Kremasyon Inhumasyon Ve Mumyalama | Define işaretleri ve anlamları
  • Hoş Geldin Ya Şehr-î Ramazan

Kremasyon Inhumasyon Ve Mumyalama

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cicero ve Plinus’a göre inhumasyon Roma’daki temel ölü gömme biçimidir. Ancak 12 Tablet Kanuna göre her iki âdetin de M.Ö. 5.yy’da yan yana uygulandığı bilinmektedir. Lucretius’a göre Geç Cumhuriyet Dönemi’nden üç farklı ölü gömme metodu bilinmekteydi: bunlar kremasyon, inhumasyon ve mumyalama. Kremasyon M.S.1.yy’a kadar etkisini sürdürmüştür. Ancak Hadrian ile birlikte Roma dünyasında patlama gösteren lahit işleme sanatıyla birlikte inhumasyon dereceli bir biçimde kremasyonun yerini almaya başlamış ve M.S. 2.yy’da baskın hale gelmiş ve 3.yy’ın ortalarında tüm eyaletlerde bu süregelen rekabeti kesin olarak kazanmıştır. Kremasyonun terk edilmesini Hıristiyanlığın etkisiyle bağdaştırmak doğru olmaz. Çünkü kremasyondan inhumasyona dönüşümün yaşandığı zaman Hıristiyanlığın bu tür bir etkide bulunması için çok erkendir. İster yakılmış ister bütün beden halinde gömülmüş olsun ölülerin gömüldükten sonra da farklı bir biçimde hayat sürdükleri inancı bu dönemde de hâkimdi. Mezar sunuları ile mezarlarda görülen bazı delikler ve borular yaşayanlarla ölülerin aynı yemeği paylaşmaları âdetiyle birleştirince mezar içinde aktif bir ölüm sonrası hayatın varlığına dair olan Roma inancını desteklemektedir. Ölmüş bedenin onurlandırılmasını bir yolu olan mumyalamadır. Bu bilinen bir ölü gömme yöntemidir. Lucretius’un aktardığı kadarıyla bu adet Geç Cumhuriyet Dönemi’ne aittir. Ancak çok yaygın olarak uygulanmamıştır. Bu tür mumyalanmış cesetlerin Roma uygarlığının Mısır gelenekleri ile tanıştıktan ve gerekli bilgi ve deneyimleri edindikten sonraki dönemlerde uygulandığı düşünülmektedir. Ancak bu egzotik ve aynı zamanda pahalı olan yöntemin Roma’da hiçbir zaman çok fazla yaygınlık kazanmadığını söylemek doğru olacaktır. Ölen kişi için yerine getirilmesi gereken adetleri tanımlayan Funus terimi ölen kişinin kim olduğuna bağlı olarak farklılıklar gösterir. Ölen kişi fakir ya da zengin ama halktan bir kişi ise Funus translaticum, asker ise Funus militare, devlet hizmetinde bulunmuş ise Funus publicum ve İmparator ve ailesinden bir kişi ise Funus imperatorum’dan bahsedilirdi. Funus’un tipi aynı zamanda Devlet kanunları ile belirtilmiş olan cenaze işlemlerini kimin karşılayacağını da belirtirdi. Tüm Roma cenaze uygulamaları iki temel vurgu üzerine kurulmuştur: birincisi, ölüm kirlilik getirir ve ölüyle ilgilenenlerin arındırılması şarttır; ikincisi, bir cesedi gömülmeden bırakmak ayrılmış ruh için son derece kötü bir durum yaratır. Ölmüş bedenin üzerini toprakla örtmek bir ölü için yapılması gerekenin en alt limitini gösterir. Funus translaticus: Ölüm kaçınılmaz olduğunda ölmek üzere olan kişinin yakınları yatağının etrafına toplanır ve en yakın akrabası ona son bir öpücük verirdi. Bu öpücüğün son nefes ile birlikte bedeni terk eden ruhu yakalayacağına inanılırdı. Aynı akraba ölen kişinin gözlerini kapatır (oculos premere) ve diğer tüm yakınları da onun adını söyler (conclamare) ve onun için kremasyon ya da inhumasyon ile sonlanacak süreç boyunca devam edecek ağıtları yakmaya başlarlardı. Bir sonraki asama bedeni yataktan almak ve yere koymak (deponere), onu yıkamak ve yağlamaktı. Daha sonra bedene bir kıyafet giydirilir, basına bir çelenk takılır ve Charon’un teknesinde gerekli ödemeyi yapabilmesi için ölünün ağzına bir metal para konurdu. En son olarak da beden bir yatağın üzerine konur ve aile sonraki işlemlere geçerdi. Ağza yerleştirilen bu paraların bronz olduğu ancak bazılarının altın yapraklar ile kaplanmış oldukları tespit edilmiştir. Paralar doğrudan ağzın içine konmayıp mezarın içine de yerleştirilebilmekteydi. Hellenistik dönemden önce para uygulamasının gözlenmemesi bu âdetin oldukça geç ortaya çıktığını teyit etmektedir. Funus militare: Savas alanında öldürülmüş olan askerler toplu halde gömülür ya da kremasyon yapılırdı. Cenaze masrafları hizmet ettiği sıradaki asker arkadaşları tarafından ödenirdi. Bir general öldüğünde onu onurlandırmak için kremasyon ateşinin etrafında askeri yürüyüş yapılır ya da onun anısına bir cenotaph yapılırdı. Funus publicum: Devlet adına çalışmış olan bir kişinin cenazesinde funus indictivum’da olduğu gibi tüm vatandaşlar davet edilir ve masraflar devlet hazinesi tarafından ödenirdi. Funus imperatorum: Tarihsel kayıtlar içerisinde pek çok Roma İmparatoru için yapılmış olan funus imperatorum’lar bulunmaktadır. Örnek olarak, öldürülmesinden sonra Julius Sezar’ın bedeni Forum’a taşınmış ve onun adına Markus Antonius uzun bir konuşma yapmıştır. Halka açılan naaşı büyük ilgi ve tezahürat görmüş, kadınlar kremasyonu sırasında takılarını ve diğer mücevherlerini ateşe atmışlardır. Kremasyondan sonra ise Sezar’ın azat edilmiş kölesi kemiklerini ve küllerini toplamış ve aile mezarlığına gömmüşlerdir. Ölen kişi yüksek bir sınıftan ise bedenin hazırlanması ve sonraki işlemler daha detaylı ve masraflı olurdu. Bu durumda bu is için profesyoneller ve onların elemanları görevlendirilirdi. Fakir olanlar kremasyon ya da inhumasyona ucuz bir platform üzerinde vespilliones tarafından taşınırdı. Bedenin toprağa gömülme işlemi ustores tarafından ve mezarın kazılma işlemi fossores tarafından yapılırdı. Dissignatores’ler muhtemelen zengin bir adam veya kadının cenazesinin idaresinden sorumlu kişilerdi. Çok önemli kişiler tüm vatandaşların bir haberci tarafından çağırıldığı funus indictivum’a sahip olabilirlerdi. Cesedin gömülme alanına akrabaları, arkadaşları ve diğer davet edilen insanlar tarafından götürülmesi olağan bir uygulamaydı. Bu insanlar genellikle siyah lugubria giymekteydiler. Geleneksel olarak antik Roma geleneğine göre ölünün taşınması gece meşaleler eşliğinde gerçekleştirilir ancak çocuklar ile fakirlerinki gündüz vakti yapılırdı. İyi ailelerin ölüleri çok özenle hazırlanmış bir platform ile taşınırdı. Ölüyü taşıyanlardan ölünün omzuna denk gelen kişi ölünün en yakın akrabası ya da en yakın erkek arkadaşı ya da onun yeni azat edilmiş kölesiydi. Sayı fakirlerde görüldüğü gibi dört olabilirken sekiz kişiye kadar da çıkabilirdi. Tanınmış kişilerin cenazeleri söz konusu olduğunda törenin bir kısmı Forumda yapılır ve kendisine olabildiğince benzeyen bir portresi yani bir maskı hazırlanır ve bu maskı akrabaları ve arkadaşları cenaze işlemleri sürecinde takarlardı. Cumhuriyet döneminin sonlarına doğru mask geleneğinin yanı sıra törende taşınan büstler de ortaya çıkmıştır. Cenaze ekibi inhumasyon ya da kremasyon alanına geldiğinde özel bir ritüel yapılır ve ölünün bedenin üzerine bir miktar toprak atılırdı. Kremasyonda ise bir kısmı daha önceden gömülmüş olanın üzerine yerleştirilirdi. İnhumasyonlarda fakirler doğrudan toprağın içine gömülür ve boylu boyunca yatırılarak toprağa verilirdi. Zenginler iyi biçimde islenmiş lahitler içine yerleştirilirdi. Bu lahitler mermer, tas, terrakota, kursun veya tahtadan olabilirdi. Kurşun lahitler tahta ya da taş olanların üzerine geçirilirdi. Bedenin ve üzerine yatırıldığı düzeneğin yakılması ya küllerin gömüleceği yerde ya da kremasyon için özel olarak ayrılmış olan alanlarda gerçekleştirilirdi. Ateşi sağlayacak materyaller dikdörtgen bir yığın halinde üst üste dizilmiş olan odun ve tutuşmayı sağlaması için papirüs karışımından oluşurdu. Ölünün gözleri yakılmadan önce açılır ve çevresi pek çok hediye ve kişisel eşyaları ile donatılırdı. Hatta bazen ev hayvanlarının da ruha eslik etmesi için alanda öldürüldükleri olurdu. Meşale ile başlatılan ateş söndüğünde ve beden ateş ile tüketildiğinde küller şarap ile ıslatılırdı. Yanmış kemikler ve kalan küller yakınlar tarafından toplanır ve altar biçimli mermer kül kapları, tas, terrakota, alabaster, altın, gümüş ya da bronz vazolar, urneler gibi faklı kaplar içine konulurdu. Ölüm ve cenaze ile ilgili yerine getirilmesi gereken pek çok sosyal ve kanuni düzenleme bulunmaktaydı. Aile tarafından yerine getirilmesi gereken pek çok işlem vardı. Cenazeden döndüklerinde akrabalar ateş ve su ile arınmayı içeren bir suffitio’dan geçmek zorundaydılar. Aynı gün ölenin evinde temizlenme seremonileri başlardı. Bunu takiben aynı gün bir cenaze yemeği düzenlenir ve ölünün onuruna mezarda yenirdi. Gömülmenin dokuzuncu gününde mezarın başında bir kez daha yemek yenir, tüm yas sona erdiğinde ise mezarın üzerine libasyon yapılırdı. Yemek sunuları mezarda ölü için bırakılır ve bazen çevredeki açlar tarafından yenirdi. Ölünün yattığı yerde herhangi bir biçimde rahatsız edilmesi cezai işlemi gerektirirdi. Ölen kişi yıl boyunca, akrabaları ve arkadaşları tarafından mezarında yenilen yemekle, yas günlerinde ve ölülerin anıldığı yıllık festivallerde ve bunun gibi çeşitli vesilelerle anılırdı. İnhumasyon ya da kremasyon mezarlarında ölünün doğrudan üzerine dışarıdan yiyecek ve içecek dökülmesini sağlayacak boru ve deliklerin varlığı ise Roma dünyasının pek çok yerinde görülebilen bir durumdu.
 
Üst