Heykelin Tarihçesi | Define işaretleri ve anlamları

Heykelin Tarihçesi

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Heykel, sanatsal bakış açısıyla meydana getirilmiş üç boyutlu formlara denir. Heykel temelde mekanın kapsanması, kavranması ve mekan ile ilişki kurulması ile ilgilenir.

Genellikle insan, hayvan ya da nesnelerin heykelleri yapılır.Taş ve ahşap gibi malzemelerden yontularak yapılabileceği gibi; kil, balmumu gibi ara malzemelerden modellenerek, bronz ve tunç gibi metallerden dökülebilir. Büst, rölyef ve tors gibi heykel türleri vardır.
ipchg2.jpg



Heykelin Tarihçesi
Heykel ve heykelciliğin tarihi eski zamanlara kadar uzanır. Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda mermer, ağaç, taş, pişmiş toprak, maden vs. gibi çok çeşitli malzemeden yapılmış heykel ve heykelciklere rastlanmaktadır. Bunlar ve diğer heykeller üzerinde yapılan incelemelerden, heykellerin büyük bir kısmının çeşitli kavimlerin ilah olarak tanıdıkları varlıkları tasvir ettikleri, bazılarının kral-kraliçe gibi hükümdar ailelerini, kahramanları ve kahramanlık olaylarını, bilim, sanat ve sporda meşhur olmuş kimseleri, bir kısmının da çeşitli insan ve hayvanları tasvir ettikleri anlaşılmıştır. Tarihi araştırmalar, ilk heykelin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hakkında herhangi bir netice vermemektedir.
laocoon.jpg

Tarihi çok eski olduğu bilinen heykel ve heykelciliği bu derece yaygınlaştıran asıl sebep, inançtır. Çeşitli devirlerde yaşamış insanların tapındıkları ve ilah tanıdıkları şeylerin ağaç, taş, maden üzerine işlemeleri ve ibadetlerini bunlara karşı yapmaları, heykel ve heykelciliğe cemiyet hayatında geniş yer verilmesine yol açmıştır.

İlk çağ topluluklarında sanatçılar genellikle bir geleneği devam ettirir. Ortaya konan eser, toplumun ortak malı olarak kabul edilir. Dolayısıyla eserler sanatçıları değil üretildikleri kavim ve toplulukların adıyla anılırlar.

İlk çağ heykelciliğinin özellikleri

Tarımsal faaliyetlerin başlamasıyla birlikte, verimsizlik sorununa çare olarak, Magna Mater (Ana Tanrıça) heykelcikleri yapılmıştır. Bu heykelciklerin malzemesi ağaç ya da topraktır.

Heykeller genel olarak aynı duruşu sergiler, kişisel özellik taşımazlar. Baş oranları vücudun geneline göre büyüktür.

Üç boyutlu heykellerde bile uzuvlar çizilerek gösterilir. Heykel yüzeyleri çizilerek süsleme yoluna gidilir.


Mısır heykel sanatı
Kültür alanında otuz yüzyıl boyunca süreklilik gösteren Mısır’da heykeltıraşlar ağaç, granit, bazalt, profir gibi dayanıklı malzemeler kullandılar. Tapınakların ve mezar anıtlarının iç ve dış cephelerini heykeller ve rölyeflerle süslemişlerdir.

Mısır’da heykelcilikte zaman içinde gelişen bir üslupçuluk söz konusudur. Bu üsluplaşma özellikle figürlerin duruşlarında ve vücudu kaplayan kumaşların yapımında kendini gösterir. Figürler genel olarak durgun ve hareketsizdir. Frontal duruş hâkimdir. Ayakta duran figürlerde, vücut ağırlığı iki bacağa eşit olarak dağıtılır. Heykelin ortasından bir çizgi çekilirse iki eşit parça elde edilir. Kollar vücuda yapışık şekilde aşağıya sarkar, eller yumruk şeklindedir.

Mısır heykelcileri çok büyük ve sert taşlar yontuyorlardı. Bu durum onları çalışmalarında sadeleşme yapmaya yöneltti. Dolayısıyla heykellerde adale, kas gibi detaylar görülmezken, yüzlerde de ifade de yoktur. Yalnızca mezarlara, dini inançlar gereği konan heykeller, ölünün ruhuna ev sahipliği yapacağından sahibine benzemesi zorunluluğu taşır.

Kral heykelleri sert taşlardan yapılırken, yumuşak taşlardan ve ağaçtan yapılan prens, rahip ve memur heykelleri bulunur.

Yeni imparatorluk döneminin en güzel eser, Amerna şehrinde bulunan Kraliçe Nefertiti’ye ait olan büsttür. Sanatçısı bir yanda geleneğe bağlı kalmaya çalışırken, bir yandan da modelinin şahsi özelliklerini betimlemeye çalışır. Gize piramidinin yanında bulunan Sfenks heykeli ise eski krallığın krallarından olan Kefren’nin portresini taşır.

Rölyefler daha çok tapınak ve mezarların duvarlarını süsler. Mısır rölyefleri daima bir olayı anlatır. Rölyeflerde baş, kollar, ayaklar, bacaklar ve gövde profilden; gözler ve omuzlar ise cepheden gösterilir.


Yunan heykel sanatı
Yunan heykelinde, kişisel özellikler değil, ortak ideal tip önemlidir. İdeal yüzler, ideal ölçülere uygun insan vücutları Yunan heykelinin başlıca özelliğidir. Başlangıçta kil, taş fildişi, kemik ve tunç gibi malzemelerden ilkel heykelcikler ortaya koyan Yunan heykelcileri zaman içerisinde bunu geliştirmişlerdir. Heykel sanatının gelişmesine ve anıtsal heykeltıraşlığın ortaya çıkmasının nedenleri arasında olimpiyatlarda başarı kazanan atletlerin heykellerinin dikilmesi geleneği, gelişen mimariye bağlı olarak, tapınakların taştan yapılması ve bunların iç ve dış cephelerinin, kabartmalarla süslenmesi sayılabilir.

Yunan heykeli karşıtlıklar ve bunun yarattığı dinamizm üzerine kuruludur. Baş başka, kollar ve bacaklar başka başka yönlere bakarlar. Bu durum gösteriyor ki Yunan heykelcisi vücut nüansları üzerinde çalışmıştır.

Yunan heykelcileri örtü altından hissedilen gövdenin formunu ortay çıkarmanın çekiciliğini fark etmişlerdir. Bundan dolayı, gizlerken göstermek yunan heykelciliğinde bir motif olmuştur.

M.Ö. 7. ve 6. yy.da iki büyük heykeltıraşlık ekolü görülür:

•Girit Pelepones

•İyonya

Yunan heykelciliği üç bölümde incelenebilir: •Antik Çağ (m.ö. 490–460) •Klasik Çağ •Helenistik Devir (m.ö. 330–30)


Antik çağ
Bu dönemden itibaren vücudun ağırlığının bir bacak üstüne verildiği, böylelikle frontal duruşun değiştiği görülür. Bu yeni duruşun gelişmiş örneğine Olimpiya Zeus tapınağında rastlanır.xzxzx


Klasik çağ
Bu dönem Parthenon tapınağının içinde bulunan altın, fildişi Athena heykelini yapan heykeltıraş Fidyas ile en parlak çağına ulaşmıştır. Bu heykel kaybolmuştur. Günümüze kalan ise zamanında Romalıların yaptığı kopyadır. Sanatçı en çok tanrı heykelleri yapmıştır.


Helenistik çağ
Bu dönemde portrecilik gelişmiştir. Özellikle devlet adamlarının portreleri yapılmıştır. Bunlar arasında Büyük İskender portreleri ve bunların sanatçısı Lisppos öne çıkar. Sanatçı o zamana kadar uygulanmakta olan oranlar sistemini değiştirmiştir. Baş küçülmüş, gövde uzamış, baş vücudun 1/6’i olmuştur.


Roma heykel sanatı
Romalılar bu alanda yaratıcılık gösterememişlerdir. Yunanistandan heykeller getirtmişler ve bunları kopyalayarak çoğaltmışlardır. Buna karşılık portrecilikte başarı göstemişlerdir. Bu durum dini geleneklerle bağlantılıdır. Roma geleneklerine göre ölen bir kişinin yüzünün balmumundan kalıbı alınır ve cenazeden sonra evin bir köşesinde saklanırdı. Özellikle cumhuriyet döneminde portrecilik çok gelişmiştir. Bu dönemde oldukça gerçekçi bir üslupla yapılan portrelerde; her türlü yüz ifadesi ve şahsi özellikler başarıyla işlenmiştir.

Romalılar zaferle döndükleri seferler sonarsında, kazandıkları başarıları simgeleyen anıtlar dikmeyi adet edinmişlerdir. Belirli zaman ve yerde gerçekleşen olayları anlatan kabartmalarla üslü bu anıtların en önemlileri Augustos döneminde Roma’da yapılmış olan barış sunağında bulunur. Bir diğer önemli anıtsa İstanbul Sultanahmet meydanındaki Teodesius obeliskidir (m.ö. 4yy.). bu anıtın kaide kısmında imparator maiyetiyle beraber hipodrom locasında görülür. Kabartmanın merkezinde imparator bulunurken, diğer figürler imparatora yakınlıklarına derecelerine göre yerleştirilmiştir.

Heykelcilikte usul ve teknikler
Heykelci hem çizici hem de uygulayıcıdır. Heykelcilerin bazıları sadece ellerine verilen şekilleri ya oyarlar veya dökerler. Heykelcilikte; oyma, biçimleme, inşa ve birleştirme, döküm, bitirme gibi teknikler vardır.

Yontma
Heykelci tek parça bir kütleyi istenen düzen içinde şekillendirir. Taş ve ahşap heykelcilikte bu usul kullanılır.
Modelleme
Şekillendirilebilir heykel malzemelerinin elle ya da çeşitli aletlerle biçimlendirilmesi. Bunların maddesi kil, balmumu ve alçıdır.
Birleştirme
Önceden şekillendirilmiş malzeme ve parçaların usulüne uygun olarak biraraya getirilmesidir.Birleştirme heykelcilikte, kumaş, saç, çıta, kalas, formika, cam, ip, met al borular vb. maddeler kullanılır.
Döküm
Kil, balmumu gibi ara malzemeyle yapılan heykellerin çeşiltli döküm teknikleri kullanılarak; bronz gibi dayanıklı malzemeyle dökülmesidir.
Bitirme işi
Bitmiş heykelleri perdahlama, cilalama, boyama ve yaldızlama gibi uygulamaların yapılmasına denir.
2z3xkav.jpg


Günümüzde heykel ve heykelcilik
İnsanların heykellere tapmaya başlamasından sonra, heykelcilik bir sanat ve ticaret met alı olmuştur. Yüzyıllarca insanlar, her çeşit malzeme ve maddelerden heykeller yapmışlar ve hatta bunları başkalarına satarak geçimlerini temin etmek yolunu tutmuşlardır. Arkeolojik kazılarda, çeşitli yörelerde bol miktarda bulunup müzelere konan heykeller bunu ispatlamaktadır. Bilhassa mermerden yapılan heykeller, günümüze kadar sanat özelliklerini korumuşlardır.

Avrupa'da başlayan Rönesans hareketi ile heykelcilik ayrı bir önem kazanmış, Michelangelo bu devirde yetişen heykeltraşların en meşhuru olmuştur. Bu zamandaki heykellerin yapımı, süsleme sanatı ile birlikte gelişmiştir. Ayrıca heykeller, şimşir, ıhlamur, meşe ve ceviz gibi sert ağaçlar oyularak çok çeşitli ölçülerde yapılmıştır. Taştan yapılan heykellerin kırılması çabuk olduğundan, eski zamanlardan beri, mermer kullanılması daha yaygındır ve daha çok tercih edilmiştir. Zamanımızdaki heykeltraşlar tarafından ekseriya mermer, bronz, tunç gibi kırılma tehlikesi daha az olan ve dayanıklılığı bulunan malzemeler kullanılmaktadır. Bunların yanında fildişinden heykel yapmak, eskiden olduğu gibi günümüzde de biblo şeklinde devam etmektedir.

Heykel, sanatsal bakış açısıyla meydana getirilmiş üç boyutlu formlara denir. Heykel temelde mekanın kapsanması, kavranması ve mekan ile ilişki kurulması ile ilgilenir.

Genellikle insan, hayvan ya da nesnelerin heykelleri yapılır.Taş ve ahşap gibi malzemelerden yontularak yapılabileceği gibi; kil, balmumu gibi ara malzemelerden modellenerek, bronz ve tunç gibi me talllerden dökülebilir. Büst, rölyef ve tors gibi heykel türleri vardır.
 
Son düzenleme:

star21

Kullanıcı
Katılım
11 Ağustos 2012
Mesajlar
2,733
Beğeni
430
Puanları
83
Cevap: Heykelin Tarihçesi

emeğine sağlık
 

beytanya

Kullanıcı
Katılım
22 Temmuz 2012
Mesajlar
833
Beğeni
45
Puanları
18
Konum
Ağrı
Cevap: Heykelin Tarihçesi

Eline sağlık ustam, paylaşım için teşekkürler:rolleyes:
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: Heykelin Tarihçesi

Beğendiğinize sevindim:rolleyes:
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: Heykelin Tarihçesi

Boyanma Aşaması
Pişirilmiş toprak figürinler genellikle boyalıdır. Bunun için iki belirgin metod kullanılmıştır. Öncelikle bronz çağından itibaren,
pişirilmeden önce, çanak çömlek üzerinde yapıldığı gibi sırlama şeklinde boyama tekniği pişirilmeden önce uygulanmaktaydı. Bu teknik uygulandığında, parlak siyah veya kırmızımsı kahverengi renk yanında, bazen çizgi halinde beyaz ve morumsu kırmızı bezemelerin yapıldığı görülmektedir. Bu uygulamalar erken çağlardan M.Ö. 500’e kadar yaygındır. Dardanos Tumulus Kazılarından çıkartılan, M.Ö.4. yy. aitAphrodite heykelciği, heykeltıraş Praxiteles tarafından yapılmıştır. Başındaki diadem tacı, boynundaki yapraklı kolyesi, sol kol ve bacağındaki yılan tasvirli pazulukları, Sağ bilegindeki ve sağ pazusundaki hal halları, kiremit kırmızısı, kaşlar ve saçlar ise koyu kahverengidir. Büyük olasılıkla renklendirmede kırmızı ve siyah astarlar kullanılmıştır.



Atina Ulusal Müze’de bulunan ve çeşitli renklerle boyanmış olan heykel başı, günümüze ulaşmış nadiralçı eserlerden birisidir. Antik Miken uygarlığına ait olan eserin yanında vücut parçalarına ait hiç bir izin olmaması, eserin gövdesinin tahtadan yapılmış olması ihtimalini düşündürmektedir. Beyaz alçı, daha ucuz bir malzeme olarak, muhtemelen fildişi yerine kullanılmış olabilir zira, antik Miken’de ahşap gövdeli ve fildidiş başlı başka eserlere de rastlanmaktadır. (Hood S., 1978, s. 102) . M.Ö. 7. yy.’dan itibaren görülmeye başlanan ve 6. yy.’lın sonunda yaygınlaşan ikinci boyama tekniğinde beyaz astar üzerine mat renklerin uygulanması söz konusudur. Figür pişirilmeden önce beyaz sıvı kil ile kaplanmakta, pişirilme işleminden sonra beyaz astar üzeri suluboya (tempera) renkleri ile boyanmaktadır. Sık görülen renkler arasında siyah, kırmızı, sarı, mavi ve yeşil bulunmaktadır. Bu renkler ilk uygulandıklarında sırdan daha parlak ve çekici olmakla beraber aradan geçen uzun yıllar sırasında solmuş veya tamamen yok olmuştur. Sırlı heykeller ilk yapıldığına yakın bir şekilde korunmuş olmakla birlikte diğer mat renklerle boyalı heykellerin ilk başta tam olarak nasıl göründüğü konusunda kesin bilgilerimiz yoktur. (Higgins, R.A. 1963, s.10 – 14).

Üzerinde orijinal boyası halen bozulmadan duran Canosan, Güney İtalya’daki Yunan kolonilerinin belirgin artistik stillerinden bir tanesini işaret etmektedir. Canosan çanak çömlekleri ve figürinleri, parlak sır yerine zarif pastel boyaların kullanılmasıyla tanınmaktadır. Bu tür boyaların kolay bozulabilir olması nedeniyle birçok eserin üzerinde sadece çok az izleri günümüze kadar ulaşabilmiştir. Burada görülen figürin son derece nadir bir şekilde neredeyse hiç bozulmadan kalabilmiştir. Saçları kahverengi, dudaklar ve küpe kırmızı, eller ve yüz ten rengi olan heykelcik, pembe bir chiton ve üzerinde de mavi bir chimation giymektedir



.Bu kalıptan çıkmış terracotta baş, diadem ve küpe takmış olan bir kadına aittir. Dalgalı saçları ve yüzdeki boyama tekniği M.Ö. 5. yy Yunan şarap sürahilerindeki tekniğe benzemektedir. Bu tür heykeller tapınakların duvarlarına asılmak için yapılmış olabilir (Betty Blandino – The Figure in Fired Clay, 2001 New York, s.62).

Minos çağı boyunca Girit’te bu son derece güzel bir şekilde yapılmış ve parlak renklerle boyanmış yılanlı tanrıçaya tapınılmıştır. Her iki elinde birer yılan tutan tanrıçanın, süslü başlığının üzerinde de oturmakta olan bir kedi bulunmaktadır. Zarif yüzünde koyu renkle boyanmış kaşlar ve gözler dikkati çekmektedir. Kulaklarının arkasından dolanarak aşağı inan saçları, muhtemelen ana tanrıçanın besleme özelliğini vurgulamakta olan çıplak göğüslerinin etrafından aşağı sarkmaktadır. Tüm figür parlak sır ile kaplıdır.
 
Son düzenleme:

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: Heykelin Tarihçesi

Fırınlama Aşaması
Tamamen kurumuş seramikin fırınlanması, ürünün direnç kazanması için gereklidir; Ancak, pişirme sonucu hamurun hacmi küçülür, rengi değişir ve su geçirgenliği azalır. Pişirme işleminin bir rastlantı sonucu bulunduğu düşünülmektedir. (Rona, 1997, 1635). Teknolojinin evrimi sürecinde fırınlama teknolojisi ve fırınlama yöntemlerinin gelişimi farklılıklar göstermektedir. İlkel fırınlama yönteminde, ürünler açıkta üst üste ve yan yana dizilerek çalı, çırpı ve odun gibi organik maddeler ile oldukça rüzgarlı bir havada fırınlanmaktadır. Bu yöntem uygulanırken basitçe toprağa kazılan ya da etrafı taşlarla yükseltilmiş yarı açık, ateş hanesi görevi görecek çukurların kullanıldığı bilinmektedir. Kaplar açılan bir çukurun içine yerleştirilerek pişirilmiş, zaman içinde de ateşleme bölümünün (ateşlik), ürünlerin konduğu bölümden ayrıldığı çok çeşitli odun fırınları yapılmıştır. Bir diğer yöntemde, yaşanılan mekanın bir köşesine yada odanın ortasına, yere kazılarak yapılan, içinde odun gibi maddelerin yakıldığı tandırda, insanlar yemek ve ısınma gereksinmelerini karşılarken, yaptıkları topraktan gereçleri de yaklaşık 4-5 saat fırınlamışlardır. Ürünlerin, tandır yakılmadan önce üst üste veya yan yana dizilerek çalı, çırpı ile ön ateşleme yapılıp, daha sonra yavaş yavaş köz oluşturacak odunların eklenmesiyle pişirildiği sanılmaktadır(Ayter, 2003, s. 266-270). Toplumsal gereksinmeler sonucu toplu üretime geçildiğinde her tarafı kapalı, belirli bir iç hacmi olan, alev kontrolü yapılabilen, toprak üzerine inşa edilmiş odun konulacak ateş bölümü, kapısı ve bacası olan fırınlar yapılmıştır ve bu fırınlarda daha uzun süreli fırınlanarak, nitelikleri yüksek seramikler üretilmeye başlanmıştır (Ayter, 2003, s. 266-270). Pişirilmiş toprak ürünlerdeki gelişime paralel olarak fırın teknolojisi, fırınlama yöntemleri ve fırın yardımcı malzemeleri sürekli evrim geçirmiş, amaca göre gelişme, pişirilmiş toprak üretiminin her aşamasında görülmüştür. Heykel tamamen hazırlanıp güneşte kurutulduktan sonra, 750 – 950 derece arasında değişen ısılarda çömlekçi fırınlarında pişiriliyordu. Genel olarak antik çağda pişirilmiş toprak figürinler, aynı dönemde yapılan çömleklerden daha yumuşaktır bu da heykelciklerin çömlekler kadar yüksek ısıda pişirilmediğinin bir işaretidir (Blandino, 2001, s. 92-93-94). Fırınlama sırasında fırın atmosferi, ürünün sır, renk ve dokusu üzerinde etkili olur. Bu etki günümüzde düzenlenebilmektedir ve bunun için ürünler gerektiğinde kasetlenerek (refrakter koruyucu kutu) fırına yerleştirilir. Fırında redüksiyon atmosferi yaratıldığından, fırının içindeki temiz hava azalmıştır, karbon artmış ve dumanlı bir atmosfer meydana gelmiş olur. Oksidan fırın atmosferi ise dumansız, oksijeni bol bir atmosferdir. Fırın içinde yaratılan bu farklı atmosferlerle değişik renk ve dokulu sırlar elde edilir (Rona, 1997, 1635). Antik çağlara ait pişirilmiş toprak figürinlerde görülen renk farklılıklarının önemli bir kısmı fırınlamadan kaynaklanmıştır. Ürünün fırın içerisindeki yeri ve pişirilme süresi renginin değişiminde etkili olmuştur. Ancak günümüzde kontrollü bir şekilde yapılan bu işlemin antik çağlarda bilinçlimi yoksa tesadüfen mi yapıldığı bilinmemektedir.

Pişirilmiş toprak figürinlerin en önemli yapım aşaması, hatta belki de tüm çalışmanın kaderinin belirleneceği yer olan pişirilme işlemiydi. Bu nedenle çok çeşitli seramik fırınlarının yapıldığı düşünülmektedir. Fırında pişirme işlemi tam bir belirsizlik ortamında gerçekleşiyordu En yetenekli zanaatkarların bile pişirme işlemi sırasında her şeyin tam anlamıyla yolunda gideceğinden emin olması mümkün değildi. Bu nedenle pişirilen eserlerin korunması için fırının üzerine acayip masklar asmak gelenekler arasındaydı. Muhtemelen M.Ö. 525 ile 350 tarihleri arasında yazılmış olan aşağıdaki ilahi bu konudaki endişeleri anlamak açısından ilginçtir:
Ey çömlekçiler, eğer ilahim için bana para öderseniz,
O zaman, gel Athena, ve elini fırının üzerinde tut!
Bütün fincanlar ve kaplar iyi bir şekilde siyaha döne,
Hepsi iyi fırırnlana ve arzulanan fiyatlara satıla…
Ama siz çömlekçiler, eğer utanmaz ve sahtekar olursanız,
Fırın yıkıcıları fırınların başına toplamaz mıyım…
(Bufford, 1972, s. 122)
 

beytanya

Kullanıcı
Katılım
22 Temmuz 2012
Mesajlar
833
Beğeni
45
Puanları
18
Konum
Ağrı
Cevap: Heykelin Tarihçesi

Eline sağlık ustam, paylaşım için teşekkürler:rolleyes:
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Üst