttuğunu gördü. Yunus Mürebbi şehitlik makâmına ve insanlığın kurtarıcısı, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili ve şerefli Peygamber efendimize kavuşmuştu. Bu kalede bulunan “Bayrak Sultan” türbesi bu genç şehide âittir.

Hüsameddin Çoban Bey, Çobanoğulları Beyliğini kurmuştur. Bu beylik, Selçukluların bir uç beyliği olarak 1309 senesine kadar hâkimiyetini sürdürmüştür. Çobanoğullarından sonra Şemseddin Yaman Çandar, bu bölgeyi ve çevresini ele geçirerek Candaroğlu Beyliğini kurdu (1309). 1460 senesine kadar Candaroğulları bölgeye hâkim oldu. Bu beylik “İsfendiyaroğulları” ismiyle de bilinir. Candaroğulları, Osmanlı Hânedânı ile yakın akrabalık kurdu. Candaroğlu İsfendiyar Beyin kızı Hanife Hûma Hâtun Osmanlı Sultanı İkinci Murâd’ın zevcesi ve Fâtih Sultan Mehmed Hanın annesidir. Candarlı beylerinin bir kaçının annesi, Osmanlı sultanlarının kızlarıdır. Candarlı İsmail Bey, Fâtih Sultan Mehmed Hanın halasının oğluydu. 1460 senesinde beyliğini savaşsız Osmanlı Devletine bırakıp, kendisi Filibe Sancakbeyliğini (Vâliliğini) kabul etmiştir. Vezir Şemsi Paşa ile Malta Seferini idâre eden Vezir Mustafa Paşa bu hânedâna mensuptur. Fâtih’in küçük oğlu Şehzâde Cem, 1468’de altı sene Kastamonu Vâlisi olarak görev yapmıştır.

Candaroğulları veOsmanlı devrinde Kastamonu çok önemli bir şehirdi. Osmanlı Devletinin sonlarında eski önemini kaybetti. Candaroğulları ile Osmanlılar bu şehirde çok sayıda eser bıraktılar. Osmanlı devrinde Kastamonu, merkezi Kütahya olan Anadolu Beylerbeyliğinin (eyâletinin) 14 sancağından biriydi. Tanzimâttan sonra vilâyet (eyâlet) merkezi oldu. Cumhûriyet devrinde ise eyâletin merkez sancağına (vilâyetine) Kastamonu vilâyeti dendi. Bugün birer il olan Bolu, Çankırı ve Sinop, Kastamonu’ya bağlıydı. On dokuzuncu asırda Kastamonu mâmur olup, dokumacılık, dericilik, bakırcılık ve boyacılık sanâyiinde çok ileriydi. Halkın ezici çoğunluğu Türk olup yabancı çok azdı. Yolların bozukluğu, ticâret yollarına uzaklığı ve toprağın az ve verimsiz oluşu ile eski mâmurluğunu kaybetti.

Birinci Dünyâ Harbi sonrası dâhil hiçbir istilâya mâruz kalmayan bir şehir olan Kastamonu, İstiklâl Harbinde büyük hizmetler yapmıştır. İstanbul’dan silâh ve cephâne, İnebolu ve Kastamonu üzerinden Ankara’ya ulaştırılmıştır. Cumhûriyetin îlânından sonra Atatürk, 23 Ağustos 1925’te “Şapka Devrimi”ni bu ilde îlân etmiştir. Cumhûriyet devrinde Kastamonu’dan büyük şehirlere ve bilhassa İstanbul’a çok sayıda kişi göç etmiştir.


Tarihi alanlar

Kastamonu Kalesi

Kentin görkemli anıtlarından olan Kalenin ilk kez Bizans döneminde yapıldığı düşünülmektedir. Sağlam olan iç kalenin temel kısmı Bizans, üst bölüm Candaroğulları dönemine aittir.

Ev Kaya Mezarı

İl merkezinin güneyinde bulunan bu kaya mezarları M.Ö. 7. yüzyıl başlarına tarihlenmektedir.
Ağlı Mağrası

Kalenin bulunduğu kayalarda bulunan, Paflagonyalılar ve Bizanslılar tarafından yerleşim yeri,mezar odası olarak kullanılan mağaralardan görünüm.

Haç

M.Ö. 100-700 yılları arasında paflagonyalılar, daha sonraları Bizanslılar tarafından yerleşim ve korunma alanı olarak kullanılan Kalenin kuzey tarafında kaya kütlesinin orta kısmında aşağıdan yüksekliği 15m bir mağara daha vardır ve halk dilinde berber odası olarak adlandırılmakta olup burasının kilise olması muhtemeldir. Mağaranın içinde kaya oyularak oturma yeri yapılmış dış tarafında ki duvarlarda ise haç işaretleri yine kaya oyularak yapılmıştır. Ayrıca buraya ulaşmak için kalenin üstünden itibaren kayalar kesilerek patika yol yapılmış olup bu gün kullanılamaz durumdadır.

Sipahiler Kaya Mezarı

Sipahiler mahallesi Dere sokak sınırları içinde yol kenarından yaklaşık 150m içerde ağaçlarla kaplı bir tepede bulunmaktadır.

Kalekapı Kaya Mezarı

Taşköprü'ye 17 Km. mesafede, Donalar köyünde bulunan müstakil ve yüksek bir kaya üzerine oyulmuştur. Alınlğında kartal, arslan, boğa ve öküz kabartmaları bulunmaktadır. M.Ö. 7. Yy'da paflagonyalılar tarafından yapıldığı zannedilmektedir.

Doğanlar Kalesi

M.Ö. 1100-700'lü yıllarda yapıldığı tahmin edilen birbirine birleşik üç kaleden oluşan resimde görüldüşü üzere 120 basamaklı gözetleme kulesi olarak kullanılan bölümün batısında iki kale varlığı ile birlikte günümüze kadar ulaşmış ancak bakımsız ve ilgisizlik nedeniyle harabe şeklinde durmaktadır. Eski ismiyle Doğdular Kalesi olarak bilinen harika yapının günümüz turizmine kazandırılması için çevre yollarının etrafında bulunan kürüzlüklerin temizlenmesi ile ziyarete açılmayı beklemektedir.

Zımbıllı Tepe Höyüğü (Pompeipolis)

Taşköprü ilçe merkezi yakınındaki bulunan bu antik kent M.Ö. 64 yılında Romalılar tarafından Paphlagonia eyaletinin merkezi olarak kurulmuştur. Yapılan arkeolojik kazılarda birçok eser ve mozaikler ortaya çıkarılmıştır.

Urgancı Kaya Mezarı

Urgancı Köyü'nün yukarısındadır. Geriden bakıldığı zaman giriş yerinde vaktiyle iki sütun bulunduğu anlaşılmaktadır.

Aygır Kalesi Kaya Mezarı

Ağcıkişi Mahallesinin batı kısmında Aygır Kayası denilen kayalara oyulmuştur. M.Ö. 6 yy'da yapıldığı sanılmaktadır.
Bademci Kaya Mezarı
Bademci Köyü'nün üst tarafında uzanan kayalara yerden 30 Mt. yükseklikte oyulmuştur.

Hobu Kayası Mezarı

Bu mezar Taşköprü'nün Kuzey doğusunda, Çaycevher Köyündedir.

Tarihi Tümülüsler

Taşköprü'nün 13 değişik yerinde 70 civarında tümülüs tespit edilmiştir. Bu tümülüsler içlerinde eski çağlara ait tarihi kalıntılar barındırmakta ve kazı çalışmaları ile gün ışığına çıkarılmayı beklemektedir.
Pompeiopolis Nekrepolü

Romalılar çağında, Taşköprü'nün Paflagonya eyalet merkezi zamanına ait kaya mezarları, köydere mevkiinde olan Hobu Kayası ve diğer kayalarda toplanmış bulunmaktadır.

Kızlar Kalesi

Taşköprü'nün doğusunda tabii bir kayanın üzerindedir. Sur ve burçları moloz taşı,tuğla ve harçla yapılmıştır. Romalılar zamanında yapıldığı sanılmaktadır.

Mazhar Oluğu Kalesi

Alisaray Köyü yakınında tabii bir tepe üzerine yapılmıştır. Şu an yıkılmış bir vaziyettedir. Güneyinde yerin altına doğru bir yol olduğu söylenmekte ise de; yol bu gün kapanmış durumdadır.

Donalar Köyü Kaya Tüneli

Donalar Köyündeki Kale Kapı Kayalarına oyulmuştur. Bu kayanın tam tepesinde bulunan tünelin girişi at nalı şeklindedir. Tünelin eni 2,2 Mt., boyu 2 Mt. dir. 50 derecelik bir eğimle kayanın içine doğru gitmektedir. İkinci tünel bu kayanın doğusunda olup içi dolmuştur. Üçüncü tünelde bu büyük kayanın karşısındaki kayalara oyulmuştur.

Kılıç Kaya Tüneli

Kornapa Köyü'nün kuzeyinde bulunan dağın üzerindedir. Ağız tarafı at nalı şeklindedir. Tünel, 45 derecelik meyille kıvrımlar yaparak yerin altına doğru gitmektedir.

İsmail Bey Hanı ( Kurşunlu Hanı )

İl merkezinde, Nasrullah Meydanı'nın batısında, Aktarlar Çarşısın'nda bulunmaktadır. Candaroğlu İsmail Bey tarafından 1460 yılında yaptırılmıştır. Dış cephesi moloz taş duvar, iç kısmı kesme taşdır. Kuzey ve güney cephelerinde birer girişi vardır. Kare planlı zemin katta, avlu etrafındaki 14 oda, ilk yapılışında ahır olarak kullanılan bölümlerdir. Üst katta, sivri kemerli revaklı koridorda ise 29 oda yer almaktadır.

Aşı Efendi Hanı

Nasrullah Meydanı'nın batı tarafında kalmaktadır. Kitabesinden ve vakıf kayıtlarından; Reis-ül Küttap Hacı Mustafa Efendi tarafından yapımına başlanıldğı ve oğlu Aşir Efendi tarafından 1748 yılında tamamlandığı anlaşılmaktadır.

Nasrullah Camiine, her yıl mevlüt okutulmak kaydıyla vakfedilmiştir. Zemin katta, geniş, avlunun etrafındaki odalar ahır olarak yapılmıştır. Doğu cephesindeki esas giriş yerinin sağ ve solundaki taş merdivenler üst kata çıkış vermektedir. Dört cephe revaklı koridorun arkasında 29 oda sıralanmaktadır. Her odada ocak ve bacası mevcuttur.1961 yılında, dernek kanalıyla kuzey ve doğu cepheleri açılarak, dışa yönelik dükkanlar meydana getirilmiştir.




Yanık Han

1730 yılında, Yanıkoğlu Hacı İsmail Ağa tarafından ticaret hanı olarak yaptırılmıştır. Dıştan moloz taşından harçla inşa edilmiştir. Girişten itibaren genişleyen üçgene yakın bir yapısı vardır. Plan ve özellikleri bakımından bölgenin nadir yapılarından biridir.

Cem Sultan Hanı (Karanlık Han)

Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'ın 1469 yılında Kastamonu'da Sancak Beyi olduğuna ve bu görevde 5-6 yıl kaldiği bilindiğine göre bu dönemde (1469-1475) yapılmış olduğu kesindir.
 
Üst