Marmara denizi dört adacıklar mevkiinden karaya çıktık. | Define işaretleri ve anlamları

Marmara denizi dört adacıklar mevkiinden karaya çıktık.

FENERLi

Super Moderatör
Kullanıcı
Katılım
9 Aralık 2012
Mesajlar
1,727
Beğeni
2,007
Puanları
113
Konum
istanbul
Kara tepe istikametine ilerliyoruz. Yolumuzun deniz tarafında etrafı taş duvarla çevrili çobanına ait kulübesi bulunan kapısı denize karşı Domuz Koturası var. Daha ileride çok az suyu bulunan Çatak Deresi üzerine kurulmuş sade mermerden mamul korkulukları dahi bulunan süslü Efendi Köprüsü’nden geçtik ve nihayet daha ileride anayoldan ayrılarak Kara tepe’ye tırmandık. Zirveye yakın kayalıklar önünde yol ikiye ayrılmıştı. Mıntıkanın iç kısmına giden yolun ağzında yerdeki ve yerli olan kayaya tam takım ve üzerinde binilmeye müsait ön sol karşısında kantarması asılı bir Eyer yapılmıştı. Kara tepe’nin en hakim noktasına denizden çıkışımızdan 4-5 saat sonra gelebildik. Buralardaki bütün kayalar kırçıllı ve işlemeye müsait mermerdir. Elimizdeki mevcudu koymaya müsait yeri seçtik. Bu arada kayalıkların en yüksek yerinde gözcülük yapan arkadaşımız daha evvelden yapılmış bir işareti haber verdi. Şöyle ki; bu işaret içerisinde iki kişi rahat yatabilecek etrafı kıyılıklı ve kornişli bir Tekne idi. Kendi işimizi gördükten sonra bu Tekne’nin gün doğu köşesini kırdık. Etrafı göz muayenesine tabi tuttuğumuzda kraliyet devrinden kalma bir de Höyük gördük. Artık işlerimiz bitmişti. Çerkez Eyeri’nin önündeki yoldan Kurt Tepe’ye doğru yola koyulduk.

Altı saatten fazla bir zamanda tepeye çıkarken dik kayalık bir yerde yol yine ikiye ayrıldı. Burada da, yine mıntıkanın iç kısmına giden yola işaret olarak ağzı açık bir Kurt Başı çizilmiş olduğunu gördük. Kurt Tepe düzlüğünde biz sivri bir kurt mezarı inşa edip yakınada o tepeye yabancı ve siyah bir taşa bir istavroz yaparak yere diktik. Bundan sonra ağzı açık kurt başının gösterdiği yoldan dört saat kadar ilerlemek suretiyle üzerinde tarihi kartal yaşayan azametli Kartal Kaya’nın üzerine çıktık.

Solumuzdaki kaya çok büyük, oldukça sivri olup askıda ağzı fırına benzeyen mağarasının kapı tavanına koyun çanını asarak sivri kayayı da kaydımıza aldık. Sağ tarafımızda üçüncü kaya ayrı büyüklükte olup şahinler uçuştuğundan buna da Şahin Kaya dedik. Üç kaya arası iki çatak dersi birleşip aşağılara doğru takip edildiğinde derenin sağında birbirinden bakıldığında gözükmeyen üç mağara vardır. Bunlar Sulu, İsli ve Kemikli mağaralardır.

Sulu mağaranın içerisine girdiğimiz zaman kaynayıp sola doğru akan ve ark içine alınmış suyu takip ettiğimizde bu arkın sağ ve solunda insan ve hayvan gidiş gelişine müsait yol da vardır. Burada sağlı sollu insan ve hayvan barınağı odalar görürüz. Ve nihayet su mağara içinde kaybolur. Mağarayı devam ettiğimiz zaman yeryüzüne çıktığımızda ancak üç-beş kişinin oturabileceği bir kaya düzlüğü ve fakat her tarafı uçurum olup aşağılarda gördüğümüz halkı yerli Yörük olan yeni köydür. Tekrar geriye dönerek giriş kapısından çıkıp selamet buluruz.

İkinci mağara İsli mağaradır. Bu mağarada çok fazla ateş yakıldığından hemen her tarafı isli olup iç kısımlara doğru mağara iki kola ayrılır. Bunlardan birinden gitmek çok tehlikelidir. Diğer kolunda insan barınakları vardır.

Üçüncü mağara Kemikli mağara olup, giriş ağzı çok büyük içi meydanlık gibi ve son tarafta büyük bir yığıntı olup kazıldığında bol insan kemikleri ve katır kemikleri ve nallarına rastlarız. Bu mağaranın daha iç kısmı da aynen isli mağara gibidir. Ayrıca mağaranın girişinde olan meydanlıktan yeryüzüne kadar hususi delinmiş yuvarlak duman ve hava bacası olup, mağaralar çıkışımızda hemen solunda da, kapalı bir kuyu vardır.

Bundan sonra dereyi takip ettiğimizde bu dere Çukurköyün (Çukurcambaz) ortasından geçip aşağılara iner. Bu köy 40 hane kadar olabilir. Evlerinin baktığı tarafta, yani dereyi aşağı istikamette takip ettiğimizde dirsek dirsek kıvrılarak gider ve bu dirsekler önünde ayrı ayrı üç dübek taşı olup ortadaki kırıktır. Bunun tam karşısında birbirine dayalı iki büyük kayanın altı çadır gibi olup çobanlar ateş yaktığından işlenmiştir. Bunlara çatma veya isli kayalar denir. Çukurcambaz köyünden kasabaya giden yol üzerinde 20 kadar binek taşı olup, bunların çoğunda rakam veya başka işaretler vardır.

Çukurköy’den tekrar Kartal Kaya’ya çıkar da, bu kayaya geldiğimiz yolu Tahtalı köye doğru devam ederken saatli kayayı bu yolun sağında göreceğiz. Bu noktada da yol ikiye ayrılacak. Bir tanesi Türbe tepeye çıkarken Ambar kayanın yakınında olan Ayazma’ya bir patika gider. Ayazma önünde yarım değirmen taşı vardır.

Ambar kaya ambar biçimi oyuktur. İçinde meşale, gül ve istavroz resimleri var. İsatavrozun bir ucuna hazan yaprağı dahi işlenmiştir. Daha yukarı çıkarken şahini tavşana saldırır vaziyette yapılmış olduğunu görürüz. Türbe Tepe üstünde türbe meydanında koltuk gibi üç oturak taşı, yan tarafta oyma nöbetçi mahalli alnında yarım ay, onun karşısında bütün ay güne bakıyor halde yapılmış olup, 3-5-7-9-11 rakamları yazılıdır. Aynı tepede ayrı bir yerde bir kahve tepsisi alt alta 8 fincan, cezvenin ağzı önünde 4-8-16 rakamları vardır. Hemen yakınımızda patika ikiye ayrılıp bir tanesi taş döşeme bir yola çıkar. Bu yolu yukarıya doğru takip edince solumuzda taşında bir salkım üzüm resmi olan suyu çok az akan Çırçır Çeşme’nin arka taraflarında gayda ve daha ayrı yerde de sakallı keçi başı resimleri vardır. Çeşme önündeki yoldan tepe üzerine çıktığımızda Hora meydanı ortasında sandıkvari siyah bir taş olup bir köşesinde sancak deliği vardır. Meydanın çevresinde 41 oturak taşı olup bazıları hususi yapma, bazıları biçimsiz taşlardır. Bunların bazılarında rakam, istavroz gibi nişanlar vardır.

Muradiye köyü yakınlarında gelin ata binmiş, alayı arkasında çalgıcıları dahi mevcuttur. Bu kayanın mevcut olduğu tepenin hakim noktasında siyah taşa oyulmuş susam tavası ve ayrıca oyuklar. Yine buralara yakın içinden az su akan fakat çok sarp bir derenin kayalıklarında bol domuz resimleri bunların ortalamasında dik bir kayadan inen su yarıntısı karşısında eskiden çalıştırılmış bir altın madeni ocağı vardır. Su yarıntısı ile sarp derenin birleştiği yerdeki kayanın burnunun yüksek ve sarp yerinde olarak değirmen kayası yapılmış ve bu kayanın dört yönüne birer istavroz vurulmuştur. Uzunhasan köyü dersi ve değirmenleri en altta olan değirmenin önünde hiç biçimsiz manda gibi siyah bir taş vardır. Çaltıdere köyü yakınlarında önü düzlük olan bir kaya burnunda trança balık sanki sudan çıkmış tekrar dalacak gibidir. Göksu’nun başı Üç tepelerin orta tepe dibinden çıkar. Hersek köyünün yanından geçerken büyük su uçtu şelale yapar. Buranın tam doğusu 103 adım mesafede dört köşe bir taşta koyun başı sığacak büyüklükte halka oyuğunun baktığı istikamette bir yığın toprak olup, rengi bu araziye uymaz ve üzerinde katiyen ot bitmez. Buraya da yakın bir yerde üstüne üç çentme basamak ile çıkılabilen bir kayanın üzerinde iki daire çizilidir. Bunların birinden ayrıca çekilmiş bir su oluğu var. Bu istikamette ve çok yakınında üzerine oturulacak bir koltuksu taş ve bir de, dede vardır.

Horoz köyü yakınlarında sırtında cüppe elinde tesbihi olan bir derviş 75 adım karşısında da, boynunda istavrozlu bir papaz vardır. Tekke köyü içerisinde bir ziyaret yeri olup, yukarısına çıkarken kayalıklarında konçlu çizme resmi var.

Ayrı ayrı üç şahısa ait değirmenlerin karşısındaki kuru dere istikametinde Karacalar köyü yakınında dikili bir kayada posta güvercini resmi vardır.
Karahasan köyü ile yeniköy arasında minare kayaya çıkan merdivenlerden alt kısımdan 12 tanesi kırık olup aynı köyler arasında kurudere üzerine kurulmuş 3 gözlü kemer köprü üstünden değirmen arkı geçer. Bu köprünün orta kemerinde bir karaca başı ve istavroz, ilk gözünde de, siyah dört köşe bir taşta Kara Hasan yazılıdır. Köprüden geçen arkın suyu papazın değirmenine, değirmenin karşısında da, papazın mağarasına gideriz.

Paşaköy civarlarında kudret hamamları olup, esas hamamların varlığından kalma döşeme mermer taşlarda karaca, kurt ve köpek izleri vardır. Ayran pınarı buralara çok yakındır. Pınarda 3 basamak var. Pınar arkasında bir taşta da bir gayda resmi görünür. Hamam harabelerinin karşı kısımlarında ismen nohutlu kaya ot yığınına benzeyip bir yerinde 366 rakamı yazılıdır. Mıntıkanın iç kısımlarında Kara göl, etrafında tamamına hakim yükseklikte bir kayalık içerisinde bir buçuk dekar kadar yer kaplar. Suyu oldukça derindir. Göl çevresinin alt araziye açık olan kısmından araziyi tetkik edecek olursak nihayet sarı gölü görebiliriz. Fakat sarı gölün olduğu yerden kara gölü görmek mümkün değildir. Sarı göl vezir tepenin kuzey eteğinde olup kara gölden pek farklı değildir. Fakat sığdır. Gölün ortasında siyah ada gibi bir taşta iki adet güvercin resmi biri su içer, diğeri içmiş havaya bakar haldedir. Sarı gölün tepe kıyıları kıraç kayalık olarak yükselip bu kayalıklarda ayağı prangalı kaçak bir hapis asker resmi vardır. Bu kıraç kayalıkta yabani zeytin ağaççıkları göze çarpar. Sarı gölün ispatı bundan başka Vezir Tepe üzerindeki 22 adım boyunda ve etrafı taş kaldırım döşeli vezir mezarı ile tamamlanmış olur. Sarı gölün akabilmesi için açılmış olan hendek var, arkı göl ucunda yan işlenmiş taş duvarlıdır. Bu hendekten akıp giden su Harami dereye karıştıktan sonra dereyi aşağıya doğru takip edersek yakın mesafede ve derenin sağında içine 3 basamakla girilen, savak başına 9 basamağı olan her bir tarafı hatta arkı bile taştan oyma Emin Ağanın değirmenini görürüz. Savak başı ark içinde 7 tane civciv olan bir kuluçka tavuk, civcivlere saldıran bir de yılan resmi vardır. Değirmene çok yakın bir kayada Topal Ayı ve ayının baktığı istikamette askıda bir mağara, içerisinde sağ duvarında bir çiftçi öküzlerini çocuk yatar vaziyetindedir. Ayının ayağının noksan kısmı kaşının üzerindedir. Buradan geriye Harami dereyi yukarıya takip edersek, derenin solunda sarı meşe ormanlarına rastlarız. Meşeliğin dere içi uzantısı ortalamasından Vezir tepe üzerine doğru tırmanmaya koyulunca bir-bir buçuk saat yürüdükten sonra karşımıza çıkan kanaralarda kıç kıça yatar halde renkleri ve sağlıkları bir birinden ayrı olan iki öküzün birinin boynunda çan asılıdır. Buradan daha iki saat kadar yukarıda yine karşımıza çıkan kanaralarda tek öküz otlar halde olup, öküzün baktığı tarafta ve 51 adım mesafede bir Yörük kızı bir tutam otu öküze uzatırken görürüz. Daha da yukarı kısımlarda geniş alanda bol ve türlü türlü resim nişanları ile karşılaşırız. Daha bir hayli tırmandıktan sonra karşımıza top koru çıkar. Top koru’da kayalıklarda hamile bir kadın, elinde bir çocuk tutuyor görürüz. Daha birkaç saat tırmanırsak Vezir tepenin üzerine çıkarız. Tekrar geldiğimiz yoldan gerisin geriye dönerek nihayet Harami dere’yi kaldığımız yerden yukarıya devam edersek dere ikiye ayrılır. Sağa gideni Şeytan dere olup, bu dereyi gezdiğimizde üç tarafı taşa oyma, arkı taş oyuk Ali Bey Değirmeni’ni görürüz. Değirmenden çıkan su ile diğer dere arasında Sofra Kayası bulunup, üç basamak merdivenin kamalaması üç baklalı olup üzerinde tabak içinde bir buçuk balık, ayrıca kase, yarım ekmek, tuzluk, çatal ve kaşık bulunmaktadır. Sofra Kaya doğusunun bir tepe aşımı sonraki derede Dağarcık(Arkacık) Değirmeni Kazan Dere’de olup, her bir tarafı taşa oyma olarak diğer değirmenlere nazaran çok daha sarp yerde yapılmıştır. Değirmen domuzluğundan dökülüp çarkı çevirerek çıkan suyun sıçradığı yerdeki moloz taş yığıntısına 7mt mesafede kabartma siyah renkli domuz resmi vardır. Bu değirmenin suyu dereden ve ayrıca kaynaktan gelir. Değirmene 200 arşın kadar mesafede olan kaynağın üstündeki yolu kuzey istikamete takip edersek Kara Orman Mevkilerine girer ve ilerledikçe pek sarp ve pek büyük, aynı zamanda alnı kesik halkalı kayaya rastlarız. Bu kayanın ön cephesinde ve yerde kayayı ve etrafımızı seyre dalarsak etrafımız bir sürü irili ufaklı kaya yığıntısı halindedir. Bunların arasında en büyük olanı misalen bina kadar ve fakat kambur oluşu ile şeklen kaplumbağaya benzer. Bunun üzerine çıkıp halkalı kayaya baktığımızda solunda mihraba benzer nöbetçi mahallini, onun sağında tabii büyükçe taş yarığını, daha sağında hafifçe bir kovuk olup kayanın yukarısına doğru baktığımızda aşağıdan yukarıya doğru 18 arşın yüksekte olan halkayı sağa sola yatar kalkar durumda görürüz. Bu kayaya sırtımızı döner de, yine ön tarafları seyre dalarsak çok sarp kayalık bir inişten sonra eski Bağdat yolu, yine sarp bir iniş büyük bir akarsu, suyun ötesi harabelik bir arazi, yükselen bir tepenin kayalıkları. Bu kayalıklara çıktığımızda en yüksek yerinde taşa oyma bir koltuk, bu koltuğa oturup da halkalı kayaya doğru baktığımızda halkası ile kendimizi burun buruna görürüz. Buradan görünüşü ile bir gözlüğü andırır. Halkanın Kaplumbağa taş üzerinden ve koltuktan başka yerden gözükmesi imkansızdır. Halkalı kayanın önünde tek siyah taş, üstünde ok gösterir. Koltuktan sol karşılarımıza baktığımızda bir boğaz, içerisine anayoldan ayrılan bir yol ve o yoldan gidersek suyu ayakta içilen ve taş oluktan akan bir çeşme, daha ileride bu yoldan sapan yolu takip edersek Sinekli Mağara’yı buluruz. Mağaranın girişi karşımızda dört köşe sütun halinde göreceğimiz taşın alnı delik olup, mağaranın sağ duvarında bir nal resmi, içine ilerlediğimde meydanın orta yerinde bir kuyu göreceğiz. Bu kayada işlenmiş taşların her birinde istavroz vardır. Daha ilerlersek mağara iki kola ayrılır. Biri tehlikelidir. Mağaradan dışarı çıkar, patikamızı takip edersek epey zaman sonra halkalı kaya üzerine çıkar ve yan yana üç tane mezar görürüz. Halka uçurumu bu mezarlara tam 200 adımdır. Uçurumun başında çizilip oynanmış dama oyunu görürüz. Bu halkalı kayanın üzerine de, gayri hiçbir yerden çıkılmaz.
 

ahmet1984hn

Kullanıcı
Katılım
12 Haziran 2014
Mesajlar
3
Beğeni
2
Puanları
3
Yaş
39
usta bu yerler az cok biliniyor ama almasi cok zor ondan kimse alamiyor.volcanin torunlari bile bu yerleri ariyorlarmis ama nedense onlar bulamiyormus
 

komana

Ali Doğan Usta
Kullanıcı
Katılım
15 Eylül 2013
Mesajlar
3,066
Beğeni
9,752
Puanları
113
Yaş
54
Konum
Comana Pontica
Zor iş vesselam...
Bunları çözmek atomu parçalamaktan daha zor gibi.
Emeğine sağlık
 

Eskap

Kullanıcı
Katılım
22 Mayıs 2014
Mesajlar
663
Beğeni
752
Puanları
93
:) yanlış yere yazdım özür dılerım.. :(
 
Son düzenleme:
Üst