Mevlânâ Hazretleri, oğlu Bahâeddîn Veled’e şöyle nasihat eder: | Define işaretleri ve anlamları

Mevlânâ Hazretleri, oğlu Bahâeddîn Veled’e şöyle nasihat eder:

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,207
Beğeni
23,420
Puanları
113
Konum
Erzincan




Bahâeddîn! Eğer dünyâdayken cennette bulunmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Çünkü bir kardeşini dostlukla anarsan, dâimâ sevinç içinde olursun. İşte o sevinç, dünyâ cennetinin tâ kendisidir. Eğer bir kimseyi kin ile anarsan, dâimâ üzüntü içinde olursun. İşte bu gam da cehennemin tâ kendisidir.
Dostları andığın vakit, içinin bahçesi çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar. Seni incitenleri andığın vakit ise, için dikenler ve yılanlarla dolar, rûhun sıkılır, kâbuslanır, içine bir pejmürdelik gelir. Bütün peygamberler ve velîler, mü’min kardeşlerini gönül saraylarına aldılar. Onların bu fazîleti, halkı cezbetti. Kendi arzularıyla onların ümmeti ve mürîdi oldular.” (Ahmed Eflâkî, Menâkıbu’l-Ârifîn, II, 210)

Mü’min, din kardeşlerine karşı dâimâ müşfik, merhametli, müsâmahakâr ve affedici olmalıdır. Onların ezâ ve cefâlarına Allah rızâsı için yüzünü ekşitmeden tahammül etmelidir. İçinde mü’minlere karşı bir soğukluk, kin, hased, öfke, dargınlık taşımamalıdır. Bunun için de Rabbine dâimâ:

“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önceki mü’min kardeşlerimizi bağışla! Kalplerimizde mü’minlere karşı bir kin bırakma!..” (el-Haşr, 10) âyetinin muhtevâsı içinde niyaz hâlinde bulunmalıdır.

Tasavvufun ilk dersi, incitmemekle başlar. Mânevî tekâmülün nihâî dersi ise, incinmemektir. İncinmemek, sadece insanlardan gelen eziyetlere karşı değil, hayat ve hâdisâtın acı kader tecellîlerine karşı da şikâyetçi olmamaktır. Zîrâ hayır ve şer bütün tecellîler, dünyayı bir imtihan diyârı olarak takdîr eyleyen Cenâb-ı Hak’tandır. Kâmil bir mü’min olarak yaşamak, O’ndan gelene, yine O’nun hatırına “Hoş geldin!” diyebilmektir. Dünyâda da, âhirette de huzur ve saâdetin özünde bu rızâ hâli vardır.

Yâni Hakk’ın rızâsına ermek isteyen, evvelâ kendisi Hak’tan râzı olacak. O’nun takdîrine rızâ gösterecek. Her hâlükârda hâline şükredecek. Hayâtın süfliyâtı ve menfaatlerine takılıp kalmayacak… Dünyânın imtihan malzemelerini kendine izâfe etmeyecek. Bu malzemeleri Hak rızâsı için kullanmayı bilecek. Hayatın med-cezirleri içinde mes’ud olmayı bilecek…

Lokman Hakîm, saâdetin anahtarını şöyle ifâde eder:
“İki şeyi unutma:
1. Allah -celle celâlühû-’yu unutma. (O’nun dostu olabilirsen selâmet bulursun.)
2. Ölümü unutma. (Fânîliğini unutma ki, nefsânî hayatın çıkmaz sokaklarında kaybolmayasın.)
İki şeyi de unut:
1. Sana yapılan menfî davranışları unut. (Mevlânâ’nın buyurduğu gibi: Dalındaki dikenlere sabredip hâline râzı olması, gülü, çiçeklerin şâhı kıldı.)
2. Yaptığın hayır ve iyilikleri unut. (Her güzel ameli, Rabbinin lutfu bil. Sana o iyilik temâyülünü Rabbinin lutfettiğini hatırından çıkarma! O’na şükret! Böylece nefsini palazlandırmaktan, ona rüşvet vermekten, yâni ona pay çıkarmaktan kurtul.)”

Gerçek bir mü’min, bir kuru ekmek parçasında bile saâdeti bulabilen, mes’ûd olan, Hakk’ın takdîr ettiği hayatın iniş-çıkışları içinde huzur hâlini korumayı bilen, hâlinden memnun olan, rızâ ehli kimsedir.

Âmâk-ı Hayâl adlı eserinde Filibeli Hilmi Efendi, mecâzî bir hikâye anlatarak sefâletleri saâdete çevirmenin yolunu bildirir:

Rûhî buhranlar içinde kıvranıp huzur ve saâdeti arayan hikâyenin kahramanı Râcî, Aynalı Baba’nın ney taksimi eşliğinde okuduğu derin mânâlı şiirlerin tesiriyle dalıp gider. Kendisini bir mecliste bulur. Orada peygamberlerden filozoflara, ulvî şahsiyetlerden süflî kimselere kadar herkes vardır. Bütün insanları temsil eden Beşeriyyet adında biri de gerçek saâdetin peşinde hıçkırıklarla ağlayarak çâre aramaktadır. Feryad ederek:

“–Bana söyleyiniz, merhamet ediniz; hem hayattan tiksiniyorum, hem de onsuz yapamıyorum. Ne olur söyleyiniz, saâdetin ne olduğunu bana târif ediniz?” der.

O mecliste bulunan bazı cüce şahsiyetler de, cüce sandalyelerinden kalkarak cevap verirler:

Konfüçyüs; “–Saâdet, bir tencere pirinç pilâvına bütün lezzetleri sığdırmaktır.”
Eflâtun: “–Dâimâ yücelikleri düşünmektir.”
Aristo: “–Mantık! İşte saâdet!”
Zerdüşt; “–Karanlıkta kalmamaktır.”
Brahma; “–Saâdet mi? Herkesin zannı ne ise, onun aksidir!”
Buda; “Saâdet, yok olmanın güzel isimlerinden biridir. Nirvana, ey Beşeriyyet, Nirvana (boşluk)!” der.

Bu sözleri duyan Beşeriyyet’in zihni iyice karışır:

“–Sizler, kendinize bile faydalı olamadınız. Hep saâdet mahrumu olarak ömür sürdünüz. Dediklerinizin içinde de saâdetten eser yok! Saâdeti ne kendiniz yaşadınız, ne de peşinizden gelenlere yaşatabildiniz. Bütün fikirleriniz tozlu raflardaki kitapların içinde ancak güvelere yem oldu.

O zaman bir Allah dostu kalkıp şöyle der:

“Bu cihân, âkiller için seyr-i bedâyî (akıl sahipleri için esrâr ve sanat-ı ilâhiyeyi ibretle seyredebilmek), ahmaklar için ise yemek ile şehvettir.”

Daha sonra da peygamberler, saâdeti îzah ederler. Son olarak, meclisin reisi olan Fahr-i Kâinat Efendimiz, ayağa kalkarak şöyle buyurur:

“–Ey Beşeriyyet! Saâdet; hayatı olduğu gibi kabul etmek, eskâline/ağır yük ve çilelerine rızâ göstermek, ıslâhı için de gayret sarf etmektir. Yâni kalb-i selîme ermektir.”

Bunun üzerine Beşeriyyet, aradığı cevâbı bulmuş olarak ayağa kalkar ve:

“–Ey Fahr-i Âlem! Ey büyük Peygamber! Beşeriyyetin dertlerini anlayan ve ilâcını bulan yalnız Sen’sin!..” der.

Velhâsıl, şâirin dediği gibi:
İhtilâfâtıyla uğraşmakta dehrin zevk yok,
Zevk anın mir’ât-ı ibretten temâşâsındadır…
“Dünyanın kîl u kâliyle uğraşmakta zevk yok. Esas zevk, bu kâinâtı ve mevcudâtı gönlün ibret aynasından temâşâ edebilmektir.”

Dolayısıyla Allâh’a ve âhirete îmân etmiş birinin, fânî hayat ve hâdiselerin girdabı içinde boğulması, kendini kaybetmesi, dehşetli bir hamâkattir/ahmaklıktır. Bu hamâkatten kurtuluşun yolu da, îman zâviyesinden ibret nazarıyla âleme bakış tarzı kazanmaktır. Bu da insanı tefekküre sevk eder. Hayat ve hâdiseleri, îman penceresinden tefekkür edebilen kimsede ise, dünyevî gam ve kederden eser kalmaz. Onlar gafletten uyanmış, âgâh gönüllerdir.
 

komana

Ali Doğan Usta
Kullanıcı
Katılım
15 Eylül 2013
Mesajlar
3,052
Beğeni
9,713
Puanları
113
Yaş
56
Konum
Comana Pontica
Cennet mekân Esseyyit Abdurrahim Reyhan ( ks) hz.den ,bir tarihte Erzincanda şöyle bir sohbet dinlemiştim;
" Ne inciten olun ne incinen, gerçi incitmemek daha kolaydır ama incinmemek işte o Ariflerin işidir"
Amâkı hayali okudum hocam insanı derinden etkileyen, farklı manevi iklimlere götüren bir eser.
İçinde yaşadığımız misal aleminin ,hakikate köprü olan mecazi hadiselerin, zıllerin aslıyla aynı olmadığını çok akıcı bir dille anlatmış.
Ama bu tür eserlerin daha iyi anlaşılabilmesi için bazı tasavvufi eserlerin mesela Muhyiddin Arabi (ks) nin Füsusul Hikem gibi , incelenmesi lazım diye düşünüyorum. Aslında hepsinden önemlisi de bi zatihi Hakkel Yakin mertebesine ulaşma ve nefsin mertebelerini aşarak mutmainne kalesinde sükun bulmak ve ruhun inkişafını sağlamak lazım. Buda takdir edersinizki Kâmil bir Mürşidin manevi terbiyesiyle mümkündür.
Şeriat Tarikat yoldur varana
Hakikat Marifet andan içerü
Men arefe nefsehu
Fegat arefe Rabbehu
Yani ,"nefsini bilen Rabbini bilir " hadis i şerifi veya
"Ölmeden evvel ölünüz " hadisi nin
ve Hz.Mevlana nın öğütlerinin hakikatına vakıf olmak için o rahleyi tedristtan geçmek elzemdir.
Elektirigin varlığını biliriz kitaplarda yazar okullarda öğretilir
Bu ilmel yakin derecesidir.
Prize basıp lâmba yandığında aynel yâkin müşahade ederiz.
Çıplak elle kabloyu tutupta akıma kapılan kişi elektiriği Hakkelyakin yaşar.
Üç tane kepenek uzakta bir ışık görmüşler. İçlerinden biri ben gidip bakacam demiş. Gitmiş sz sonra gelmiş. Sormuşlar ne gördün. Cevap çok parlaktı. İkincisi gitmiş gelmiş demişki çok sıcaktı. Üçüncüsü gitmiş " bir daha
dönmemiş"
Bize ilk öğretilen ders şuydu
" Herkes yahşi ben yaman
Herkes buğday ben saman"
Saygılarımla
Elinize sağlık.
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,207
Beğeni
23,420
Puanları
113
Konum
Erzincan
Teşekkür ederim sevgili dostum...
sizin tarikat ehli biri olduğunuzu ilk günden anlamıştım demek Abdurrahim Reyhan ( ks) hz.inin sohbetinden feyz almak lutfuna kavuştunuz mübarek olsun inşAllah... ben nedendir bilmiyorum tarikatlara cemaatlere karşı hep mesafeli olmuşumdur bir çok sohbetlere derslere katılmışımdır ta çocukluk yıllarımdan bu yana her cemaatten çok yakın dostlarım vardır ne içindeyim ne dışındayım desem durumumu ifade edermi bilmiyorum teheccüt namazlarımda geceler boyu inleyip göz yaşı döktüğüm nolur ya Rabbi banada bir mürşidi kamile bağlanmayı nasip et diye yalvarmışımdır ama nedendir bilmiyorum olmadı olmadı ailemizden kendilerinden yıllarca ders aldığım bir büyüğüm bazı hallerimi yapımı karakter ve kabiliyetimi iyi bilen hocamız bir gün bana derine dalma ortada bulun tavsiyesinde bulunmuştu o tavsiyenin ruhumda yaratmış olduğu frenmi yoksa başka nedenlermi bilemiyorum beni hep ortada kalmaya mecbur etti takdiri ilahi zamanı gelmeyince toprak suya kavuşmuyor biz mevlanın takdirine ve taksimine razıyız mevlam da bizlerden de sizlerden de razı olur inşAllah sevgiler dostum...
 

komana

Ali Doğan Usta
Kullanıcı
Katılım
15 Eylül 2013
Mesajlar
3,052
Beğeni
9,713
Puanları
113
Yaş
56
Konum
Comana Pontica
Hocam malumunuz herşey in başı nasip.Siz bi defa Erzincan gibi mübarek bir beldenin insanısınız. Nice Evliya nın Ariflerin Allah Dostlarının yetiştiği toprakların havasını solumak bile insanın o manevi iklimden feyzab olmasını,
O mubarek zatların rehvaniyetinden istifade etmesini sağlar. Buda Allah ın lütfudur dilediğine verir. Sizde bu fazlasıyla var. Gönül insanı olmak kolay degildir, sizdeki o aşk ve iştiyak varken Mevlam bur gün o eli sizede buldurur.
Erzincanda çok gönül dostumuz var Cimin de Refahiyede kemahta
KELERİŞTE... ne diyim başka bi alem.
Hersene Ramazan ın 24 de Terzibaba Camiinde mevlüdümüz olur. Abdurrahim Reyhan hz. Nin
Bekaya irtihalinin yıldönümünde.
Bu senede inşallah orda olacağız.
Gönüller Sultanı web. Sitesinde
teferruatlar mevcut.
Allah a emanet olun.
 

komana

Ali Doğan Usta
Kullanıcı
Katılım
15 Eylül 2013
Mesajlar
3,052
Beğeni
9,713
Puanları
113
Yaş
56
Konum
Comana Pontica
ERZİNCAN
Hakikât şehri belde-i tayyibedir bu Erzincan
Feyzi Mukaddes sırrı âlemde nurani bir mekan
Layık görüp onu vakfeylemiş Medineye Rahman
Bütün şark illerine bedeldir demiş o na Süphan
Pir Bahaddin Pir-i Sami Şah Beşiriyyil Erzincan
Dede Paşa da sohbet inci himmet dertlere derman
Marifet güneş, feyiz derya, tasarrufla kâmilan
Onların devlet ,bereketiyle kaimdir bu ekvan
Ravzası orda; divan, dergahı orda kurmuş Piran
Orasıdır payitaht, nerede bulunursa Sultan
Munafik münkiri çok , bunlarda Medineden nişan
Şehir düzde, sokaklar düzgün, evi bahçeli bir plan
Çocuklar şen analar ihramlı , yok erkekte tuğyan
Etrafı dağlı ortası bağlı hem makamı ihsan
Fırat eşkisu girlevik ilahi lütuf ve gufran
Cemâl içindir Celâl; zelzele, hariçler imtihan
Erzincan ı hatırlamak rabıtadır demiş merdan
Erzincan a dönmekle ihlâs bulur müridan
Üzüm elma kaysısı, hurma; bağı bahçesi cinan
Kozu tozu loru kartolu; basdıh saruç, gül, REYHAN
Bayburt tan çok Erzurum'dan az alınmış özel lisan
Munis ve nurlu akça-pakça ülfet ehli bir insan
Ya Rab, yolu gibi düzgün eyle ver onlara irfan
Lutfet Fehmi ye Erzincan hakikatından bir derman
Fehmi Kuyumcu
 

komana

Ali Doğan Usta
Kullanıcı
Katılım
15 Eylül 2013
Mesajlar
3,052
Beğeni
9,713
Puanları
113
Yaş
56
Konum
Comana Pontica
Acizane
ry7e2azy.jpg


GT-I9300 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Üst Alt