Sesli zikretmek bidat değildir. Zikir, Allah’ı anmaktır. Kur’ân’ın sarih emirlerindendir.
Zikir iki türlü olur:
1. Lisan ile.
2. Kalp ile.
Asıl olan kalbin zikretmesidir; dil buna sadece bir tercümandır. Yalnız dilde kalan evrad, kalbe intikal etmedikçe, zikir sayılmaz.(İz, Tasavvuf, s. 243)
Tarlada çalışan çiftçinin, dairede çalışan memurun, fabrikada çalışan işçinin Allah’ı hatırlaması, bir zikirdir. Kur’ân-ı Kerîm bu kimseleri şu şekilde metheder:
Bütün tarîkatların üssü’l-esası olan zikir, kalbi şeffaflaştırır; ona letafet kazandırır. O kalbi, ilham esintilerine duyarlı bir alıcı hâline getirir.
Tarikatların halka kurarak yaptıkları zikir caizdir.
ayetleri, bu konudaki pek çok ayetten sadece üçüdür.“Beni anın, ben de sizi anayım...” (Bakara, 2/152),
“...Allah’ı çokça zikredin ki, felaha eresiniz.” (Enfal, 8/45)
"...Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Rad, 13/28)
Zikir iki türlü olur:
1. Lisan ile.
2. Kalp ile.
Asıl olan kalbin zikretmesidir; dil buna sadece bir tercümandır. Yalnız dilde kalan evrad, kalbe intikal etmedikçe, zikir sayılmaz.(İz, Tasavvuf, s. 243)
Tarlada çalışan çiftçinin, dairede çalışan memurun, fabrikada çalışan işçinin Allah’ı hatırlaması, bir zikirdir. Kur’ân-ı Kerîm bu kimseleri şu şekilde metheder:
Bunlar, “dışı sahra-yı kesrette, içi umman-ı vahdette” olan kimselerdir. Dış dünya ve bununla meşguliyet, onların gönül âlemlerini bulandırmaz. İç âlemlerinde vahdet ile teneffüs ederler.“Öyle insanlar vardır ki, ne bir ticaret, ne bir alışveriş onları Allah’ı zikirden, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoyamaz.” (Nur, 24/37)
Bütün tarîkatların üssü’l-esası olan zikir, kalbi şeffaflaştırır; ona letafet kazandırır. O kalbi, ilham esintilerine duyarlı bir alıcı hâline getirir.
Tarikatların halka kurarak yaptıkları zikir caizdir.