ÜZENLERİN ÜZÜLDÜĞÜ VAKİT'DE GELİR. | Define işaretleri ve anlamları

ÜZENLERİN ÜZÜLDÜĞÜ VAKİT'DE GELİR.

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,767
Beğeni
22,134
Puanları
113
Konum
Erzincan
BÖYLE EVLATLAR VARKEN

Fidan hanım
Ertesi gün ameliyat olacağı için gündüzden bütün evi dipten bucaktan temizlemiş, pırıl pırıl yapıp duşunu almış ve biraz uyumak için yatağına uzanmıştı. Annesi bir ona bir kadının evi her zaman temiz ve bakımlı olmalı temizlik diriye de ölüye de lazım derdi.
Annesi aklına gelince dudaklarına acı bir tebessüm gelip yerleşti ve içinden, haklısın canım annem bak ben de evimi temizledim ölürsem herkes evimi temiz görecek, yaşarsam da kendim evime gelip tertemiz oturacağım diye düşündü. Son zamanlarda hiç iyi değildi yemek yiyemiyor, hızla kilo kaybediyordu. Gittiği doktorlar, karaciğer kanserisin mecburen ameliyat olman lazım demişlerdi. İlk önce kabul etmemiş gittiği yere kadar demiş ama ağrıları dayanılmaz olunca mecburen kabul etmişti. Oğluna üzülmesin diye kanser olduğunu söylememişti.
Fidan elli iki yaşında adı gibi fidan bir kadındı. Babası başlık parasını çok istediği için çok sevdiği kocasıyla kaçarak evlenmiş, kaçtığı içinde babası tarafından evlatlıktan reddedilmişti.
Kocasının tüm iyi niyet girişimleri ve döktüğü diller babasını yumuşatmaya yetmemiş Zavallı annesinin de çırpınmaları boşa gitmiş, kocasını inadından vazgeçirememişti. Evlendiklerinde Fidan on sekiz, kocası yirmi üç yaşındaydı. Kocası çok sevecen çalışkan, namuslu; hem yetim hem öksüz bir gençti. Annesi babası kömürden zehirlenip ölünce anneannesi yanına alıp büyütmüştü.
Evliliklerinin ikinci yılında Allah nur topu gibi bir erkek evlat vermişti. Artık mutluluklarına diyecek yoktu. Çünki kimse alın yazısını bilmiyor Küçük bir ev kiralamış kocasının kazancıyla da gül gibi geçinip gidiyorlardı. Fidan oğlunu çok zor bir doğumla dünyaya getirdiği için kanaması durmamış doktorlar mecburen ameliyat edip rahmini almak zorunda kalmışlardı bunun için de başka çocukları olmamıştı. Karısının çok üzüldüğünü gören adam "Üzülme canım. Allah bunu bağışlasın yeter" demişti.
Fidan şimdi bunları düşünürken iyi ki de olmamış bir taneyi zor büyüttük ikinci olsa nasıl büyütecektik diye düşünüyordu. Güya uyumak için yatağa girmişti ama ameliyatın heyecanıyla uyuyamıyor, mazi gözlerinin önünden sinema şeridi gibi geçip duruyordu. Oğlunu el bebek gül bebek büyütmüş çok zor şartlarla yeter ki o okusunda adam olsun deyip en iyi okullarda okutmuş ve okul bitince de sevdiği kızla evlendirmişlerdi.
Ama bu mutlulukları uzun sürmemiş çok sevdiği kocasını dört yıl önce gittikleri bir ahbaplarının düğününde havaya sıkılan bir kurşunun isabet etmesi sonucu kaybetmişti. Zaten evlendikten sonra sık sık gelmeyen oğlu babası öldükten sonra arayı daha çok açmış lütfen uğrar olmuştu.
Bir gün oğlunun evine misafir olarak gittiğinde gelininin oğluna bak canım annen misafir olarak her zaman gelebilir ama şimdi kocasının öldüğünü bahane edip yalnızım korkuyorum gibi nedenlerle gelip buraya yerleşmesin hiç çekemem dediğini duydu oğlunun da annem gelmez hem gelirse ben uygun bir dille anlatırım diye cevap verdiğini işitmişti duymuş olduğusözler yüreğine keskin bir hançer saplanmıştı.
Artık oğlunun neden sık sık gelmediğini neden arayıp sormadığını anlamıştı. İçinden "Allah'ım beni hiç kimseye muhtaç etme bu öz evladım olsa dahi..." diye dua etti. Saate bakan Fidan hanım beş buçuk olduğunu gördü; yedide hastanede olacaktı tüm gece gözünü kırpmamıştı yorgun ve bitkindi. Ameliyat olacağını oğluna söyleyince o da nasıl olduysa "Ben gelir seni hastaneye götürürüm" demişti. Fidan hanım kalkıp yatağını toplayıp abdestini aldı namazını kılıp duasını yaptıktan sonra artık hazırdı bundan sonrası için Allah kerimdir deyip Artık Rabbim in bileceği bir şeydi.
oğlu gelmiş kornaya basıyordu Fidan hanım son kez evine bakıp haydi güzel evim Allah a ısmarladık ve Allah'a emanet ol dedikten sonra kapıdan çıkıp arabaya bindi. Yol boyu oğlu tek laf etmemişti oysa oğlu onun hayattaki tek varlığıydı birbirlerinden başka kimseleri yoktu iki çift güzel söz söyleyip annesine moral verebilir, onun heyecanını yatıştırabilirdi annesinin çok beklemesine rağmen yapmadı taş gibi yol boyunca susup durdu. Şimdi ise sırasının gelmesini beklerken iki yabancı gibi yan yana oturuyorlardı.
Tam bu sırada hemşire yanlarına gelip, "Buyurun Fidan hanım sizi ameliyata hazırlamamız lazım" deyince ayağa kalkıp oğluna, Hadi gidipde dönmemek var dönüpde görmemek var hakkını helal et"Yavrum ölüm dirim dünyası kendine iyi bak. Şunu unutma ki sen benim canımdan cansın." deyip sarılmak isteyince oğlu, "Aman be anne sende bu kadar duygusallığa bağlama gerek yok. Lütfen abartma" deyince zavallı annenin içindeki tüm anıları silindi sarılmak için açılan kolları vurgun yemiş gibi iki yanına düştü. Peki yavrum dediğin gibi olsun deyip uzun uzun evladının yüzünü bakarken içinden sanki şelale boşalıyordu sonra derin bir iç çekip hemşireyle birlikte yürüyüp gitti. Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ne olursa olsun onun yavrusuydu oysaki onu ne zorlukla doğurup ne zahmetlerle büyütmüşlerdi şimdi ise sarılamamış kokusunu içine çekememişti. Ve oda yetmezmiş gibi
Annesini hastanede bırakan oğlu eve gidip karısını alıp kaynanasına kahvaltıya gitti. Damadını karşısında gören kaynana, Şaşırıp "Hayırdır oğlum annen hastaneye yatmadı mı?" yoksa diye sorunca damadı "Evet Anne hastanede. Sabah götürdüm yatırdım birazdan ameliyata girecek" deyince Kayınvalidesi sen şimdi anneni bırakıpdamı geldin deyip hayretler içinde kalan kadın "Aman oğlum neden anneni orada sahipsiz bırakıp geldin?" Sen Hiçmi utanmadın o seni ne emeklerle ve ne hayallerle büyümüştür deyip kocasına döndü ve "Bey haydi kalk hemen hastaneye gidiyoruz o kadıncağızın bizden başka kimsesi yok onu oralarda bir başına bırakamayız.
Bugün onaysa yarın bize... böyle evlatlar varken " deyip kınayan gözlerle hem damadına hem de kızına bakıyordu. Kaynanasının sözleriyle mahcup olan damat tamam hadi hep beraber gidelim deyip hastaneye gelmişlerdi. Onlar hastaneye geldikten bir saat sonra ameliyathaneden çıkan doktor Fidan hanımın yakınları kim deyince oğlu ayağa kalkıp "Ben oğluyum" dedi.
Doktor başını önüne eğip "Çok üzgünüm annenizi kurtaramadık. Dahası yaşam azmini yitirmiş hiçbir müdahaleye tepki vermedi çok hırpalanmış olmalı birde Maalesef kanser her yerini sarmış" dedi. Herkes donup kalmıştı. Kaynanası gözyaşları içinde damadına ve kızına dönüp
"Evet çocuklar şunu unutmayın ki anne ve babalar ölümsüz değildir. Her fani gibi onlar da bir gün göçüp giderler. Onun için kıymetleri yaşarken bilinmeli; öldükten sonra geçmiş ola..." dedi.
Zavallı Fidan hanım son kez özene bezene temizlediği ve oturmak nasip olmadığı evinden alınıp çok sevdiği kocasının yanında toprağa verileli bir hafta olmuştu. Oğlu artık gideceği,ve arayıp soracağı kimsesi olmamanın verdiği ezikliği hayatta tek başına kalmanın ne demek olduğunu anlamıştı ama artık çok geçti. Şimdi annesinin mezarı başında oturmuş hem ağlıyor hem de "Anne beni affet! Nereden bilecektim o sarılmak isteğinin son sarılma olacağını." derken Artık ANNESİNİN Değilde eğilmiş toprağını öpüyordu. Evet,o gün Bayramdı ve artık elini öpeceği bir annesi yoktu.

ŞUNU UNUTMAYALIM
" ÜZENLERİN ÜZÜLDÜĞÜ VAKİT'DE GELİR.
 
Üst