Ölüm Denen Büyük Gerçek... | Define işaretleri ve anlamları

Ölüm Denen Büyük Gerçek...

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,207
Beğeni
23,420
Puanları
113
Konum
Erzincan
ÖLÜM DENEN BÜYÜK GERÇEK...





Rivayet edildiğine göre Hazreti Zülkarneyn Aleyhisselam zamanında insanlar kendisine gelip

ve ona..

"Ey Allah'ın Peygamberi,ölüm bizi sevdiklerimizden ayırıyor..Ne olur,Allah'a yalvarsan da ölümü kaldırsan da bizde sevdiklerimizden ayrı kalmasak.."
Bunu üzerinde Hazreti Zülkarneyn Yüce Allah'a dua eder ve Allah onun duasını kabul eder,ve bir süre insanlar ölmemeye başlarlar..
Bir zaman sonra insanlardan bazıları yaşlanıp kuvvetlerinden düşerler..
Hiç bir ihtiyaçlarını karşılamak için güçleri kalmaz..Acılar içinde
kıvranmaya ve ağlamalarından diğer insanların yürekleri dağlanır..

Allah'ın işine karıştikları için bin pişman olup doğru Hazreti Zülkarneyn aleyhisselama gidip, ne kadar pişman olduklarını ve bu duruma bir çare bulması için yalvarırlar..
Bunun üzerine Hazret Zülkarneyn Yüce Allaha niyaz eder, ve ölüm tekrar
görevini ifa etmeye başlar..

Evet dostlar,bu dünya ebedilik yeri değildir..ve hiç kimseye de sonsuz bir
hayat imkanı sunulmamıştır..
Hazret Muhammed,sallallahu aleyhi ve sellem ve diğer Peygamberler ölmüşse hiç kimse ölümden kurtulamaz..

Yaratılmış hiç bir varlık ölümden kurtulamaz..İnsanlar hangi tür teknoloji
icat ederlerse etsinler,asla ölümü erteleyemezler..

ister yerin derinliklerine,ister yüksek kalelere saklansınlar,ölüm gelir
onları bulur..

Çünkü Allah'ın emrinden ve kudretinden kaçamazlar..
inanan mü'min için,ölüm korkulan bir sey değildir.. ölüm aslında uykuya
benzemektedir.

Fakat uykuda ruhu geri dönerken, ölümde ruha geri dönme izin yok....
cahil insanlar ölümden korkarlar, çünkü, onların değerli buldukları her şey
dünya hazlarıdır..

inanmiş ve Mevlasının emirlerini tutan kişi ise ,ölümden korkması için hiç
bir sebep yoktur..

o, mümkün olduğu kadar uzun yaşamak ve iyi amellerini arttırmak isterki, bu
sayete ölüm den sonra ki mutluluğunu da artırmış olur..

Allah'ı seven kişi, yüreğinde Allah ve Peygamber sevgisi olan asla ölümden
korkmaz..
Daima ölüme hazırdır..
Allah dostları hep Allah'a kavuşmayı arzulamışlar..

Hazret Mevlana söyle diyor..
"Gelmez sana bir ziyan ölümden gönlüm,
Can gitse de korkma, başka bir candır ölüm..!"

Ölümü çok hatırlamak,ölümden sonrasını düşünmek ,Ahiret için hazırlık yapmak
her mü'minin görevidir..

Ölümü hatırlamak,herşey den el-etek çekmek ,hayatından bezmiş bir hale dönmek değildir..

 

wolf_52

Kullanıcı
Katılım
19 Ocak 2015
Mesajlar
3,795
Beğeni
9,722
Puanları
113
Yaş
53
alalh razı olsaun ustam... ölüm dediğin bir nefes kadar yakın bize....mekanı cenet olsun rahmetle andığmız nejat ertaş ustanın dediği gibi.... cahildim dünyanın rengine kandımm....... rabbim tez zamnda hideyete erdirsin bizlerii....amin...
 

Jet Lee

Kullanıcı
Katılım
13 Şubat 2015
Mesajlar
207
Beğeni
316
Puanları
63
Yaş
45
Konum
Bolu Beyi
usta adam bir ipin hesabını vermemiş... biz ne yapcağızz... kara kara düşnyorumm....
Kıyamet günü sonuca bakacağız
Yani hesap verme olayı şöyle oluyor. Mahşer alanında herkes karşısında hayat filmini izleyecek Bir ekran düşün film izler gibi ama bu ekranda sağda ve solda kazandığın ve kaybettiğin derecatlar (puanlar diyelim) yazacak ama kendini izlerken olaylar karşısındaki tepkilerin ve bu olaya da düşüncelerin de bu puanlama da önemli tabiki
Hayat filmini izledikden sonra sevaplar mı yoksa günahlar mı çok onu göreceksin
Eğer sevaplar çok ise cehennemin katlarını uçarak gezip cennetdeki yerine ulaşacaksın (cennetin seviyelerini anlatırım bi ara inş.)
eğer günahlar çoksa durum vahim, cehennemin kapılarına yavaş yavaş sürükleklenerek geleceğiz, kapılar aşağı doğru inecek içeri burnumuz yere sürterek gireceğiz ama kapıya geldiğimizde cehennem bakçileri herkese aynı soruyu soracak "Bugün buraya geleceğinizi söyleyen sizi uyarıcı nezirler gelmedi mi, bizlerde evet geldiler ama biz Allah böyle bir şey indirmemiş diyeceğiz. (cehenneme gelenler demek ki Allah'a inanıyorlarmış)
Yani herkes ebedi yaşayacağı yere girecek çıkmamak üzere
 

Lacivert24

Extra/Dini Konular
Admin
Katılım
20 Ocak 2013
Mesajlar
8,207
Beğeni
23,420
Puanları
113
Konum
Erzincan
usta adam bir ipin hesabını vermemiş... biz ne yapcağızz... kara kara düşnyorumm....

Sevgili dostum: Zaman en kıymetli hazinemizdir, onu israf etmek, malayani şeylerle harcamak, aklı başında bir müminin yapacağı iş değildir. Dünyanın meşgalesi, süsü püsü bizleri aldatmasın, mevlam çok esirgeyen ve çok bağışlayandır, yeterki tevbe ve istiğfar ederek ona yönelelim, annemizden yeni doğmuş gibi tertemiz günahsız olarak mümince yaşayalım, o bizden razı, biz ondan razı olarak emaneti müjdelerle, sonsuz kudret ve kerem sahibi Rahman ve Rahim olan Erhamerrahime teslim edelim inşAllah...
Hayatın her alanında olması gerektiği gibi Allah için yapılan ibadetlerimizin de hiçbirinin ertelenmeden vaktinde yapılması gerekmektedir. Ertelenmiş zamanların geri dönüşü ne yazik ki mümkün değildir. Doğan her canlının ölmesi kaçınılmazdır. Bir insanın ölmemesi için doğmaması gerekmektedir. Ölümün ne vaktini ve de ne zaman geleceğini Allahtan başka kimse bilemez. Bu yüzden ibadetlerimizi zamanında ve hakkıyla gerçekleştirmeliyiz... En huzurlu insan Ahiret gününde vereceği hesaptan korkmayan ve ölüme her zaman hazır olan insandır. Nasılsa daha çok yaşayacak günüm var diye yapılan hatalar hiç kimseye mutluluk ve hayır getirmemektedir. Her gece uykuya Allah için ibadetini yerine getirerek huzur ve rahatlık içinde giren bir müslümanın ölümden korkusu söz konusu olamaz. Çünkü her müslüman fani dünyanın onlar için sadece bir sınav ve ibadetlerini yerine getirebilmesi için verilen geçici bir süre oldugunun bilincindedir. Bu yüzden bu sınavın her an bitebileceğini asla unutmayıp Allah rızasını kazanmak için yapılması gereken ibadetlerin ne bir iş ne yorgunluk ne de herhangi bir fani sebepten dolayı ertelenmemesi gerekmektedir. Her yeni gün ibadetlerin tamamlanması yada hiç yoktan başlanması için yeni bir fırsattır. Unutulmamalıdır ki Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.
Bu bağlamda ölüm yok oluş değil, bir boyuttan başka bir boyuta geçiş bir yaşamdan diğer yaşama geçiştir. Zaten Kuran, hayatı sadece dünya hayatı olarak değil dünya ve ahiret hayatını bir birinin tümleyeni olarak alır. Çünkü iki hayat bir biri ile çok bağlantılıdır. Cuma 8. De ki: Haberiniz olsun, o sizin kaçıp durduğunuz ölüm her halde size gelip çatacaktır. Kaçmakla ondan kurtulamayacağınız gibi ölmekle de kurtulacak değilsiniz. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. İlkin sizi yaratmış bütün varlığınıza sahipken, sizler firarî köleler gibi O’nun mülkünden, emir ve hükmünden kaçmak isteyerek gizli ve açık isyanlar yaptığınız gerçek mevlanız olup, bütün görünmeyen ve görünenleri bilen ve kendisine hiçbir şeyin gizli kalmasına imkân bulunmayan Allah Teâlâ’nın huzuruna döndürüleceksiniz, o size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.

Kitabından ve verdiği ilimlerden neleri tahrif ettiğinizi, neler gizleyip neleri açıkladığınızı yüzünüze vuracak ve ona göre cezanızı verecektir. Ölümle bedenin yok olmasından sonra şuur ve temyiz ruhu olan nefs-i natıka (insanın özü, cevheri) Zümer Sûresi’nde bulunan

“Allah, öldükleri sırada canları alır..”
(Zümer, 39/42)

Aynı zamanda ölüm hayatın sadece et kemikle ve basit ihtiyaçlarla sınırlı olmadığının bir göstergesidir. Kuran bunu bazen nefs bazen de ruh olarak tanımlar. Nitekim Mü’minûn Sûresi’nde

“Verdiklerini, Rablerinin huzuruna dönecekler diye kalpleri korku ile ürpererek verirler.”
(Mü’minûn, 23/60)

buyrulmuştur. İşin başı Allah korkusudur.” olayında “mehafet”ten asıl maksat “haşyet” mânâsıdır. Bunun derecesi de ilim ve marifetin derecesi ile orantılıdır. Ondan dolayı

“Kulları içinden ancak âlimler Allah’tan gereğince korkar.”
(Fâtır, 35/28)

buyrulmuştur. Bu aslında sorumluluktan kaynaklanan bir korkudur. Bir de haşyet, soyut (mücerred) korkudan şiddetli olması gerektir. Nitekim meleklerin vasfında

“Onun (Allah’ın) korkusundan titrerler.”
(Enbiya, 21/28)

diye haşyet, işfâk (korkudan titreme) a yakın olarak zikredilmiştir. Bu korkunun arkasında ölüm sonrası hesap verme sorumluluğu vardır. Zaten dünya hayatında yapılıp edilenlerin bir karşılığının olmaması ilahi adalete ters düşerdi.

Ey iman edenler, Allah’tan nasıl korkup sakınmak gerekiyorsa öylece korkup sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.
(3/102)

Burada ruhun var olması, aslında ölümsüzlüğün, yani bir yok olmamanın göstergesidir. Ölüm ruhun bir boyut değiştirme olayıdır.

İsra
85- Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: “Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.”

Ölüm yaşama uzak bir durum değildir bilakis çok yakındır. Her an yakınımızda bulunan ve bir vasıta ile gerçekleşebilecek bir hakikattir.

Zümer
42- Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

Yukarıda görüldüğü gibi her gün provası da yapılmaktadır.

O gün ne mazeret geçerli ne de torpil, herkes yapıp ettikleri ile baş başa kalacaklardır.

Nisa
97- Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara, “Ne işte idiniz?” derler. Onlar da: “Biz yeryüzünde zayıf kimselerdik.” derler. Melekler: “Allah’ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz ya?” derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir.

12- Ey Muhammed! Günahkârların, Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak: “Ey Rabbimiz! Gördük ve dinledik, şimdi bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim, çünkü biz artık kesin bir şekilde inanıyoruz.” derlerken bir görsen!

43/35- Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir.

“Muhakkak dünya hayatı bir oyun, eğlence, sûr, kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır.”
(Hadid, 57/20)


âyetinin mefhumu demektir.

Zümer
42- Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır

Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah’tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.
(3/157)

Hayatı anlamak ölümü anlamakla mümkündür. Ölüm bir son bir yok oluş değildir. Ölüm kutlu ve kaçınılmaz gerçektir. Hayatın tümleyenidir. Elmanın iki yarısı gibi. Güzel günlere, sonsuz mutluluğa Rahmanın rahmetine kavuşmak isteyenlere, bu uğurda Rablerine şahadet edenlere kutlu bir muştudur, bir özlemdir, bir vuslattır.

Rahmanilerin kutlu bir sevdasıdır. İple çekerler sevda günlerini, teslimiyetin coşkusunu yaşarlar, Adeta düğün günlerini beklerler.BİLİRLER Kİ ÖLÜM BİR BİTİŞ BİR SON DEĞİL BİZZAT BAŞLANGIÇTIR O YÜZDEN MUTMAİN GÖNÜLLER ZAMAN ZAMAN :

Nerede kaldın ey kutlu gerçek seni beklemekten yüreğimiz kavruldu derler.” Gerçek mutluluk ahiretin sevdasını ve mutluluğunu dünyada yaşamaktır. Sonsuz mutluluk seni beklerken ayağına bir iki diken batmış ne gam, İdrak edebilseydik kutlu gerçeğin değerini ve kadrini, sınırsız hamd ve sınırsız şükrederdik. Hoş geldin ey ölüm? Diyebilmek ne güzel bir duygu…

 

wolf_52

Kullanıcı
Katılım
19 Ocak 2015
Mesajlar
3,795
Beğeni
9,722
Puanları
113
Yaş
53
allah razı olsun hocam.. yüreklerimze su serpdin...
 
Üst Alt