Ünye'de Rum Mezâlimi Pontus Meselesi.. | Define işaretleri ve anlamları

Ünye'de Rum Mezâlimi Pontus Meselesi..

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113
pontus4.jpg


ÜNYE'DE RUM MEZÂLİMİPONTUS MESELESİ

pontus5.jpg


Derleme : M. Ufuk MİSTEPE(Araştırmacı - Orman Endüstri Yüksek Mühendisi)

pontus.jpg
carmih.gif
yunan.jpg

ÜNYE'DERUM MEZÂLİMİPONTUS MESELESİ

Solda : Ortaokul (Meçhulasker İlkmektebi)
Ortada : Sarnıç ve Merdiveni - Sağda : 1873 Yılında Yapılan ve 1954/55'te Yıkılan Rum Kilisesi
kiliserum.jpg

Ünye : Ortamektep Talebesi Beden Terbiyesi Dersinde

Pontus Meselesi (1912 – 1923)
Tarihî gerçeklerin saptırılması, değiştirilmesi veya örtbas edilmesi mümkün değil. Aradan yıllar geçse de belgelenmiş, kanıtlanmış olaylar, bireyler ve toplumlar için ibret alınacak kaynaklar olarak önem ve değerini korur.

Türk Milleti'nin yakın tarihimizde yaşadığı acı olayların, karşılaştığı tehdit ve tehlikelerin nasıl saptırılmak istendiği, silâhsız ve savunmasız binlerce insanımızın kışkırtmalarla nasıl katledildiği yayımlanmış belgelerle daha iyi anlaşılacaktır. Bu derleme çalışmasıyla yeni çatışmalar, tartışmalar amaçlanmamakta; sadece bilim dünyasına, araştırmacılara ve Ünyeli hemşehrilerime bilgi tazelemesini gerçekleştirmek dileği taşınmaktadır.

Türkiye'de gayrimüslimler arasındaki ayrılık peşinde koşan hareket, olsa olsa bir buçuk yüzyıllık bir olaydır ve bu olayı doğuran sebepler Türkiye devletinin baskı ve şiddeti değil, dışardan gelen iki olumsuz tahrikin etkisidir. Bunlardan birisi, kilise yobazlığı, diğeri Avrupalıların entrikaları.

Yunanistan'ın ortaya çıkışına kadar Türkiye'de yaşayan Rumları resmen teşvik edecek bir devlet yoktu; Yunanistan kendisini bu göreve aday olarak görüyordu. Dışarıda Yunanistan, içeride Patrikhane, Rumluğun kuvvetlenmesi için iki önemli kuruluş idi.

YUNAN MEZÂLİMİ / PONTUS GÂİLESİ


Sultan Abdülâziz'in hükümdarlığı zamanında İstanbul'da Rus elçisi bulunan General İgnatyef'in hâtıratında yer alan aşağıdaki vesika bizi içerden yıkmak için Patrikhâne'nin düşmanlarımıza nasıl hassas ve sinsi bir yol göstericilik yaptığını ispat etmektedir. General İgnatyef diyor ki :

"Mahmud Nedim Paşa'nın sadâretten istifası günü idi ki, Patrikhâne'ye gitmiştim. Patrik Vermanos, sohbetimiz esnasında Sultan Mahmud zamanında, Yunan istiklâline yardım töhmetiyle asılan selefi Gregorius'un o zamanki Çar'ımız Aleksandr'a gönderdiği bir mektubun müsveddesini bana okudu. Ele geçtiği zaman, Vermanos'un da sebeb-i felâketi olabilecek bu mektup, müteveffa Patrik'in Türkleri dünya hayat-ı siyâsiye ve askeriyesinde korkulacak bir mevcudiyet halinden çıkarmak, hattâ müstakil bir millet olabilmekten mahrum edecek çok şâyan-ı dikkat tavsiyeleri ihtivâ ediyordu. Vazifem müddetince edindiğim tecrübeler ve şahit olduğum hâdiselerin doğruluğunu tasdik ettiğini maâlesef iş işten geçtikten sonra anladığım bu tavsiyeler şunlardır :

Türkler'i, maddeten ezmek ve yıkmak gayr-i mümkündür. Çünkü, Türkler, çok sabırlı ve mukâvemetli insanlardır. Gâyet mağrurdurlar ve izzet-i nefis sâhibidirler. Bu hasletleri de dinlerine bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden, an'anelerinin kuvvetinden, Padişah'larına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaât duygularından gelmektedir. Türkler, zekidirler ve kendilerini müsbet yolda sevk-u idare edecek reislere sâhip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri, hattâ kahramanlık ve şecaât duyguları da an'anelerine olan merbutiyetten, ahlâklarının selâbetinden gelmektedir.

Türkler'de evvelâ itaât duygusunu kırmak ve manevî rabıtalarını kesretmek, dinî metânetlerini zaafa uğratmak icâp eder. Bunun da en kısa yolu, an'anat-ı milliye ve mâneviyelerine uymayan haricî fikirler ve hareketlere onları alıştırmakdır. Türkler hâricî muâveneti reddederler. Haysiyet hisleri buna mânidir. Velev ki, muvakkat bir zaman için zâhiri kuvvet ve kudret verse de, Türkler'i haricî muâvenete alıştırmalıdır. Mâneviyatları sarsıldığı gün, Türkler'i kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zâhiren hâkim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddî vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeple Osmanlı Devleti'ni tasfiye için mücerred olarak harb meydanındaki zaferler kâfi değildir. Ve hattâ sadece bu yolda yürümek, Türkler'in haysiyet ve vekârını tahrik edeceğinden, hakikatlara nüfuz edebilmelerine sebep olabilir. Yapılacak olan, Türkler'e bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribi tamamlamaktır.

Yunan Mezalimi - Kadir MISIROĞLU, Sebil Yayınları : 244, XV. Basım, İst./1997, sh. 265 - 267


Pontus eşkıyâlarını yola getirmeye çalışan heyet :
Ağır Topçu Yüzbaşısı Sarıyerli Kâmil Bey, Canik Milletvekili Süleyman Bey,
pontus24.jpg

Umum Jandarma Kumandanı Yâveri Yüzbaşı Ferid Bey,
Umum Jandarma Kumandanı Miralay Gâlip Bey, Topçu Yüzbaşısı Cemil Bey,
İçişleri Hususî Kalem Müdürü Raşid Bey, Samsunlu Hafız Efendi...


"Ben Osmanlı Devleti nezdinde vazifede olduğum esnâda, bu teşhisler tamamen isâbetle tecelli etti." Yukarıdaki vesika, gözlerimizin önüne, yakın tarihimizdeki içten çöküşün sebeplerini hakkiyle kavrayabilmek için üzerinde derin düşünülmesi gereken bir ibret levhâsı çizmektedir. Patrikhâne, Yunanistan'ı istiklâle kavuşturan isyânlardan en tesirli rolü oynamakla yetinmemiş, en zayıf zamanımızda başımıza bir "Pontus Gâilesi" çıkarmak üzere yerli Rumları teşkilâtlandırmak suretiyle hıyanetlerinin en büyüğünü ifâ etmiştir. "Pontus" veya "Pontos" kelimesi, "etnik" bir isim değil, "coğrafî" bir ifadedir. Grekçe'de "Deniz" anlamında olup; eski çağlarda Karadeniz'in Güneydoğu kısımlarına, bu arada Karadeniz'e de verilmiş coğrafî bir addır. Kelime en eski dönemlerde daha çok "Pont Euksinos" şeklinde kullanılmıştır.

Asırlarca Müslüman - Türkler'le bir arada yaşamak suretiyle her türlü adâlet ve müsâmahaya nâil olmuş yerli Rumlar üzerindeki devamlı tahrik ve teşvikler, bunların herbirini amansız bir Türk ve İslâm düşmanı hâline getirmişti. Patrikhânenin öteden beri Yunanistan hesabına oynamakta olduğu tesirli rolü fevkalâde takdir etmekte olan Venizelos : "- Patrikhâne Yunanistan'ın emrine girmelidir!... Bu suretle Yunanistan'la birleşmiş bir Patrikhâne'nin ilerideki millî dâvâlarda rolü pek önemli olacaktır!..." diyordu.

Sâhte Bir Dostluğun Kahramanları Elele
VENİZELOS - İNÖNÜ
inonu.jpg


Venizelos Pontus'un geleceğine güvenle bakmaktadır. Yunan ordularının Anadolu'nun iç bölümlerine doğru adım adım ilerlemelerine bağlı olarak Pontus sorununun çözümü bir zaman meselesidir ve Venizelos'a göre bu işte kilit kişi Mustafa Kemal'dir. Böylece, insiyatifi bir askere bırakması politikacının hayatî hatası olacaktır.

Venizelos'un emriyle Patrikliğe azılı Megalo İdea'cı Dorotcos getirilmişti. Yeni Patrik kısa zamanda İstanbul ve Anadolu'daki fesat ocaklarını takviye ederek birleştirdi. Silozos Kulübü, Zoğrafyan ve Zapyon Liseleri, Rum Kulüpleri, Adalardaki ve Anadolu'daki mektepler, kolejler, yetimhâneler ve hastahâneler birer mücehhez merkez ve silâh deposu hâline konuldular.

"Pontus Cemiyeti" Yunanistan'ın Anadolu'yu işgal edememesi ihtimâline kurulmuştu. Karadeniz sahillerinde vücûde getirilecek olan güyâ müstakil ikinci bir Rum Hükûmeti ileride Yunanistan ile birleşmek suretiyle "Büyük Yunanistan" veya "Büyük Bizans"ın gerçekleşmesini sağlamaya çalışacaktı. Aslında Bizans'la Yunanlılar arasında hiçbir akrabalık yoktur.

D. Economides'in "The Pontus" kitabında, Pontus'un sınırları içerisinde gösterilen şehir ve kasabalar şunlardır : Rize, Ophis (Of), Sürmeneh (Sürmene), Trebizond (Trabzon), Platana (Akçaabat), Tripolis (Tirebolu), Kerasun (Giresun), Ordu (Catyora), İnoi (Unieh) veya Oenoe (Ünye), Amisus (Samsun), Sinope (Sinop), Bafra, Amasia (Amasya), Neocesarea (Niksar), Charshanba (Çarşamba), Themiscyra (Terme), Livera (?), Santa (?), Cromni (?), İvera (?), Stavrine (?), Gümush-Kheneh (Gümüşhane), Besh-Kilisse (Five Churches) (Beş-Kilise), Kara-Hisar Sharki (Nicopolis) (Şarkikarahisar), Eudoxia (Tokat).

Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar göstermiştir ki; bölgenin "ilk yerleşik sakinleri" olmayan Yunanlılar veya Rumlar, buraya daha sonra "koloniler" şeklinde gelerek yerleşmişlerdir. Bölge halkı Anadolu'nun içlerinden gelerek buraya yerleşmiştir. Orta Karadeniz Bölgesi kıyılarında görülen "yığma tepeler"in, İç Anadolu'ya doğru takip edilebilmeleri, bu yerleşimin yönünü göstermektedir. Ayrıca Türk Tarih Kurumu tarafından 1940 ve 1941 yıllarında Samsun bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar, bölgede Rum veya Yunan olmayan "yerli bir kültür"ün varlığını ortaya koymuştur. İskender İmparatorluğu'nun parçalanması sırasındaki mücadeleler sonrasında, bölgede İran asıllı Mitridates sülalesi tarafından "Pont Devleti" veya "Pontus Krallığı" kurulmuştur. Doğu Roma İmparatorluğunun hakim olduğu topraklara "Romania", halkına da "Romaios" denilmekteydi. Araplar ise bu sözü "Rum" şeklinde kullanmışlar ve öylece yaygınlaştırmışlardır.

Pontos hareketinin başlaması Anadolu işgalinden daha eskidir. 1904 yılında Merzifon Amerikan Koleji'nde Rumlar biri Rum İrfansever Kulübü, diğeri Pontus Kulübü adıyla iki kulüp kurmuşlar ve daha sonra buna bir de musikî kısmı eklenilerek Pontus Cemiyeti adı altında bir dernek meydana getirmişlerdir. Pontus'un temeli bu kolejde atılmıştır. Bu ihtilâl derneğinin Samsun Metropolithanesi'nde elde edilen tüzüğüne göre Ünye, Fatsa, Kırşehir, Kavak, İnebolu, Havza, Çarşamba, Bafra, Sinop, Kayseri, Ürgüp ve Tokat'ta şubeleri bulunuyordu.

Merzifon Pontus Derneği Futbol Takımı
pontus14.jpg

Merzifon Amerikan Koleji'ndeki Pontus Kulübü Albümünden


Şehirlerdeki teşkilâtın tamamlanmasından sonra teşkilât köylere kadar yaygınlaştırılarak, tüzüğünün 14. maddesi gereğince yaşları 20'den yukarı bütün erkeklere istisnasız silâh dağıtılmıştı. Okulun hizmet araçları olan otomobiller ve hatta özel arabalarla silâh ve cephane taşınıyordu. Bu teşkilâttan başka para toplamak, teşkilâta girmeyen veya yardım etmeyenleri korkutmak ve dışarıyla haberleşmede bulunmakla görevli Mukaddes Anadolu Rum Cemiyeti adıyla bir komite daha Samsun'da kuruldu. Pontus Örgütü'nün genişlemesi ve Pontus hülyasının gerçekleşmesi için çalışanların başında Marsilya'da yerleşmiş bulunan ve aslen Trabzonlu olan işadamı Konstantinides geliyordu.

Rum ve Ermeni çetelerine her türlü yardımı yapan kolejin müdürü Amerikalı White, Pontusçulara yardım yapmakla kalmıyor, Müslümanlar'ın en güçlü devleti sayılan Osmanlı Devleti'ni yıkmak için Türkiye'deki Rum ve Ermeniler'in korunmasının da gerektiğini kabul ediyordu. Hıristiyanlık için Ermeni ve Rumlar'ın çok kan döktüklerini, bunlardan pek çoğunun "İslam'a karşı mücadelede şehit" düştüğünü söyleyen White, Anadolu'daki mezhep farklılıklarını da körüklüyordu. 1908 yılına kadar Rumlar birbirinden ayrı ve önemsiz bir halde eşkıyalık yaparlarken Müdafaa-i Meşruta Cemiyeti ve şubeleri vasıtasıyla intizam altına alındıktan sonra muntazam ve amansız bir şekilde çalışmaya ve mezâlime koyuldular.

7 Ekim 1921 tarihinde "Duayeri" adlı
bölgede "Haşarı" çetesi tarafından gözleri
oyulmak, kulak ve burunları kesilmek ve
pontus9.jpg

derileri yüzülmek suretiyle acımasızca şehit
edilip, kim olduğu tesbit edilemeyen "Kâbi"
oymağının "Başalan" köyü Müslümanları.Samsun'un "Çatmaoluk"
köyünden olup, 1 - 2 Eylül gecesi
pontus10.jpg

Rumlar tarafından öldürülmüştür. (Bir
karısı, bir çocuğu ve 5 aylık bir kızı vardır.)

Rum çetelerinin en iyi örgütlenenleri İstanbul'daki Pontus Terör Örgütü tarafından yönetiliyordu. Bu örgüt ve şubeleri durumundaki kuruluşların Birinci Dünya Savaşı sıralarında başlayan çalışmaları sonucunda, Çarşamba, Samsun ve Bafra civarındaki Rum köylerinde depolanan silâhlar, gençlere ve askerden kaçan Rumlar'a dağıtılıp çeteler kurulmuştu. Pontus Örgütü'ne bağlı çetelerin daha çok Bafra, Çağşur Köyü, Samsun, Vezirköprü, Çarşamba, Terme, Ünye, Amasya, Merzifon, Ladik, Havza, Tokat ve Erbaa çevresinde çalıştıkları bilinmektedir.

Samsun Rum metropolit Yardımcısı (Protosingelos) Platon Başrahib'in metropolithane kasasından değişik tarihlerde alınıp, Rum göçmenlerine harcanan paraları gösterir defter tercümesine göre; 3 Mart 1920'de Fatsa heyetine 15 000 kuruş; 4 Mart 1920'de Ünye heyetine 15 000 kuruş; 7 Haziran 1920'de Fatsa heyetine 10 000 kuruş verilmiştir. İstanbul Pontus Genel Merkezi'nin Osmanlı Bankası vasıtasıyla 2 Ocak 1919 tarihinden başlayarak 5 Temmuz 1919 tarihine kadar Ünye heyetine 250 Osmanlı Lirası, Fatsa heyetine 350 Osmanlı Lirası göndermişlerdir.

Ounia (İnoïo)
pontus2.jpg

By. D. ECONOMIDES - THE PONTUS, Constantinople - August 1920

Rumca haritaya göre bilinen sınırlar içerisindeki Pontus Cumhuriyeti'nin merkezi Samsun olarak gösteriliyor. Tabi bu önem Samsun'un ticaret olarak ve iktisadî olarak sahip olduğu yer ile coğrafî konumundan ileri gelmektedir. Hattâ işte bütün bu emellerin gerçekleşmesi içindir ki 50 yıl içerisinde Samsun'a 30 bin yabancı Hıristiyan getirilmiştir. Bunlar mülk ve toprak sahibi değildirler. Halbuki buna rağmen yine Samsun'da 180 bin Müslüman'a karşılık ancak 60 bin Rum vardı.

Pontus Millî Cemiyeti Paris : 2 Temmuz 1919
Trabzon'da Apohi Gazetesi Müdürü Efendi'ye
.......... Trabzon'da bulunan bütün derneklerin söz edilen şarkıları toplayarak bir kitap haline koyacak güçte olmadığını zannediyorum. Bunlar toplandığı takdirde masrafları ve neşriyle ilgili konuları ben üzerime alırım. ...... şarkılardan başka kitaplara alınmamış ve yayımlanmamış Giresun, Maçka veÜnye'nin birçok şarkıları olacaktır. Venizelos'un ..... açıklayarak memleketin Yunan ve mümkün olmadığı surette İtilâf askerî kuvvetleri tarafından işgalini ısrarla rica ettimse de elde mevcut Yunan ve İtilâf kuvvetlerinin sayılarının yetersizliğinden söz ederek, yapılan isteğin şimdiki durumda mümkün olmadığını bildirdi. ........
Başkan
K. Kostantinidis

Apohi Gazetesi Müdürü'nün Evrakı Arasında Bulunmuştur.
Çevirmen Çevirmen

Bir ay süre ile kayıp olan ve 20 Ekim 1921 tarihinde
Rumlar tarafından öldürüldüğü ortaya çıkan
pontus11.jpg

Nuri Usta ve Çerkes Murat ve kim olduğu bilinmeyen bir çocuk.4 Temmuz 1921 tarihinde sabahleyin şehit edilmişlerdir.
1 - Güney Muhtarı Şükrü Çavuş, 2 - Güney Korucusu
pontus12.jpg

Bekir Çavuş, 3 - Güney İlkokulu Öğretmeni Süleyman Efendi

PONTUS ŞARKILARI

MU940946AY048_250.jpg



Melpo Merlie ve araştırma ekibi, 1930'larda Karadeniz Bölgesi'ne ait toplam 104 türkü kaydetmiştir. Bu türkülerden 82'si Doğu Karadeniz Bölgesi'ne, 24'ü Kafkasya'ya, 32'si Trabzon ve çevresine, 26'sı da Gümüşhane yöresine aittir. Geriye kalan 22 parça ise Batı Karadeniz Bölgesi'nden (9'u Giresun, 7'si İnoi, 6'sı İnebolu) kaydedilmiştir.

Yapılan bu çalışma, sadece Doğu Karadeniz yöresinin türkülerini içermektedir. (Batı Karadeniz türküleri üslûp açısından farklılık gösterir. Bundan dolayı başka bir çalışmada bunlara yer vereceğiz.) Bu çalışma Yunan Halk Müziği Literatürü'nün alışılagelmiş türküleri dışında, ilk defa su yüzüne çıkan türkülere de yer vermektedir. Geleneksel Yunan Müziği'nde rastladığımız güfte çeşitleri dışında, özellikle îamviko denilen 15 heceli güfteler ağırlıkta olup. Yunan adaları ve ana kara bölgeleriyle benzerlik göstermektedir.

Yörenin müzik âletleri: davul, zurna, kaval, üç telli kemençedir. Öbür kemençelerden farklı olan bu küçük telli enstrüman (kemence), Pontus (Karadeniz) kemençesi tamamıyla kendine özgü çalma tekniği ile kendini gösterir. Kemençeci, tellere çift çift basarken, paralel dörtlülerden bir zincir oluşturur.

PONTUS ŞARKILARI - 1
1930 Ses Kayıtları - Songs of Pontus recordings of 1930
KALAN Müzik -
.
mpic5685.jpg

Kaset A Yüzü
1a. Kırk Kırmızı Elma
1b. Lazikon (Enstrümantal)
2. Evin Çok Küçük
3. Uyuduğum Yerde Ana
4. Ölürsem Ana
5. Güvercin Uçarken
6. Senin İçin Kız
7. Yeni Yıl Şarkısı
8. Anneciğim
9. Kilisede Âyin Yapılır
10. Lemona
11. Güneş Anasına Gidiyor
12. Zeytin Gözlüm
13. Timisman
14. Sanki Küçük Çocuksun
15. Uğurlama

Kaset B Yüzü
1. Ağıt
2. Sera Dansı
3. Size Kimi Gördüğümü Anlatayım
4. Kız Çağır Beni
5. Bu Gece Bir Rüyâ Gördüm
6. Santa Dansı
7. Yalnız Yanni ve Kurtadam
8. Kıl Köprüsü
9. Ben Kızımı Toprak Onu...
10. Bir Yıldız Doğdu
11. Enstrümantal
12. Aleksios'un Hikâyesi
13. Yusuf'un Hikâyesi
14. Yemen'in Öyküsü


Doğu Karadeniz'in dans müziği geniş bir ritm çeşitliliği göstermektedir. Bu çeşitlilik eşit olmayan vuruşların hızlı çalınmasıyla gerçekleşir (3+2 veya 3+4). Bu koleksiyonda, dans sarkışı olmayanlar arasında özellikle dikkat edilmesi gerekenler şunlardır : Ninni (CD 2 No. : 24), ağıt (CD 1 No. : 16 - 17 / CD 2 No. : 8 - 15), gurbet şarkılarının bir kısmı (CD 2 No. :7 - 18), Noel şarkıları (CD 2 No.: 6 - 7). Ayrıca Türkçe güftesi olan bazı din hikâyeleri (CD 1 No. :27 - 28).

Bu türkülerin icra ve yorumlarını dinlerken hayran kalmamak mümkün değildir. Çok ender rastlanan ses niteliklerinin yanında, olağanüstü kabiliyetleri ile insanî yönü büyük derinlik gösteren bir müzik sergilenmektedir. Sanatçıların bir kısmı hem oynayıp hem söylüyorlar ya da hem söyleyip hem konuşuyorlar ya da hem söyleyip hem ağlıyorlar. Oyunculuk sanatının büyüklüğü ve inandırıcılığıyla bizi kendilerine hayran bırakıyorlar. Bu oyunculuk sanatı modernleşmede ve Antik Tragedya'nın yinelenmesinde bizlere büyük bir ilham kaynağı olabilir.
Ocak 2003

PONTUS ŞARKILARI - 2
1930 Ses Kayıtları - Songs of Pontus recordings of 1930
KALAN Müzik -
.
mpic5686.jpg

Kaset A Yüzü
1. Bir Zamanlar Santa'da
2. Bir Gün Hareket Ettim
3. Haber Verip Al Beni Kızım
4. Nişanlanana Ne Mutlu
5. Kraliyet Yollarında
6. İsa Doğuyor
7. Aziz Vasil Geliyor
8. Aşk Olsun
9. Güneşin Kalesi
10. On İki Yaşında Delikanlı Olsam
11. Kurban Olayım Sana Meryem Ana 12. Çimende Oturuyordu
13. Bugün Pazar
14. Türk Muhacir Türküsü
15. Ağıt
16. Beni Hastalık Bitirecek

Kaset B Yüzü
1. Maçka Uzun Havası
2. Ne Olup Bitiyor
3. Tonya Havası
4. Kars Havası
5. Zamanın Az Olsun
6. Harman Dalı
7. Kromni'nin Aya Teodorisi'nde
8. Gel Uykum
9. Akritas Tarla Sürerken
10. Kocanın Ruhu İçin
11. Ana, Uzak Tepede
12. On İki Yaşında Delikanlı Olsam
13. Kıl Köprüsü
14. Enstrümantal
15. Uzun
16. Ev Kadını Teyze
17. Enstrümantal


Yunanlıların iddiası; Karadenizde kurulu Pontus Devleti'nin Türkler tarafından ele geçirilmesi sonucu tüm Rumlar katledilmiş! Ve Ermeniler gibi Yunanlılarda karşımıza soykırım gibi hayali bir iddiayla çıkıyorlar! Yunanlı tarihçi Stefanos Yerasimos bu iddiaların gerçekleri yansıtmadığını, hattâ Pontuslular'ın Rum değil Ortodoks Hıristiyanlar'dan oluşan ayrı bir topluluk olduğunu söylemesine rağmen, Yunanlılar göz koydukları Anadolu topraklarına sahip olabilmek için iddialarında ısrar ediyorlar. Gerçekler ise Türkler'in değil Yunanlılar'ın katliam yaptıklarını, Kıbrıs, Trakya hariç, yalnız Tripoliçe’de 300 bin Türk’ü öldürdüğünü, yani katlettiğini gösteriyor.

PONTUS RUMLARI'NIN SUÇ HAREKETLERİ VE FACİALARI

ÇARŞAMBA VE TERME BÖLGELERİ

Çarşamba ve Terme kazalarında eşkıyalık yapanların büyük bölümü Ermeniler'di. Özellikle ateşkesin ardından Ermenilerle Rumlar, ortak düşman kabul ettikleri Türkleri yok etmek ve Türkiye'nin kesin yıkılışıyla her ikisi de emellerine erişmek ve bunun sağlanması için de Türkiye'nin yıkılmasına hizmet eden hareketlerle çalışmalarını şiddetlendirmek programını izlediklerinden Çarşamba ve Terme kazalarındaki Ermeni çeteleri çalışmalarını daPontus Rumluğu'nun çalışmaları cümlesinden kabul edebiliriz.

Özellikle bu Ermeni çeteleri de gerektiğinde Rumlara dayanıyor ve Rumlar gerektiğinde bu Ermeni çetelerinden yardım istiyorlardı. Terme Kazası içerisindeki 6 tür olaydan en önemlisi Ünye'nin Çakal Köyü'nden Mihail, Garaz, Serkis adında, Biri Rum ikisi Ermeni üç çete reisi tarafından kalabalık adamlarıyla Koçan Köyü'ne yapılan baskındır ki bu baskının sonucunda köyün bütün taşınabilir malları ve bütün hayvanları çeteler tarafından yağmalanmıştır.

Öldürülmeye Götürülen Kadın ve Çocuklar!...
pontus13.jpg

Aman Yarabbi! Ne Unutkan Milletiz!...


Aynı şekilde Çamalan Köyü'nde eşkıyalık ve ev yakma suçuyla Ernikli Apyon reisliğinde Hacı Hüseyin oğlu Hasan Halil ve arkadaşları işlenen suçtan zarar görmüşlerdir. 10.09.1920'de Ünye'nin Samardane Köyü'nde Sarı Yani, Kara Yani, Anastas ve Artin reisliklerinde Demirci oğullarından Mustafa oğlu Hüseyin öldürülmüştür. 27.05.1920'de Ünye'nin Kiraztepe Köyü'nden Yadaş Çakır, Hristo, Nikola, ÜnyeDerebaşı Köyü'nden Hariko, Murad, diğer Murad, Çakal KÖyü'nden Gazar, Mihail ve Rafail çete reisleri yol keserek suç işlemişlerdir.

Rum Gönüllü Askerlerinden Pontus Taburu'nun
pontus15.jpg

I. Bölüğü'nde Samsunlu Preşkeva
(Pontus Taburu'nun Resmî Üniformasıyla)Kafkasya'da Müteşekkil Rum Gönüllü
pontus16.jpg

Fırkası Kumandanı Miralay Ananyas

Tokat'a Bağlı Erbaa'nın Facialar Listesinde Adı Geçen Katillerin Kurbanları

18 Temmuz 1921'de 47. Alay'ın ağırlığını taşımaktan dönen kaza arabacılarına refakat eden Karaguş nahiyesi halkından zavallı on kişi şehit edilmişlerdir. Bizce adları bilinmediğinden Ünye Kaymakamlığı'ndan bilgi istenilmesi.

Kaydına uygundur. 13 Şubat 1922 Erbaa Kazası Kaymakamı

02.01.1922 : Ünye'den 31.12.1921'de hareket eden Niksar yolcuları Çukurluhan civarında silâhlı 10 kişi tarafından soyulmuşlardır.
28.01.1922 : Ünye'nin Çavdar Köyü'nden Topoğlu İbrahim'in karısı 20.01.1922'de Ermeni Serup Çetesi tarafından şehit edilmiştir.
09.02.1922'de Ünye Kazası'nın Ağudere Köyü'nden Molla Mehmet Rum eşkıyası tarafından öldürülmüş, karısı yaralanmıştır.

Giresun Metropoliti "Durandiyus"un Kırda
pontus17.jpg

Rumlar Arasında Çekilmiş FotoğrafıMerzifon Amerikan Koleji'ndeki Pontus Kulübü Albümünden
pontus18.jpg

Yunan Millî Piyesini Sahneye Koyan Bir Öğrenci Grubu

KANUNÎ KOVUŞTURMA VE SONUÇ

Yakalananlar Amasya'da Büyük Millet Meclisi seçilmiş üyelerinden oluşan Samsun Bölgesi İstiklâl Mahkemesi'ne gönderilmiş ve emanet olunmuşlardır. 1921 yılı Ağustosu'nda işe başlayan adı geçen mahkeme değişik tarihlerde Merzifon, Samsun, Trabzon, Giresun, Ünye, Ordu ve diğer yerler Pontuscular'ına ait yargılamalar ile uğraşarak, zanlılar hakkında hak ve adaletin gereklerini yerine getirmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarından bulunan azınlıklardan hiç birisine karşı düşmanlığı yoktur. Bağlılıktan ayrılmayanları, Türkiye'nin herhangi bir yerinde tam bir emniyet ve refahla yaşarlar. Hükûmete karşı suikast girişimlerinde bulunan ve bunca cinayetler ve mezalim yapan asi ve haydutlara hiçbir memlekette müsamaha edilemeyeceği açıktır ve bundan dolayı kendi varlığına sahip olan ve varlığını korumak ve sürdürmek isteyen herhangi bir hükûmetin, bu şartlar içerisinde T. C.'nin almış olduğu tedbirlerden daha şiddetli tedbirler alacağı tabiîdir. Bugün bu şekilde şiddetli tedbirler diğer ülkelerde de her zaman alınmakta ve uygulanmaktadır.

Map of Pontus showing its indigenous Greek make-up
pontusharita.jpg


.:. Sadaret Yüksek Makamına .:.
Samsun, 22 Mayıs 1919


Canik sancağındaki eşkıyalıkla asayişsizliğin sebeb ve failleri ve bunun meydana getirdiği bugünkü durumu burada yapmakta olduğum incelemelere dayanarak kısaca aşağıda arz ediyorum. Seferberliğin başlangıcında liva dahilinde özellikle asker kaçaklarından ve İslâm, Rum, Ermenigibi unsurlardan ayrı ayrı oluşan bir takım çeteler, âdi hırsızlıkla, ara sıra da öldürmelerle meşgul olmuşlar, Rum ve Ermeni sürgünü esnasında bu unsurlardan ortaya çıkan bazı çeteler ise siyasi bir hüviyet kazanmıştır.

Rusların istilâsı başlayınca, memleket içinde karışıklık meydana getirmek için bunlar, Ruslar tarafından da teşvik ve denizden de desteklenmişlerdir. Bu kısım çetelerin eşkıyalıkları siyasî olmakla beraber, bölgedeki takibat karşısında memleketi tehlikeye atacak bir duruma düşürememiştir. Rusların yenilgisinden ateşkese varıncaya kadar olaylar ve eşkıyalık devam etmiştir. İslâm çetelerinin teşekkülünde ise hiçbir zaman siyasî bir amaç belirmemiştir.

Zavallı silâhsız Müslüman Türk köylüleri
ve komiteciler!.. İbretle bakalım ki;
pontus19.jpg

çalışmayan ve birlik olmayanları
düşman nasıl gafil yakalarmış, unutulmasın!.Yerli Rumlar'ın ihanetlerine karşı bir mukavemet
teşkilâtı kurarak yararlıklar gösteren Giresunlu
Binbaşı Osman Ağa (Topal Osman diye meşhurdur.)
topalosman.jpg

TBMM'nin en değerli meb'uslarından biri olan
Trabzon Mebusu Ali ŞÜKRÜ merhumun
esrârengiz ölümü vak'asına adı karışmasaydı,
başarılı şahsiyetine gölge düşürmemiş olacaktı.

Ateşkesten sonra, Devletçe iki defa ilân edilmiş olan aftan birçok İslâm asker kaçağı ve bir kısım İslâm eşkıyası yararlandığı gibi Rum eşkıyasından da isimleri bilinen yirmi kadar şahıs teslim olmuştur. Bugün liva dahilinde Ünye çevresindeki bir iki Ermeni çetesinden başka Ermeni çeteleri yok denecek kadar az ve faaliyetleri hissedilmeyecek derecede etkisizdir. Bu durumun gerektirdiği mümkün olan bütün tedbirlere başvurulmuştur. Sonuçları zaman zaman bildireceğim. Arz olunur.

Dokuzuncu Ordu Birlikleri Müfettişi
Padişahın Fahrî Yaveri
Tuğgeneral Mustafa Kemal


Economides'in Türkler hakkındaki sözleri ve Rumlar'ın zulüm gördükleri yolundaki iddiaları, bölgedeki Rumlar'ın ekonomik ve eğitim durumları hakkında yazdıklarıyla çelişmektedir. Economides, bölgedeki Rumlar'ın ticaret ve zanaat dallarında ileri gittiklerini, ekonomik açıdan Türklerden ve diğer unsurlardan daha ileri olduklarını, bölgedeki Rum okullarının da sayıca yüksek olduğundan söz etmektedir. Economides'in iddialarına en çarpıcı cevaplardan biri de, zulüm gördüğü iddia edilen Rum nüfusun nasıl olup da 1460'lardan 1920'lere kadar asimile edilmeden kalabildiğidir.

Düşman, bugün de hep aynı düşmandır.
Biz aynı gâfil kitle olmayalım ki,
pontus26.jpg

yarınların Türkiye'si emniyette olsun!..Okuyucum, bu çarmıha gerilmiş kadın da senin
annen gibi iffetli bir Müslüman Türk annesi idi.
pontus25.jpg

Zulümlerin envâını gördükten sonra macerası işte
böyle son buldu. Allah gelecek nesilleri korusun!..

Pontus Meselesi (1912 – 1923)Stefanos Yerasimos

Günümüzde Pontus sorunundan söz edilmesi, uzun bir geçmişi olan Türk - Yunan anlaşmazlığına, birbirleriyle bağdaştırılması olanaksız iki görüş daha eklemekten başka bir işe yaramamaktadır. Türkler'e göre sorun, Yunanlılar'ın emperyalist megalomanyaklarının yol açtığı ve dolayısıyla hak ettiği akıbete varan bir yanılgıdan ibarettir. Yunanlılar'a göre ise Yunan soyunun Türkler'in barbarlığı sonucu katlanmak zorunda kaldığı büyük acılardan bir başkasıdır. İki tarafın tek anlaştıkları nokta, olaylara olguların incelenmesini önleyen kalıpçı bir bakışla yaklaşılmasıdır. Bu yüzden sorunun bugüne dek gerçekten incelendiğini söylemek olanaksızdır.

Cizye kayıtlarına göre bu bölge XVI. yüzyıldan beri Anadolu'daki Hıristiyanlar'ın en kalabalık olduğu yerdi. Bunların büyük bölümü Ortodoks Hıristiyan idiler, yani Ermeni değildiler; ama o dönemde Ortodokslar'ın Yunanlı olduklarını söylemek güçtü. Çünkü bunların esas olarak IV. yüzyıldan itibaren Gürcüler'in Hıristiyanlaştırılan iki ana gurubu olan Tzanlar (Canik bölgesinde) ile Lazlar'ın (Lazistan bölgesinde) soylarından geldikleri, genellikle Rumca konuşmakla beraber yerel bir diyalekt kullandıkları ve kendilerine özgü pek çok âdetlerinin olduğu bilinmekteydi. Bunlara bir de kıyı şeridindeki Yunan kolonileriyle, bölgeye özellikle Trabzon İmparatorluğu (1207-1461) döneminde yerleşen, Helenleşmiş büyük Bizans ailelerinin soyundan gelenleri de eklemek gerekir.

İzmir Metropolidi Hrisostomos
Yunan kumandanlarını takdis ediyor.
pontus22.jpg

Asırlarca yılanları koynumuzda beslemişiz.BİR PROPAGANDA KARTPOSTALI
Rumlar'ın Gönüllerindeki Kahramanlar - Ortadaki fotoğraf
Türk Milleti'ne ihâneti sâbit olduğu için Sultan II. Mahmud
pontus23.jpg

devrinde asılan Patrik Gregorius, sağda Yunan Başvekili,
Türk'ün can hasmı Venizelos, solda Bizans Hükümdarı Konstantin.

Sorunun niceliksel yönüyle ilgili olarak, sonu gelmez sayılar savaşına girmeden, 19.yüzyılın sonunda, bundan böyle Yunan ulusal etkisine tabi oldukları için Rum diye adlandıracağımız nüfusun, 1890'lara doğru Cuinet'in verdiği rakamlara göre toplam nüfusun yaklaşık beşte birini (800bin Müslüman ve 50 bin Ermeni'ye karşılık 200 bin Rum) oluşturduğunu söyleyebiliriz... Kadıköy, halkının çoğunluğu hatta tümü kısa bir süre önce kırdan göç etmiş Rumlar'dan oluşan Samsun'un bir varoşudur.

Ekonomik güç ister istemez siyasî istekleri de harekete geçirecekti. Aydınların ulusal Helen ideallerini benimsemeleri XIX. yüzyılın ikinci yarısına dek gider ve 1870'te İstanbul'da yayınlanan Pontus'la ilgili bir kitapta bu inancın hayli kökleştiği görülür. Ancak siyasî bir eylemin mümkün olduğu fikri 1908 Jön Türk devriminden sonra doğacak, 1912 Balkan Savaşı'yla gelişecek ve 1914'te I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla siyaset gündemine girecektir. O dönemde artık önemli bir ekonomik ve aydın çekirdeğinin bulunmasına rağmen, eyleme geçme sırasında liderliğini dayatan halâ kilisedir. Osmanlı İmparatorluğu'nda baş gösteren milliyetçi hareketler içerisinde dinî liderlerin rolleri henüz incelenmemiştir ve milliyetçiliğin sisleri arasında kaybolup gitmektedir. Bu liderlerin Yunanlılar'ın gözünde "kutsal bir şehit", Türkler'in gözünde"iğrenç hain" olarak görülmesi , bu iki vasfa sahip olsalar bile başka pek çok özelliği olan bu insanların siyasî kişiliklerinin gerektiği gibi çözümlenmesine imkân bırakmamaktadır. Oysa Pontos olayının başını çekenler, gerek mizaçları gerek siyasî bağlılıkları bakımından birbirlerinin tam zıddı olan iki din adamıdır.

kale1x.jpg
kale3.jpg
kale2.jpg


Ünye kalesi ( Çaleoğlu kalesi ) kasabanın 7 km gerisinde, fındık ağaçları içinde görkemli bir yıkıntı . Girişinde Pontos Krallığı dönemine ait (M.Ö. III. ilâ I. yy.) bir kaya mezarı var .Sonradan keşişlerce inziva yeri olarak kullanılmış .

Aslında Pontus meselesi denilen olay dizisinin kökeninde Balkan Savaşı yer almaktadır. Anadolu köylüleri tarafından bir bütün olarak hiç de iyi karşılanmayan seferberlik, kilise ve okulun propagandasının kurtarıcı olarak tanıttığı ordulara karşı savaşmaları söz konusu olduğunda Pontuslu Rumlar tarafından daha da kötü algılanmıştır. O tarihe kadar silâh altına alınmaması insanların düzenli orduya besledikleri nefretle, ulusal duyguların bunda ne kadar etkili olduğunu birbirinden ayırmak zorsa da, savaşın ilk aylarında askerlerin ordudan kitlesel bir biçimde kaçtıkları bir olgudur. Silâhlarıyla ya da silâhsız olarak memleketlerine dönen köylüler, köylerinde yaşamaya cesaret edemezler ama, yine de ailelerini korumak ve tarla işlerine yardımcı olmak amacıyla köylerinin civarında kalırlar. Böylece kendiliğinden kurulur.

Hükûmetin bölgede Balkan göçmenlerinin bir bölümünü yerleştirmeye çalışmasıyla, olayların ikinci bir aşamasına geçilir. Rum köylülerin göçmenleri kendi köylerine kabul etmemekte kararlı olmaları otoritelere ilk başkaldırı eylemlerini başlatır. Çarşamba yolu üzerindeki Kirazlık köyüne bir grup göçmenin yerleştirilmek istenmesi girişimi, jandarmalarla silâhlı çetelerin ilk kez karşı karşıya gelmelerine yol açar. Göçmenlerin Çırahman, Ökse, Tevkeris, Çinit, Andreandon, Çınarlı köylerine yerleştirilme girişimleri de aynı şekilde, silâhlı çatışmalara neden olur ve sonunda söz konusu köylerin eşrafına uygulanan baskıya rağmen göçmen yerleştirme girişimi önlenir. Böylece Birinci Dünya Savaşı'na, yalnızca Samsun yöresiyle sınırlı görünmekle birlikte bir ön ayaklanma havasında girilir.

Rumlar tarafından yakılan "Küpecik Köyü"
(20 ihtiyar erkek ve kadın, 11 at, 38 inek ve öküz)
pontus20.jpg

Burada yanmıştır.Giresun Metropolidi Durandios,
Pontus çetecileri arasında poz veriyor.
pontus21.jpg

Her ihanette elebaşı papazlar!

Birinci Dünya Savaşı öncesinde başlatılan genel seferberlik ve Hıristiyan yükümlülerin "amele taburlarına" yazılmaları da doğal olarak asker kaçaklarının sayısını arttırır. Kaçakların köylerin civarında saklandıklarını ve ailelerince beslendiklerini bilen jandarma, aileler üzerinde baskı yapar, bu da çetelerin bireysel ya da örgütlü olarak cezalandırma eylemlerine girişmelerine neden olur; böylece her baskı ve eylemin etnik açıdan yorumlandığı şiddet eylemleri giderek tırmanmaya başlar.

Aynı dönemde metropolit de kaçaklara malî yardım sağlamak üzere devreye girerek Samsun'lu eşrafı seferber eder. Hükümetin işe karışması, bunlardan bazılarını yeraltına geçirerek çetelere katılıma zorlar ve bu da çetelerin ekonomik olduğu kadar siyasî bakımdan yapılanmalarını doğurur.

Bunun üzerine Trabzon'a yerleştirilen karşı casusluk teşkilatı, hiç vakit kaybetmeden, yeni kurulmakta olan Pontus gerilla hareketinin en önemli şahsiyeti olan Vasil Usta'yla ilişkiye geçer. Vasil Usta on kadar adamıyla Türk hatlarını geçerek, 1916 Haziran sonuna doğru Trabzon'a gelir. Orada karşı casusluk teşkilâtının şefi Albay Artatov'la buluşur ve 3 Temmuz'da bir Rus torpido gemisiyle Samsun yakınlarındaki Devrent limanına çıkarılır; kendisine Rus hattının gerisinde çeteler kurma görevi verilmiştir.

Bölgede gizlenen Vasil Usta başta 1915'te jandarmalarca yıkılan köylerden kaçanlar olmak üzere 35 kişilik bir birlik kurar. Vasil Usta anılarında, Sivas'a kadar gidip Niksar, Tokat, Reşadiye havalisinde "genel ayaklanmayı" başlatmak üzere 10.000 kadar gönüllü toplandığını ileri sürmüştür. Çatışmalar Eylül ayına kadar yeterince ilerlemiş olmalı ki, Vasil Usta Batı Pontus gerillasının şefi ilân edilir. Vasil Usta ve adamları Türk köylerinden geçerken Rumlara eziyet ettikleri varsayılan insanları öldürüp evlerini yakarlar. Vasil Usta jandarmaya saldırma cüretinde bulunur. Sonunda Orduyakınlarında askerler onları yakalar ve yapılan bir meydan muharebesinin ardından Vasil Usta ve 9 adamı 18 Ekim'de Trabzon'a sığınırlar; savaşın sonuna kadar orada kalacaktır.


pontus7.jpg

pontus6.jpg


Bahattin Şakir'in Samsun'a gelmesiyle birlikte sürgün politikası sistemli bir biçimde uygulanır. Ocak sonunda Bafra çevresi, Şubat'ta da Çarşamba ve Ünye izleyeceklerdir. Buralarda yaşayan 30.000 kadar insan Ankara vilayetine doğru yola çıkarılır. Ordulu Rumlar 1917 Ağustosu'nda nakledilirler. Rum tehciri, bir yıl önce Ermeniler'e uygulanandan farklı olarak katliama yol açmamıştır; ne Rum ne de başka hiç bir kaynak bu konuda herhangi bir iddia öne sürmüş değildir. Buna karşılık Yunanlı yazarlar sürülenlerin toplam nüfusun üçte birinden fazla olduğunu ve kayıpların da sürülenlerin toplam nüfusun üçte ikisine ulaştığını ileri sürerek, tehciri, amacı sürülen nüfusu yoksunluk ve hastalıklar yoluyla ortadan kaldırmak olan "kansız bir katliam" olarak nitelendirmektedirler.

22 Mayıs tarihli raporlardan birinde Mustafa Kemal Rusya Rumları'nın zorla Pontus'a sürüldüklerini, amacı oradaki Rum nüfusun kalabalıklaşması olan bu uygulama sırasında savaş sırasında askerden kaçan çete reislerinin de onların arasına karıştıklarına dikkati çekmişti. 11 Eylül'de göçmenlere refakat eden Gurka askerleri Amasya yolu üzerinde yollarının kesildiğini gördüler. Öte yandan Giresun bölgesinde Topal Osman'ın çeteleri Rum çetelerini temizlemeye başlamıştı bile. Türk çetelerinin varlıklarını dayatabildikleri tek bölge Topal Osman'ın hüküm sürdüğü Giresun bölgesidir.

Karaiskos, Atina Komitesi ile anlaşarak Samsun'a giderek bölgedeki dağınık güçleri bir araya getirmeye karar verdi. 1920 Mart'ında Samsun'a vardığında Zilon (Zile) Piskoposu Eftimios'un silâh ve cephane toplama konusundaki gayretinden etkilenmekle birlikte bu çalışmaların hiç bir gizlilik kaygusu güdülmeden yapılmasına çok şaşırdı. Çete reisleri gece gündüz piskoposluğa girip çıkıyorlardı ve bir gün Karaiskos, piskoposun telefonda şehrin vâlisine tutuklanmış olan bir çete reisini salıvermez ise 5.000 silâhlı adamını şehre göndereceğine tanık olmuştu.

Ankara hükûmetinin Pontus hareketine uyguladığı ilk resmî baskı, 8 Kasım 1920'de 72 Samsunlu Yunan vatandaşı Rum'un tutuklanarak, ertesi gün bir Avusturya gemisiyle sınır dışı edilmesidir. Bu tarihte Ankara kuşkusuz Venizelos'un hazırlıklarından haberdardı ve ona yönelteceği karşı harekatın hazırlıkları içerisindeydi. Bu bakımdan belirleyici olan adım bir yıl sonra, 9 Aralık kararnamesiyle Pontus hareketini bastırmak üzere Merkez ordusunun kurulmasıyla atıldı. Ancak başlangıçta 10 bin askeri bulunan ve 1921'in ilk yarısı boyunca Koçgiri Kürt ayaklanmasını bastırmakla, Temmuz ve Eylül ayları arasında ise Yunan ilerlemesine karşı koymakla meşgul olan bu ordu asıl amacı bakımından etkili olmaya ancak 1921 sonbaharında başlayabildi.

Pontus meselesi ulusal ilkelerin, çok uluslu bir devlete uygulanmasından kaynaklanan sapıtmaların iyi bir örneğidir. Pontus'un uzun vadede, farklı etnik kökenlerden gelen, Büyük İskenderin imparatorluğu döneminden Komnenoslar İmparatorluğu'na kadar gelen dönemde Hıristiyanlaşan ve büyük ölçüde Helenleşen, daha sonra Osmanlılar'ın yönetimi altında İslâmiyet'i benimseyen ve büyük ölçüde Türkleşen ve XIX. yüzyılda ulusal ideolojinin etkisiyle dinî bölünmeleri etnik bölünmelere dönüştüren halkların tarihidir.

pontus8.jpg


İ.Ö. 323'de İskender ölünce, komutanlar arasında büyük bir çekişme başlamıştır. Bu komutanlardan biri de, eski Pers soylusu Mitridates Kristes'tir. Anadolu halkını bağımsız olmaya çağıran Mitridates, bu çağrıya uyanlarla birlikte, İ.Ö. 301'de Pontus Devleti'ni kurmuştur. Pontus Devleti'nin yeni başkenti Trabzon'du. Bu krallık, Kapadokya Satraplığı denilen büyük bölgenin Doğu'sunu içine alıyordu ve Batı'da Bitinya, Güney'de Kapadokya, Doğu'da Ermeni Prensliği ile çevriliydi. Mitridatlar köken olarak Yunan değil, Pers soyundandır.


kapigirisi20.jpg


.

Ünye'de eski evlerin birçoğu Rum evidir. Bunlar kesme taşla yapılmış, kapı ve pencere çerçeveleri çıkma ile vurgulanmış ve taş bezeme sanatıyla süslenmiştir. İlk çağlardan itibaren işlek bir liman olan Ünye'ye Roma döneminde gelen Rumlar ve Ermeniler İyon kalıntılarını, kapı direkleri ya da süslü girişler olarak kullanmışlardır.
.

1930'lu yıllarda nüfus değişimi (mübadele) nedeniyle yurdumuzu terk eden Rumlar'ın evlerinde Türkler oturmaya başlamıştır. Bu evler zaman içinde zaten eskiyip tahrip olurken 1936 ve 1939'da yaşanan depremler çoğunun ikinci ve üçüncü katlarının yıkılmasına neden olmuştur.
.

Depremde yıkılan bu katlar evlerin yeni sahipleri tarafından ahşap olarak yeniden yapılır. Böylece ilk katları Rum taş işçiliğini, üst katları ise Türk ahşap işçiliğini taşıyan, yıllar boyu birlikte yaşamış olan iki topluluğun kültür kardeşliğinin simgesi farklı bir yapı örneği ortaya çıkmış olur.


KAYNAKÇA :

1) KURT, Yılmaz Dr. (Yayına Hazırlayan) - Pontus Meselesi - TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No. : 68, TBMM Basımevi, Ankara 1995, 454 sh. - T.B.M.M. Hükûmeti Matbuat Müdiriyet-i Umumîsi tarafından belgelere dayanılarak hazırlanmıştır. - Matbuat ve İstihbarat Matbaası, Ankara 1922.
2) T. Baykara, Anadolu'nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I. Anadolu'nun İdari Taksimatı, Ank., 1988, s. 28
3) N. Yazıcı, Milli Mücadelede (Canik Sancağı'nda) Pontusçu Faaliyetler (1918 - 1922), Ank., 1989, s. 15.
4) A. Decei, "Karadeniz" İ.A., C: VI., s. 238, N. Yazıcı, a.g.e., s. 15.5) B. Darkot, "Samsun", İ.A., C: X., s. 173. N. Yazıcı, a.g.e., s. 15.
6) K. Kökten ve Diğerleri, "1940 ve 1941 Yılında Türk Tarih Kurumu Adına Yapılan Samsun Bölgesi Kazıları Hakkında İlk Kısa Rapor", Belleten, C: IX, s. 35 (1945), s.
7) A.M. Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, 5. baskı, Ank., 1988. s. 167.
8) T.İT.E. Arşivi : Klasör: 24, Dosya: 3203 - 3211.
9) T.İ.H.T. C : VI, s. 282 - 3. 8 Eylül 1886 tarihinde esas olarak açılan bu okulun Merzifon'daki yönetim kurulunda buluna on kişiden beşi "Pontus Protestan Birliği (Pontus Evangelistic Association)" tarafından seçilip atanıyordu. Bu okulun kuruluşu, öğrenci sayısı, okutulan dersler, gelişmesi ve kapatılması konusunda ayrıntılı bilgi için bkz : U. Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu'daki Amerika, Misyoner Okulları, İst., 1989, s. 193-199.
10) "Nurettin Paşa Pontusçuları Anlatıyor", Yakın Tarihimiz, C: II, s. 225. Ayrıca Giresun da Pontusça faaliyetlere sahne olan yerlerdendi. Bugün "Ticaret Lisesi" olarak kullanılan bina, Giresun'daki Pontusçuların teşkilat merkezi idi. Bkz : A. Güler, İşgal Yıllarında Yunan Gizli Teşkilatları, Ank., s. 53.11) Nutuk, C : III., 927, 944, 946, Belge : 38, 53, 54.12) Samsun Metropoliti'nin faaliyetleri hakkında bkz : S. Yerasimos, "Pontus Meselesi (1912-1923)", Toplum Bilim, sy : 43-44, (1989), s. 44 vd.13) H.T.V.D., sy : 11 (Mart 1955), Belge : 278.14) M. Sertoğlu, "Pontus Meselesine Ait Bazı Vesikalar", TK., sy: 231 (Temmuz, 1982, s. 25 - 26. Bu Metropolitin diğer faaliyetleri ile ilgili olarak daha geniş bilgi için bkz: A. Güler, a.g.e., s. 25 vd.15) Ati, 2 Ocak 1919. Pontus Çetelerinin faaliyetleri ile ilgili olarak geniş bilgi için şu çalışmalara ve belgelere bkz: Pontus Meselesi, s. 1-159; Tansel, I., s. 90 vd.; T.Gökbilgin, a.g.e., s. 24 vd., T.İ.H.T., C: VI, s. 287 vd., N. Yazıcı, Milli Mücadele'de (Canik Sancağı'nda) Pontusçu Faaliyetler (1919-1922), Ank., 1989, s. 46-56; S. Yerasimos, a.g.m., s. 42 vd., T. Duran "Milli Mücadele'de İstanbul Hükümetinin İlk Tahkik Heyeti Kongreler ve Erzurum Mebusu Ziya Bey'in Çalışmaları", BTTD., sy : 57 (Haziran 1972), s. 10-11; HTVD., sy : 7 (Aralık, 1954), Belge : 159; HTVD., sy : 11 (Mart, 1955), Belge : 260.16) Güler, Ali; Dünden Bugüne Yunan - Rum Terörü, Ocak Yayınları, Ankara 1999, s. 128-133.17) Atatürk ile ilgili Arşiv Belgeleri 1911 - 1921, T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara 1982, s. 30 - 32.
18) Mısıroğlu, Kadir; Yunan Mezalimi - Sebil Yayınları : 244, 14. Baskı, İst./1991, 405 sh.

 

ikizceli

çalışmalarınızı yasal yapınız.
Vip Üye
Katılım
11 Eylül 2013
Mesajlar
7,166
Beğeni
25,688
Puanları
113
Yaş
67
Konum
ORDU- SAMSUN-ANKARA
muhterem kardeşim, büyük emek vererek ,daha dün gibi yakın tarihimizde yaşanmış acı gerçekleri,kanıtları ile sunman ,takdire şayan bir çalışma olmuş.
bilenlerin hatırlaması bilmeyenlerinde bundan gerekli dersleri alacağını umuyorum.
ünye de doğmuş büyümüş,adı geçen bölgeleri yakınen bilen kişi olarakta ayrıca memnuniyetimi bildirmek isterim.
bizim kuşak,bu acı hakikatleri, tüm çıplaklığı ile yaşamış tanık olan atalarımızdan dinleyerek büyüdük.
bölgemizde adı geçen derebaşı kiraztepe çakal köyleri benim komşu köylerim olmakla beraber,çakal köyünün bitişiğindeki, giriş(halk dilinde keriş) çetelerin asıl ikametgahı olmakla beraber,hakim bir nokta,yakınından geçen ırmak boyunda bir sürü mağara gizlenmelerine yol kesmelerine uygun yol güzergahı olmakta ve terme çarşamba bölgelerine ulaşımı kolaylığı sağladığından tercih nedenleri olmuş. istediklerinde ,komşu köylere girer,istedikleri kapıdan beğendiklerini sorgusuz sualsiz alırlar,giriş tepesinde şehirlerden gelen misafirlerine ziyafet çekerlermiş.şehit olan atalarımızıda bu vesile ile rahmetle anıyoruz.
bunlar olurken,savaştan yeni çıkmış,rus savaşı ve kurtuluş savaşlarında,yetişkin erkeklerini şehit vermiş,köylerde sadece yaşlıların, çocukların ve kadınların olduğu gerçeğinin bilinmesinide isterim. babam altı yetim kardeş ve onları sadece yaşatma amacında bir anne. zaman içersinde devletimiz teşkilatlanmaya başlayınca,

terme kaymakamı,sarı yani denilen çıban başını ,davet edip adamlarıyla birlikte pusuya düşürerek,haklın bu mezalimlerden kurtulmasını sağlıyor. başsız kalan eşkiya kalıntılarıda bir gece bölgeyi terk etmek zorunda kalıyor.
o günlerde keferelerin kaçışırken götüremediği küçük yaştaki kız çocuklarına asil ecdadımızın sahip çıkması ,zaman içinde evlendirip aile kurmalarına yardımcı olmasıda altı çizilecek tarihi bir gerçektir. o tarzda ailelerin çoğalması sonucuda bir sürü komşularımızla bu gün kardeşce yaşıyoruz.
emeğine sağlık güzel kardeşim. sağolasın var olasın.
 

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113
İNCİR AĞACI:

Adire Teyze’den önce Sevim Teyze’ler otururdu az yukarımızda.

Birden Leon Amca, Garbis Abi ve Mari Abla’nın silueti beliriverdi...

Sahi Günal Abla’yı da düşlerdin değil mi Dünya’sının sessizliğinde?

Hadi söyle, çık; kalp gözüyle, gönül sesiyle pat pat söyle

Şu incir ağacını kesmesinler de!!!

Aslında dizinde derman olsa ağaca çıkar da inmezdi Asiye Teyze’m..

Ama gençler ne güne duruyordu ki?

Baktı ki olmayacak

Söz verdi Yusuf Ağabey mahalleliye,

İncir ağacını kestirmeyeceğine.

Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki

Yarını bugünden kurtarmak için hayatının önemli bu sözünü verdi.



İlâhi Hasan Ağabey seni unuttuk mu sandın?

Keşaplı Sokağın vefakâr delikanlısı, civanmerdi.

Nar ağacının dibindeki çamur yalağı gülücüklerle seni anmakta

Az mı can eriği koparmıştı can evimizden, bahçelerimizden?

Mehmet Amca’nın hâtırası kaldı mahalleliye yeşil malikâneden

Yoksa çocukluğu yeniden yaşatmaya mı başlamıştım?

Çeşme başında annem, Emine Teyze, Feride ve Meral Ablalar.

Yontabilir miydi elinde keseriyle maziyi Sait Amca’m?

Temel Amca dingilini kırabilir miydi Çakır Tepe’nin?

Kim kökünü kazıyabilirdi fındık bahçelerimizin?

Halâ tadımsamaktayken salatalarını Meryem Teyze’min ...



Yamadan inerken aşağıya sessiz, anladım ki geçen bir ömürmüş.

Ve karda merdivenle kayan sokak, Zekiye Teyze’lerde nihayet bulacak ...

Medeniyet, seni affedecek miyiz sandın, yıktıklarınla burada?

Zamanı geri getirebilmekten âciz, bakarken karanlıkta ...

Kalabuzu’nu bile çok gören, martı uçmalarında insanlığa!

Yaşatırken hasreti, yaşamadan sahilinde ömrümün ...

Kaldır yeniden, kaldır ki mâkus talihim yeniden gülsün

Mazim Çamlığın kucağına gülümseyişlerle dönsün.

M.Ufuk MİSTEPE

27 Kasım 2000/Ankara

incir.gif
incirkoku.gif


5 Ağustos 2001 günü Ünye'ye
evimizi, komşularımı ve mahallemi görmeye gitmiştim.
İncir Ağacı'nın kesildiğini ve yıkılmış evimizi görünce doğrusu içim bir tuhaf oldu !!!

M. Ufuk MİSTEPE

Evlerimizin önünde kalan o yemyeşil alan, çekilen yeni duvarlarla okul bahçesine dahil edildi.


Böylece bizim o muhteşem görüntülü, görkemli KİLİSE TEPESİ yok oldu. Bu kilisenin Çan Kulesi'ni, Pontus düşmanı Giresunlu Topal Osman Ağa ve adamları yerle bir etmiş, sadece kulenin çokgen kaidesi ayakta kalmıştı.

Topal Osman Ağa (1884 - 04.04.1923 )

un1870.jpg
un1871.jpg

Topal Osman Ağa, Atatürk ve İsmet İnönü ile birlikte.

Eğer, şimdi bu kilise yerinde dursaydı, Ordulular misali biz de bu mekânı SANATEVİ yapar, tarihî dokusuyla turizme açardık. Böylece yukarıda sayageldiğim tarihî eserlerimizin envanteri daha da zenginleşirdi.
 

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113
muhterem kardeşim, büyük emek vererek ,daha dün gibi yakın tarihimizde yaşanmış acı gerçekleri,kanıtları ile sunman ,takdire şayan bir çalışma olmuş.
bilenlerin hatırlaması bilmeyenlerinde bundan gerekli dersleri alacağını umuyorum.
ünye de doğmuş büyümüş,adı geçen bölgeleri yakınen bilen kişi olarakta ayrıca memnuniyetimi bildirmek isterim.
bizim kuşak,bu acı hakikatleri, tüm çıplaklığı ile yaşamış tanık olan atalarımızdan dinleyerek büyüdük.
bölgemizde adı geçen derebaşı kiraztepe çakal köyleri benim komşu köylerim olmakla beraber,çakal köyünün bitişiğindeki, giriş(halk dilinde keriş) çetelerin asıl ikametgahı olmakla beraber,hakim bir nokta,yakınından geçen ırmak boyunda bir sürü mağara gizlenmelerine yol kesmelerine uygun yol güzergahı olmakta ve terme çarşamba bölgelerine ulaşımı kolaylığı sağladığından tercih nedenleri olmuş. istediklerinde ,komşu köylere girer,istedikleri kapıdan beğendiklerini sorgusuz sualsiz alırlar,giriş tepesinde şehirlerden gelen misafirlerine ziyafet çekerlermiş.şehit olan atalarımızıda bu vesile ile rahmetle anıyoruz.
bunlar olurken,savaştan yeni çıkmış,rus savaşı ve kurtuluş savaşlarında,yetişkin erkeklerini şehit vermiş,köylerde sadece yaşlıların, çocukların ve kadınların olduğu gerçeğinin bilinmesinide isterim. babam altı yetim kardeş ve onları sadece yaşatma amacında bir anne. zaman içersinde devletimiz teşkilatlanmaya başlayınca,

terme kaymakamı,sarı yani denilen çıban başını ,davet edip adamlarıyla birlikte pusuya düşürerek,haklın bu mezalimlerden kurtulmasını sağlıyor. başsız kalan eşkiya kalıntılarıda bir gece bölgeyi terk etmek zorunda kalıyor.
o günlerde keferelerin kaçışırken götüremediği küçük yaştaki kız çocuklarına asil ecdadımızın sahip çıkması ,zaman içinde evlendirip aile kurmalarına yardımcı olmasıda altı çizilecek tarihi bir gerçektir. o tarzda ailelerin çoğalması sonucuda bir sürü komşularımızla bu gün kardeşce yaşıyoruz.
emeğine sağlık güzel kardeşim. sağolasın var olasın.

Sizler gibi olduğu gibi görünen kardeşlerimizden Allah razı olsun..

Sadece kopyala yapıştırma yaptım emek harcayan adresinden Ünye ve zile ilçeleri için tüm bilgiler mevcuttur..
 

komana

Ali Doğan Usta
Kullanıcı
Katılım
15 Eylül 2013
Mesajlar
3,066
Beğeni
9,752
Puanları
113
Yaş
54
Konum
Comana Pontica
Emeğine sağlık kardeşim
Allah cc Müslüman Türk düşmanlarına fırsat vermesin.
Bugün dahi, en ufak bir fırsatını bulsalar bizi sırtımızdan hançerleyecek, pusuda bekleyen o kadar çok düşmanımız varki.
 

wolf_52

Kullanıcı
Katılım
19 Ocak 2015
Mesajlar
3,812
Beğeni
9,771
Puanları
113
Yaş
52
Sizler gibi olduğu gibi görünen kardeşlerimizden Allah razı olsun..

Sadece kopyala yapıştırma yaptım emek harcayan adresinden Ünye ve zile ilçeleri için tüm bilgiler mevcuttur..
allah razı olsun hemşerim hakını helal et.. çok güzel bri paylaşım olmuş bu arda da kadir mısıroğlu üstadı da ayrıyetden teşk ederim mütiş bri insan yüryen kütüp hane derim ben hep gıyabında.... topal osman mekanı cenet olsun aslan yürekli adam ... bilnmeyen bir anekdot düşmek istyorum topal osamnın ünyede ki çavuşu.. ve dostu rahmetli üzeyir şimşit di babanemin kardeşi..... rahmetli topal osmanın kıyafetleri bzim rahmetli dayımz üzeyir dayımdaydı... rahmetli topal osman vasiyeti üzerine dayımıza verilmişdi tüm tecisat la beraber alman mauser 5 atar ve kıyafetleri artı gümüş kösteği kaması vs aklımda bunlar kaldı..... nur içinde yatsınlarr bu tarihi gerçekleri paylaşan kardeşime tekrar teşk ederim bir ünyeli olrak...
 

ikizceli

çalışmalarınızı yasal yapınız.
Vip Üye
Katılım
11 Eylül 2013
Mesajlar
7,166
Beğeni
25,688
Puanları
113
Yaş
67
Konum
ORDU- SAMSUN-ANKARA
allah razı olsun hemşerim hakını helal et.. çok güzel bri paylaşım olmuş bu arda da kadir mısıroğlu üstadı da ayrıyetden teşk ederim mütiş bri insan yüryen kütüp hane derim ben hep gıyabında.... topal osman mekanı cenet olsun aslan yürekli adam ... bilnmeyen bir anekdot düşmek istyorum topal osamnın ünyede ki çavuşu.. ve dostu rahmetli üzeyir şimşit di babanemin kardeşi..... rahmetli topal osmanın kıyafetleri bzim rahmetli dayımz üzeyir dayımdaydı... rahmetli topal osman vasiyeti üzerine dayımıza verilmişdi tüm tecisat la beraber alman mauser 5 atar ve kıyafetleri artı gümüş kösteği kaması vs aklımda bunlar kaldı..... nur içinde yatsınlarr bu tarihi gerçekleri paylaşan kardeşime tekrar teşk ederim bir ünyeli olrak...
hemşo,yaşadığın yeri söyle bakalım,doğduğum topraklara yakınmısın,yoksa akrabammı çıkacaksın :D
 
Üst