Dış yüzü basit bandlarla bezenmiş küçük bir olpe [resim 04-08] içinde bulunan, on elektron stater'den oluşan define de M.ö. geç 7. yüzyıl tabakası ile bağlantılıdır. İçinde bu sikkelerin ele geçtiği olpe, Samos Heraion'u kontekstlerine göre M.ö. 7. yüzyıl sonlarına tarihlenmelidir. Geç geometrik tabakaları da kısmen bozacak derinlikteki gömünün yapıldığı döneme ait tabakanın en geç buluntuları M.ö. 6. yüzyılın ilk yıllarına aittir. Bu tarih, Alyattes’in Klazomenai seferi ile ilişkilendirilebilir ve yukarda tartışıldığı gibi kentin doğu kısmının büyük ölçüde terkedildiğini gösteren arkeolojik verilerle de uyum içersindedir. Bu define, Ephesos örnekleri dışında, bilimsel kazılarla açığa çıkarılan tek elektron sikke definesi olmasıyla önem taşımaktadır. Ayrıca, aynı kalıptan çıkmış üç sikkede izlenen, ellerinde bir kantharos tutarak tokalaşan karşılıklı iki çıplak erkek figürü de, Yunan sikkelerindeki en eski insan betimi olarak kabul edilebilirler. E. Işık tarafından 1992 yılında yayınlanan “Elektronstatere aus Klazomenai” isimli çalışmada ayrıntılı olarak ele alınan bu define, ilk sikke darbının başlangıcı tartışmalarına önemli katkılar sağlayabilecektir.
Üzerlerinde kantharos tutan karşılıklı çıplak erkeklerin betimlendiği üç stater [resim 04-09] üzerindeki insan figürlerinin stil açısından en yakın örneklerini Samos’da açığa çıkarılan ve bir müzik aletinin parçası olarak kabul edilen fildişi erkek figürü ile Girit’de açığa çıkarılan bronz eserler üzerinde bulmak mümkündür. Gerek bu paraler örnekler için önerilen tarihlemeler, gerekse Klazomenai staterleri üzerindeki figürlerin ellerinde tuttukları kantharosun formu M.ö. 650-620 tarihlerini düşündürmektedir. Benzer kompozisyonlu, karşılıklı iki çıplak erkeğin betimlendiği dördüncü staterde, figürler ellerini birbirlerinin yüzlerine doğru uzatmaktadırlar. Bu kompozisyonun en yakın örnekleri Girit’de M.ö. 7. yüzyıl ikinci çeyreğinde görülmektedir. Ancak Doğu Yunan sanatındaki paralelleri için yüzyılın sonları önerilebilir. Diğer üç stater de tek bir kalıptan çıkmıştır. Bunlarda sırt sırta duran aslan ve boğa protomları yer almaktadır. Lydia sikkelerindeki benzer örneklerde hayvanlar karşılıklı olarak betimlenmiştir. Smyrna buluntusu fildişi aslanla karşılaştırılmaları ve kontekstin buluntu durumu göz önüne alındığında, bu üç sikke definenin en geç darpedilmiş sikkeleri olarak kabul edilmeli ve M.ö. 7. yüzyılın sonları - 6. yüzyılın başlarına ait oldukları düşünülmelidir. Sırt sırta duran aslan ve boğa kompozisyonlu sekizinci staterin [resim 04-10] stil özellikleri öncekilerden açık bir şekilde ayrılmaktadır. Hayvanların kütlesel başları ve ayrıntıların çizgisel olarak belirtilmiş olması, vazo sanatıyla daha rahat karşılaştırma olanağı vermektedir. Samos'da açığa çıkmış ve M.ö. 7. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlenen krater üzerindeki aslanla, aynı yüzyılın üçüncü dörtlüğüne tarihlenebilecek Torino oinokhoesindeki aslan arasında bir yere, olasılıkla yüzyıl ortalarına yerleştirilmelidir. Yüzyılın sonlarına ait, Smyrna'da açığa çıkan ünlü oinokhoe üzerindeki aslan, stil açısından çok daha gelişmiş özellikler göstermektedir. Antithetik olarak duran iki griphonun betimlendiği dokuzuncu stater, İonia vazo sanatındaki örneklerle karşılaştırıldığında M.ö. 660-630 tarihlerine; bir pegasosun betimlendiği son stater ise Korinth vazo sanatındaki örneklerle karşılaştırılırsa M.ö. 7. yüzyılın üçüncü dörtlüğü içine yerleştirilmelidir. Staterlerin tümünün arka yüzlerinde farklı formlarda quadratum incusum’lar yer almaktadır. Defineyi oluşturan sikkelerin erken ve geç örnekleri arasında en az yarım yüzyıl zaman farkı izlenmesi, buluntu durumlarının yalnızca bir terminus ante quem verebileceğini göstermektedir. Sikkelerin uzun bir süre boyunca biriktirildikleri düşünülmelidir. Bu önemli buluntu grubu, erken dönem İonia plastiğine yeni bilgiler katmasının yanısıra, sikke darbının Herodotos’un da belirttiği gibi M.ö. 7. yüzyıl ilk yarısında başladığını göstermesiyle de numismatik alanında ayrıcalıklı bir yer kazanmaktadır.