Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek | Define işaretleri ve anlamları

Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

beytanya

Kullanıcı
Katılım
22 Temmuz 2012
Mesajlar
833
Beğeni
45
Puanları
18
Konum
Ağrı
Değerli büyüklerim, ustalarım ve kardeşlerim cumanız mubarek olsun. Aşağıdaki bu yazıyı sabah okurken aklıma ''Mü'minler ancak kardeştir... Hucurat:10'' ayeti geldi. Düşündüm ben Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan'ın kardeşiyim! Onlara layıkmıyım?:(
Buyuruyor ki Peygamber SAS Efendimiz:

RE. 186/1 (Allàhümme einhu ve ein bihî, verhamhu verham bihî, vensurhu vensur bihî. Allàhümme vâli men vâlâhu, ve àdi men àdâhu, ya'nî aliyyen.) Taberânî, an İbn-i Abbas RA. İbn-i Abbas RA'den Taberânî'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerif. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:
(Allàhümme) "Ey benim Allah'ım, Rabbim, Mevlâm! (Einhu) Ona yardım eyle, (ve ein bihî) ve onunla yardım sağla." Kime?.. Müslümanlara, İslâm'a. Yâni ona, kendisine bizzat yardımcı ol; hem de onun vasıtasıyla İslâm'a yardım eyle. (Verhamhu) "Ona rahmetinle, merhametinle muamele eyle, (verham bihî) ve onun vasıtasıyla İslâm'a ve müslümanlara rahmeyle, merhamet eyle... (Vensurhu) Ve ona yardım eyle yâ Rabbi; (vensur bihî) ve onun vasıtasıyla, onun çalışmalarıyla İslâm'a ve müslümanlara yardım eyle yâ Rabbi, nusret ver yâ Rabbi!..
(Allàhümme vâli men vâlâhu) Yâ Rabbi onu sevenleri sen de sev; (ve àdi men àdâhu) onunla adavet edenlere, düşmanlık edenlere de sen düşmanlık eyle yâ Rabbi!.." diye böylece tatlı tatlı mübarek ağzıyla, fem-i saadetiyle Peygamber Efendimiz dua etmiş. Kime?.. Hazret-i Ali RA Efendimiz Kerremallàhu Vecheh Hazretleri'ne.
Biliyorsunuz Hazret-i Ali, Peygamber SAS Efendimiz'in amcasının oğlu. Ama amcası çok çocuklu olduğundan ve çok çocuğa bakmanın sıkıntısını çekmekte olduğundan, öbür akrabalarıyla konuşmuşlar; "Şu amcamızın çocuklarını bölüşelim, bazılarını birimiz, bazılarını ötekisi alsın. Hafifletelim yükünü..." demişler. Peygamber Efendimiz Hazret-i Ali'yi çocukken kendi ailesine almış, kendi çatısına evine almış, evlâdı gibi büyütmüş. Yeğeni ama, amcası Ebû Tàlib'in oğlu ama, oğlu gibi büyütmüş Peygamber Efendimiz. Peygamber Efendimiz'in yanında çocuk olarak yetişmek ne büyük şeref...
Hem de çocuklar kategorisinde, sınıfında ilk müslüman olan kim?.. Hazret-i Ali. Kadınlardan ilk müslüman olan?.. Hazret-i Hatice. Erkeklerden ilk müslüman olan?.. Ebûbekr-i Sıddık. Rıdvânullàhi aleyhim ecmaìn... Yâni Hazret-i Ali Efendimiz ilk müslüman olanlardan. Peygamber Efendimiz'in evlâdı gibi evinde büyüttüğü kimse. Şereflere bakın!.. Sıra sıra şerefleri sıralayalım.
Ondan sonra kızı Fâtıma'yla evlendiriyor, bir de damadı ediyor. Fâtıma cennetlik hatunların hası, en kıymetlisi... Mübarek Peygamberimiz'in mübarek kızı, Fâtıma Anamız RA, Fâtımatüz-Zehrâ RA... Onunla evlendiriyor. Oldu mu bir kat daha yakınlık?..
Sonra bir keresinde, Peygamber Efendimiz sefere gidiyordu. Hazret-i Ali Efendimiz'i Medine'de vekil bıraktı.
"--Medine'yi sen idare et. Biz yolculuğa çıkıyoruz." diye.
Hazret-i Ali Efendimiz de kahramanlığından dedi ki:
"--Yâ Rasûlallah! Beni kadınlarla, çocuklarla mı bırakıyorsun?.. Ben savaşa gitmek istiyorum..." dedi.
Cesur çünkü, kahraman, bahadır, yürekli, Allah'ın arslanı. Dedi ki:
"--Bana göre Hz. Mûsâ'nın yanında Hârun gibi olmayı istemez misin?"
Ne demek istiyor?.. Mûsâ AS, Tur Dağı'na giderken Hârun AS'ı kavminin başında bıraktı. "Ben şimdi bir yere giderken, Hârun AS'ı Mûsâ AS'ın bıraktığı gibi, seni bırakıyorum. Yalnız, benden sonra peygamber yok!" dedi. Yâni, "Bu sözü söylüyorum. Bu benzetmeden birileri 'sen de peygambersin!' diye bir mânâ çıkartmasın!" diye bunu da açıkladı. "Benden sonra bir peygamber yok ama, sen benim yanımda Mûsâ'nın yanında Hârun (Aleyhimes-selâm) neyse, sen de benim yanımda öylesin!" dedi.
Bu da çok büyük bir iltifat, iltifatların en büyüğü!.. Ne kadar güzel! Ama buradan bir ders çıkaracağız:
Kimse Peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkıp da ahiretini mahvetmesin. Peygamber Efendimiz'den sonra peygamber yok, ahir zaman peygamberi, hâtemül-enbiyâ, hàtemür-rüsül, hàtemün-nebiyyîn; yâni Peygamber Efendimiz öldükten sonra, peygamber olmadığı kesin.
Şimdi bazı iddialar duyuyoruz da, herhalde ruhen hasta filân bazı kimseler, veyahut daha başka şekillerde, peygamber sanıyor kendisini... Öyle şey yok!..
Gözüne bir şey görünen, kendisini bir şey sanıyor. Halbuki Yunus Emre'nin sözü, ilâhîsi çok hoşuma gidiyor:
Er yarın Hak divânında belli olur!
Sen burda istediğin kadar böbürlen, hindi gibi kabar, yüksekten at, tut; kıymeti yok! Er yarın Hak divânında belli olur! Bakalım orda Allah sana ne muamele edecek; mükâfât mı verecetk, cezaya mı çarptıracak?.. Kahrına gazabına mı uğratacak, lütfuna, rahmetine mi erdirecek?.. Mühim olan o!.. Burada öyle atıp tutmanın kıymeti yok.
Başka aklımıza gelebilen faziletlerinden söyleyelim: Demek ki, Hârûn AS gibisin diye böyle pâye verdi.
Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye gelince, bizim için ibret alınacak güzel bir şey yaptı. Mekke'nin muhacirlerinden birisiyle, Medine'nin ensarından birisini, böyle iki iki kardeş etti. Bir ensar, bir muhacirle, bir ensar bir muhacirle... Böyle böyle kardeş oldular oldular... Hepsi kardeş oldular, oldular, el ele tutuştular. Sayı tekmiş demek ki, Hazret-i Ali Efendimiz kaldı. Biraz da mahzun oldu, yutkundu, duygulandı.
Peygamber Efendimiz dedi ki:
"--Sen de benim kardeşim ol!"
O muàhàt meselesinde Peygamber Efendimiz'in kardeşliğine de nâil oldu. O da bir büyük fazîlet...
Hazret-i Ali Efendimiz'i sevenler boşuna sevmiyorlar ama, seven sevdiğine itaat eder. Aynen Hazret-i Ali gibi olmak lâzım! Namazlı, niyazlı, Kur'an'lı, imanlı, mücahid, Allah yolunda, Allah'ın rızasını kazanacak şekilde olmak lâzım!
İslâm ordusu Hayber'e geldi. Hayber kalesine ordu saldıracak, bir başkan lâzım! Ordunun başına, emir verici bir emir lâzım!.. Komutan kelimesi de pek hoş bir kelime değil, melez bir kelime. Fransızca commend kelimesinden, commendan, emreden demek. Ordan uydurmuşlar, kelimenin yarısını kesmişler, solucanı keser gibi. Solucan kesildiği zaman, kesilen yarısı, büyürmüş, eksiğini tamamlarmış; iki solucan olurmuş. Commenden kelimesini Fransızcadan alıyorlar, bozuyorlar, komutan yapıyorlar. Bulletin kelimesini alıyorlar, bülten yapıyorlar. Yâni batı kelimesini alıyor, hafif bir makyaj, rötuj, yüzünü boyama; ondan sonra Türkçe oluyor. Öyle olmaz!
Türkçede kommak, komutmak diye bir kelime yok, komutan sözü melez bir söz, doğru söz değil. Erbabı düşünsün, doğrusunu bulmağa çalışsın, ama, tarih boyunca bizim kullandığımız kelimeler var. Meselâ; subaşı... Sü, asker demek; subaşı, komutan demek...
Binbaşı diyoruz. Albay diyoruz, alayın bayı, başkanı. Aslında albey demek lâzım! Bay, Farsça zengin demek. Bey, Türkçe asil, soylu kimse demek... O kelimeyi de ortaya atan, pek güzel atmamış. Atması biraz isabetsiz atma olmuş.
Ama işte subaşı var, serasker var, çok güzel... Serasker, askerin başı. Bir de böyle tarihten şanlı şerefli, ihtişamlı görünen bir kelime... Bu da Arapça ve Farsçadan oluşma bir kelime ama, tarihimizde var, asırlarca kullanmışız. Serasker olabilir.
Emîr kelimesi var. Türkçede emirin karşılığı, buyurmak demek. Desek desek, buyuran olur, buyurucu olabilir. Ama öyle denmemiş, komutan denmiş. Bu da dil bakımından arada bizim tenkidimiz, düzeltme çalışmamız olsun.
Ben Türkçemizi de seviyorum. Yabancı kelimeleri, hele soysuz köksüz yabancı kelimeleri atmak istiyorum, hoşuma gitmiyor. Millet tabii bunun belki farkında değil. Biz bu hususta biraz da onları uyarmak istiyoruz. Burda arkadaşlarıma ben şaka yapıyorum, biraz yabancı kelime kullandılar mı, cezayı basıyorum: "On dolar ceza yerin!" filân diyorum, anlıyorlar. Para aldığım filân yok ama, ben böyle cezayı basınca düzeltiyorlar, Türkçesini buluyorlar.
Hazret-i Ali Efendimiz'in meziyetlerini anlatırken, böyle Türkçeden bir fasıl açtık, parantez için, cümle-i mu'tarıza içinde bunları söyledik.
Şimdi Hayber'e hücum edecek ordunun başına subaşı lâzım, emir lâzım, buyurucu lâzım, yönetici lâzım!.. Diyor ki Peygamber Efendimiz:
"--Yarın bu askerin başına bir emir tayin edeceğim, sancağı onun eline vereceğim. Öyle bir kimseye vereceğim ki, o Allah'ı sever, Allah da o vereceğim kişiyi sever!"
Allahu ekber!.. Şu sözün güzelliğine bak! Ordunun başına Allah'ın sevdiği, Allah'ı seven, Allah aşıklısı, aşık-ı sàdık bir kahraman tayin edecek Peygamber Efendimiz. Herkes geceleyin heyecan içinde yatıyor. Hazret-i Ömer diyor ki: "Yarın ordunun başına beni geçirse Rasûlüllah, sancağı bana verse diye, hiç bir şeyi bu kadar istememiştim." diyor.
Sabahleyin kalabalığa döndü Peygamber Efendimiz, şöyle bakındı. Herkes beni de görsün diye, biraz yerinden başını kaldırıyormuş belirginleşmek için. Bakmış, bakmış Peygamber Efendimiz... Yâni gelişigüzel bir kimseyi tayin etmiyor, bir belirli kimseyi tayin edecek. O da muhakkak ilâhî bir işaretledir.
"--Ali nerede?" diye soruyor.
Diyorlar ki:
"--Çadırında... Gözü fena halde ağrıyor, hasta, rahatsız."
"--Çağırın!.." diyor.
Hazret-i Ali Efendimiz fena halde, gözü ağrır vaziyette geliyor. Çadırındayken çağrılıyor, geliyor. Peygamber Efendimiz onun gözüne müdahale ediyor, ağrısı o anda geçiyor. Sancağı eline veriyor.
Demek ki, burdan ne anlıyoruz: Allah'ı çok seven, Allah aşıklısı, Allah yolunda canını vermeye razı bir mübarek; Allah'ın da sevdiği bir kimse...
Bir de Aşere-i Mübeşşere'den. Ne demek Aşere-i Mübeşşere?.. Peygamber Efendimiz on kişiye, dünya hayatında iken, "Sen cennetliksin!" diye açıkça beyan atmiş. Şımarmayacak insanlar bunlar. Açıkça söyledi. Bunlara, ismen açıkça, "Sen cennetliksin!" dediği kimselere, (El-aşeretül-mübeşşeretü bil-cenneh) "Cennetle hâl-i hayatlarında müjdelenmiş on kişi" adı verilir. Kısaca, Arapça kelimelerle Farsça terkip olarak Aşere-i Mübeşşere deniliyor.
Hazret-i Ali Efendimiz Aşere-i Mübeşşere'den, cennetlik olduğu muhakkak olan bir kimse. Şehid olarak da vefat etti, şehidler zâten cennetlik. Mübareğin neresinden baksak, etrafını çepeçevre dönsek, hangi cephesine baksak pırıl pırıl, ışıl ışıl mübarek... Allah şefaatine erdirsin...
Allah, yolundan ayırmasın... Onu sevenleri de ona benzetsin... Onu sevip de İslâm yolundan, Kur'an yolundan aykırı yollara gitmekten korusun...
Çünkü bazen onu seviyorum diyenler, İslâm'ın emirlerine, Kur'an'ın emirlerine, Peygamber Efendimiz'in hadislerine aykırı yaşıyorlar, hareket ediyorlar. Ben onlarla çok konuştum. Gittim, anlattım, makalelerimde yazıyorum. "Bak bende ailemizdeki rivayetlere göre Hazret-i Ali Efendimiz'in evlâdındanım, Peygamber Efendimiz'in torunlarındanım. Bu gidişatınız yanlış. Kur'an'a bağlanın, namazı kılın! namazsız olmayın, Kur'an'sız olmayın! Haramları bırakın, içki içmeyin!" diye kendim anlatıyorum. Beni bilirler, ben açıkça söylüyorum.
Allah hepimizi kendisinin sevdiği çizgiye, yola, yere, noktaya getirsin... Rızasına aykırı ömür geçirmekten hepimizi korusun...
Bu hadis-i şerif de kur'a ile çıktı ama, çok tatlı oldu. Allah-u Teàlâ Hazretleri Hazret-i Ali Efendimiz'in şefaatine bizleri erdirsin...
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i Sevmek
Onun arkasındaki hadis-i şerif de sanki özellikle seçmiş gibi Ben herhangi bir zümreyi kayırmayı, veya onun reyini, oyunu, teveccühünü toplamayı da düşünmüyorum ama, misafir olduğumuz evin sahibi açtı, bu sayfa çıktı. Rasûlüllah SAS Efendimiz buyuruyor ki:

RE. 186/2 (Allàhümme innî uhibbühümâ feehibbehümâ, ve ebgıd men ebgadahümâ, ya'nil-hasene vel-huseyn.)
Taberânî EbHu Hüreyre RA'dan rivayet etmiş. Râmûzül-Ehàdîs'in 186. sayfasında. Not alanlar alır, dinleyenler banttan, ses kayıt şeridinden dinlerler, yerini bulurlar, Arapçasını ezberlerler.
(Allàhümme) "Rabbim, Mevlâm, (innî uhibbühümâ) hiç şüphe yok ki, muhakkak ki ben bu ikisini seviyorum. (Feehibbehümâ) Bu ikisini sev yâ Rabbi!.. (Ve ebgıd men ebgadahümâ) Bu ikisine buğz edene, sen de buğzet yâ Rabbi!.."
Ne mutlu o iki kişiye ki, Rasûlüllah SAS, "Ben bunları seviyorum!" diyor. Allah'a da dua ediyor, "Yâ Rabbi, sen de bu ikisini sev!" diyor. "Bunlara buğzedenlere sen de buğzet!" diyor. Allahu ekber...
Kim bunlar, kimmiş bu mübarekler?.. (Ya'nil-hasene vel-huseyn.) Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin. Peygamber Efendimiz'in Fâtıma Anamız'dan ve Hazret-i Ali'den olma iki torunu. Rasûlüllah SAS Efendimiz Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin'e böyle dua eylemiş.
Deminki 2. hadis-i şerifi tamamlamadım gàlibâ... (Vâlî men vâlâhu) "Bu Hazret-i Ali'yi sevenleri sen de sev yâ Rabbi! (Ve àdi men àdâhu) Ona düşmanlık edenlere de sen düşman ol yâ Rabbi!" diye, böyle lehine dua etmiş Hazret-i Ali Efendimiz'in. Çok duasını böyle ihsân eylemiş, çok güzel dualar etmiş. İbn-i Abbas RA'ın rivayet ettiğine göre.
Bu 3. hadis-i şerif de tesadüfen, tevâfukan, çok da güzel düştü, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin RA üzerine... Onlara böyle dua ediyor: "Yâ Rabbi, ben bu ikisini seviyorum!" diyor. Torunu sevmez mi?.. Kucağına alırdı, nasıl severdi Peygamber Efendimiz?.. Fâtıma Anamızı nasıl severdi?.. Geldiği zaman ayağa kalkardı, alnından öperdi Fâtıma Anamız'ın... Cennet hatunlarından birisi Fâtıma Anamız. "Ben bu ikisini seviyorum yâ Rabbi, sen de sev!" diyor.
Peygamber Efendimiz'in torunları, duasına mazhar insanlar. İkisi de şehîden öldü. Birisi zehirlenerek öldürüldü. Birisi de Kerbelâ'da ailesiyle, çoluk çocuğuyla şehid edildi. Cennetlik olduklarını da ölümleri gösteriyor. (Ve ebgıd men ebgadahümâ) "Bu ikisine buğz edene, sen de buğz et yâ Rabbi!" diyor.
Allah-u Teàlâ Hazretleri bizi İslâm tarihini tam okuyup, tam anlayıp, sahabe-i kirâmın hepsini sevip; özellikle Hazret-i Ali efehdimiz'i, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin efendilerimizi de sevip, onların şefaatine ermeyi nasîb eylesin... Cennetiyle cemâliyle bizleri müşerref eyleyip, onlarla cennette buluştursun...
Fâtıma Anamız cennet hatunlarının efendisi. Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin Efendilerimiz, bunlar cennet gençlerinin efendileri, seyyidleri... Hazret-i Ali Efendemiz'le, diğer hulefâ-i râşidîn ile, Aşere-i Mübeşşere ile, cennetlik mübarek evliyâullah ile, yâ Rabbi bizi cennette buluştur.
Ebûbekr-i Sıddîk, Ömerül-Fâruk, Osmân-ı Zinnûreyn, Aliyy-i Murtazâ ve diğer mübarek büyüklerimizle cennette bizleri buluştur yâ Rabbi!..
Bilütfike ve keremike ve bihürmeti ismikel-a'zam ve bihürmeti nebiyyikel-ekrem, ve inneke mücîbüd-deavât, ve kàdıl-hâcât, ve ekremül-emremîn ve erhamür-râhimîn... El-Fâtiha!..
 

naftabar

Kullanıcı
Katılım
22 Temmuz 2012
Mesajlar
817
Beğeni
43
Puanları
28
Konum
Ağrı
Cevap: Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

Allah razı olsun:rolleyes:
 

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,476
Beğeni
16,846
Puanları
113
Konum
İstanbul
Cevap: Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

s.a

Allah c.c razı olsun,hayırlı cumalar,ümmedi muhammed kardeştir.
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

Güzel paylaşım
Allah (c.c.) razı olsun:rolleyes:
 

TEVFiK

Vip Üye
Katılım
11 Haziran 2012
Mesajlar
3,908
Beğeni
7,702
Puanları
113
Yaş
65
Konum
FETHİYE,MANİSA,İZMİR.
Cevap: Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

Selamunaleyküm; Allah ( C.C.) Razı Olsun Sayın Ustam Saygılar.;);)
 

fanti

Kullanıcı
Katılım
24 Kasım 2012
Mesajlar
114
Beğeni
75
Puanları
28
Cevap: Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

eline emeğine sağlık beytanya ..allah razı olsun
 

avcı

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
49
Beğeni
6
Puanları
8
Konum
Kars
Cevap: Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

Beytanya ustam Allah c.c.'u sizden razı olsun. Keske O güzel insanlara layık olabilsek:(
 

yanık

Kullanıcı
Katılım
24 Kasım 2012
Mesajlar
18
Beğeni
1
Puanları
3
Konum
Erzincan
Cevap: Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

Allah razı olsun:rolleyes:
 

beytanya

Kullanıcı
Katılım
22 Temmuz 2012
Mesajlar
833
Beğeni
45
Puanları
18
Konum
Ağrı
Cevap: Peygamber SAS'in Hz. Ali'ye Duası ve Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i Sevmek

Sizlerdende Allah razı olsun...
[YOUTUBE]yv4_gPGs81w&NR=1&feature=endscreen[/YOUTUBE]
 
Üst