- Katılım
- 16 Mart 2013
- Mesajlar
- 248
- Beğeni
- 70
- Puanları
- 28
Rahman Sûresinin ilk âyetlerine göre, Allah önce Kurânı öğretiyor, sonra insanı yaratıyor. Bu sıralama ile düşünürsek, Allah Kurânı önce kime öğretti?
Rahman Sûresinin başlangıç âyetleri şöyledir: O Rahman ki, Kurânı öğretti, insanı yarattı. Ona beyanı öğretti. 1
Bu âyetlerde, Allahın rahmeti Kurân ile ifade edilmiştir. Bundan, Kurânın beşeriyet için başlı başına bir rahmet olduğunu anlıyoruz.
Rahman Kurânı öğretti cümlesinde meful (öğretilenin kim olduğu) hazfedilmiştir, yani kapalı bırakılmış, açıktan zikredilmemiştir. Böylece öğretilen şeyin çok büyük olduğu anlatılmak istenmiş, mânâ daha da zengin hale getirilmiştir.
Bu mana üç şekilde ifade edilebilir:
a) Allah Kurânı önce Cebraile (as) ve mukarreb meleklere öğretti. Cebrail (as) ise Kurânı, Hazret-i Muhammedin (asm) kalbine indirdi. Nitekim Kurân, Onu senin kalbine Rûhül-Emîn indirdi. 2 buyurmuştur. Keza Kurân, Şüphesiz o şerefli bir Kurândır, korunmuş bir kitab (olan Levh-i Mahfuzdadır). Ona ancak tertemiz olanlar dokunabilir. 3 buyurmuştur.
Bilindiği gibi Cebrailin ve sair meleklerin yaratılışı insandan öncedir. Diğer yandan, Cebrail ve melekler beka âleminde bulunmaktadırlar. Dünya ve dünyada insanın yaratılışı elbette beka âleminden sonradır. Başka bir ifade ile beka âleminde zaman, dünyayı yutacak boyutta geniştir. Yani, bu dünyanın binlerce senesi, beka âleminin birkaç dakikası hükmündedir. Nitekim Bediüzzamanın ifadesiyle: Beka âleminin birkaç dakikası, bu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir. 4
b) Mefûlün Hazret-i Muhammed (asm) olması durumunda, muhtemel mana: Allah Kurânı Hazret-i Muhammede (asm) öğretti olacaktır. Bilindiği gibi Hazret-i Muhammedin (asm) nurunun yaratılışı kâinattan da, meleklerden de öncedir.5 Kurân ise Allah kelâmıdır ve zaman üstü bir konumdadır.
c) Gizli meful insandır. Bu ihtimal ile mânâ şöyle olur: Allah Kurânı insana öğretmiştir. Tek başına rahmet olan Kurân, insanın yaratılmasından daha büyük bir nimet olduğundan âyette önce gelmiştir.
Burada mefulün (kime öğretildiğinin) hazfediliş hikmetini büyük Müfessir Fahrettin Râzî şöyle açıklıyor: Bu, öğretme nimetinin genel ve şümullü olduğuna işarettir. Nitekim Arapçada, kime yedirdiğini belirtmeden, sırf o adamın keremine ve cömertliğine işaret olsun diye Falanca yemek yedirir denilir. 6
Fahrettin Raziye göre bu sûrede ulvî ve semavî nimetler önce, süflî ve dünyevî nimetler sonra zikredilmiştir. Kurânın öğretilmesi ulvî ve semavî bir nimet olduğu için önce; insanın yaratılması dünyevî bir nimet olduğu için sonra zikredilmiştir.
Nitekim Rahman Sûresinin devam eden âyetlerinde de bu sıra gözetilmiştir:
Meselâ, ulvî olanlara işaret olarak, 5. âyette: Güneş ve ay, (muntazam) bir hesap ile dönmektedir. 7 buyurulur; hemen ardından yeryüzünün ağaçlarına ve bitkilerine inilerek: Otlar ve ağaçlar (Allaha) boyun eğerler. 8 buyurulur.
Keza devam eden âyetlerde bundan sonra, Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. 9 buyurarak gökyüzüne işaret eden Rahman Sûresi, hemen ardından Ölçüde haddi aşmayın. Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın. Allah, yeri yaratıklar için var etti. 10 buyurarak yeryüzüne inip insana uyarıda bulunmuş ve yeryüzünün yaratılışını hatırlatmıştır.
Anlaşılıyor ki, insana Kurânın öğretilmesi çok büyük bir nimet ve bereket olduğu için, bu, insanın yaratılışından önce zikredilmiştir.
Netice itibariyle Kurân, Bediüzzamanın ifadesiyle: Âlem-i şehâdette âlem-i gaybın lisânı; ve şu âlem-i şehâdet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazînesi; ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi; ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası; ve zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı kâtıı, tercümân-ı sâtıı 11 olduğu için nimetiyet ciheti, insanın yaratılışının nimetiyet cihetinden üstündür ve önce zikredilmeye lâyıktır.
Dipnotlar:
1- Rahman Sûresi: 1-4.
2- Şuara Sûresi: 193, 194.
3- Vakıa Sûresi: 77-79.
4- Mesnevî-i Nuriye, (1997), s. 166.
5- Mesnevî-i Nuriye, (1997), s. 103; Keşfül-Hafa, 1:266: 827.
6- Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihul-Gayb, Akçağ Yayınları: 21/67.
7- Rahman Sûresi: 5.
8- Rahman Sûresi: 6.
9- Rahman Sûresi: 7.
10- Rahman Sûresi: 8-10.
11- Sözler, (1994) s. 330, 331.
Rahman Sûresinin başlangıç âyetleri şöyledir: O Rahman ki, Kurânı öğretti, insanı yarattı. Ona beyanı öğretti. 1
Bu âyetlerde, Allahın rahmeti Kurân ile ifade edilmiştir. Bundan, Kurânın beşeriyet için başlı başına bir rahmet olduğunu anlıyoruz.
Rahman Kurânı öğretti cümlesinde meful (öğretilenin kim olduğu) hazfedilmiştir, yani kapalı bırakılmış, açıktan zikredilmemiştir. Böylece öğretilen şeyin çok büyük olduğu anlatılmak istenmiş, mânâ daha da zengin hale getirilmiştir.
Bu mana üç şekilde ifade edilebilir:
a) Allah Kurânı önce Cebraile (as) ve mukarreb meleklere öğretti. Cebrail (as) ise Kurânı, Hazret-i Muhammedin (asm) kalbine indirdi. Nitekim Kurân, Onu senin kalbine Rûhül-Emîn indirdi. 2 buyurmuştur. Keza Kurân, Şüphesiz o şerefli bir Kurândır, korunmuş bir kitab (olan Levh-i Mahfuzdadır). Ona ancak tertemiz olanlar dokunabilir. 3 buyurmuştur.
Bilindiği gibi Cebrailin ve sair meleklerin yaratılışı insandan öncedir. Diğer yandan, Cebrail ve melekler beka âleminde bulunmaktadırlar. Dünya ve dünyada insanın yaratılışı elbette beka âleminden sonradır. Başka bir ifade ile beka âleminde zaman, dünyayı yutacak boyutta geniştir. Yani, bu dünyanın binlerce senesi, beka âleminin birkaç dakikası hükmündedir. Nitekim Bediüzzamanın ifadesiyle: Beka âleminin birkaç dakikası, bu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir. 4
b) Mefûlün Hazret-i Muhammed (asm) olması durumunda, muhtemel mana: Allah Kurânı Hazret-i Muhammede (asm) öğretti olacaktır. Bilindiği gibi Hazret-i Muhammedin (asm) nurunun yaratılışı kâinattan da, meleklerden de öncedir.5 Kurân ise Allah kelâmıdır ve zaman üstü bir konumdadır.
c) Gizli meful insandır. Bu ihtimal ile mânâ şöyle olur: Allah Kurânı insana öğretmiştir. Tek başına rahmet olan Kurân, insanın yaratılmasından daha büyük bir nimet olduğundan âyette önce gelmiştir.
Burada mefulün (kime öğretildiğinin) hazfediliş hikmetini büyük Müfessir Fahrettin Râzî şöyle açıklıyor: Bu, öğretme nimetinin genel ve şümullü olduğuna işarettir. Nitekim Arapçada, kime yedirdiğini belirtmeden, sırf o adamın keremine ve cömertliğine işaret olsun diye Falanca yemek yedirir denilir. 6
Fahrettin Raziye göre bu sûrede ulvî ve semavî nimetler önce, süflî ve dünyevî nimetler sonra zikredilmiştir. Kurânın öğretilmesi ulvî ve semavî bir nimet olduğu için önce; insanın yaratılması dünyevî bir nimet olduğu için sonra zikredilmiştir.
Nitekim Rahman Sûresinin devam eden âyetlerinde de bu sıra gözetilmiştir:
Meselâ, ulvî olanlara işaret olarak, 5. âyette: Güneş ve ay, (muntazam) bir hesap ile dönmektedir. 7 buyurulur; hemen ardından yeryüzünün ağaçlarına ve bitkilerine inilerek: Otlar ve ağaçlar (Allaha) boyun eğerler. 8 buyurulur.
Keza devam eden âyetlerde bundan sonra, Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. 9 buyurarak gökyüzüne işaret eden Rahman Sûresi, hemen ardından Ölçüde haddi aşmayın. Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın. Allah, yeri yaratıklar için var etti. 10 buyurarak yeryüzüne inip insana uyarıda bulunmuş ve yeryüzünün yaratılışını hatırlatmıştır.
Anlaşılıyor ki, insana Kurânın öğretilmesi çok büyük bir nimet ve bereket olduğu için, bu, insanın yaratılışından önce zikredilmiştir.
Netice itibariyle Kurân, Bediüzzamanın ifadesiyle: Âlem-i şehâdette âlem-i gaybın lisânı; ve şu âlem-i şehâdet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazînesi; ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi; ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası; ve zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı kâtıı, tercümân-ı sâtıı 11 olduğu için nimetiyet ciheti, insanın yaratılışının nimetiyet cihetinden üstündür ve önce zikredilmeye lâyıktır.
Dipnotlar:
1- Rahman Sûresi: 1-4.
2- Şuara Sûresi: 193, 194.
3- Vakıa Sûresi: 77-79.
4- Mesnevî-i Nuriye, (1997), s. 166.
5- Mesnevî-i Nuriye, (1997), s. 103; Keşfül-Hafa, 1:266: 827.
6- Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihul-Gayb, Akçağ Yayınları: 21/67.
7- Rahman Sûresi: 5.
8- Rahman Sûresi: 6.
9- Rahman Sûresi: 7.
10- Rahman Sûresi: 8-10.
11- Sözler, (1994) s. 330, 331.