Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Kapkaranlık bir çağ… Yaratılış gayesini unutmuş insanlık… Adı tarihe gömülmeye yüz tutmuş nice hasletler… İzleri kaybolmaya başlamış kahramanlar… Musa gitmiş, Firavunlar tekrar tahtına oturmuş. Günahlar her çeşidiyle; haksız kazanç, kumar, fal ve türlü türlü rezalet. Bir hiç uğruna toprağın altına gönderilen masum kız çocukları… Bir metâ haline getirilen cennetin müştak olduğu analar… Karunlar küçük dağları yaratmışcasına yine kibirli ve ulaşılmaz… Sâmirî yeniden dikmiş putunu, insanları saptırmada… İbrahimler’i ateşe atan Nemrutlar bir daha iş başında… Kâbiller gayzla Hâbiller’in boğazına sarılmış. Derken beklenen peygamber doğuyor karanlık dünyanın karanlık sinesine. Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem.)
Karanlık bir dünya vardı Senin adınla aydınlandı Efendim. Güzele susamış sineler Seninle güzele doydu. Anlamını kaybeden kelimeler Seninle yeniden anlam kazandı. Hunharca kıyılan canlar Seninle selamet buldu. Değer kaybeden adlar Senin adınla yeniden anlam kazandı. Sen gelmeden önce de Mus’ab’lar vardı Efendim, ama onlar Seninle destanlaşan yiğitler haline geldi. Hazret-i Hamza Seninle Hamza olup cehalete meydan okudu. Ebu Bekir radiyallahu anh sıddikiyete ulaştı Seninle. Hazret-i Ali Haydâr-ı Kerrâr; Hazret-i Halid “seyfullah” oldu. Adaletin temsilcisi oldu Ömer Efendimiz. İnsanlık iffet abidesi Hazret-i Osman’ı tanıdı. Sen öyle bir topluma geldin ki; dünya taşıdığı bu sakinlerinden utanır hale gelmişti. Hissizlik, kavga ve zulüm sarmıştı her yanı. Senin vilâdetin, ihtiyar dünya için yeni bir şevk, yeni bir heyecan oldu. Medeniyete hasret kalanlar bir daha alkış tuttu medenîlere. Bir ad verildi Senin geldiğin asra; saadet asrı.
Efendim! İntizarda yine Seni sevenler. Yoluna hasret bekleyenler, her gün biraz daha artıyor. Veda tepesinden Medine’ye bir dolunay gibi doğdun. No’lur bugün de Sana, sesine ve soluğuna muhtaç sinelere bir kez daha doğ. Kararmış kalblerimize bir ışık ol. Merhametten yoksun kimselere bir daha merhamet ol. Şefkata muhtaç masumlara, uzanan bir el ol. Haksızlıklar acımasızlıklar karşısında ümitsizliğe düşen bizlere muştu ol. Hastalıklarımıza çare, elemlerimize merhem ol. Biz Sana lâyık bir ümmet olamadık. Sana karşı yüzümüz yerde; davana bir elçi, sevdana bir ses olamadık. Ama biliyoruz ki, Sen bu “alemlere rahmet olarak gönderildin”. Şefkat peygamberi olarak geldin. Kavgaya karşı barışla geldin. İnsanlığa anlam kazandırdın. Bir daha n’olur tekrar ufkumuza doğ!
Efendim! Bizler Senin ismini bayraklaştıramayınca, dünya tekrar bir daha karanlığa gömüldü. Cüceler zirvelerde dolaşmaya başladı. Senin sesinden çok, talihsizlerin adı anılır oldu. Kardeşler yine birbirini hazmedemez oldu. Dostluklar unutulup yerini düşmanlıklar aldı. Akıl düşünmez, kalb hissetmez, göz görmez oldu. Elçi olup bize ulaştırdığın dine tavır almak bir meziyet, karşısında görünmek insanlara bir övünç vesilesi oldu. İslam, savaşla, ümmetin, terörle anılır oldu. Sana intisabla övünmesi gerekenler kimliğini gizler oldu. Senin arkadaşların Rabbimizin adını Mekke’nin sokaklarında haykırdığı gibi, biz dünyaya haykıramaz olduk. Biliyoruz; bütün bunlardan dolayı insanlar yarın Senden utanacak. Davan hiç bu kadar garip kalmamıştı bu gün olduğu kadar. Gel de sevindir bizi…
“Bak kıyamet ışığı var aynalarda bugün;
İblis keyfinde; cehenneme körük çekiyor.
Bu üstüste kasvetten göz nemli, gönül üzgün..
Kalk bunlara bir “dur” de, de ki zaman geçiyor.
Tanyeri ağaralı bir hayli zaman oldu,
Yolunu bekleyenlerin canları dudakta;
Bilmem yolda mısın, ışığın ruhlara doldu!
Ümitle çarpıyor sineler, gözler ufukta…”
Efendim! Sen bir müjde vermiştin bundan ondört asır evvel; “Benim nâm-ı celîlim güneşin doğup battığı her yere ulaşacak” bir kere daha müjdene belki şahit oluruz diye ümitleniyoruz. Kehf ashabı uykusundan uyanmış gibi yeniden. “Kardeşlerim” hitabına mazhar olma gayreti içinde gönüller. Senden teveccüh bekleyen ve hicranla hep Senin yolunu gözleyenler… Ve,
“Yine gamlandı gönül, yine hicranda bu dem.
Yandıkça yandı gönül nâr-ı sûzanla bu dem,
Sızladı her bir teli kalbimin tıpkı keman,
Ciğerim kebap oldu aman Sultanım aman!
İçimde yara, ufkum kapkara, pür-melâlim
Ey Dost bir nazar kıl Allah için bîmecalim!..”
diyen hicranlı gönüller…
Gedâlar efendileriyle varlığını hisseder. Biz de esaretimizin bitmesi, varlığımızın Sende değer kazanması için Seni bekliyoruz. İnsanlık bir daha Senin adının bayraklaştırılmasına muhtaç. Senin hayatını hayatına hayattar kılmaya muhtaç. Efendim! Rabbim Sana layık bir ümmet olmayı nasip eylesin, yolunun yolcusu etsin. Senin derdini dert kılsın bütün müslümanlara. Amin.
Elf ü elfi salâtin ve elfü elfi selâmin aleyke yâ Rasûlallah
Elf ü elfi salâtin ve elfü elfi selâmin aleyke yâ Habîballah
Elf ü elfi salâtin ve elfü elfi selâmin aleyke yâ Emîne Vahyillah.