Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi ......... | Sayfa 2 | Define işaretleri ve anlamları

Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

MUCİZELERE ULAŞMA ÇABASI: SİMYA

YAZAR: SINEM DOĞAN , SAYI TEMMUZ '12 KATEGORİ: MAKALE | 2 YORUM


“Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki, neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar”
Simyacı (Paulo Coelho)


Endüstriyel devrimin ruhunu yansıtan ilk profesyonel ressam olduğu söylenen Joseph Wright’ın “Simyacı” adlı tablosu.
Simya kelimesini duyduğumuzda belki de birçoğumuzun aklına yukarıda alıntı yaptığımız “Simyacı” isimli roman gelir. Hayatta mutlu olmayı öğütleyen, bir çobanın altın bulma amacıyla çıktığı Mısır yolculuğunu anlatan bu roman satış rekorları kırmış, bizim belleğimize de kazınmıştır. Fakat “simya” denildiğinde bilmemiz gereken bundan fazlası olmalı. Keza simyacılık, tarih boyunca ilgi çeken bir uğraş olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz de bu yazıda simyanın ne olduğunu, niçin ilgi çektiğini, bilimsel yönü olup olmadığını kısaca ele almak istiyoruz.


Diğer bir adı “alşimi” olan simya; bir dönemin felsefesini ve doğanın ilkel yollara araştırılmasını ifade eden bir kavramdır. Arapça’daki “alkheemee” kelimesinden dilimize geçen simya İngilizce olarak da “alchemy” olarak adlandırılmaktadır.
Simya; değersiz maddeleri altına çevirme, çaresiz hastalıkların tedavisini bulma ve ölümsüzlük iksirine sahip olma amacıyla yapılan geçmiş çalışmaları ifade etmektedir. Simya, simya kaynaklarının ifadesiyle, yer ve insan arasındaki etkileşimi inceler, insanı sonsuz bir varlık haline getirme amacı taşır. Bu anlayışa göre insan altına kavuşacaktır, çaresiz hastalıklardan ölmeyecektir ve bunun ötesinde ölümsüzlük iksiriyle sonsuza dek dünyada kalacaktır. Böyle bahsedildiğinde hayali çalışmaları ifade ettiğini düşünebileceğimiz simya ile ilgilenenleri ve 2500 yıllık geçmişini dikkate aldığımızda ilgi çekici bir konu olduğunu söylemek mümkün.


Kimya, Metalurji, Fizik, Tıp, Astroloji, Semiotik, Mistisizm, Spiritüalizm ve Sanat… Birbirinden farklı alanlar… Hem sanat hem tıp hem mistisizm, hepsi bir arada… Simya tüm bu alanları barındıran bir uğraş olduğu iddiasında olmuştur. Bilimin temellerinin atıldığı Mezopotamya, Eski Mısır, İran, Hindistan, Çin’de uğraşılan simya, sonraki dönemlerde Yunanistan, Roma İmparatorluğu, İslam devletlerinde de görülmeye başlamıştır. 12.yüzyıldan sonra Ortaçağ Avrupası’nda önemli bir uğraş haline gelmiştir. Görüldüğü gibi farklı coğrafyalarda, farklı kültürlere rağmen simyacılık rağbet görmüştür. İnsanoğlunun sonsuz olma arzusunun ve zenginlik hayalinin inanç, kültür ayrımı olmaksızın yayılımı dikkat çekicidir.


Simya bir bilim dalı mıdır?


Simya; kimya ile olan kelime benzerliği ile bir bilim dalı olarak düşünülme tehlikesini taşımaktadır. Şunu kesin olarak belirtebiliriz ki; simya bir bilim dalı değildir. Simyacıların kullandıkları deneysel yöntemler kimya ile benzeşebilir fakat kimyada görülebilecek olan pozitif yaklaşım simyada yoktur.

Simya islam coğrafyasında da yayılmıştır. Ebul Kasım’ın yazdığı coğrafya kitabı, hiyerogliflerdeki simya sembollerini kendi dünyasına tanıtır. (British Museum, London)
Günümüzde kullanılan bazı maddelerin yüzyıllar önce simyacılar tarafından kullanıldığı, kimyanın temelini atan uğraşın simya olduğu belirtilmektedir. Kostik soda, kükürt, civa, sönmüş kireç, nitrik asit gibi maddelerin yüzyıllar önce kullanılmış olması ilgi çekici görülebilir. Fakat bu maddelerle uğraşılırken varılmak istenen sonucun felsefi boyutlarının ağır olması ve zaman zaman da büyücülüğe benzer bir hal alması, onu bilimsellikten uzak kılmaktadır. Simyacılık barutun bulunması, madenlerin rafine edilmesi, kozmetiğin gelişimi, seramik, cam ve boyanın üretimini sağlaması, likör ve esans üretimini başlatması gibi kimyasal gelişime katkılarının olduğu belirtilse de yöntemi kimyadan farklıdır.
Başka bir bakış açısıyla astroloji ve astronomi arasındaki ilişkinin simya ve kimya arasında da olduğu söylenebilir. Yani, geçmiş çağların insanları fiziksel fenomenlere mistik anlamlar yüklemişlerdir.
Mesela simyacılar da tıpkı diğer ilkel bilimler ve bugünkü sözdebilimcilerin kabul ettikleri gibi, Platon’un dile getirdiği dört elementin varlığını kabul etmektedir. Bunlar; Ateş, Su, Hava, Topraktır. Bu elementler genel anlamlarından öte bazı özelliklerin simgesi olarak kullanılmışlardır.
Ateş; İlahi gücü temsil etmektedir. Işık verdiği için aydınlığı temsil eder. Erkeklik unsuru içerir. Genel olarak aydınlanmayı aynı zamanda azabı, yıkıcılığı da temsil etmektedir.


Su; Ateşin zıddıdır. Dişiliği temsil etmektedir. Su değişkendir, Ay’ı temsil eder. Hayat verici ve arındırıcı olmasının yanı sıra gizliliği de temsil etmektedir.
Hava; Nötr bir element olup ateş ve suyun özelliklerini içermektedir. Zihni temsil etmektedir.

Toprak; bereketi ve kazancı simgelemektedir. Özellik olarak diğer üç elementin özelliklerini barındırmaktadır.

Simya bu elementlerle ilgili düşünce sistemini pratiğe de aktarmıştır: Bu elementler ısıtmak, kızdırmak, dökmek, buharlaştırmak, süzmek gibi eylemlerle ilişkilendirilmiştir. Dahası, simyaya göre dişi ve erkek ayırımı vardır. Bu ayırıma göre güneş erkek, dünya dişidir. Yine simya öğretilerinde üç dünyadan söz edilmektedir; Arketipler (Tanrı), Macrocosmos (Doğa) ve Microcosmos (İnsan). İnsan da “ruh, can, beden” olmak üzere üçlemeden oluşmaktadır. Elementler dünyasında bunun karşılığı ise; “kükürt, tuz, cıva” olarak yer almaktadır. Burada kükürt ve cıva karşıt iki prensibi, tuz ortada olan prensibi temsil etmektedir.
Simyacılar kuşkusuz çalışmalarında maddelerle deney yapmışlardır fakat görüldüğü üzere amaç ve anlam metafiziksel boyutlarda yoğunlaşmaktadır. Simyacıların elde etmek istedikleri “pancea” (ölümsüzlük iksiri) ve madenlerin altına çevrilmesi isteği uzun çalışma dönemlerini kapsamıştır. Ölümsüzlük iksirinin yapı taşı olan “felsefe taşı” bulunması mümkün olamasa da en büyük hedeflerden biri olmuştur. Simyanın metafizik yorumlamalardan ayrılmaması zaman içerisinde onu metafizik temeli esas alan, kimyasal maddeleri spiritüel (ruhani) varlık ile ilgili bilgi veren araçlar haline getiren bir uğraş yapmıştır. Kimyevi alandaki terminoloji eksikliği simyacıları zamanla pagan mitolojisi, astroloji ve kabala terimlerini kullanmaya itmiştir. Bu nedenle simyacılar en basit deneyleri bile mistik bir uğraş olarak karışık terimlerle ifade etmişlerdir.

Simya Eski Mısır’da oldukça kutsal bir uğraştı. Papirüste Akhenaten, Aten’den simya sembolleri halinde “ilk madde”yi alırken görülüyor.
Simya, Hermetizm ve Ezoterizm ilişkisi
Simya konusunu araştırdığınızda karşınıza çıkması muhtemel iki kavram vardır, bunlar; Hermetizm ve Ezoterizm’dir. Ezoterizm; bir üstat tarafından “inisiyasyon” (doğru yolu gösterme) yoluyla yetkin kişilere aktarılan felsefe öğretileridir. Bilgi ehil olmayanlara aktarılmamalıdır. Hermetizm ise; Eski Mısır’da yaşamış olduğuna inanılan ve ilahlaştırılan bir simya bilgesinin, Hermes Trismegistus’un öğretileridir. Bu iki kavramın ortak özelliği felsefi-spiritüel dünyaya ait olmalarıdır. Simyanın bu iki öğretiyle yakından ilişkili olmuştur. Bu nedenle simya zaman içerisinde felsefe alanının inceleme konusu haline gelmiştir.


Değersiz maddelerden altına yolculuk


Tarih boyunca simyacıların değersiz maddelerden altın yapmakla uğraştıklarına inanılmaktadır. Sadece bu amaçla çalışmalar yapanlar olmuştur ama işin ruhani yönüyle ilgilenen simyacılara göre asıl amaçları felsefe taşına ulaşmaktır. Felsefe taşından yine ayrıca söz etmek istiyoruz ama öncesinde altın yapma uğraşı hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır.
Simyacıların “kırmızı iksir” adını verdikleri karışım ile değersiz metalleri altına dönüştürmeye çalışmışlardır. Metalin altına dönüşmesi aşama aşamadır, önce hamdır, arındırılır, tamamen arındıktan sonra altın olabilmektedir. Altın yapma çalışmaları genellikle kurşun ve cıva üzerinde yapılmıştır, bazı simyacılar tarafından cıva ile kükürt, arsenik ve amonyum klorür karıştırılmıştır. Kullandıkları büyülü sözler ve karışık çizimler bu konuda detaylı bilgi edinmeyi zorlaştırmıştır. Simyacılar kimyasal incelemeleri altın yapmanın yanı sıra, zehir, sihirli iksirler yapmak amacıyla da yapmışlardır.


Bulunamayan sır; Felsefe taşı


Simyacılara göre ölümsüzlüğün sırrını bulmanın temeli felsefe taşına dayanmaktadır. Bu felsefe taşı ruhani dünyanın da kilit anahtarı niteliğindedir. Felsefe taşına olan büyük inanç bu durumdan faydalanan dolandırıcıları da beraberinde getirmiştir. Günümüzde artık felsefe taşına olan inanç oldukça düşüktür.


Simya bir dönemin gözde uğraşlarından biri olsa da günümüzde etkisini yitirmiştir. Tarih boyunca simyacılara dolandırıcı gözüyle bakılmıştır. Pek çoğu böyle olsa da simya ile bir dönem Isaac Newton, Robert Boyle, Fizikçi Arnaldus de Villa Nova gibi bilim adamlarının da ilgilenmesi ilginç bir noktadır. Simya bilimden ayrı bir uğraş olarak kabul edilmelidir, tarih boyunca simyanın başarısı kanıtlanamamış, ulaşılmak istenen hedefler rivayetlerden öteye geçememiştir. Simyacıların çalışmalarını ehil olmayan kişilerden koruma istekleri sebebiyle arkalarında bıraktıkları karışık terim ve şekillerin deşifrelerinin zorluğu bu uğraşın incelenmesini de zorlaştırmaktadır.

 

ÇALKAYA 28

Document/Belge/Usta
Kullanıcı
Katılım
24 Kasım 2011
Mesajlar
2,534
Beğeni
4,214
Puanları
113
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

kizil civa 130 radyoaktif bir maddedir özel laboratuvarlarda nukleer tesislerde üretilir vardir ama tv yada luksde olmaz 1970 yillarda rusyada elde edildi cok zehirli vede patlayici bir maddedir atom bombasinin atesleme mekanizmasinda tipta vs kullanilir. grami 10000 dolar eder
 

Sarpedon

Kullanıcı
Katılım
12 Kasım 2012
Mesajlar
466
Beğeni
97
Puanları
28
Konum
Kuzey avrupa
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

Radyo aktif madde. Aslında plütonyumdur. Sovyet blokunun yıkılmasından sonra doğu bloku mafya ve bürokratları sattacak ne varsa batıya sattılar. Nükleer santrallerden çalınmış bu radyo aktif maddeler piyasada dolaşmaya başlayınca halk dilinde adı Kırmızı Civa oldu.

Olaya şöyle bakın. Elinde uranyum yada plütonyum var. Sen bunu satsan satsan anca devletlere satarsın demi. Bakkala satılmaz bu mal. Yami elinde varsa istihbarat servisleri tüm ailenı ortadan kaldırır.

Kısacası, hava civa boş bu işler
 

şahin

Kullanıcı
Katılım
21 Eylül 2013
Mesajlar
135
Beğeni
15
Puanları
18
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

zenginin malı zügürtün çenesini ağrıtır hesabı.
 

HARBİCİ

SERKAN
Kullanıcı
Katılım
9 Kasım 2012
Mesajlar
3,702
Beğeni
4,007
Puanları
113
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........



harbici usta
unutmayalımkı dedelerimiz define aramalarında cıva kullandı (osmanlı) sanırım sorunun yanıtını bu konuyu bulup arasdırısan daha net ulasırsın.

cıva demişken eski kulagı kesiklerden bir arkadaşda yeşil cıvayı kurumasını isdedigin bir göle dök sabaha göl kalmaz iddiasında bulundu. ne derce aslı var merak edip araşdırmadım. gölelri severim kurumasınlar.



:p sahin usta tebrik ederim bilgileriniz doğru. devamı da var ama anlattığınız bölümü bile anlamak isteyecek ufku olanı aydınlatıyor. ben yine ustalardan dinlemeyi seçip kendi yorumumu katmayacağım. ,

bazı sorularım var.

bu özel civaları, çubuklarda kullananlar var. çubukçu ustaların da gözüne çarparsa bu konu, onlarda bir anlatıverseler. bu civa olunca çubuk nasıl hareketler yapıyor, ne kadar uzaktan görüyor. hangi maddelere konsantre oluyor çubuklar? ne kadar derini analiz yapabiliyor bu çubuklar. ne kadar hırsla çekiyolar gitmek isterken?. bunu da çubuk dilinden anlayan üstadlarımız bir dile getirseler. harika olur.
 

Sarpedon

Kullanıcı
Katılım
12 Kasım 2012
Mesajlar
466
Beğeni
97
Puanları
28
Konum
Kuzey avrupa
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

Arkadaşlar civayı barometrede ilk kullanan Boritelli'yi saygıyla analım olmazmı.
 

hamzadan

Kullanıcı
Katılım
11 Temmuz 2013
Mesajlar
352
Beğeni
778
Puanları
93
Yaş
61
Konum
Bakırköy
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

Arkadaşlar ;Bu maddenin soğuk tabir edileni sağlıkta,sıcak füzyonu ise tehlikeli işlerde kullanılıyor.Soğuk olanı yani izotop değeri 20*20 olanı sağlıkta kullanılıyor.Bildiğim kadarı ile 1 miligramı damardan enjekte edildiğinde vücudu korkunç bir hızla dolaşarak damarlardaki yağları açıyor.Devamlı özel doktor kontrolündeler,bir yerleri kanadığında o maddenin çıkmaması için özel gayret sarfediyorlar.En büyük alıcıları kalburüstü araplar.Bizdede kullanan siyasetçiler var deniyor fakat gözümüzle şahit olmadık.Fiyatı yazılandan çok çok daha yukarılarda.
 

MURATS44

Kullanıcı
Katılım
16 Mart 2013
Mesajlar
248
Beğeni
70
Puanları
28
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

“Kırmızı civa” ile ilgili ilk haber 1980 yılındaRusya’dan yayıldı. Çoğu ülkelerde şehir efsanesi haline geldi. Önce Grundig marka siyah beyaz televizyonlarda bulunduğu söylendi. Şimdi ise Singer marka dikiş makinasında olduğu iddia ediliyor. Bu makinaların fiyatı da belirlenmiş. 50.000 dolar. Kilosuna yüzbinlerce dolar paha biçilen kırmızı civa gerçekten var mı?

Nisan ayında “1950- 1965 yıllarında Almanya`da üretilen grundig marka televizyonlar yüksek fiyatla alınacaktır.” söylentisi yayılınca herkes televizyon tamircilerine koşuyor. İçinde bulunan kırmızı civanın telefon sinyallerini kestiği ve füzyon bombası yapımında kullanıldığı -bu sebepten dolayı da televizyonların 35 bin liradan 100 bin liraya kadar alıcı bulduğu- haberi internet ortamına yayılıyor. Konya Televizyon ve Radyo Tamircileri Odası Başkanı böyle bir şeyin olmadığı konusunda açıklama yapmasına rağmen insanların kırmızı civaya ilgisi hala devam ediyor.
Nisan ayında İngilizce yayınlanan bir Suudi gazetesine şöyle bir ilan verilir. “200 bin riyal karşılığında eski Singer marka dikiş makinası alınır! “ Peşinden fısıltı gazeteleri dikiş makinalarında kırmızı civanın ancak cep telefonu ile tesbit edildiği yalanını yayar. İlandan sonra Suudiler terzi dükkanlarına koşar. Hatta bazı dükkanlar soyulur. Uğur getirdiğine inandıkları dikiş makinaları yüksek fiyatlardan alıcı bulmaya başlar. Cep telefonları satışları rekor düzeye çıkar. Suudi Arabistan bu konuda soruşturma başlatır. Yetkili kuruluşlar ne kadar açıklama yaptıysa da hala insanlar bu makinaların peşinde koşar.
2007 yılında A.A etiketli verilen haber şöyle. “Siirt’te kırmızı civa operasyonu. Mersin’den yola çıkan araçta radyoaktif etkili kırmızı civa ele geçirildi…”
Nisan ayında “1950- 1965 yıllarında Almanya`da üretilen Grundig marka televizyonlar yüksek fiyatla alınacaktır.” söylentisi yayılınca herkes televizyon tamircilerine koşuyor. İçinde bulunan kırmızı civanın telefon sinyallerini kestiği ve füzyon bombası yapımında kullanıldığını ve bu nedenle bu televizyonların 35 bin liradan 100 bin liraya kadar alıcı bulduğu haberi internet ortamına yayılıyor.
Eylül 2004′de İngiltere’de, terörist amaçlı kullanılmak üzere kırmızı civa bulunduran 3 Arap kökenli kişi tutuklanıyor. Daha sonra bu maddenin kırmızı civa olmadığı belirleniyor. Sanıklar 2006 yılında serbest bırakılıyor.
Güney Afrika’da da buna benzer ilginç vakalar yaşanıyor. Yanlız en ilginci bir önceki yazıma gelen yorumlar. Şaşılmayacak gibi değil. Bir kaç tanesini okuyalım.

  1. “Bence bu haberi yalanlayanlar kimin elinde Grundig siyah beyaz tv yada Singer marka dikiş makinesi varsa toplayıp köşeyi dönecekler. Herkes sahtekar olmuş ya.. Arkadaş aldı sattı parası cepte,,, arabada aldı lazım olan herşeyini aldı…Akıllı olun vermeyin televizyonunuzu kimseye!..”
  2. “Selam arkadaşlar. bende Grundig televziyon var 25 yılık. İlgilenenler bana mail’den ulaşsınlar…”
  3. “Arkadaşlar bende de siyah beyaz bi tane Grunding tv var, ilgilenenler eklesin beni…”
  4. Bu cevap beni koparttı. “Bende de bir grundig teyp var. ilgilenenler msn’i verdim. Ulaşılabilir…”
  5. “Arkadaşlar bu bahsettiğiniz radyo televizyon dikiş mak.ve gaz lambalarınız alınır. Ücret ürünü görüp test ettikten sonra verilir. Mail atabilirsiniz, cevap verilecektir…”
  6. Bu yorum çok ilginç! “Soruyorum; Neden kimse bu grundig tv yi yapan alman firmasına sormuyor içine kırmızı civa koydunuz mu diye.Peki öyle birşey yok diyorsunuzda cep telefonları bu bahsedilen TV, Dikiş makinası ve Lambanın yanında NEDEN çekmiyor. Ben çekmediğini biliyorum. Bizim eski dikiş makinasının yanında cep telefonu çekmiyor. Nette okuyorum hep aynı şeyler yazılı. İşi kaynağına soran yok. Almanya’dan cevap isteyin. Bunların yanında cep telefonunun neden çekmediğini açıklayan yok. Birçok kimyacı yazmış. Kimyacılar, cep telefonu neden çekmiyor…”
Sonuç:
1980′li yıllarda demirperde ülkelerinde orta atılan kırmızı civa iddiası daha sonrasında batıya ve doğuya yayıldı. Hatta bazı Arap ülkelerinin savaşta kullanmak amacıyla Avrupa’ya sipariş verdiği söylendi. Amerikan Kongresi bu konuyu araştırmak için 2004 yılında komisyon kurdu. Sonuç alamadı. İnternet ortamında binlerce mail trafiği oluştu. Alıcılar, satıcılar ortaya çıktı. Artık unutulan televizyon tamircileri kırmızı civaya inanan insanların akınına uğradı. Dikiş makinası bulunan terzi dükkanları ilgi gördü, kimisi yağmalandı. Bazı ülkelerde, kırmızı civanın varlığını tespit eden – kırmızı civaya yaklaştırılan cep telefonunun sinyali kesiliyormuş!- cep telefonu satışları rekor seviyeye çıkdı.
Siz neye inanacaksınız bilmiyorum ama gerçek şu ki; “Nükleer bomba yapımında kullanıldığı, sinyallari bozduğu iddia edilen bu maddenin varlığı kanıtlanmadığı gibi yokluğu da resmi kuruluşlarca hiç bir zaman açıklanmadı.”
 
Son düzenleme:

erzurumludefineci

Kullanıcı
Yasaklı
Katılım
10 Kasım 2012
Mesajlar
492
Beğeni
434
Puanları
63
Konum
ankara erzurum gitgel
Cevap: Kırmızı cıva varmı idi yokmu idi .........

madde var rusya da üretilmiş çok tehlikeli olduğu için üretimi durdurulmuş nükleer silah başlıklarında kullanılıyor..
fakat benim ilgilendiğim ve sizleri bilgilendirmek istedğim konu şu:
gaz lambasında singer dikiş makinasında veya grundig marka tv de neden bu maddenin var olduğuna insanlar inandırılıyor..bu aletlerde pusula gibi bir bölüm var içerisinde kırmızı olmayan bir sıvı var o sıvı frekans karıştırıyor defalarca test ettik.. bunları toplayan bölücü terör örgütü mensupları mağaralarda yerleri bulunmasın diye kullanılıyor alıcılar onlar için topluyorlar civa felan olayı terör örgütü toplatıyor denirse kimse satmaz diye ortaya atılmış kocaman bir yalan...
 

meloglu

Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2015
Mesajlar
1
Beğeni
1
Puanları
3
Yaş
32
bende var xxxxx xxxxx arayın görüşelim .
ilatişim numarası vermek kurallarımızca yasaktır. o bölümü sildim. ben kişide olacağını, olanında burada paylaşacağını sanmıyorum. bunu elde edebilen kişi kanunca yasak olduğunu da bilen kişidir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst