Anne duasıyla velayet
Evliyanın büyüklerinden Muhammed Bakibillah k.s. da şöyle anlatmıştır:
Manevi terbiyeye ilk girdiğim günlerde muhterem annem, kararsızlığımı ve zayıflığımı görünce mahzun kalple ağlayarak Allah Tealâya yalvarıp şöyle dua etti:
- Ey Rabbim! Seni istemekte her şeyden vazgeçmiş, gençliğinin lezzet ve arzularından el çekmiş olan oğlumun Rabbi! Ya onu maksadına kavuştur ya da beni daha fazla yaşatma. Çünkü oğlumun maksadına kavuşamamasına, bu yüzden yaşadığı ıstıraba dayanamam.
Annem çok defa gece yarıları dışarı çıkar, Allah Tealâya böyle yakarır, dua ederdi. O dua ve yalvarmaları sebebiyle Cenab-ı Hak lutfeyleyip yolumu açtı. Allah Tealâ benim adıma ona güzel karşılık, bol sevap versin. insanın veli olmasına vesile olacak kadar kıymetli olan anne babanın haklarına riayet etmemek elbette düşünülemez. Aksi durum ancak büyük bir ahlâkî düşüklüktür.
Anne babaya asi olmak
Ebeveynin evlatları üzerindeki hakları o kadar fazladır ki, bunları ödemek çok zor, hatta imkansızdır. Efendimiz s.a.v. bu konuya şöyle dikkat çekmektedir:
Hiçbir evlat babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve bedelini ödeyip azat ederse babalık hakkını (ancak o zaman) ödemiş olur. (Müslim; Ebu Davud)
Anne babanın kalplerini kıracak her türlü kötü söz ve davranıştan kaçınmak, hem insan olmanın hem müslümanlığın gereğidir. Anne babaya asi olmak ise büyük günahların başında yer alır. Nüfey bin Haris r.a. şöyle anlatıyor, Rasulullah s.a.v. bir gün:
- Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi, diye üç defa sordu. Biz de:
- Evet ya Rasulallah, dedik. Efendimiz:
-Allaha şirk koşmak ve anne babaya itaatsizlik etmek, buyurduktan sonra yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve;
- İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak, buyurdu.
Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki daha fazla üzülmesini istemediğimiz için keşke sükût buyursalar da yorulmasalar diye arzu ettik. (Buharî)
Vefatlarının ardından
Anne babamızın ahirete irtihaliyle de onlara karşı olan görevlerimiz sona ermez. Bir sahabi:
- Vefatlarından sonra anne babam için yapmam gereken bir iyilik var mı, diye sorunca Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurdu:
- Evet, dört iyilik vardır:
Onlara hayır duada bulunmak.
Allah Tealâdan bağışlanmalarını dilemek.
Varsa vasiyetlerini yerine getirmek.
Dostlarıyla ve akrabalarıyla ilişkiyi devam ettirmek ki, senin bütün akrabaların ancak onlar vasıtasıyla var olmuştur. (Buharî)
Anne baba rızasında istisna
Anne babanın rızasının önemiyle birlikte rızalarını istemenin de bir sınırı vardır. Konuyla ilgili olarak Efendimizin sahabilerinden Sad r.a. şunları anlatıyor:
Ben anneme saygı gösteren, itaat eden bir çocuktum. Müslüman olunca annem bana:
- Ey Sad, bu yaptığın nedir? Ya sen bu yeni dinini bırakırsın yahut da ben yemem, içmem ve sonunda ölürüm. Sen de benim yüzümden anasının katili diye ayıplanırsın, dedi.
-Anneciğim böyle yapma. Ben bu dini bırakmam, dedim.
Fakat annem diretti ve iki gün boyunca ne yedi, ne içti. Ona dedim ki:
- Vallahi anne, senin yüz canın olsa ve bunlar birer birer çıksa, ben yine de bu yoldan dönmem!
Bendeki bu kararlılığı görünce annemin direnci kırıldı, tekrar yiyip içmeye başladı. Bu olaydan bir süre sonra Efendimiz s.a.v.e şu mealdeki ayet nazil oldu:
Biz insana ana babasına iyilik etmesini emrettik. Şayet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim. (Ankebut, 8)
Ne yazık ki ailevî ve toplumsal değerlerin alaşağı edildiği günümüzde, anne baba hakkı da bundan nasibini almış durumda. Artık cennet vizesi olan anne babalar, evlatları tarafından yük kabul ediliyor. İhtiyarlayıp elden ayaktan düşünce gözlerini huzurevlerinde açan anne babaların sayısı günden güne artıyor. Unutmamalıyız ki bugünün gençleri olan bizler de yarının huzurevi sakinleri olabiliriz.
Dinimizin emir ve tavsiyeleri hem dünya huzurunu hem de ahiret saadetini temin içindir. Anne baba rızası bu emir ve tavsiyelerin en önemlilerinden biridir ve iki cihanda yüzümüzün ak olması ancak bu şuurla hareket ederek mümkündür.
Semerkand Dergisi
Evliyanın büyüklerinden Muhammed Bakibillah k.s. da şöyle anlatmıştır:
Manevi terbiyeye ilk girdiğim günlerde muhterem annem, kararsızlığımı ve zayıflığımı görünce mahzun kalple ağlayarak Allah Tealâya yalvarıp şöyle dua etti:
- Ey Rabbim! Seni istemekte her şeyden vazgeçmiş, gençliğinin lezzet ve arzularından el çekmiş olan oğlumun Rabbi! Ya onu maksadına kavuştur ya da beni daha fazla yaşatma. Çünkü oğlumun maksadına kavuşamamasına, bu yüzden yaşadığı ıstıraba dayanamam.
Annem çok defa gece yarıları dışarı çıkar, Allah Tealâya böyle yakarır, dua ederdi. O dua ve yalvarmaları sebebiyle Cenab-ı Hak lutfeyleyip yolumu açtı. Allah Tealâ benim adıma ona güzel karşılık, bol sevap versin. insanın veli olmasına vesile olacak kadar kıymetli olan anne babanın haklarına riayet etmemek elbette düşünülemez. Aksi durum ancak büyük bir ahlâkî düşüklüktür.
Anne babaya asi olmak
Ebeveynin evlatları üzerindeki hakları o kadar fazladır ki, bunları ödemek çok zor, hatta imkansızdır. Efendimiz s.a.v. bu konuya şöyle dikkat çekmektedir:
Hiçbir evlat babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve bedelini ödeyip azat ederse babalık hakkını (ancak o zaman) ödemiş olur. (Müslim; Ebu Davud)
Anne babanın kalplerini kıracak her türlü kötü söz ve davranıştan kaçınmak, hem insan olmanın hem müslümanlığın gereğidir. Anne babaya asi olmak ise büyük günahların başında yer alır. Nüfey bin Haris r.a. şöyle anlatıyor, Rasulullah s.a.v. bir gün:
- Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi, diye üç defa sordu. Biz de:
- Evet ya Rasulallah, dedik. Efendimiz:
-Allaha şirk koşmak ve anne babaya itaatsizlik etmek, buyurduktan sonra yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve;
- İyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalancı şahitlik yapmak, buyurdu.
Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki daha fazla üzülmesini istemediğimiz için keşke sükût buyursalar da yorulmasalar diye arzu ettik. (Buharî)
Vefatlarının ardından
Anne babamızın ahirete irtihaliyle de onlara karşı olan görevlerimiz sona ermez. Bir sahabi:
- Vefatlarından sonra anne babam için yapmam gereken bir iyilik var mı, diye sorunca Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurdu:
- Evet, dört iyilik vardır:
Onlara hayır duada bulunmak.
Allah Tealâdan bağışlanmalarını dilemek.
Varsa vasiyetlerini yerine getirmek.
Dostlarıyla ve akrabalarıyla ilişkiyi devam ettirmek ki, senin bütün akrabaların ancak onlar vasıtasıyla var olmuştur. (Buharî)
Anne baba rızasında istisna
Anne babanın rızasının önemiyle birlikte rızalarını istemenin de bir sınırı vardır. Konuyla ilgili olarak Efendimizin sahabilerinden Sad r.a. şunları anlatıyor:
Ben anneme saygı gösteren, itaat eden bir çocuktum. Müslüman olunca annem bana:
- Ey Sad, bu yaptığın nedir? Ya sen bu yeni dinini bırakırsın yahut da ben yemem, içmem ve sonunda ölürüm. Sen de benim yüzümden anasının katili diye ayıplanırsın, dedi.
-Anneciğim böyle yapma. Ben bu dini bırakmam, dedim.
Fakat annem diretti ve iki gün boyunca ne yedi, ne içti. Ona dedim ki:
- Vallahi anne, senin yüz canın olsa ve bunlar birer birer çıksa, ben yine de bu yoldan dönmem!
Bendeki bu kararlılığı görünce annemin direnci kırıldı, tekrar yiyip içmeye başladı. Bu olaydan bir süre sonra Efendimiz s.a.v.e şu mealdeki ayet nazil oldu:
Biz insana ana babasına iyilik etmesini emrettik. Şayet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim. (Ankebut, 8)
Ne yazık ki ailevî ve toplumsal değerlerin alaşağı edildiği günümüzde, anne baba hakkı da bundan nasibini almış durumda. Artık cennet vizesi olan anne babalar, evlatları tarafından yük kabul ediliyor. İhtiyarlayıp elden ayaktan düşünce gözlerini huzurevlerinde açan anne babaların sayısı günden güne artıyor. Unutmamalıyız ki bugünün gençleri olan bizler de yarının huzurevi sakinleri olabiliriz.
Dinimizin emir ve tavsiyeleri hem dünya huzurunu hem de ahiret saadetini temin içindir. Anne baba rızası bu emir ve tavsiyelerin en önemlilerinden biridir ve iki cihanda yüzümüzün ak olması ancak bu şuurla hareket ederek mümkündür.
Semerkand Dergisi