Hz Hızır | Define işaretleri ve anlamları

Hz Hızır

mosfet44

Kullanıcı
Katılım
20 Kasım 2012
Mesajlar
59
Beğeni
13
Puanları
8
Hızır hazretleri Cuma namazı için bir camiye gider ve minberin yanında bir yere geçer oturur. Biraz sonra yanına biri gelir oturur.Hoca hutbede iken Hızır yanındakinin sallandığını farketmiş ve uyumak üzere olduğunu düşünerek dürtmüş ve adama uyuyacaksın demiş. Adam ben uyumuyorum demiş.

Biraz sonra yine sallanınca Hızır tekrar dürtmüş ve adama uyuyacaksın demiş. Adam ben uyumuyorum beni rahatsız etme demiş.

Biraz sonra yine sallanınca Hızır tekrar dürtmüş ve adama uyuyacaksın demiş. bunun üzerine. Adam ben uyumuyorum beni rahatsız etmemeni söylemiştim bir daha beni dürtersen senin Hızır olduğunu buradakilere söylerim, camiden çıkana kadar sakalından bir tek tel bile kalmaz demiş.

Bunun üzerine Hızır Allah (C.C) ' a yalvarmış. Ey Allah' ım bu kulun kimdir ki o beni tanıyor ama ben onu bilmiyorum. Senin sevdiklerinin isimlerinin yazılı olduğu kitapta ismi yazmıyor, deyince;

Allah' u teala ey Hızır biz sana beni sevenlerin isimlerinin yazılı olduğu kitabı verdik. O kulum ise benim sevdiğim kullarımdandır. Demiş.
 

KANAS_USTA

Admin
Katılım
11 Kasım 2012
Mesajlar
1,962
Beğeni
3,360
Puanları
113
Cevap: Hz Hızır

pasam paylasımın ıcın cok tesekkurler guzel bır kıssa
fakat;
bu kıssada sankı bıraz celıskı var gıbı dogrusunu ALLAH bılır,
ALLAH ın bır kısıyı sevmesının yolu sanırım oncelıkle kulun onu sevmesınden gecer, kul ıse ALLAH ı sevınce ona hakıkı bır abd olur,
sonrasında Yuce ALLAH ta o kulunu sever
ALLAH ın sevgısı hasa o derece tek taraflı olmaz degıl mı !

bence duzeltılmesı gereken bır kavram,

degerlı kardesım evet ALLAH dıledıgını sever amenna
ama oncelıkle kulda ALLAH sevgısı olması gerekmez mı !

dogrusunu ALLAH bılır.
 

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,476
Beğeni
16,848
Puanları
113
Konum
İstanbul
Cevap: Hz Hızır

s.a

konu ıcın tesekkur ederım,Allah c.c razı olsun.yalnız bu konuyu farklı versıyonlar ile degısıp degısıp yaymaya calısıyorlar.

özür dilerim ama,hızırın şuan için varlıgından şüpheliyim,her nefis ölümü tadacaktır ayatine muhalefet edıyor bu hızır.

hızırda her ınsan gıbı doğdu yaşadı ve ruhunu teslım ettı.hızır a.s adında da gectıgı gıbı peygamber rutbesıde tasıyor,bu sebeple beşer oldugu açıktır.

her nefıs ölümü tadacaktır ayetıne mashar olmustur.

ayrıca hızır kavramı yıne fatiha suresi ile çelişir,her ne olursa olsun Allah c.c den ıstemek gerektıgını hatırlatmakısterım.

şimdilerde malesef insanlar şöylebir yanılgıya düşmüş durumdadır,buda malesef şirktir.

kul sıkısmyanınca hızır yetişmez derler,

her nerde olursak olalım gelecek ve gorecek olan yalnızca ALlah tır,bunun dısında birşey dusunmek imanımızı zedeler Allah c.c korusun.

konuyu acan arkadasım bu acıklamaların senle alakası yok yanlıs anlama sakın.konu acılmısken acıklama yapayım dedım.

saygılar.
 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: Hz Hızır

mosfet44 ustam
öncelikle elinize sağlık
Her kez bildiğini
Paylaşacakki taşlar yerine
Otursun
Hz. Mûsâ döneminde yaşamış ve peygamber olması kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir şahsiyet.
Kur’ânı Kerîm’de, Hızır (a.s.)’in isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi’nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kıssadan “Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul…” (18/65) diye sözü edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir (bk. Buhârî, ilm 16, 44, Tefsîru’l-Kur’ân, Tefsîru Sûrati’l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174).
Bu rivayetlere göre bir gün Hz. Mûsâ isrâil oğulları arasında vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadığı sorulmuştu. Hz. Musâ: “Hayır, yoktur!” diye cevap verince Cenâb-ı Hak bir vahiyle Hz. Mûsâ’yâ Mecme’u'l-Bahreyn’de (iki denizin kavuşum yerinde) kullarından salih bir kul olan el-Hadir (Hızır)’in kendisinden daha âlim olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Hz. Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanlı ile Hızır’i bulmak üzere uzun bir yolculuğa çıktı. ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca, yolculukta yemek üzere azık olarak yanlarına aldıkları balıklarını unutmuşlardı ve Balık bir delikten kayıp denizi boylamıştı. Hz. Mûsâ oradan bir süre uzaklaştıktan sonra yemek için delikanlıdan balığı çıkarmasını istediği zaman balığın denize dalıp kaybolduğunu fârk ettiler. Hz. Mûsâ’nın Hızır’ı bulmasının alâmeti, bu balığın kaybolması olduğundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hızır (a.s.)’i buldular. Bundan sonra Hz. Musa’nın Hızır ile, Kehf Sûresi 66-82. âyetlerinde anlatılan yolculuğu başladı.
Hz. Musa’nın yolculuğunda azık olarak taşıdığı balığın Mecme’u'l-Bahreyn’de denize dalıp kaybolması, bazı rivayetlerde ve çeşitli İslâm milletlerinin folklorunda, bu arada Türk folklorunda da bu suyun âb-i hayat olduğu, ölüleri bile canlandıran, içenleri ölümsüzleştiren bir hayat iksiri olduğu seklinde izah olunmuş, burada balığın canlanıp denize dalması meselesinde bir peygamberin hayatının ve Cenâb-ı Hakk’ın kudretinin söz konusu olduğu unutulmuştur. Buna bağlı olarak, Mecme’u'l-Bahreyn bölgesinde yaşayan birisi olarak Hızır (a.s.)’a da ölümsüzlük isnâd edilmiş ve kendisine beser üstü güçler ve yetkiler verilmiştir.
Hızır aleyhisselâma verilen ilmin mahiyetini anlayabilmek için Musa (a.s.) ile olan yolculuğunu Kur’ân-ı Kerîm kısaca şöyle anlatır: Hızır (a.s.), yolculukta karşılaşacakları olaylara Musa peygamberin sabredemeyeceğini kendisine hatırlatmış ve O’ndan sabır için söz almıştır (el-Kehf,18/66-70). Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmişlerdi. Hızır (a.s.) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmıştır. Musa (a.s.) sabredemeyip söyle demiştir: “Gemiyi, yolcularını boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın” (el-Kehf; 18/71). Yolculuğun sonunda, ilk bakışta görünmeyen ve perde arkası bilgi niteliğindeki sebebi Hızır (a.s.) şöyle belirtir: “O, deldiğim gemi, denizde çalışan birkaç yoksulundu. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü gemi yolculuğa devam ederse, ileride her sağlam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanları) vardır” (el-Kehf, 18/79). Yolculuk sırasında, diğer çocuklarla oynamakta olan bir çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): “Kısas olmadan, masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın, dedi” (el-Kehf,18/74). Küçük çocuğun bu erken yaşta vefat ettirilme sebebi Hızır (a.s.) tarafından şöyle açıklandı: “Öldürdüğüm erkek çocuğa gelince; onun anne ve babası mü’min kimselerdi. ileride onları isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin” (el-Kehf, 18/80,81). Burada Cenâbı Hak’kın, anne-babanın hayırlı kimseler olması sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sıkıntılara sokacak bir çocuğu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayırlı bir evlâdın verilmesinin, gerçekte o aile için ” hayır” olduğuna işaret ediliyor.
Yolculuğun üçüncü merhalesi Kur’an’da söyle anlatılır: “Musa ve salih kul yollarına devam ettiler. Sonunda bir köye varıp, halkından yiyecek istediler. Halk ise onları misafir etmek istemedi. Musa ve salih kul, orada yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa: “isteseydin buna karşılık bir ücret alırdın, dedi. Salih kul şöyle dedi: işte bu seninle benim aramızın ayrılması demektir. Sabredemediğin şeylerin içyüzünü sana anlatacağım” (el-Kehf, 18/77,78). Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (Hızır) söyle açıklar: “Bu ev, şehirde iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimseydi. Rabbin, onların rüştlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çıkarmalarını istedi. Bu Rabbinden bir rahmettir. Ben bunları kendiliğimden değil, Allâh’ın emriyle yaptım. işte, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur” (Kehf 18/82).
Bu hikmetlerle dolu yolculuktan, insanların günlük hayatta karşılaştıkları bir takım olayların, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asıl perde arkasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bazen şer olarak görülen olayların arkasından büyük hayırların ortaya çıktığı görülmektedir. Âyet-i Kerîmelerde söyle buyurulur: “Hoşumuza gitmediği halde, savaşmak size farz kılındı. Belki de hoşumuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir siz ise bilmezsiniz (el Bakara, 2/216). “… Eğer karılarınızdan hoşlanmıyorsanız. olabilir ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, sizin için çok hayır takdir etmiştir. ” (en-Nîsâ, 4/19). Rasûlullah (s.a.s.), Hızır(a.s.)’in ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculuğu sırasındaki bir konuşmayı söyle nakleder: “Bir serçe, denizden gagasıyla su alıp, gemiye konmuştu. Hızır (a.s.) bunu Hz. Musa’ya göstererek şöyle dedi: Allah’ın ilmi yanında, benim ve senin ilmin, su serçenin denizden eksilttiği su kadar bir şeydir” (Buhârî, ilm, 44, (el-Enbiyâ, 27, Tefsîru Sûre 18/2; Müslim, Fezâil, 180; Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 311, V, 118; bilgi için bk. Ibn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, İstanbul 1985, V,172-185). Alıntı: İslamiyet
 

BoZKurT

"R@m@z@n"
Forum Düzeni
Katılım
22 Mart 2012
Mesajlar
9,476
Beğeni
16,848
Puanları
113
Konum
İstanbul
Cevap: Hz Hızır

selamunaleykum,

aliveli44 ustam vermiş oldgunuz bilgiler için size cok tesekkur ederım.yazılan bilgilerin tamamı dogrudur,sahih liği tartışılmaz.lakin bu bilgiler hızır a.s ın yaşadıgını göstermez.hz musa zamanında gelmiş onun zamanında ruhunu teslim etmiştir.


hepimizin bildiği gibi,eğerki yaşıyor olsa idi,mutlaka ve mutlaka peygamberimiz s.a.v gelip ona tabi olurdu ve bununla ilgili bilgi bize mutlaka yetişirdi.


bununla ilgili daha evvel okumusum oldugumuz bir yazıyı paylaşayım...



1) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Hızır’a, Hızır denilmesinin sebebi şudur; Hızır otsuz kuru bir yere oturduğu zaman ansızın o otsuz yer Hızır’ın arkasından yeşillenip dalgalanırdı!’ buyurdu.”
Buhari 7/3209, Tirmizi 3358



2) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِّن قَبْلِكَ الْخُلْدَ
“Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük vermedik…”
Enbiya 34



3) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ömrünün sonunda bize yatsı namazı kıldırdı. Selam verdikten sonra ayağa kalktı ve:
‘Bakın şu geceniz varya, işte bu geceden itibaren yüz yılın başında bugün yeryüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmayacaktır!’ buyurdu.”
Buhari 1/269, Müslim 2537/217, Ebu Davud



4) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, şayet Musa hayatta olsaydı, bana tâbî olmaktan başka bir şey yapamazdı!’ buyurdu.”
Ahmed bin Hanbel Albani İrva 1589, Albani Sahiha 3207



Önemli Uyarı: Musa (Aleyhisselam) ile Hızır aynı zamanda yaşadığına göre eğer Hızır yaşasaydı, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına gelip tâbî olması ve Müslümanlarla beraber Cihad etmesi gerekirdi!
İbni Kayyım el-Cevziyye (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Hızır’ın yaşadığına dair rivayet edilen bütün hadisler uydurma olup asılsızdır!!! Hızır’ın hayatta olduğuna dair tek bir sahih hadis mevcut değildir!!!”

Âlimlerden Hızır’ın ölmüş olup şimdiye kadar diri olmadığı görüşündekiler; “Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük vermedik…” ayetini delil getiriyorlar ve şöyle diyorlar:

“Zira Hızır, ister Nebi olsun, ister veli, olsun nihayet bir insandır ve ölmüştür!”
Şeyhu’l İslam ibni Teymiye (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Sahabe arasında, kendisine Hızır’ın geldiğini iddia eden hiç kimse çıkmamıştır!!! Çünkü Musa (Aleyhissellam)’ın çağdaşı olan Hızır, vefat etmiştir. Birçok kimseye gelip görünen Hızır, ancak ve ancak ya insan suretine girmiş bir cin ya da yalancı bir insandır!!!
İbni Teymiye Külliyat 1/331


Hızır’ın şu anda yaşamadığını ve öldüğünü söyleyen âlimler:
1) İmam Buhari 14) İbrahim El-Harbi
2) İmam Şafi 15) Muhammed Ali Es-Sabuni
3) İbni Teymiye 16) Ebu Hayyan El-Endulusi
4) İbni Kayyım el-Cezviyye 17) Celaleddin Es-Suyuti
5) İbnu’l-Cevzi 18) İmam Alûsi
6) İbni Hazm 19) Ebu Bekir ibni Arabi
7) İmam Nevevi 20) Elmalılı Hamdi Yazır
8) İbni Kesir 21) Fahreddin Er-Razi
9) İmam Kurtubi 22) İmam el-Munavi
10) Aliyu’l-Kari 23) Muhammed Derviş el-Hut
11) İbni Salah 24) Muhammed Nâsıruddin el-Albânî
12) İbni Ebi Şeybe 25) İmam Beyhaki
13) Taberani 26) İmam Mevdudi


“Diyelim ki bu kadar delile ve âlimlerin görüşüne rağmen Hızır yaşıyor, bizim ne yapmamız gerekiyor!? Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kişinin, Hızır yaşadığı için ne yapması gerekiyor!?”


“Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmezmiş deyipte şirke mi düşmemiz gerekiyor!?” Biz bu sözden Allah’a sığınırız! Çünkü kul sıkıştığı zaman ona yardım eden, ona rızık veren, hastalığına şifa veren, Allah (Azze ve Celle)’dir! Hızır’da her insan gibi doğup, yaşayıp sonra ölmüştür!!! Çünkü Allah (Azze ve Celle) kitabında şöyle buyuruyor:

كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”
Ankebut 57
 

mosfet44

Kullanıcı
Katılım
20 Kasım 2012
Mesajlar
59
Beğeni
13
Puanları
8
Cevap: Hz Hızır

Kanas_Usta ben teşekkür ederim kıssanın sonunda açıklama yapacaktım ama yanlış olmasın diye yapmadım fakat yapmam iyi olacakmış. Bunu anlamış oldum. Söylediğiniz bir nebze doğru, ama şu açıdan bakarsak çelişki yok.

Birinci durumda Kul Rabbini öyle seviyor ki, Rabbim onun sevigisine karşılık onu cennettine kabul diyor.

İkinci durumdaki kul ise Rabbini öyle bir seviyor ki, Rabbim onu hem sevigi hemde cenneti ile ödüllendiriyor.

her iki durumda da rabbim kullarını seviyor. Ama birini amelleri sevgisi, aşkı yaradanı daha fazla mutlu ediyor.

Burada anlatılmak istenen önemli Allah (C.C)' a duyulan aşk ve sevgidir.
 
Üst