Çok aziz ve muhterem kardeşlerim: Bu gece idrak edeceğimiz, mübarek mevlit kandilinin, vatanımıza, milletimize, tüm insanlığın refah huzur ve saadetine vesile olması recasıyla, içine düştüğümüz bu sıkıntılı hal ve ahvalden kurtulabilmemiz, yüce peygamberimizin ışıklı yolunda, müslümana has izzet ve şerefle, vakarla yürüyebilmemiz niyazıyla, kandilinizi tebrik eder, daha nice kandillere hep birlikte erişebilmeyi cenabı Hak tan dilerim.
Bu vesileyle Diyanet işleri başkanımız sayın mehmet görmezin mesajını alıntıladım beğenerek okuyacağınızı umuyorum.
O bize öğretmiştir ki, hiçbir insan yaşadığı topluma kayıtsız kalamaz, inanan insan için ise yanı başında acı çeken bir insana, gözyaşı döken bir ihtiyaç sahibine, geleceğe dönük ümitlerini daha hayatının baharında kaybetmek üzere olan bir yetime sırt dönmek, Allahın rızasına, Rabbin vaat ettiği sonsuz güzellikteki cennet nimetlerine ve insanın yeryüzüne gönderiliş misyonuna yüz çevirmektir. Kuran kendine has üslubu ile Rabbimiz kendi üzerine merhameti yazdı diyerek (Enam, 6/54) insanların aynı şekilde birbirlerine ve çevrelerinde bulunan tüm varlıklara acıma hissiyle yaklaşmalarını istemiştir.
İNSANLIK ÇETİN BİR SINAVDAN GEÇİYOR
Hz. Peygamber (sas), hiç kuşkusuz, bütün Müslümanlar için her zaman ve her asırda yegâne örnektir. Mühim olan, her asırdaki Müslümanların onun (sas) rehberlik ve önderliğine ne kadar ve ne şekilde başvurabildikleridir. Önemli olan, Müslümanların, onun (sas) insanlık âlemine kazandırdığı değerlere, evrensel ilke ve esaslara ne ölçüde riayet edebildikleridir. Çünkü İslâm Peygamberi (sas), kızgın çölün bereketsiz topraklarında bedevi insanlardan oluşan bir toplumdan İslâm medeniyetinin nüvesini teşkil eden medeni bir toplumu hem de çok kısa bir zaman diliminde inşa etmiş, aşağıların aşağısına yuvarlanmış insanlığı yüksek değerlere kavuşturmuştur. Hz. Peygamberin (sas) büyüklüğü, çok kısa bir sürede kin, nefret ve intikam toplumunu sevgi, muhabbet ve rahmet toplumuna dönüştürmüş olmasında aranmalıdır diyen Görmez, Bugün, topyekûn insanlığımızın çok çetin sınavlardan geçtiği günleri yaşıyoruz. Yerel, bölgesel ve küresel ölçekte yaşanan sorunlar, zaman zaman insanlığın ölmekle karşı karşıya kaldığına dair bizlerde ciddi endişelere neden olmaktadır. Hassaten ona (sas) ümmet olanların birbirleriyle olan ilişkilerindeki dikkatsizlik, özensizlik ve ölçüsüzlük, bugün biz Müslümanlar için artık acı veren birer yük olmaya başlamıştır. Bütün insanlık için hayırlı bir ümmet ve örnek bir topluluk olarak hakka ve hakikate rehberlik etmekle yükümlü olduğumuz halde, ne yazık ki birbirimizle olan ilişkilerimiz başta olmak üzere, birer Müslüman olarak diğer insanlarla, eşyayla, tabiatla hatta topyekûn hayatla olan ilişkilerimizde ciddi bir istikamet kaybı içinde olduğumuzu itiraf etmek gerekir dedi.
FAZİLET VE ERDEM EMREDİLMİŞKEN
Kuran-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (sas) çağlar üstü örnekliği ve rehberliği önümüzde dururken, Rabbimiz hak, hakikat, adalet, ahlak, fazilet ve erdem yolunda hizmet etmeyi hepimize emretmişken, Hz. Peygamber (sas), insan-ı kâmil olmanın yollarını sünnet-i seniyyesiyle bizlere en güzel bir biçimde göstermişken, biz Müslümanların kardeşlik ahlakını ve hukukunu hiçe sayması, gönül coğrafyamızda ve dünyanın muhtelif yerlerinde umutlarını bizlere bağlayan nice mağdur ve mazlum kardeşlerimizin ümitlerini, beklentilerini ve hayallerini boşa çıkarmak anlamına gelecektir.
İSLAM ÖĞRETİSİNİ YENİDEN ELE ALMAMIZ GEREKİR
Sevgili Peygamberimizin (sas) Mevlid-i Şerifi vesilesiyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki bugün ülkemizde yaşanan gerilim ve çekişmeler, İslâm dünyasında yaşanan medeniyet içi şiddet ve çatışmalar, biz Müslümanların topyekûn insan yetiştirme düzeneklerimizi, bilgi ve bilinç üreten mekanizmalarımızı yeniden gözden geçirmemizi zorunlu hale getirmekte; bu çerçevede okullarda, fakültelerde, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında, camilerde, Kuran kurslarında, gönüllü kuruluşlar ve STKlarda, vakıf ve derneklerde, ailelerde, evlerde, kitle iletişim araçlarında, yazılı ve görsel basında, sosyal medyada insanlara nasıl bir İslam anlatıldığını ve hangi metotlarla öğretildiğini yeniden ele almamız gerektiğini açık bir şekilde göstermektedir. Bu mesele, her şeyden önce gelecek nesillerimizin Din-i Mübin-i İslâm hakkında yanlış kanaat edinmemeleri için de bir an önce ele alınması gereken bir konudur.
İNSAN YETİŞTİRME MEKANİZMALARININ YENİDEN ELE ALINMASI GEREK
Bugün Rahmet Peygamberinin (sas) doğumu vesilesiyle bir kez daha dindarlığımızın ahlak ve hukuk yerine neden tefrika ve gerilim ürettiğini; yüreklerimizdeki peygamber sevgisinin içimizdeki kin, öfke ve nefreti neden bitirmediğini; Müslümanlığımızın kardeşlik ahlakı ve hukukunun gereklerini yerine getirme konusunda neden yetersiz kaldığını kendimize yüksek sesle sormalıyız. Bu itibarla Başkanlığımızın her yıl 14-20 Nisan tarihleri arasında çeyrek asırdır kutladığı Kutlu Doğum Haftasında Resûl-i Ekrem Efendimizin (sas), rahmet yüklü mesajları ışığında tüm insan yetiştirme düzen ve düzeneklerimizi yeniden ele almak ihtiyacı içinde olduğumuzu belirtmek isterim. Hiç kuşkusuz, Mevlid-i Şerifini idrak edeceğimiz Peygamber Efendimizin (sas) örnekliği ve rehberliği, Müslümanların ve insanlığın bugün içine düştüğü her türlü badireyi atlatması ve özlenen aydınlığa kavuşması yolunda yegâne melceimizdir. Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurtdışındaki millet varlığımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve tüm İslâm âleminin Mevlid-i Şeriflerini tebrik ediyor; Mevlid-i Nebinin, bütün insan yetiştirme mekanizmalarımızı yeniden ele alarak, İslâmın hedeflediği insan-ı kâmiller yetişmesine vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Bu vesileyle Diyanet işleri başkanımız sayın mehmet görmezin mesajını alıntıladım beğenerek okuyacağınızı umuyorum.
O bize öğretmiştir ki, hiçbir insan yaşadığı topluma kayıtsız kalamaz, inanan insan için ise yanı başında acı çeken bir insana, gözyaşı döken bir ihtiyaç sahibine, geleceğe dönük ümitlerini daha hayatının baharında kaybetmek üzere olan bir yetime sırt dönmek, Allahın rızasına, Rabbin vaat ettiği sonsuz güzellikteki cennet nimetlerine ve insanın yeryüzüne gönderiliş misyonuna yüz çevirmektir. Kuran kendine has üslubu ile Rabbimiz kendi üzerine merhameti yazdı diyerek (Enam, 6/54) insanların aynı şekilde birbirlerine ve çevrelerinde bulunan tüm varlıklara acıma hissiyle yaklaşmalarını istemiştir.
İNSANLIK ÇETİN BİR SINAVDAN GEÇİYOR
Hz. Peygamber (sas), hiç kuşkusuz, bütün Müslümanlar için her zaman ve her asırda yegâne örnektir. Mühim olan, her asırdaki Müslümanların onun (sas) rehberlik ve önderliğine ne kadar ve ne şekilde başvurabildikleridir. Önemli olan, Müslümanların, onun (sas) insanlık âlemine kazandırdığı değerlere, evrensel ilke ve esaslara ne ölçüde riayet edebildikleridir. Çünkü İslâm Peygamberi (sas), kızgın çölün bereketsiz topraklarında bedevi insanlardan oluşan bir toplumdan İslâm medeniyetinin nüvesini teşkil eden medeni bir toplumu hem de çok kısa bir zaman diliminde inşa etmiş, aşağıların aşağısına yuvarlanmış insanlığı yüksek değerlere kavuşturmuştur. Hz. Peygamberin (sas) büyüklüğü, çok kısa bir sürede kin, nefret ve intikam toplumunu sevgi, muhabbet ve rahmet toplumuna dönüştürmüş olmasında aranmalıdır diyen Görmez, Bugün, topyekûn insanlığımızın çok çetin sınavlardan geçtiği günleri yaşıyoruz. Yerel, bölgesel ve küresel ölçekte yaşanan sorunlar, zaman zaman insanlığın ölmekle karşı karşıya kaldığına dair bizlerde ciddi endişelere neden olmaktadır. Hassaten ona (sas) ümmet olanların birbirleriyle olan ilişkilerindeki dikkatsizlik, özensizlik ve ölçüsüzlük, bugün biz Müslümanlar için artık acı veren birer yük olmaya başlamıştır. Bütün insanlık için hayırlı bir ümmet ve örnek bir topluluk olarak hakka ve hakikate rehberlik etmekle yükümlü olduğumuz halde, ne yazık ki birbirimizle olan ilişkilerimiz başta olmak üzere, birer Müslüman olarak diğer insanlarla, eşyayla, tabiatla hatta topyekûn hayatla olan ilişkilerimizde ciddi bir istikamet kaybı içinde olduğumuzu itiraf etmek gerekir dedi.
FAZİLET VE ERDEM EMREDİLMİŞKEN
Kuran-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (sas) çağlar üstü örnekliği ve rehberliği önümüzde dururken, Rabbimiz hak, hakikat, adalet, ahlak, fazilet ve erdem yolunda hizmet etmeyi hepimize emretmişken, Hz. Peygamber (sas), insan-ı kâmil olmanın yollarını sünnet-i seniyyesiyle bizlere en güzel bir biçimde göstermişken, biz Müslümanların kardeşlik ahlakını ve hukukunu hiçe sayması, gönül coğrafyamızda ve dünyanın muhtelif yerlerinde umutlarını bizlere bağlayan nice mağdur ve mazlum kardeşlerimizin ümitlerini, beklentilerini ve hayallerini boşa çıkarmak anlamına gelecektir.
İSLAM ÖĞRETİSİNİ YENİDEN ELE ALMAMIZ GEREKİR
Sevgili Peygamberimizin (sas) Mevlid-i Şerifi vesilesiyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki bugün ülkemizde yaşanan gerilim ve çekişmeler, İslâm dünyasında yaşanan medeniyet içi şiddet ve çatışmalar, biz Müslümanların topyekûn insan yetiştirme düzeneklerimizi, bilgi ve bilinç üreten mekanizmalarımızı yeniden gözden geçirmemizi zorunlu hale getirmekte; bu çerçevede okullarda, fakültelerde, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında, camilerde, Kuran kurslarında, gönüllü kuruluşlar ve STKlarda, vakıf ve derneklerde, ailelerde, evlerde, kitle iletişim araçlarında, yazılı ve görsel basında, sosyal medyada insanlara nasıl bir İslam anlatıldığını ve hangi metotlarla öğretildiğini yeniden ele almamız gerektiğini açık bir şekilde göstermektedir. Bu mesele, her şeyden önce gelecek nesillerimizin Din-i Mübin-i İslâm hakkında yanlış kanaat edinmemeleri için de bir an önce ele alınması gereken bir konudur.
İNSAN YETİŞTİRME MEKANİZMALARININ YENİDEN ELE ALINMASI GEREK
Bugün Rahmet Peygamberinin (sas) doğumu vesilesiyle bir kez daha dindarlığımızın ahlak ve hukuk yerine neden tefrika ve gerilim ürettiğini; yüreklerimizdeki peygamber sevgisinin içimizdeki kin, öfke ve nefreti neden bitirmediğini; Müslümanlığımızın kardeşlik ahlakı ve hukukunun gereklerini yerine getirme konusunda neden yetersiz kaldığını kendimize yüksek sesle sormalıyız. Bu itibarla Başkanlığımızın her yıl 14-20 Nisan tarihleri arasında çeyrek asırdır kutladığı Kutlu Doğum Haftasında Resûl-i Ekrem Efendimizin (sas), rahmet yüklü mesajları ışığında tüm insan yetiştirme düzen ve düzeneklerimizi yeniden ele almak ihtiyacı içinde olduğumuzu belirtmek isterim. Hiç kuşkusuz, Mevlid-i Şerifini idrak edeceğimiz Peygamber Efendimizin (sas) örnekliği ve rehberliği, Müslümanların ve insanlığın bugün içine düştüğü her türlü badireyi atlatması ve özlenen aydınlığa kavuşması yolunda yegâne melceimizdir. Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurtdışındaki millet varlığımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve tüm İslâm âleminin Mevlid-i Şeriflerini tebrik ediyor; Mevlid-i Nebinin, bütün insan yetiştirme mekanizmalarımızı yeniden ele alarak, İslâmın hedeflediği insan-ı kâmiller yetişmesine vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.