Kur’an ve Temsil

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,207
Beğeni
23,420
Puanları
113
Konum
Erzincan
Kur’an ve Temsil

Kur’an, Yüce Kudret’in Hatemü-l Enbiya olan Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) eliyle insanlığa gönderdiği son semavî kitaptır. O insanlığı gerçek insan olma ufkuna yükseltmek için gelmiş ve bu vazîfesini hakkı ile asırlar boyu gerçekleştirmiştir. Başta Kur’an’ın mucizesi diyebileceğimiz sahabeler olmak üzere isimlerini saymakla bitiremiyeceğimiz insanlık semasının yıldızları olan büyük insanlar bunun en güzel misâlidirler. O, sahabelerle ve onlar gibi insanlarla temsil edildiği dönemde kendini en güzel şekilde ifade etmiş ve dünya medeniyetine o güne kadar başkalarınca ütopya görülen; insanların huzurlu ve mutlu olduğu, herkesin hak ettiği sevgiyi bulduğu insan ve sevgi merkezli medeniyetler hediye etmiştir. O dünyada insanların dünyevî-uhrevî ihtiyaçları karşılanmış, kadın kıymetli bir mücevher misâli baştacı edilmiş, büyük hakkı olan saygıyı, küçük ihtiyacı olan sevgi ve şefkâti bulmuş, arzın halifesi olan insan eşyaya müdahale hakkını çok iyi kullanmış, eşya ve hâdiselerin perde arkasına nüfuz edilmiş, ilimlerle tekvini emirler amacına uygun okunmuş ve topyekün bütün varlık hak ettiği konumu elde etmiş ve kendileriyle amaçlanan neticeleri ortaya koymuşlardır. Zaman ilerledikçe gençleşen Kur’an, değişen şartların getirdiği problemleri -halk ifadesi ile- tereyağından kıl çeker gibi çözmüş ve insanların önünü açmıştır. Kur’an’ın insana açılmasının en önemli sebeplerinden birisi olan Kur’an’a teveccüh, bu insanların en önemli işleri olmuştur. Öyleki, bu Kur’an sevdalıları zihinleri, kalpleri ve bütün ruhlarıyla Yüce Allah’ın kelamını anlamaya çalışmışlardır. Sabanın arkasında öküzüyle çift süren bir çiftçi bile kıraât-ı aşereyi biliyordu. Durum böyle olunca teveccühe teveccüh, nazara nazar fehvasınca Kur’an da onlara kendini açıyor. O güne kadar onlara kapalı kalan hakikatlar tek tek ortaya çıkıyordu.

Zamanla insanlarda heyacan yorgunluğu, ihlas bezginliği, hedef sapması meydana geldi. Böyle olunca bir zaman sahabelerle temsil edilen Kur’an gerçek temsilcilerini kaybetti ve nâ-ehillerin eline kaldı. Kur’an’ı anlamaktan uzak bu liyakatsizler tekvini emirlerin şârihi olan Kur’an ile ilimleri birbirinden ayırdılar. Bu ayrılık neticesinde bilimler kendilerinden beklenilen neticenin tam aksine Allah’ı inkâra kalkıştılar. Kur’an’da o insanların sığlığına mahkum oldu. Ayrıca temsil özürlü bu insanların elinde Kur’an fikir adını verdikleri heves ve fantezilerini delillendirmek ve insanları ilzâm etmek için kullandıkları bir kitab haline geldi. Âyetler siyak ve sibakından koparılarak yetim âyetler olarak Kur’an’ın bütününe mahrutî bir bakış olmadan tevil ve tefsir edildi. Kur’an’ın sahibi olan Yüce Yaratıcı’yı bilme, marifette derinleşme ve buna bağlı O’na olan muhabbetin artması hususunda hiç bir derdi olmayan insanlar sadece Arapça’yı bilmekle Kur’an’ı anlayacaklarını sandılar. Durum hiç onların sandığı gibi değildi. Öyle olsaydı, Kur’an’ı en iyi Araplar’ın anlaması gerekirdi. Gerçekte ise Kur’an’ı Arapça’yı iyi bilenler değil, Allah’la münasebeti iyi olanlar anlar.



O Kur’an hâla Allah’ın kitabıdır. Fakat O, bizim gibi insanların elinde kendini ifade edemeyen bir ebkem haline gelmiş. Kulağı duymaz, gözü görmez ve eli tutmaz olmuştur. O bizim içimizde halinden, dilinden anlaşılmayan, iç içe gurbetler yaşayan bir garîb durumuna düşmüştür. Eli-kolu bağlanmış, kendini ifade etme imkânı ve ortamı elinden alınmış; sonrada kendisinden beklenileni ve gönderiliş gayesini yapması istenmiştir. Bu durumda Kur’an eli-kolu bağlanıp yüzmesi için suya atılan insan gibidir. Allah düşmanlarının amansız ve iflah etmez saldırılarına bir de dostların vefasızlık ve duyarsızlığı hatta ihaneti eklenince o sadece kandil gecelerinde ve cenaze merasimlerinde okunan bir kitap haline gelmiştir. Bu durumu, değerlerimiz adına her şeyin künde künde üstüne gittiği yıkılış günlerimizin dertli şairi Mehmet Âkif şöyle seslendirmektedir.

Lafz-ı muhkem yalnız anlaşılan Kur’an’ın
Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın
Ya açar Nazm-ı Celil’in bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için

Biz Kur’an’ı kalp ve kafamızdan çıkarıp, O’nu kadife mahfazalar içerisinde yatak odalarımızın başına astığımız zamandan beri Kur’an’ın tesirinden uzak kaldık ve hislerimiz, düşüncelerimiz ona karşı yabancılaştı. Bunun neticesinde bütün bütün Kur’an’dan nasibimiz kesildi. Bu acı durumumuzu şu dörtlük ne güzel tasvir eder:

Gavvas olana Kur’an
Mücevher dolu umman;
Nasipsizdir Kur’andan
Her müstağni davranan.

Şimdi her şeye rağmen biz, Kur’an’ın vaadettiği ve daha önce de defalarca ortaya koymuş olduğu güzellikleri dünyada bir kere daha yaşatmak ve insanların maruz kalacağı muhtemel büyük telatumlerin, çarpışmaların arasında oluşturacağımız sulh adalarında veya diğer bir ifadeyle beyaz adalarda huzur soluklatmak istiyorsak -ki yaşamamızın anlamı bu- Kur’an’ın ihtiyaç duyduğu gerçek temsilciler olmak zorundayız. Çünkü insanlık Kur’an’a muhtaç olduğu kadar, Kur’an da çok iyi temsilcilere muhtaçtır.

 

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
10,998
Beğeni
20,885
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: Kur’an ve Temsil

allah c.c razı olsun ustam
 

walkman

Kullanıcı
Katılım
1 Şubat 2013
Mesajlar
594
Beğeni
1,443
Puanları
93
Cevap: Kur’an ve Temsil

Allah razı olsun ustam.
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,207
Beğeni
23,420
Puanları
113
Konum
Erzincan
Cevap: Kur’an ve Temsil

mevlam cümlemizden razı olsun inşAllah sevgili dostlar...
 
Üst Alt