Mahzun Kalblerin Ağlaması | Define işaretleri ve anlamları

Mahzun Kalblerin Ağlaması

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,207
Beğeni
23,419
Puanları
113
Konum
Erzincan
Mahzun Kalblerin Ağlaması



“Bazen mahzun bir kalbin ağlamasıyla Allah bütün bir âleme merhamet buyurur.” deniliyor. Bugün itibarıyla vicdanlarımızda yeteri kadar ızdırap duyamıyor ve dertlenemiyoruz. Bunun sebepleri nelerdir?

Hazreti Âdem’den bugüne beşeriyetin yaşadığı ferdî, ailevî, içtimaî bütün problemlerin temelinde insan vardır. Çağımızda yaşanan anarşi, zulüm, fitne ve buhranların temelinde de yine insan unsuru bulunmaktadır. Bütün problemler gelip gelip insanda düğümleniyorsa, o hâlde, bu problemlerin çözümü de vahiy buudlu, vicdan eksenli bir terbiye sistemi ile insanın yeniden ele alınmasıyla mümkündür. Aksi takdirde yeryüzündeki hiçbir şekavet, dalâlet, sefahet ve sefaletin önü alınamaz.

Kuyunun Dibinde Olduğunu Fark Edebilmek

Evet, bugün beşeriyetin en büyük problemi insanı ihmal problemidir. Fakat acaba kaçımız bu problemi derinden derine yüreğimizde hissediyor ve içimizde bunun ızdırabını duyuyoruz? Maalesef çoğumuz itibarıyla biz, aynı ortamı paylaştığımızdan dolayı, yeryüzünü kasıp kavuran bu sefahet ve sefaletin, bu inhiraf ve düşüşün çap ve büyüklüğünü dahi anlayabilmiş değiliz.

Maksadımı ifade adına size basit bir misal vereyim: Ben bir süre şehirde kaldıktan sonra köydeki dayımların evine gitmiştim. Başımı kapıdan içeri uzatır uzatmaz yanan tezek kokusunu hissetmiş ve “ne fena kokuyor” demiştim. Bunun üzerine dayımın torunları arkadan bana gülmeye başlamışlardı. Çünkü ben çocukluğumda bir ay kadar bu evde kalmış, fakat hiçbir rahatsızlık duymamıştım.

Hazreti Mevlâna da Mesnevî’sinde, derici dükkânındaki pis kokuya alışıp daha sonra ıtriyat çarşısına götürülen bir insanın, oradaki güzel kokular karşısında düşüp bayıldığından bahseder. Esasında hazret bu hikâyesiyle bize, bozulmuş tabiatların hâlini resmetmektedir. İşte çağımızın insanları olarak biz, neş’et ettiğimiz ortama öyle alışmış ve öyle uyum sağlamışız ki, insanı insanlığından utandıracak manzaralar karşısında dahi herhangi bir utanç ve acı duymuyoruz. Bütün terslikleri ve yanlışlıkları âdeta normal görüyoruz. Bir şairin dediği gibi;

“Tok olan cümle âlemi hep tok sanır.
Aç olan âlemde ekmek yok sanır.”

Bunun gibi biz de acıyı hissedip farkına varmayınca, vicdanımızda ona karşı “yeter” deme ve ardından silkinip doğrulma gayreti içinde olmuyoruz. Çünkü insanın yaşadığı ortam ve şartların kendisine göre bir insibağı vardır. Bu insibağ, insanın kulağına, gözüne, burnuna, ağzına kısaca bütün zevk sistemlerine tesir eder ve bir yönüyle onun korteksini etkisi altına alır. Böylece kişi, her şeyi buna göre duyar, buna göre değerlendirir ve bir türlü bu çerçevenin dışına çıkamaz. Dolayısıyla da Allah nezdinde durması gerekli olan farklı bir konum olduğunun, kendisinin bu konumun çok gerisinde bulunduğunun farkına varamaz. Kuyunun dibinde durduğu hâlde kendisinin ferah feza bir iklimde dolaştığını zanneder. Bu yüzden de onun kuyudan çıkma adına bir gayreti olmaz.

Evet, insan, tabiatı icabı belli bir süre sonra yaşadığı ortama uyum sağlar. Mesela yüksek seslerin olduğu bir ortamda bulunan bir insanın kulakları belli bir süre sonra kendini o sese göre ayarlar. Bu defa o kulak, duyması gerekli olan frekanstaki sesleri duyamaz olur. Bunun gibi, biz de dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren hep hâllerinden memnun olan ve günlerini gün etme peşinde koşturan insanlar gördük. Dolayısıyla da içler acısı perişan hâlimizin bir türlü farkına varamadık.

Hâlbuki ızdırap çok önemli bir ilham kaynağıdır. O, insana içinde bulunduğu sıkıntılı hâlden kurtulma adına çok farklı yol ve yöntemler ilham eder. Mesela kuyuya düşen bir insan, kuyunun dibinde bulunduğunun farkındaysa ve bunun ızdırabını duyuyorsa, kuyudan çıkmak adına elli türlü yol arar ve Allah’ın izni ve inayetiyle bir çaresini bulup oradan çıkar. Elinde kazma ve kürek olmasa bile, ellerini âdeta pençe gibi kullanıp oradan çıkmaya çalışır. Didinir durur, tırnaklarıyla ayaklarını koyabileceği iki oyuk açar. Daha sonra ayaklarını o oyuklara koyup daha yukarıda iki tane daha oyuk açar ve böylece bir takvime bağlamak suretiyle belli bir müddet sonra oradan çıkmayı başarır. Fakat kuyunun dibinde yaşadığının farkında olmayan ve hâlinden memnun olan birisinin hiçbir zaman böyle bir cehd ve gayreti olmaz.

Merhameti Celbeden Mağduriyet Hâli

Ayrıca insan yaşadığı düşüş ve inhiraf karşısında, onun ızdırabını derinden derine duyar ve Cenâb-ı Hakk’a tam bir teveccühte bulunursa, Hazreti Üstad’ın Lem’alar isimli eserinde ifade ettiği gibi, esbabın bi’l-külliye sukût ettiği böyle bir anda, nur-u tevhid içinde sırr-ı ehadiyetin zuhur ettiğini görebilir. Bilindiği üzere Yunus bin Metta (aleyhisselâm) balık tarafından yutulduğunda; balık, denizin dalgaları ve gecenin karanlığı bir araya gelerek onu dört bir taraftan çepeçevre kuşatmıştı. Fakat o büyük peygamber, üst üste bu karanlıklar içinde,

لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

“Senden başka ilâh yoktur. Sen bütün noksan sıfatlardan münezzehsin; doğrusu ben kendi kendime zulmettim (affını bekliyorum).” (Enbiyâ Sûresi, 21/87) şeklinde niyaz ederek, Cenâb-ı Hakk’ın nazar-ı merhametini celbetmiş ve karanlık karanlık üstüne bir hâlde bulunuyorken balığın karnından kurtulmuştu. İsterseniz siz, burada İbrahim Hakkı Hazretleri’nin şu mısralarını hatırlayabilirsiniz:

“Nâçâr kaldığın yerde,
Nâgâh açar ol perde,
Derman olur her derde,
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.”

Şimdi bu açıdan bir bakın günümüzdeki derbeder hâlimize! Allah aşkına, bugün biz, Yunus bin Mettâ’nın (alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm) balığın karnına düşmesinden daha feci bir durumda değil miyiz? Hazreti Pîr, bu konuyu ele aldığı yerde, “Nefsimiz, bizim hutumuzdur.” diyor. Yani bugün bizler, esasında nefislerimiz tarafından yutulmuş bir hâldeyiz. Varsa bu dünya, yoksa bu dünya deyip, heva-i nefse esir olmuşuz; fakat en acısı bu durumun farkında bile değiliz. Dolayısıyla günümüzde değişik coğrafyalarda yaşanan fevkalâde mazlumiyet, mağduriyet ve mahkûmiyet karşısında da hissizler, kalbsizler gibi hareket ediyoruz. O hâlde evvelâ kendimize “biz ne idik, ne olduk?” sorusunu sormamız gerekir. Daha sonra da, yaşadığımız zamanla devr-i risalet-penahi arasında irtibat kurup her iki dönem arasında mukayeseli okuma yapmamız lazım. Hatta Eyyubilerin, Zengilerin, Selçukluların ve Osmanlıların yaşadıkları dönemlere giderek, bir Selahattin Eyyubî, Nureddin Zengî, Alparslan, Melik Şah, Kılıç Arslan, Fatih Sultan Mehmet gibi iradeli ve güçlü devlet adamlarının, amansız ve insafsız bir dünyanın taarruz ve hücumları karşısında nasıl mukavemet ettiklerini, beyinlerini zonklatırcasına problemlere ne tür reçeteler sunduklarını düşünmeli ve gül devri sayılabilecek o dönemleri günümüzle mukayese ederek içinde bulunduğumuz derbeder hâlin büyüklük ve fecaatini anlamaya çalışmalıyız. Zannediyorum böyle bir fikir cehdi, derdi anlayıp derman bulma adına bizi Cenâb-ı Hakk’ın kapısının tokmağına dokunmaya götürecek ve O da bize bu meş’um durumdan sıyrılma adına alternatif çıkış yolları gösterecektir. Fakat biz yaşadığımız bu feci hâli normal gördüğümüz takdirde ne alternatif yollar bulabilir ne de kurtuluş adına yeni yöntemler keşfedebiliriz.
Rahmet ve mağfiret kapılarının sonsuza kadar açıldığı berat kandilinizi tebrik eder şahsınız aileniz milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileriz...
 
Son düzenleme:

TEVFiK

Vip Üye
Katılım
11 Haziran 2012
Mesajlar
3,933
Beğeni
7,767
Puanları
113
Yaş
66
Konum
FETHİYE,MANİSA,İZMİR.
Cevap: Mahzun Kalblerin Ağlaması

Selamunaleyküm; Allah C.C.Razı Olsun Ellerinize ve Emeklerinize Sağlık Sayın Ustam Saygılarımla.;)
 

HÜDAİ

Kullanıcı
Katılım
25 Temmuz 2012
Mesajlar
519
Beğeni
21
Puanları
18
Cevap: Mahzun Kalblerin Ağlaması

Eline emeğine sağlık bizleri aydınlatıyorsun RABBİM razı olsun inşALLAH
 

aga.0074

Kullanıcı
Katılım
11 Ağustos 2012
Mesajlar
2,739
Beğeni
437
Puanları
83
Konum
AMED_DİYARBEKİR
Cevap: Mahzun Kalblerin Ağlaması

aslinda her kalp allah icin aglamaliki gunaklarindan gozyasi ile yikanip arinsin emegine saglik
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
10,998
Beğeni
20,885
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: Mahzun Kalblerin Ağlaması

allah c.c razı olsun ustam
 
Üst Alt