Bir gün mihraklanır da yücelirse bu sevda,
işte o zaman ,vecd ile müminler gelir hüşüya,
Rabbimin vaad ettiği günler şayet yakınsa,
Gül kokacak benim ülkem,benim sevdam,bu topraklarda...
saikalar yükselecek semaya gonca-gonca,
Bulutlar yaş dökecek bu kutlu yarışa,
Düçar olacak toprak yağmura,açacak rengarenk çiçekler,
Şenlenecek benim ülkem ,benim sevdam bu topraklarda...
Asüde-asüde terk-i diyarı keserde eğer muhacirler,
zülümlerde biterse bir gün,kurtulursa,gülerse bu gül çehreler,
Analar doğurursa Halid bin Zeyd'leri,Velid'leri,Saad'ları ve Hamza'ları,
Asrı saadet yaşanacak ,eslim bisete dönüşecek bu seneler,
Cenneti yaşayacak benim ülkem,benim sevdam bu topraklarda...
Şükür üç kısımdır:
Birincisi: Dil ile yapılan şükür ki, her işimizde Allah-u Zülcelal'e
şükretmektir. Böyle yaparsak Allah-u Zülcelal, bize olan nimetini
fazlalaştırır.
İkincisi: Bütün âzâlarımızla yapılan şükür ki, el, ayak, göz, kulak ile
yaptığımız şükürdür. İnsanın zahiri beş âzâsı, batınına bağlıdır.
Bunların zahirleri kötülükten men edilirse, batınları açılır, eğer bunun
zıddı yapılırsa açılmaz; bilakis kapanır. Mesela zahir kulağı kötülüklerden
men edilmeyince, tevekkül kulağı açılıp, işitici olamaz.
Dil de dinimize muhalif nesnelerden men edilmeyince, insanın gönlü de
açılıp, Hakkın hikmet ve marifetini söyleyici olmaz.
Eller de, dinimizin ruhsat vermediği yerlerden uzak durmadıkça, bâtın eli
feth olup, Hazine-i İlahiye'ye yetişmez. Ayaklar da dinimize muhalif
yerlerden ve heva-i nefsten men olmayınca, batın ayağı hasıl olmadığı gibi
Üçüncüsü: Gönül (kalp) ile yapılan şükür ki, rızık nereden gelirse
gelsin, onun vericisi ve yaratıcısı Allah olduğuna inanmaktır. Kişiler
aracıdır, sebeptir. Gönül (kalp) ile olan şükür de tevekkül esastır.
Tevekkül sahibi olan kimseler, Allah-u Zülcelal'e işlerini havale eder ve
bilirler ki, her halükarda rızkı veren Allah'tır. Gönlün bir şükrü de,
Allah-u Zülcelal'in gayrısına katiyyen meyletmemektir. Allah-u Zülcelal'in
muhabbetiyle devamlı mest olmasıdır.
Göze buyrulan ibadet, Allah-u Zülcelal'in haram kıldığı şeylere
bakmamaktır. Kimsenin ayıbını görmemektir. Kişi, bütün ayıpların kendisinde
olduğunu düşünmeli, başkalarına kötü nazarla bakmamalıdır. Kimsenin hakkında
casusluk ve gıybet etmemelidir. İşte bunun gibi, göze taalluk eden ne varsa,
o yasakların cümlesini işlemek haramdır.
Allah, insan vücudunda her hangi bir organı, hangi görev için yaratmışsa,
onu o görevde kullanmak şükürdür. Böylece zahiri azaların hepsinin
şükürlerini yerli yerine getirdikten sonra, kendimizce riyalanmaya ve
tekebbüre ne lüzum var! İnsanın, kendini halka iyi göstermek için gayret
etmesi, ne kadar lüzumsuz ve fuzulidir.
Söylendiği üzere yaşamak suretiyle, Allah-u Zülcelal'in rahmet ve
bereketini talep etmeye ve rızasını kazanmaya çalışmalıdır. Yoksa şu
zamanda, insanın maneviyatı, yok olup gidiyor ve ebed-i saadetin dünyanın
kazanılması çok zorlaşıyor. Bütün gayretimizi verirsek ancak, az bir
miktarını kazanabileceğiz.
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve
hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...
Şiir le başladık şiirle bitirelim inşAllah.
Yüreğinde sevgi bittiği yerde
Sevgiyi terk etse sen etme gönül
Tek derman sevgidir her türlü derde
O nefret gütse de sen gütme gönül
Sevgiyle yeşerir gönül bağları
Gülşene dönüşür sevda çağları
Çevreni hep sarsa nefret ağları
O nefret etse de sen etme gönül
Sevgi bir nimettir özün ver ona
Yüreğini doldur gelmeden sona
Sevgiyi terk etmek kıymaktır cana
O cana kastetse sen etme gönül
Kin nefret insanı yiyip bitirir
Düz yolda insanlar yolun yitirir
Asık surat nefret cana yetirir
O yanlış etse de sen etme gönül
Sevgi damarında kanın gibidir
Sevda bir ummansa sevgi dibidir
Yürekler sevgiyle aşka tabidir
O aşktan vazgeçse sen geçme gönül
Şu hayat dediğin yaşanan andır
Özünü sevgiyle aşkla inandır
Çok kusur işledin bunca zamandır
Kendini kusura terk etme gönül
işte o zaman ,vecd ile müminler gelir hüşüya,
Rabbimin vaad ettiği günler şayet yakınsa,
Gül kokacak benim ülkem,benim sevdam,bu topraklarda...
saikalar yükselecek semaya gonca-gonca,
Bulutlar yaş dökecek bu kutlu yarışa,
Düçar olacak toprak yağmura,açacak rengarenk çiçekler,
Şenlenecek benim ülkem ,benim sevdam bu topraklarda...
Asüde-asüde terk-i diyarı keserde eğer muhacirler,
zülümlerde biterse bir gün,kurtulursa,gülerse bu gül çehreler,
Analar doğurursa Halid bin Zeyd'leri,Velid'leri,Saad'ları ve Hamza'ları,
Asrı saadet yaşanacak ,eslim bisete dönüşecek bu seneler,
Cenneti yaşayacak benim ülkem,benim sevdam bu topraklarda...

Şükür üç kısımdır:
Birincisi: Dil ile yapılan şükür ki, her işimizde Allah-u Zülcelal'e
şükretmektir. Böyle yaparsak Allah-u Zülcelal, bize olan nimetini
fazlalaştırır.
İkincisi: Bütün âzâlarımızla yapılan şükür ki, el, ayak, göz, kulak ile
yaptığımız şükürdür. İnsanın zahiri beş âzâsı, batınına bağlıdır.
Bunların zahirleri kötülükten men edilirse, batınları açılır, eğer bunun
zıddı yapılırsa açılmaz; bilakis kapanır. Mesela zahir kulağı kötülüklerden
men edilmeyince, tevekkül kulağı açılıp, işitici olamaz.
Dil de dinimize muhalif nesnelerden men edilmeyince, insanın gönlü de
açılıp, Hakkın hikmet ve marifetini söyleyici olmaz.
Eller de, dinimizin ruhsat vermediği yerlerden uzak durmadıkça, bâtın eli
feth olup, Hazine-i İlahiye'ye yetişmez. Ayaklar da dinimize muhalif
yerlerden ve heva-i nefsten men olmayınca, batın ayağı hasıl olmadığı gibi
Üçüncüsü: Gönül (kalp) ile yapılan şükür ki, rızık nereden gelirse
gelsin, onun vericisi ve yaratıcısı Allah olduğuna inanmaktır. Kişiler
aracıdır, sebeptir. Gönül (kalp) ile olan şükür de tevekkül esastır.
Tevekkül sahibi olan kimseler, Allah-u Zülcelal'e işlerini havale eder ve
bilirler ki, her halükarda rızkı veren Allah'tır. Gönlün bir şükrü de,
Allah-u Zülcelal'in gayrısına katiyyen meyletmemektir. Allah-u Zülcelal'in
muhabbetiyle devamlı mest olmasıdır.
Göze buyrulan ibadet, Allah-u Zülcelal'in haram kıldığı şeylere
bakmamaktır. Kimsenin ayıbını görmemektir. Kişi, bütün ayıpların kendisinde
olduğunu düşünmeli, başkalarına kötü nazarla bakmamalıdır. Kimsenin hakkında
casusluk ve gıybet etmemelidir. İşte bunun gibi, göze taalluk eden ne varsa,
o yasakların cümlesini işlemek haramdır.
Allah, insan vücudunda her hangi bir organı, hangi görev için yaratmışsa,
onu o görevde kullanmak şükürdür. Böylece zahiri azaların hepsinin
şükürlerini yerli yerine getirdikten sonra, kendimizce riyalanmaya ve
tekebbüre ne lüzum var! İnsanın, kendini halka iyi göstermek için gayret
etmesi, ne kadar lüzumsuz ve fuzulidir.
Söylendiği üzere yaşamak suretiyle, Allah-u Zülcelal'in rahmet ve
bereketini talep etmeye ve rızasını kazanmaya çalışmalıdır. Yoksa şu
zamanda, insanın maneviyatı, yok olup gidiyor ve ebed-i saadetin dünyanın
kazanılması çok zorlaşıyor. Bütün gayretimizi verirsek ancak, az bir
miktarını kazanabileceğiz.
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve
hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...
Şiir le başladık şiirle bitirelim inşAllah.

Yüreğinde sevgi bittiği yerde
Sevgiyi terk etse sen etme gönül
Tek derman sevgidir her türlü derde
O nefret gütse de sen gütme gönül
Sevgiyle yeşerir gönül bağları
Gülşene dönüşür sevda çağları
Çevreni hep sarsa nefret ağları
O nefret etse de sen etme gönül
Sevgi bir nimettir özün ver ona
Yüreğini doldur gelmeden sona
Sevgiyi terk etmek kıymaktır cana
O cana kastetse sen etme gönül
Kin nefret insanı yiyip bitirir
Düz yolda insanlar yolun yitirir
Asık surat nefret cana yetirir
O yanlış etse de sen etme gönül
Sevgi damarında kanın gibidir
Sevda bir ummansa sevgi dibidir
Yürekler sevgiyle aşka tabidir
O aşktan vazgeçse sen geçme gönül
Şu hayat dediğin yaşanan andır
Özünü sevgiyle aşkla inandır
Çok kusur işledin bunca zamandır
Kendini kusura terk etme gönül