Dört Halifenin Hadis Nakliyle Mücadelesi.

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

halukgta

Kullanıcı
Katılım
6 Kasım 2015
Mesajlar
22
Beğeni
14
Puanları
3
DÖRT HALİFENİN HADİS NAKLİYLE MÜCADELESİ:

HZ. EBU BEKİR’İN ALDIĞI ÖNLEMLER

Hz. Ebu Bekir, peygamberin vefatından sonra Müslümanları toplayarak şöyle demişti: “Sizler, Peygamberden hadis rivayet ediyorsunuz ve bu hadislerde ihtilafa düşüyorsunuz. Sizden sonrakiler ise daha fazla ihtilaf edecektir. Peygamberden hiçbir şey tahdis etmeyin. Size bir soru soran olursa, “Bilgimizle sizin aranızda Allah’ın kitabı var” deyin ve onun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılın”
[Zehebi, “Teskiretu’l Huffaz, I, 2-3]

Hz. Ebu Bekir vefat ettiği gece bir hayli huzursuz olmuş ve uyuyamamış, bunun sebebini soran kızı Hz. Aişe’ye sebebinin hadisler olduğunu söylemiş, sabah olunca da evde mevcut olan bütün yazılı hadisleri getirtip yaktırmış.
[Zehebi, I, 5]

HZ. ÖMER’IN ALDIĞI ÖNLEMLER

Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
[İbn Abdilberr, 108]

Hadisler Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: Kitap Ehli’nin Mişna’sı gibi Müslümanların Mişnası’dır bunlar.
[İbn Sad/Tabakat 5/140]

Hz. Ömer Irak’a yolcuğa giden arkadaşlarına şöyle demişti: “Siz öyle bir ülkeye gidiyorsunuz ki halkı arı uğultusu gibi Kur-an okur. Hadislerle onları meşgul etmeyiniz ve yollarını saptırmayınız.
[Hanbel, Kitabul Ilel 1/62-63]

Hz. Ömer şöyle der. “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlardı ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabi’nı asla başka bir şeyle değiştirmem” başka bir rivayette “Ben yemin ederim ki, Allah’ın Kitab’nı hiçbir şeyle gölgelemem. ”
[El Hatip, Takyıdull İlm Sayfa 50; İbn Sad, Tabakat, 3/206]

Hz. OSMAN’IN ALDIĞI ÖNLEMLER;

Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden ötürü Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına göndermekle tehdit etmiştir.
[Tahzırul Havas 10b. ]

HZ. ALİ’NİN ALDIĞI ÖNLEMLER;

Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış.” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki:

“Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de, sizden sonrakilerin haberleri de, aranızdakilerin hükmü de ondadır. O gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. O’nu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu O’ndan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür.

O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”
Sünen-i Tırmizi/Darimi

Hz. Ali’den rivayet edildiğine göre o yanında yazılı sahifeler bulunan kimseleri, bunlara müracaat etmekten sakındırmış ve “Sizden önceki insanlar, Rabb’lerinin Kitabını terk ederek âlimlerinin sözlerine uydukları için helak olmuşlardır” demiştir.
[İbn Abdilberr, 108]

Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yoketsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

İbn Abdülberr, Camiul Beyanil İlm

HADİS RİVAYET EDEN SAHABELERİN BUNDAN VAZGEÇMELERİ

Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı? ” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı” cevabını verdi.
[Buhari, K. Fezailul Kur-an 16; Müslim K. Fezailus Sahabe 30, 31; Ebu Davud K. Fiten 1, Tırmızı K. Fiten 43]

İbn Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek sayfaları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar etmezse Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa onu arar bulur ve yok ederim.

[Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, s. 27]

OLUŞTURULAN NOTLARIN YAKILMASI/İMHA EDİLMESİNE DAİR;

Ebu Musa el Eşari’nin bir taraftarı, teşvik üzerine hocasının hadislerini yazmış; ancak o bunu öğrenince hepsini imha ettirmiş.
[İbn Sad, IV, 112]

Ubeyde b. Kays, kitaplarının yakılmasına veya başka türlü imha edilmesine, vasiyetinde yer vermişti.
[İbn Hanble, Ilel, I. 104]

Ömer, Şam’a geldiğinde Zeyd b. Sabit’in diyete dair sahifesini sorup getirtti ve onu parçaladı.
[İbn Hanbel, Ilel, I, 206]

4 Halife’nin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek 4 Halife döneminde, gerekse 4 Halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

Buhari K. Fezailul Kuran 16; Müslim K. Fezailus Sahabe 30,31
Ebu Davud K. Fiten 1, Tırmizi K. Fiten 43

İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil ilm 1/63-68
 

wolf_52

Kullanıcı
Katılım
19 Ocak 2015
Mesajlar
3,812
Beğeni
9,771
Puanları
113
emeğine sağlık ustam .. en doğrusunu allah billir..
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Bu konunun kaldırılmasını öneriyorum
@halukgta ustamız nedense ve özellikle
Hadislerin geri plana atılması konusunda yazılar yayınlıyor
Dün @BoZKu®T ustamda başka bir konuda rahatsız olmuştu
Ayrıntıya girip tartışma çıkarmak istemiyorum
Rabbim @halukgta ustamdan razı olsun
Ama Gusül almayan insanlarımız varken
Abdest nasıl alınmalı
Namaz da dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir v.b.
Konular varken
Hadisleri öteleme çalışmak kabullenilecek bir husus değildir
Bizlere elçi olarak gelen Hz.Muhammed Mustafa ya S.A.S. e anam babam sana feda olsun demiş kişileriz
Unutmayalım ve bu şuur ile imanımızı artıralım
Muhabbet ve dua ile vesselam
@Lacivert24
@ikizceli
@cantar
@ASİAVCI
@ersan
@KARE(KUKIR)
@karanar
@komana
@ÇALKAYA 28
@ankara
@FENERLİ
@METİN
@Warning
@ADIYAMAN
@wolf_52
@Tevfik
@zebun
@A21MEDLİ
@Erdem
@erzurumludefineci
 

halukgta

Kullanıcı
Katılım
6 Kasım 2015
Mesajlar
22
Beğeni
14
Puanları
3
Benim amacım ve çabam, İslam ı yaşarken KUR'AN I ön plana alınması adınadır. Buna Allah şahittir. Günümüzde yaşanan İslam öyle bir hale geldi ki, Kur'an neredeyse devre dışı kaldı. Elbette her bilgiden yararlanmalıyız, çünkü peygamberimiz bizler için örnektir. Bizlere Kur'an dışından anlatılan her bilgiyi, Kur'an süzgecinden geçirmeden alır ve yaşarsak, Allah korusun dinden çıkarız. BU konuda Kur'an dan peygamberimizin mahşer günü söyleyeceği bir uyarı var. Kanımca bugün bu acı sözler gerçekleşti.

Furkan 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.

Ne yazık ki Kur'an ön plandan arka plana alındı. Rivayet ve sanı bilgiler güç kazandı. Amacım bu düşüncenin tersine dönmesidir. Allah bizleri uyarıyor ve diyor ki, sakın Kur'an ın sınırlarını aşmayın kafirlerden olursunuz. Benim de amacım din kardeşlerimi bu yolda uyarmak ve Kur'an ın dışına çıkmadan İslam ı anlatmaktır. Bu konunun kaldırılmasını istemişsiniz. Elbette yönetimin takdiridir. Ama siz hadislerin ikinci plana itildiğini söylediğiniz halde, bunu nasıl istediniz işte bunu anlayamadım. Bunlarda peygamberimiz dönemine ait hadis/sözler. Peygamberimizin en yakınlarından hem de.

Peygamberimizin sağlığında kayda alınmış tek bir hadis bulamazsınız, çünkü peygamberimiz yazdırmadı. Hadis toplama dört halifeliğin sona ermesi ve din mezheplere bölünmesi ile yaklaşık peygamberimizin ölümünden 150-200 sene sonra toplanmaya başlandı. Elbette hadisler ikinci planda olacak, ilk planda Kur'an olması gerekmez mi?

Bakın aynı konuda bazı hadisleri de hatırlatmak isterim. İşin ilginç olanı, bu sözlerin tam tersi olan hadislerde var. Sizce bu çok büyük bir risk değil mi?

Ey insanlar ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parçaları gibi fitneler yakınlaştı. Allah’a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur; Kuran’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılmadım. Kuran’ın haram kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.

İbni Hişam Siret 4 sayfa 332

Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.

Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6 İbni Mace K. Etime 60/ El-Müracaat sayfa 20

4106 - el-Muttalib İbnu Abdillah İbni Hantab radıyallahu anh anlatıyor: "Zeyd İbnu Sabit Hz. Muaviye radıyallahu anhüma'nın yanına girmişti. Hz. Mu'aviye ona bir hadisten sual etti. Zeyd de hadisi ona söyledi. Hz. Muaviye (orada hazır bulunan bir adama) hadisi yazmasını emretti. Zeyd müdahalede bulunarak Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, hadislerinden hiç bir şey yazmamamızı emretmişti" dedi. Bunun üzerine Hz. Muaviye yazılanı derhal imha etti."

Ebu Davud, İlm 3, (3647).


Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın.

Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403


Karar sizin değerli din kardeşim. Elimizde apaçık ve nurlu bir rehber Kur’an varken imanımızı riske atmaya ne gerek var.


Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK
 
Son düzenleme:

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,504
Beğeni
16,966
Puanları
113
Konum
İstanbul
selamunaleykum,

arkadaşlar benim evimde 15 cilt ibni hacer şerhli sahihi buhari hadis kitabı ve sahihi müslim adında 8 cilt lik hadis kitabı mevcut. şunu demek istiyorum, haluk arkadaş kimseye hadis okumayın demiyor, hadislere inanmayın demıyor, bunu bu şekilde demiş olsa idi bu konuyu açmış olmazdı !
şöyleki açmış oldugu bu konuda delil getirdiği hususlar yine hadis varidir.
ön yargılı olmak yerine birazda anlamaya çalışalım, önce kuran demek suçmudur ? kendimden bılıyorum evde 1 tek kuran kitabı varken ve açıp bitirmemişken 15 ciltlik hadis kitabını okuyup bitirme derdine düşmüştüm, sizce doğrumu bu ? Allah ın kitabı varken ve hem Allah hemde peygamber önceliğiniz kuran derken hadis kitapları ne olacak dıye kavga etmenın manası nedir ? sen kuranı oku anla bitir sonra hadisleri okur, okudugun kuranla pekiştirirsin. vesselam.
 

hamzadan

Kullanıcı
Katılım
11 Temmuz 2013
Mesajlar
352
Beğeni
778
Puanları
93
Konum
Bakırköy
selamunaleykum,

arkadaşlar benim evimde 15 cilt ibni hacer şerhli sahihi buhari hadis kitabı ve sahihi müslim adında 8 cilt lik hadis kitabı mevcut. şunu demek istiyorum, haluk arkadaş kimseye hadis okumayın demiyor, hadislere inanmayın demıyor, bunu bu şekilde demiş olsa idi bu konuyu açmış olmazdı !
şöyleki açmış oldugu bu konuda delil getirdiği hususlar yine hadis varidir.
ön yargılı olmak yerine birazda anlamaya çalışalım, önce kuran demek suçmudur ? kendimden bılıyorum evde 1 tek kuran kitabı varken ve açıp bitirmemişken 15 ciltlik hadis kitabını okuyup bitirme derdine düşmüştüm, sizce doğrumu bu ? Allah ın kitabı varken ve hem Allah hemde peygamber önceliğiniz kuran derken hadis kitapları ne olacak dıye kavga etmenın manası nedir ? sen kuranı oku anla bitir sonra hadisleri okur, okudugun kuranla pekiştirirsin. vesselam.
Bozkurtum,Ramazanım kardeşim;Arap dahi kur'an dan 100 de 100 hüküm çıkartamazken,biz hadisle yoğurmadan nasıl anlayabiliriz?Hadis ilmi ince eleyip sık dokunan bir ilim değilmi?Sahih kabul edilen hadisler Aleyhsselâtu vesselam Efendimizin Kur'anı yaşayışının hülasası değilmi?Hadisi kutside O Peygamber kendiliğinden konuşmaz denilmedimi?Yeterki kudsiyyet izafe ederken Rabbi'mizin kelamı ile Peygamber sözü arasındaki o ince çizgiyi idrak ile amel edelim.Vesselam..
 

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,504
Beğeni
16,966
Puanları
113
Konum
İstanbul
Hadisi kutside O Peygamber kendiliğinden konuşmaz denilmedimi?
işte arkadaşda bu cümlenin özüne inmiş değerli abim, peygamber s.a.v kendi kafasına göre konuşmaz, biz ona katımızdan ne bildirirsek onu konuşur manası yüklü o ayette. peygamber hevasından konuşmaz ; çünkü ona biz(ben) vahyediyoruz.

arapın 100 de 100 hukum cıkaramama sebebı arap olması ise, türk lüktede bu durum hasıl olmuştur degerlı abim, örneğin bir cümlede gül veya yüz kelimeleri gecıyorsa biz bundan ne anlamalıyız, cümlenin bütününe bakarak ne anlatmak ıstedıgını anlayabılız degılmı degerlı abim. gül derken kahkahamı çiçekmi ! yüz derken surat mı yoksa 98.99.100 mü , cümlenin veya konunun tamamına bakarak anlayabiliriz.

ve burdan yine bu arkadaşın dediği husus doğuyor, kuranda bir çok ayet var, anlayasınız dıye örnekler ile anlattık, anlayısınız dıye ap açık ındırdık gıbı.

ve şunuda belirtmek isterim, konuyu açan arkadaşı yakından uzaktan tanımam, şahsende hadis inkarcısı degılım. dediğim gibi 15 cilt buhari 8 cilt müslim 1 cilt 7 hadis imamım ittifak ettiği kitaplar kitaplıgımda mevcut, lakin önce kuranı oku anla, sonra hadislere baktıgında kurana uyuyor veya uymuyor diyebil diye anlatıyor sanırım, belkide ayetleri okudugunda eksik bir yanın kalmayacak dıyordur bunu anlatmaya çalışıyordur.

selametle inş.
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
7,769
Beğeni
22,155
Puanları
113
Konum
Erzincan
Tüm kararsızlıklarımıza kararlılık, tüm çekimserliklerimize netlik, tüm sorunlarımıza çözüm olan Kur'an, bilgilendirmesi, temsilleri, çelişkisizliği, üslubu, anlam bütünlüğü ile taklidi imkansız bir hidayet kitabıdır.

Böyle bir kaynağın doğru olarak anlaşılmasında tartışmasız kaynağımız yine Kur'an'dır.

İnsanlara örnek olması gereken orta yolda vasat bir ümmet olarak sorunlara doğru teşhisler ve doğru çözümler üretmenin tek yolu, Kur'an'ı dayanak yapmaktan geçer. Çünkü sağlam kulp, güçlü zemin, tutanı selamet sahiline ulaştıracak Allah'ın ipi Kur'an'dır. İnsanlara İslam'ın nasıl yaşanacağının şahitliklerini göstermekle görevli ümmet, temel konularda ortak bir anlayışa varmak zorundadır. Çünkü temel kaynaklarda bile anlaşamayanlar hiçbir tutarlı şahitlik, örnek tanıklık ortaya koyamazlar.

Bu konuda cevaplandırılması gereken sorular şunlardır: Kaynak sorununa yaklaşırken "sadece Kur'an" demek yeterli midir? Kur'an'dan bağımsız, hatta alternatif olarak oluşan rivayet kültürüne teslim olmak çözüm müdür?

Kur'an'ın hayatımızdaki yerini tespit ederken, günümüzde iki tür sapma yaşanmaktadır:

I-Saf tarihselcilik

2- Salt evrenselcilik

A- Kur'an'a Yaklaşımda Yaşanan Zaaflar

a) Kur'an'ın saf tarihsel bir kitap olduğu iddiası

Kur'an'ın tarihsel diye nitelendirilebilecek bazı nassları vardır. Örneğin, "Hz. Peygamber'in eşleriyle evlenilemeyeceğine dair emir" bu türdendir. Fakat bu mevzi örnekten kalkarak ayetlerin indiği dönemle kayıtlı olduğu, yaşadığımız dünyanın sorunlarına çözüm üretemeyeceği şeklinde genellemelere ulaşmak yanlıştır. Kaldı ki, söz konusu Rasulullah'ın eşlerinin annelerimiz olduğu vurgusu bile, elçi'nin konumuyla, Peygamberimiz(s)'in vahiy alan ve önderlik eden biri olarak önemine ilişkin mesajlar taşımaktadır. Rasulullah'ı ilahlaştırmak nasıl bir sapma ise onu herhangi biri konumuna düşürme de bir sapmadır.

Kısaca, Kur'an ilk muhataplarından tamamen ilgisiz bir kitap değildir. Ancak tarihsel olarak nitelendirilen ayetlerin tevhid, adalet, nübüvvet gibi temel konulara ilişkin bütün zamanlarda Örnek oluşturacak içerikleri vardır.

Tarihselcilik sapmasına karşı söylenebilecek sözümüz, kısaca şudur: Unutulmamalıdır ki, Kur'an bir beşer sözü değildir. Ayetlerin iniş ortamıyla ilgili olması, nüzul ortamı ile kayıtlanması gerektiği anlamına gelmez. İlahi kaynaklı olduğu için Kur'an, nüzul ortamı ile kayıtlı değildir. Kur'an'ın doğru anlaşılmasını cahili kültürün, tarihsel zeminin bütün ayrıntılarıyla bilinmesi de değildir. Böyle bir şart koşmak, Kur an'ı belirlenen konumuna düşürebilir.

b) Salt Evrenselcilik

Kur'an'ın indiği ortamla ilgili olduğu ama kayıtlı olmadığını söylemiştik. Evrensel oluşunu, bütün zamanlarda geçerli olduğu anlamında alırsak sorun yoktur. Fakat yeni yetme diye nitelendiremeyeceğimiz, kökenini batinilerden alan modern bir yaklaşım, evrensel vurgusunu Kur'an sanki kendilerine iniyormuş şeklinde yapmaktadırlar. Başını çağdaş samiri Y. Nuri Öztürk'ün çektiği bu akıma göre, bir ayetin ilk muhatabı, nüzul ortamı hiç önemli değildir. Ayetleri okurken kendimize iniyormuş gibi davranmalıyız.

Bu bakış açısı, Nur Sûresi. 31. ayet bağlamında konuşacak olursak, ayetin muhatabının İstanbul ya da Paris caddelerinde yürüyen urbasız kadınlar olduğu zehabına kapılmaktadır, böyle olunca ayette "saç" anlamına gelebilecek Arapça kelimeler aramakta, bulamayınca da saçları ve başı tesettür kapsamından çıkarmaya çalışmaktadırlar.

Hastalıklı bu yaklaşım ilk muhatapları gözardı etmekte, Rasulullah'ı işlevsizleştirmekte, sünneti önemsizleştirmekte, bunların yerine lionslara, laiklere hizmet etmeyi gaye edinen çağdaş heva geçmektedir. Böyle olursa Rasulullah'ın ayetleri nasıl anladığı, nasıl yaşadığı hevasına tabi olan, ilgilendirmemekte, Peygamberimiz'i, Kitab'ı bize bırakıp giden postacı durumuna düşürmektedirler.

Oysa ilahi denetim altında oluşmuş olan Kur'an'ın Rasulullah'ın şahsındaki şahitliği önemlidir. Kur'an'ın temel konularını nasıl anladığı ve nasıl yaşadığına dair bize ipuçları veren Rasulullah'ın sünnetini bu batini modernistler önemsizleştirmeye çalışmaktadır. İşin tehlikeli boyutu bunu yaparken "Kur'an İslam"ı adı altında bir aldatmaca ile karşılaşılmaktadır.

Sapmalardan korunmak için Kur'an'ın bizim için değerini, önemini, hayatımızdaki yerini ve konumunu doğru belirlemek şarttır. Bir başka deyişle soruyu doğru cevaplandırmak gerekmektedir: Kur'an tek kaynak mı? Temel Kaynak mı?

B- Kur'an'ın Onayladığı Kaynaklar

Hiç kimsenin Kur'an'dan bağımsız bir kaynaktan söz etmesi doğru değildir. Ancak Kur'an'ın onayından geçen bazı bilgi kaynaklan vardır.

Kur'an'ın onaylayabileceği üç kaynaktan söz edebiliriz: 1) Lugat kitapları 2) Nüzul ortamı 3) Sünnet

1) Lugat: Sözlü ya da yazılı bir kaynaktan yararlanırken doğru anlamayı engelleyebilecek bazı yan etkiler söz konusudur. Anlamak isteyen kişinin şahsiyeti, dünya görüşü, başvurma amacı, niçin kaynağa gittiği gibi etkenler niteliğine göre, ya zaafa ya da sahih bir sonuç elde etmeye yol açabilir.

Kur'an'a salt bir dilsel olgu, cahili kültürün sıradan bir aktarımı ya da peygamber de olsa insanın insiyatifinde bir kitap olarak bakmak bizi yanılgılara sürükleyebilir.

Ancak bu durum Arapça indirilmiş bir kitap olan Kur'an'ı anlamaya çalışırken Arapça'yı bilmenin önemini azaltmaz. O halde lugat kitapları onaylı bir kaynak olabilir. Bu, Kur'an'ın bölünmez bütünlüğü esas alınmadan sadece dilin sınırlı ifade gücüyle anlaşılacağı anlamına gelmez. Çünkü Kur'an her şeyden önce ilahi kaynaklı olan ve kendine özgü kavramsal bir özgünlüğe sahip bir kitaptır.

Dilin önemsizliğini iddia eden ve sadece bir meal ile İslam'ın öğrenilebileceğine ilişkin yaklaşımlar hatalıdır. Aynı şekilde Arapça'yı ve Arapça bilmeyi bütün ümmetin, Kur'an okumak ondan yararlanmak isteyen herkesin önüne bir engel olarak koyan yaklaşımlar da yanlıştır. Arapça'yı uzmanlık derecesinde bilen müminlere ihtiyaç duyduğumuz kesindir. Fakat hidayet için Kur'an'a başvurmayan bir uzman, takva ile korunmadan ilahi yol göstericilikten nasip alamayacaktır. Bir kelime ya da ayeti bütünüyle kavrayamamak muttaki bir müminin Kur'an'ın genel mesajını anlayabilmesini engelleyemez. Bir rivayete göre, Hz. Ömer Kureyş lehçesinden olmadığı için Abese Sûresi 31. ayette geçen "ebben" lafzını ilkin anlayamamıştır. Fakat tahkik ve araştırma sonucunda öğrenmiştir. Şüphesiz Hz. Ömer "ebben" lafzının anlamını öğreninceye kadar İslami sorumluluklardan, adaleti ikame ve zulmü engelleme görevinden vazgeçmemiştir.

2) Nüzul ortamı: Şüphesiz Kur'an belli bir topluma, mekana ve zamana inmiştir. Fakat Kur'an'ın ilahi kaynaklı olduğunu unutarak saf bir tarihsel bakış açısıyla ayetler ele alındığında mesajın zaman ve mekan üstü gaybı niteliği atlanmış olur. Öte yandan şurası da unutulmaması gereken bir gerçektir. Kur'an İndiği toplumun dünya görüşünü aktarırken ortamı ve yaşanan hayatı onaylamamaktadır. Aksine cahili öğretileri meşruiyet krizine koşmakta, inkılaplar ve ıslahatlar va'zetmektedir.

Nüzul ortamını Kur'an'ın onaylı göndermelerine uyarak öğrenmenin gerekli olduğunda kuşku yoktur. Konu ile ilgili üç önemli Örnek vermekle iktifa edeceğiz:

a) Evlere arkadan girmek

Konu ile ilgili ayet Bakara Suresi'nde geçmektedir: "Sana ayın evrelerini soruyorlar. De ki: "Onlar, haccın ve insanların (öteki faaliyetlerinin) vaktini gösterir. Öte yandan erdemlilik (zannedildiği gibi) evlere arkalarından girmemiz değildir. Ama gerçek erdem sahibi, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyandır. O halde evlere kapılarından girin ve Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki, gerçek mutluluğa erişebilesiniz" (2/Bakara, 189)

Eğer Arapların cahiliyye dönemindeki hacc dönüşünde evlerine arkadan girme adetini bilmezsek Kur'an'ın bu ayetini tam olarak anlayamayız. Bu gibi ayetlerin daha iyi anlaşılabilmesi için Kur'an'ın gönderme yaptığı tarihsel, toplumsal uygulama ve adetler bilinmelidir.

Araplar hacc için ihrama girdiklerinde evlerine kapılarından değil, duvardan bir delik açıp oradan girip çıkıyorlardı. Bu ayetin iniş nedeni cahili Arap adetidir, Kur'an haccın sıhhatine halel getiren bir saçma adeti kaldırmıştır. Dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu adetin anlatılmadan işaret etmek suretiyle gündeme getirilip kaldırılmış olmasıdır.

b) Haram Aylar

İbrahim'in dinini geçmişten süregelen kesintisiz bazı uygulamalar cahiliyyenin şirk dayatmalarına karşın varlığını devam ettirmiştir. Bu uygulamaların en meşhurları namaz, oruç gibi ibadetlerdir. Bir diğeri de kültürü dahi biçimlendirmiş olan haram aylarda savaşmama geleneğidir. Kur'an bu uygulamayı da namazda, oruçta olduğu gibi onaylamış devam etmesini emretmiştir, Ancak haram ayların hangi aylar olduğunu belirtmemiştir. Biz bunun bilgisini Kur'an'ın nüzul ortamından öğrenmekteyiz. Nüzul ortamına başvurduğumuzda Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep aylarının içinde savaşılmaması gereken, aylar olduğum öğrenmekteyiz. Söz konusu ayet Bakara Suresi'nde geçmektedir: "Sana haram ayında savaşmaktan soruyorlar. De ki: "Onda savaş büyük bir günahtır..." (2/Bakara, 217)

c) Zikir ehline sormak

"Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir/Kur'an ehline sorun" (16/Nahl, 43)

Zikr Kur'an'da hatırlamak, söz, kıssa, peygamber, şan ve şeref, indirilmiş kitaplar gibi anlamlarda kullanılmıştır. Zikir ehli ise, kısaca zikri/Kur'an'ı ve önceki ilahi kitapları iyi bilenler anlamına gelir. Yukarıdaki ayette sözü edilen zikir ehli, ümmi Peygamber Hz. Muhammed'den önce indirilen kitaplara muhatap olmuş ve o kitapları iyi bilenler anlamında kullanılmıştır.

Buradan gelmek istediğimiz nokta, Rasulullah'ın bilgi kaynaklan arasında önceki kitaplardan uygulama alanında varolan geleneklerin de olduğudur. Örneğin namaz Peygamberliğin 13. yılında farz kılınmıştır. Fakat biz biliyoruz ki, bundan önce de Rasulullah namaz kılmıştır.

Kur'an cahili uygulamalar, tevhidi gelenekler üzerinde Musaddık ve Müheymin sıfatlarıyla konuşmaktadır.

Kur'an Musaddıktır. Çünkü Kur'an kendisinden önce gelen ilahi vahiylerin hakikatini ve oruç vb. uygulamalarını onaylamakta, desteklemektedir. Müheymindir. Çünkü, Kur'an önceki kitapları denetleyen, teftiş eden, yanlış anlayışları ve yanlış uygulamaları düzelten, bazı hükümleri nesh eden bazılarını da koruyup kollayan bir kitaptır.1

Zikir ehl-i, bir başka ifadeyle hakkı ve hakikati iyi bilip, iyice temsil edenler Kur'an'ın onayladığı kaynaklardandır. Bu anlamda Kur'an'daki ehl-i kitapla ilgili ayetlerin zeminini, iniş ortamını, arka planını kavrayabilmek için ehl-i kitap kültürüne başvurmak gerekebilir. Fakat sürekli altı çizilmesi gereken husus, Kur'an'ın belirleyici olduğudur. Yoksa Yahudileşme, Hristiyanlaşma tehlikesi baş gösterir.

3) Sünnetin değeri ve önemi

Kur'an'ın bize önemsettiği başvuru kaynaklarından biri de sünnettir. Rasulullah'ın güzide arkadaşlarıyla gerçekleştirdikleri şahitliklerini sünnet diye tanımlayabiliriz. Kur'an'ın bu ilk ve örnek tanıklıkları bütün zamanlarda yaşayan İslam ümmeti için önemlidir. Şurası da unutulmamalıdır ki, Rasulullah'ın sünnetini ya da kelimetulllahı yüceltme görevini nasıl icra ettiğini en sahih bir şekilde Kur'an'dan takip edebiliriz. Kur'an'ın onaylı görev verdiği konularda ise Rasulullah'a tartışmasız itaat etmemiz Rabbimizin bize yüklediği bir sorumluluktur.

Kur'an'da geçen Rasulullah'ın ümmetimiz için değeri, önemi ve statüsüyle ilgili ayetleri üç grupta mütalaa edebiliriz.:

a) Rasululah'ta müminler için usvetun basene (takipedilmesi, sürdürülmesi zorunlu olan iyi örnekler) olduğunu söyleyen ayetler.

Bu gruptaki ayetlerin en vurgulusu ve en barizi Ahzab Sûresi'nde geçmektedir:

"Andolsun Allah'ın elçisinde sizin için Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için (uyulması gereken) güzel bir örnek vardır" (33/Ahzab,21)

b) Rasulullah'a itaati Allah'a itaate eşitleyen ayetler: "Kim Rasul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (çevirim) biz seni onların üzerine bekçi göndermedik." (4/Nisa, 80)

c) Rasulullah'ın insanlardan ve müminlerden herhangi biri şeklinde düşünülmemesini emreden, konumundan dolayı Kur'an'a dayalı olarak verdiği hükümlere ayrıntılara takılarak itiraz etmemeyi emreden ayetler:

"Peygamber müminlere canlarından ileridir. O'nun eşleri de onların anneleridir..." (33/Ahzab, 6)

"Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdiği zaman, artık, inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur" (33/Ahzab, 36; ayrıca bkz. 59/Haşr, 7)

Müminler, Peygamber(s)'e olur olmaz yere karşı gelmemelidirler. İhtilaflı konularda Rasulullah'ın verdiği kararları esas almalıdırlar. Ona seslenirken, onunla konuşurken dikkat etmelidirler. (Bkz. Hucurat Suresi)

Peygamber(s)'e itaat demek, içtihadlara itaat demek değildir. Rasulullah'ın içtihadları, bir komutan, bir devlet başkanı olarak yasakları da bağlayıcıdır. Fakat mutlak bağlayıcı olan Kur'an'dır. Peygamberimiz Kur'an'da açıkça çözüme kavuşturulmayan toplumsal, hukuki sorunlara da içhadi öneriler getirmektedir. Üzerinde durulması gereken husus, verilen hükümlerde uyulması icabeden usuldür. Bu usul, ister Peygamber(s), ister hakim, isterse kanun yapıcı olsun Kur'an'a aykırı ilahi hükümlere zıt hükümler vermemektir.2

Rabbimiz bazı ayetlerde Rasulullah'ın haramlarına, helallerine uymaya çağırmaktadır:

"Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi Peygamber'e uyarlar. O onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları alıkoyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri haram kılar..." (7/Araf, 157)

"Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Rasulü'nün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın" (9/Tevbe, 29)

Dikkat edilirse ayeti kerimeler Rasulullah'ın Kur'an'dan bağımsız bir helal-haram koyma yetkisinden söz etmemektedir. Yine önemli bir husus da Ehl-i Kitab'ın Rasulullah'ın şahsında Kur'an'a dolayısıyla Allah'a itaatinden sözediliyor olmasıdır. Haram-helal koyma yetkisi Allah'ın tekelindedir. (6/Enam, 147-150; 10/Yunus, 59-60)

Özetlersek; Rasulullah'a itaat farzdır. Fakat bu itaat ilahı kaynaklı ilkelere olduğu için, itaatin meşruiyetinin kaynağı yine Kur'an'dır. Peygamberimizi bütün müminler gibi Allah'a itaatle yükümlü olduğu için Kur'an'a aykırı hükümler vermez, vermemiştir. Onun Kur'an'ın hükümlerini açıklarken ya da Kur'an'da belirtilmeyen bir konuda verdiği hükümler Allah'ın helalleri, haramları gibi değildir. Kur'an kaynaklı olan hükümlere haram-helal denir ve evrenseldir. Kur'an'a uygun olarak verilen hükümlere ise yasak vb. isimler vermek gerekir.

Rasulullah sadece nakledip tebliğ eden biri değil, tebliği ettiğini öğretip şahitliğini de yapan biri olduğu için, onun meseleleri çözüm tarzı bağlayıcıdır. Çünkü o hem Rasul hem de insandır. Hem tebliğci hem de tatbikçidir.

Sünnet, Kur'an dışında da unsurlar ihtiva etmekledir. Örneğin; bir kadını teyzesi veya halası ile aynı anda nikah altında tutmak Rasulullah tarafından yasaklanmıştır. Bu hüküm bu açıklığıyla Kur'an'da yoktur, Fakat verilen hükmün Kur'an'a bir aykırılığı da yoktur. Bize mütevatir olarak geldiği, Rasulullah'a aidiyeti kesin olduğu için bu hükme ittiba etmek ihtiyari değildir. Yani zorunludur. Çünkü, Rasulullah'a itaat farzdır.

Başka bir örnek de namazların vakit ve rekat sayılarının tesbiti ile ilgilidir. Bunların cevabını da biz sünnette bulmaktayız. Bize bu uygulama kesintisiz olarak geldiği, Rasulullah'a aidiyeti şühpesiz olduğu için, ilahi kontrol altında olan bu ameli sünnete ittiba etmekte herhangi bir tereddüt göstermiyoruz. Çünkü Rasulullah Kur'an'a uygun hükümler verir, O Kur'an'la hükmeder, Kur'an'a aykırı bir söz ve fiil içerisinde olduğunda Allah tarafından düzeltilir, uyarılır:

"Şunda kuşku yok ki, biz bu kitabı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma!" (4/Nisa, 105; ayrıca bkz. 12/Yusuf, 40; 18/Kehf, 26)

Rasulullah hüküm verirken, İslam'ı tatbik ederken bazı hatalar da yapmıştır: Bunlardan sadece iki tanesini örnek olarak vermekle yetinelim. Birincisi Abese Sûresi'nde geçmektedir. Tebliğ yönteminde "müstekbirlerin hatırı için mustazaflardan vazgeçilemeyeceği" ilkesinden sapma eğilimi oluştuğu için uyarı olmuştur. İkincisi Tahrim Sûresi'nde geçmektedir:

"Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafur'dur. Rahim'dir" (66/Tahrim, 1)

Bu ayette Kur'an'a göre helal olan bir şeyin bir kızgınlık anında dahi olsa, bireysel hayatımız için bile olsa haram kılınamayacağı anlaşılmaktadır. Kısaca Rasulullah'ın ister elçilik görevini yaparken, olsun isterse buna bağlı olarak yaptığı imamet görevinde olsun hüküm verme de kaynağı Kur'an'dır. Peygamberimiz bir tatbikçi olarak Kur'an'ın dışında hükümler verdiğinde de yine Kur'an'a bağlıdır.

Sünnete uymanın bağlayıcılığı hususunda bütün İslami mezhepler, cemaatler ve gruplar ittifak etmiştir. Fakat bu demek değildir ki, Rasulullah'a nisbet edilen her yalan yanlış rivayete ittiba edeceğiz. Hadis ile sünneti aynılaştırmamak lazımdır. Hadis tedvini esnasında senet tenkidinin bir hayli yapıldığını görmekleyiz. Fakat metin tenkidi ise daha çok İmam-ı Azam Ebu Hanife gibi imamlar tarafından yapılmıştır. Onlar "Kur'an'a arz" yöntemini uygulamışlardır.3

Hadislerde senet tenkidiyle ilgili yüzlerce eser yazılmış iken hadîste metin tenkidi alanında İbn Kayyım el Cevziyye'nin "el-menarü'l-münif" adlı eseri istisna olma özelliğini halen korumaktadır.4

Kur'an'ın Tek Kaynak Olduğunu Söylemenin Zaafları

Kur'an'ı tek kaynak olarak telakki etme anlayışı çok eski bir tarihe dayanmaktadır. Yani çağdaş bir olgu değildir. Bu tarihi yaklaşık Hicri 2. yüzyıla kadar götürebiliriz. Hadislerin tedvin edildiği o yıllarda "sadece Kur'an" diyen müslümanların varlığı rivayetlerin içeriğinden anlaşılmaktadır. "Sadece Kur'an" demek zorunda kalmak, bazen temel kaynağımıza dönük ve kitabımızı gölgede bırakıcı yaklaşımlara tepki olarak doğmaktadır. Bazen de ölçü ve dengeler kaçırılarak aslında Kur'an'ın da önem atfettiği, onaylı göndermeler yaptığı bilgi kaynaklarını önemsizmiş gibi göstermek gibi uçlara kaymaktadır. Aynı yıllarda Ehl-i Hadis ve Ehl-i Rey ekolleri arasında bir çekişme yaşandığını tarihi malumatlardan öğrenmekteyiz.

Ebu Davud, Tirmizi ve İbn-i Mace'de geçen bir hadis, Rasulullah tarafından söylenmiş midir bilemeyiz ama, bu tür akımlara Ehl-i Hadis tarafından verilmiş bir cevap niteliğindedir:

"Hz, Peygamber demiştir ki: "Bilin ki, bana Kur'an ile beraber onun bir benzeri de verilmiştir. Karnı tok bir şekilde koltuğuna kuruluş olan bazı kimselerin, "Bu Kur'an'a sarılın, helal dediğini helal, haram dediğini haram kabul edin" diyeceği zamanlar yakındır. Bilin ki, Allah'ın elçisinin haram kıldıkları Allah'ın haram kıldıkları gibidir."

Bu hadisin bazı varyantları ise Kur'an'a atıl yapanları suçlamamaktadır: Kur'an'a sarılın, helal dediğini helal, haram dediğini haram kabul edin" şeklindeki varyantları Ehl-i Hadisin bu rivayet üzerinde oynadığını göstermektedir.

d- Kur'an Tek Kaynak Değil, Temel Kaynaktır

Kur'an temel kaynaktır demek, Kur'an bize ilahi hidayetle ebedi bir rehber vermiştir, anlamına gelir. Yoksa Kur'an'dan hazır bir ibadet katalogu, hazır bir ekonomi paketi, hazır bir siyasi yapı çıkaracağımız anlamına gelmez. Kur'an bize ferdi, içtimai hayatımıza, siyasi, ekonomik alana ilişkin değişmez ilke ve prensipler verir. Bizlere düşen ise bu ilkelerle, sorunları çözüme kavuşturmaktır.

Kur'an, Hz. Peygambere yaşadığı toplumu ıslah ederken ve şirke karşı cihad ederken karşılaştığı sorunları çözmede tartışılmaz bir klavuzluk görevi vermiştir. Fakat Rasulullah'ın şahitliğini yaptığı İslam'ın, paket programlar halinde, hazır reçetelerle Kur'an'ın içinden fırlayıp herşeyi bir anda değiştirdiğini iddia edemeyiz. Rasulullah'ın yaşadığı toplumda koruduğu, ıslah ettiği ve değiştirdiği uygulamalar vardır, Eğer bir uygulama tevhidi geleneğe dayanıyorsa, şirk bulaştı diye ve sırf eskiye aittir diye ortadan kaldırılmamış, ıslah edilmiştir (Namaz gibi). Fakat putları aracı kabul etmek, Allah'tan başkasını şefaatçiler edinmek vb. inançlar uzlaşmaksızın ortadan kaldırılmıştır (İnkılab).

Kur'an'a rakip bir kaynak yoktur. Ancak Kur'an'ın eksiksiz olması ile ilgili vurgular, genel ilkeler ve temel esaslar açısından ele alınmalıdır.

Kur'an; namaz, oruç, hac, zekat, ceza, miras, evlenme, boşanma vb. konularda temel ilkeleri vermiş ama tafsilata girmemiştir. Hz. Peygamber bu konuların ayrıntılarını Kur'an'ın hakemliğinde yaptığı içtihadlara, kendinden önceki tevhidi uygulamalara, Kur'an'ın genel ruhuna göre belirlemiştir.

Kur'an'da astronomi, biyoloji, fizik teorileri arayanlar En'am Suresi 38 gibi ayetlere dayanmaktadır. "Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık" Bu ayet aklımıza gelen her konuda Kur'an'ın kaynak okluğu anlamına gelmez. Çünkü Kur'an, hidayet kitabıdır. Yukarıdaki ayet levh-i mahfuza değil de Kur'an'a işaret etse bile, onun gönderiliş gayesiyle ilgili hiçbir şeyi eksik bırakmadığı anlamına gelir. Kur'an dinin temel hüküm ve prensipleriyle ilgili olan her şeyi açıklamıştır.

"... Bu Kur'an, uydurulacak bir söz değildir. Aksine o, kendinden önceki vahyi tasdik eder. Her şeyi ayrıntılarıyla gösterir. İnanan bir topluluk için de bir klavuz ve rahmet lir." (12/Yusuf, 111)

Konu ile ilgili olarak meşhur Muaz hadisi neyin temel kaynak, neyin yardımcı kaynak oluşuyla ilgili bize önemli ipuçları vermektedir.

Hz. Peygamber Muaz b. Cebel(r)'i Yemen'e vali olarak gönderirken, ona karşılaşacağı meseleleri nasıl çözeceğini, nasıl bir yol izleyeceğini sorunca, Muaz'ın cevabı şu olmuştur: "Önce Kur'an'da çözümü arayacağını, onda bulamazsam senin sünnetine (modeline, yöntemine) başvuracağım, onda da bulamazsam kendi görüşüme göre hüküm ve karar vereceğim."(5) Hadiste ikinci yardımcı kaynak olarak belirtilen yöneticinin görüşünün (kendi görüşümüzün) de, hükmetmede önemli bir kaynak olduğu vurgusuna dikkat etmeliyiz.

Sonuç

Kur'an'ın dışında, ona alternatif, ölçüsüzce rakip kaynaklar oluşturmak bir ifratı oluşturmaktadır. Kur'an'a rakip olarak temel kaynakmış gibi lanse edilen verilere tepki duyarak, Kur'an'ın tek kaynak olduğu anlayışı da tefriti oluşturmakladır.

Kur'an'ın onayladığı, bizi başvurmaya ittiği ikinci dereceden kaynaklar vardır. İfrattan kaçarken tefrite tutulmamalıyız. Kur'an temel kaynaktır, tek kaynak değildir.
 

MURATS44

Kullanıcı
Katılım
16 Mart 2013
Mesajlar
248
Beğeni
70
Puanları
28
Arkadaşlar öncelikle şunu belirteyim.
Bu konular insanlarımızın üzerinde hadis düşmnlığı oluşturmak için yazılan bilinçli yazılardır. Bu konuları okurken çok dikkat etmeli , ona göre düşünmeliyiz. Çok güzel ve akıcı dini konuların arasına "HADİS DÜŞMANLIĞI" yerleştirilmektedir. Özellikle Halukgta isimli arkadaş konularını açtığı sitelerden atılmakta ve kendi açtığı konulara dönüp bir daha bakmamaktadır.Mesajı verdikten sonrası için mesele bitmiştir. Bu arkadaş bütün yazılarında hadis düşmanlığını belli ederek bunuda islam için yaptığını iddia etmektedir.
Bu konuları okuyup , düşüncesini değiştirecek olanların vebalini kimse alamaz. Hadis gerçeğini bilen siteler bu adamı siteden atıp bu düşmanlığa müsade etmemektedir.
İsim vererek yazıyorum..

Halukgta isimli vatandaşın konuları tehlikeli ve sakıncalıdır. Her ne kadar meseleye Kuranı kerimi katarak haklı görünmeye çalışsa da, bu tür konular açarak insanları zehirlemesine müsaade etmeyin.
 

halukgta

Kullanıcı
Katılım
6 Kasım 2015
Mesajlar
22
Beğeni
14
Puanları
3
Bozkurt kardeşim beni çok iyi anlamışsınız. Allah sizden razı olsun. Aleyhimde söylenen sözleri ise Rabbim e havale ediyorum. Kimin niyetinin kötü olduğunu yalnız Allah bilir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst