Aynı Dünyada Ayrı Dünyaları Yaşayanlar
Farklı farklı dünyaları yaşıyor hemen herkes. İnsanlar farlı farklı olduğu için mi birbirinden farklı dünyalar var? veya farklı dünyalar kendi insanına kendi boyasını mı çalıyor ne dersiniz? Her şeyin bir rengi var.. renkler olmasaydı yaşanmazdı bu dünyada güftesindeki mana da yaşanılan bu dünyadaki renkliliğe bakıyor. Tek renk, tek tip, tek kalıp yok alemde. Bir renklilik, farklılık, ve çeşitlilikler yelpazesi görülüyor. Onun (Allahın) varlığının ve kudretinin delillerinden biri de; gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır. ilahi beyanı ise farklılık, çeşitlilik olgusunun fevkalade önemli bir amaca hizmet ettiğini vurguluyor. Bu hayati amaca burada girmeyip aynı dünyada farklı dünyaları yaşayan insanlara ve bu insanların ait oldukları dünyalara genel hatlarıyla bakmaya çalışacağımızı baştan ifade edelim.
İçinde yaşadıkları alemi Hakim-i Mutlak olan Allahın (cc) isimlerinin tecelli ettiği bir ayna olarak görenler, o aynaya sık sık bakarak orada tecelli eden isimlerin rehberliğiyle Müsemma-i Akdese (cc) ulaşıyorlar. Baharlardaki renk cümbüşlerinde, kışın bembeyaz örtüsünde, daha pek çok güzel şeylerde Cemil ismini.. milyonlarca yıldızın, göktaşlarının, güneşin, ayın, uzayda birbirine çarpmadan, belli bir çizgide akıp gitmelerinde Kadîr ismini.. her şeyin hareket halinde olmasında, gece-gündüzün ardarda gelmesinde, kötü ile iyinin aynı dünyayı paylaşmasında Hakîm ismini.. ve daha pekçok şeyde Allahın o güzel isimlerini okuyorlar. Zira önlerindeki kainatın Yaratan Rabbinin adı ile oku emri gereği okunması gereken bir kitab olduğunu düşünüyolar. Allahın güzel isimlerinin tecelli ettiği dünyanın boyasıyla boyanan bu insanları tahkiki imanın sahibi insanlar olarak kabul ediyoruz. Hatta bunlar içinde öyleleri vardır ki sadece okumakla kalmaz aynı zamanda duyarlar da. Mesela bunlardan birisi kedi yavrularının miyavlamasındaki tonda Ya Rahimi duyar. Daha başkaları başka şeyleri. Öyleyse her şey Onu tesbih eder lakin siz anlayamazsınız hakikati, müstesna insanlara bahşedilmiş istisnaî lütuflardan (kerametler) ötürü genel bir ifade olarak değerlendirilebilir. Benzeri lütuflar, daha açık ve net, mucize ambalajlı lütuflar şeklinde müstesnalar müstesnası insanlar olan Peygamberlerde (aleyhimüsselam) de görülür. Hasılı, hayvanıyla, bitkisiyle, canlısıyla cansızıyla bütün bir eşyanın dilinden istifade ile Allahın isimlerinin okunup, duyulduğu böyle bir dünya sevilmeye en layık dünyadır. Aşık olunsa değer.. çünkü bu yönüyle ona aşık olma Allahın isimlerine aşık olma anlamına gelir. Ve böyle bir dünyanın boyasıyla boyanmış sağlam bir imanın sahibi insanlar da Hak aşıkları adını alır.
Dünya Ahiretin tarlasıdır uyarısının rehberliğinde hayat sürenler ise hem Halıka hem de mahlukata karşı vazifelerinde kusur göstermemeye çalışıyorlar. Bir taraftan Halıkla münasebetin adı olan kulluğa zarar verecek şeylerden uzak kalmak için farzı, sünneti ve müstehabıyla her çeşit yükümlüğü yerine getirmeye, diğer taraftan mahulakatın hukukuna riayeti temin edecek davranışlar bütününü segilemeye gayret gösteriyorlar. Hep, bir imtihan dünyasında yaşadıklarının farkında olarak kulluk şuurlarını canlı tutuyor, yaptıklarının karşılığını göreceği inancıyla muameleler yaparak beşeri ilişkilerini düzenliyorlar. Dünya, bu ikinci yüzüyle de sevilmeye değecek niteliktedir. Niye olmasın ki.. bir insan mahsulünü devşirdiği tarlasını veya evinin ihtiyaçlarını giderdiği pazarını sevmez mi hiç? Oraya gidip gelirken tarif edilemez hazlar duymaz mı? Dünya da insanoğlunun tarlası ve pazarıdır. Oradan götürür Ahiretine ne götürecekse. Ve her insan böyle bir pazarı yaparken haz ve lezzet duyar. Fark sadece şurada: Bazıları bu hazzı, lezzeti duyarken onları lutfedeni unutmazken bazıları ise içindeki şeytan olan nefsini memnun edecek bir tarzda o haz ve lezzetlerden istifade eder de onların kaynağınından gafil olarak yaşar ki bu gibiler aşağıdaki son kategoriye dahildir.
Nefsanî bir dünyayı yaşayanlara gelince Ed-dünya cifetün (dünya bir leştir) sözünün hedefi olan yüze aldanmış ve Hayat ancak dünya hayatıdır kuruntularının esiri olmuş insanlardır onlar. Ölüm, hesab verme, azab veya mükafat görme gibi hakikatlere karşı gözünü kapar, gününü gün etme yarışında peşin lezzetlerin tutkusu içinde yaşar giderler. Ne yazık Şeytan, hakikatinde çirkin olan bu yüzü onlara çok güzel bir surette göstermiştir. Çirkindir, çünkü o peşin lezzetlerin arkasında daimî elemler sıra bekler ve lezzetler biter bitmez hemen vazifeyi devralarak kendilerinden nefsi hesabına haz ve lezzet duyan insanları o daimi elemlerin, acıların kollarına bırakır. Terk-i dünya anlayışına bazılarını sevkeden de herhalde bu yön olsa gerek. Onlar bu yüze bakarak dünyadan nefret duymuşlar, dünyaya ait hemen hemen herşeyden el-etek çekme yolunu tutmuşlardır. Allaha ulaşma düşüncesiyle cîfe yüzlü bu çeşit dünyaya sırt çeviren insanların bu tutumlarını anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü çok yüce bir niyet gözeterek böyle bir yola süluk ettikleri herkesçe malum. Onların gittikleri de nihayetinde bir yol. Fakat ondan daha iyisi teklif edilmez mi?.. edilir kuşkusuz.. mesela dünyayı kesben (maişet cihetinden) değil de kalben terketme teklif edilebilir. Zaten yukarıdaki tasnif gözönüne alındığında dünyanın iki güzel yüzüne şahit olunur. O halde o iki güzel yüz hatırına büsbütün dünyayı boşvermeme hatta ve hatta bu cihetlerden istifade etmek suretiyle Hakikat yolunda başarıya ulaşma alternatif gösterilebilir.
Birbirinden farklı yüzlere sahip böyle bir alemde birbirinden farklı insanlar aynı dünyanın havasını soluyorlar. Kendini yaratan Zatı inkar eden de Ona iman ve itaat ile ömür süren de aynı dünyayı paylaşıyor. Yukarıda Hakim-i Mutlak ismiyle yadettiğimiz Zatın bu tercihinde bakıyoruz yine başka bir isim tecelli ediyor: Rahman.. inanan inanmayan herkese rızık veren anlamına geliyor Rahman. Her şeyin rızık etrafında döndüğü bir dünyada Rahman isminden daha güzel ne olabilirdi ki. İyi de kötü de yaşıyorsa bu dünya da yaşaması için rızka muhtaç. Hepsi rızka muhtaç iken rızık da Rahman ismine muhtaç. Ne var ki, bütün muhtaçların ihtiyaçları gideriliyor.. çünkü Rahman ismi imdada koşuyor.
M. Ali Mertcan
Farklı farklı dünyaları yaşıyor hemen herkes. İnsanlar farlı farklı olduğu için mi birbirinden farklı dünyalar var? veya farklı dünyalar kendi insanına kendi boyasını mı çalıyor ne dersiniz? Her şeyin bir rengi var.. renkler olmasaydı yaşanmazdı bu dünyada güftesindeki mana da yaşanılan bu dünyadaki renkliliğe bakıyor. Tek renk, tek tip, tek kalıp yok alemde. Bir renklilik, farklılık, ve çeşitlilikler yelpazesi görülüyor. Onun (Allahın) varlığının ve kudretinin delillerinden biri de; gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır. ilahi beyanı ise farklılık, çeşitlilik olgusunun fevkalade önemli bir amaca hizmet ettiğini vurguluyor. Bu hayati amaca burada girmeyip aynı dünyada farklı dünyaları yaşayan insanlara ve bu insanların ait oldukları dünyalara genel hatlarıyla bakmaya çalışacağımızı baştan ifade edelim.
İçinde yaşadıkları alemi Hakim-i Mutlak olan Allahın (cc) isimlerinin tecelli ettiği bir ayna olarak görenler, o aynaya sık sık bakarak orada tecelli eden isimlerin rehberliğiyle Müsemma-i Akdese (cc) ulaşıyorlar. Baharlardaki renk cümbüşlerinde, kışın bembeyaz örtüsünde, daha pek çok güzel şeylerde Cemil ismini.. milyonlarca yıldızın, göktaşlarının, güneşin, ayın, uzayda birbirine çarpmadan, belli bir çizgide akıp gitmelerinde Kadîr ismini.. her şeyin hareket halinde olmasında, gece-gündüzün ardarda gelmesinde, kötü ile iyinin aynı dünyayı paylaşmasında Hakîm ismini.. ve daha pekçok şeyde Allahın o güzel isimlerini okuyorlar. Zira önlerindeki kainatın Yaratan Rabbinin adı ile oku emri gereği okunması gereken bir kitab olduğunu düşünüyolar. Allahın güzel isimlerinin tecelli ettiği dünyanın boyasıyla boyanan bu insanları tahkiki imanın sahibi insanlar olarak kabul ediyoruz. Hatta bunlar içinde öyleleri vardır ki sadece okumakla kalmaz aynı zamanda duyarlar da. Mesela bunlardan birisi kedi yavrularının miyavlamasındaki tonda Ya Rahimi duyar. Daha başkaları başka şeyleri. Öyleyse her şey Onu tesbih eder lakin siz anlayamazsınız hakikati, müstesna insanlara bahşedilmiş istisnaî lütuflardan (kerametler) ötürü genel bir ifade olarak değerlendirilebilir. Benzeri lütuflar, daha açık ve net, mucize ambalajlı lütuflar şeklinde müstesnalar müstesnası insanlar olan Peygamberlerde (aleyhimüsselam) de görülür. Hasılı, hayvanıyla, bitkisiyle, canlısıyla cansızıyla bütün bir eşyanın dilinden istifade ile Allahın isimlerinin okunup, duyulduğu böyle bir dünya sevilmeye en layık dünyadır. Aşık olunsa değer.. çünkü bu yönüyle ona aşık olma Allahın isimlerine aşık olma anlamına gelir. Ve böyle bir dünyanın boyasıyla boyanmış sağlam bir imanın sahibi insanlar da Hak aşıkları adını alır.
Dünya Ahiretin tarlasıdır uyarısının rehberliğinde hayat sürenler ise hem Halıka hem de mahlukata karşı vazifelerinde kusur göstermemeye çalışıyorlar. Bir taraftan Halıkla münasebetin adı olan kulluğa zarar verecek şeylerden uzak kalmak için farzı, sünneti ve müstehabıyla her çeşit yükümlüğü yerine getirmeye, diğer taraftan mahulakatın hukukuna riayeti temin edecek davranışlar bütününü segilemeye gayret gösteriyorlar. Hep, bir imtihan dünyasında yaşadıklarının farkında olarak kulluk şuurlarını canlı tutuyor, yaptıklarının karşılığını göreceği inancıyla muameleler yaparak beşeri ilişkilerini düzenliyorlar. Dünya, bu ikinci yüzüyle de sevilmeye değecek niteliktedir. Niye olmasın ki.. bir insan mahsulünü devşirdiği tarlasını veya evinin ihtiyaçlarını giderdiği pazarını sevmez mi hiç? Oraya gidip gelirken tarif edilemez hazlar duymaz mı? Dünya da insanoğlunun tarlası ve pazarıdır. Oradan götürür Ahiretine ne götürecekse. Ve her insan böyle bir pazarı yaparken haz ve lezzet duyar. Fark sadece şurada: Bazıları bu hazzı, lezzeti duyarken onları lutfedeni unutmazken bazıları ise içindeki şeytan olan nefsini memnun edecek bir tarzda o haz ve lezzetlerden istifade eder de onların kaynağınından gafil olarak yaşar ki bu gibiler aşağıdaki son kategoriye dahildir.
Nefsanî bir dünyayı yaşayanlara gelince Ed-dünya cifetün (dünya bir leştir) sözünün hedefi olan yüze aldanmış ve Hayat ancak dünya hayatıdır kuruntularının esiri olmuş insanlardır onlar. Ölüm, hesab verme, azab veya mükafat görme gibi hakikatlere karşı gözünü kapar, gününü gün etme yarışında peşin lezzetlerin tutkusu içinde yaşar giderler. Ne yazık Şeytan, hakikatinde çirkin olan bu yüzü onlara çok güzel bir surette göstermiştir. Çirkindir, çünkü o peşin lezzetlerin arkasında daimî elemler sıra bekler ve lezzetler biter bitmez hemen vazifeyi devralarak kendilerinden nefsi hesabına haz ve lezzet duyan insanları o daimi elemlerin, acıların kollarına bırakır. Terk-i dünya anlayışına bazılarını sevkeden de herhalde bu yön olsa gerek. Onlar bu yüze bakarak dünyadan nefret duymuşlar, dünyaya ait hemen hemen herşeyden el-etek çekme yolunu tutmuşlardır. Allaha ulaşma düşüncesiyle cîfe yüzlü bu çeşit dünyaya sırt çeviren insanların bu tutumlarını anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü çok yüce bir niyet gözeterek böyle bir yola süluk ettikleri herkesçe malum. Onların gittikleri de nihayetinde bir yol. Fakat ondan daha iyisi teklif edilmez mi?.. edilir kuşkusuz.. mesela dünyayı kesben (maişet cihetinden) değil de kalben terketme teklif edilebilir. Zaten yukarıdaki tasnif gözönüne alındığında dünyanın iki güzel yüzüne şahit olunur. O halde o iki güzel yüz hatırına büsbütün dünyayı boşvermeme hatta ve hatta bu cihetlerden istifade etmek suretiyle Hakikat yolunda başarıya ulaşma alternatif gösterilebilir.
Birbirinden farklı yüzlere sahip böyle bir alemde birbirinden farklı insanlar aynı dünyanın havasını soluyorlar. Kendini yaratan Zatı inkar eden de Ona iman ve itaat ile ömür süren de aynı dünyayı paylaşıyor. Yukarıda Hakim-i Mutlak ismiyle yadettiğimiz Zatın bu tercihinde bakıyoruz yine başka bir isim tecelli ediyor: Rahman.. inanan inanmayan herkese rızık veren anlamına geliyor Rahman. Her şeyin rızık etrafında döndüğü bir dünyada Rahman isminden daha güzel ne olabilirdi ki. İyi de kötü de yaşıyorsa bu dünya da yaşaması için rızka muhtaç. Hepsi rızka muhtaç iken rızık da Rahman ismine muhtaç. Ne var ki, bütün muhtaçların ihtiyaçları gideriliyor.. çünkü Rahman ismi imdada koşuyor.
M. Ali Mertcan