Manevi cihad
Bütün Müslümanların kendi nefsi arzularını gemlemek amacıyla nefis ve şeytanın tuzak ve hilelerine karşı mağlup olmamak için yürüttükleri manevi bir savaştır.
Manevi mücahede, ya da “Cihad-ı ekber” (en büyük cihad) olarak da nitelendirilen manevi cihadın amacı, her mümin için nefis ve şeytan ile bir ömür boyu mücadele etmek, nefsini kötülüklerden arındırarak, istikamet çizgisinde halis bir kul, faydalı bir Müslüman, faziletli ve kamil bir insan olmaktır. Manevi cihad, iç dünyanın tanzimine kuvvet vermektir. İçini kirden, günahtan yıkamak ve bütün kötülüklerden arınmaya çalışmaktır. Müminin kendi iç dünyasını mamur ve müstakim kılmasını amaçlayan manevi mücahede, kulluk görev ve ciddiyeti ve insan olma sorumluluğudur.
Manevi mücahede, bütün Müslümanlar için daimî bir farzdır. Manevi mücahede, süreklilik içinde kulluk şuurunu icra etmeye çalışmaktır. Manevi cihadın önemi Kur’an-ı Kerim ve hadislerde açık bir şekilde vurgulanmıştır. Hz. Muhammed (a.s.m.)
Nitekim Kur’an-ı Kerim'de
Hz. Muhammed (a.s.m.) bir hadisinde
Manevi mücahade yapan müminlere Yüce Allah’ın yardım ve ihsanı vardır. Nitekim bu hususu şu ayet-i kerime teyit etmektedir:
Bütün Müslümanların kendi nefsi arzularını gemlemek amacıyla nefis ve şeytanın tuzak ve hilelerine karşı mağlup olmamak için yürüttükleri manevi bir savaştır.
Manevi mücahede, ya da “Cihad-ı ekber” (en büyük cihad) olarak da nitelendirilen manevi cihadın amacı, her mümin için nefis ve şeytan ile bir ömür boyu mücadele etmek, nefsini kötülüklerden arındırarak, istikamet çizgisinde halis bir kul, faydalı bir Müslüman, faziletli ve kamil bir insan olmaktır. Manevi cihad, iç dünyanın tanzimine kuvvet vermektir. İçini kirden, günahtan yıkamak ve bütün kötülüklerden arınmaya çalışmaktır. Müminin kendi iç dünyasını mamur ve müstakim kılmasını amaçlayan manevi mücahede, kulluk görev ve ciddiyeti ve insan olma sorumluluğudur.
Manevi mücahede, bütün Müslümanlar için daimî bir farzdır. Manevi mücahede, süreklilik içinde kulluk şuurunu icra etmeye çalışmaktır. Manevi cihadın önemi Kur’an-ı Kerim ve hadislerde açık bir şekilde vurgulanmıştır. Hz. Muhammed (a.s.m.)
ayet-i kerimesi ile ilgili olarak,“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud, 11/112)
buyurarak, emr-i ilahi çizgisinde istikameti muhafaza etmenin önemini ve kulluk görevi ile ilgili hassasiyetini ifade etmiştir.“Hud Sûresi beni ihtiyarlattı.” (Tirmizi, Tefsir, sure 56)
Nitekim Kur’an-ı Kerim'de
beyanıyla Cenab-ı Hak kurtuluşa ermenin ancak nefsini kötülüklerden çekmek ile mümkün olacağını kasem (yemin) ile beyan buyurmaktadır.“Güneşe ve onun aydınlığına, güneşi takip ettiğinde Ay’a, onu açığa çıkardığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yayıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” (Şems, 91/1-10)
Hz. Muhammed (a.s.m.) bir hadisinde
buyurarak, nefis ile mücadelenin önemini belirtmiş, Cenab-ı Hak da, Kur’an-ı Kerim'de nefsin kötülük ve desiselerine karşı:“Mücahid nefsiyle cihat edendir.” (Tirmizi, Feza’iü’l cihad 2)
emri ile insanları ciddi bir şekilde ikaz etmiştir. Bu ikaz ile birlikte arınmanın ve temizlenmenin yollarını da göstermektedir:“ Muhakkak nefis daima kötülüğe sevk eder.” (Yusuf, 12/53),
“Benim ayetlerimi, az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin. Ve yalnız benden korkun, yasaklarıma karşı gelmekten sakının.” (Bakara, 2/41)
Dinde muvaffakiyet, büyük ölçüde manevi cihadda muvaffakiyet demektir. Gerçekten Allah’ın emirlerine uyma konusunda nefsi ile cihad edemeyenin düşmanla cihat edemeyeceği de açıktır.“Nitekim kendi içinizden, size ayetlerimizi okuyan, SİZİ TEMİZLEYEN, size kitabı ve hikmeti getirip bilmediklerinizi öğreten bir resul gönderdik.” (Bakara, 2/151)
Manevi mücahade yapan müminlere Yüce Allah’ın yardım ve ihsanı vardır. Nitekim bu hususu şu ayet-i kerime teyit etmektedir:
“Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.” (Ankebut, 29/69).