Titanik – Sırrı Neydi?

KOTYORA

Kullanıcı
Katılım
21 Eylül 2011
Mesajlar
180
Beğeni
25
Puanları
16
11_titanic.jpg


Titanik, ilk ve son seferini 15 Nisan 1912′de yapan büyük yolcu gemisi. Gemi İngiltere’nin Southampton limanından yola çıkmış, Newfoundland’da buzdağına çarparak batmıştır. Gemide bulunan 2.224 yolcudan 1.513′ü ölmüştür. Kaza, bu büyüklükteki bir gemide yeterli filikanın bulunmaması ve kaza hakkında oluşturulan komplo teorileriyle de efsaneleşmiş, Titanik ve yolcuları onlarca filme konu olmuşlardır.

Yapımında o günlerde üretilen en kaliteli çeliğin kullanıldığı Titanik’in inşasında 17.000 işçi çalışmıştır. Geminin batmasında, çok sert ve dolayısıyla esnekliği çok az olan bu kaliteli çeliğin payının da olduğu düşünülmektedir. Yapımcıları ve mühendisleri, en kötü ihtimalde, yani Titanik’in aynı büyüklükte başka bir gemiyle çarpışması durumunda bile batmasının en az iki gün alacağını, bu süre içinde de mutlaka yardım ulaşacağını varsaymışlardı. Ancak düşünüldüğü gibi olmamış ve gemi üç saat gibi kısa bir süre içinde Kuzey Atlantik’in buzlu sularına gömülmüştür.


Birinci sınıf kamaraların 55 bin dolara (günümüz değeriyle yaklaşık 2 milyon dolar) satıldığı yolculukta Avrupa ve ABD’nin en zenginlerinin yanı sıra geminin yapımcısı Thomas Andrews de yer alıyordu.
1985 yılında denizbilimci Bob Ballard, Titanik’in enkazını yaklaşık 3.800 metre derinlikte bulmayı başardı. Ancak kazada ölenlere duyulan saygı nedeniyle enkazdan hiçbir şey çıkarılmadı.
Geminin özellikleri

Uzunluk: 252 metre
Ağırlık: 66000 ton
Kapasite: 3000 kişi


Herhangi bir nedenle gemi alttan bir darbe aldığında sadece darbeyi alan bölüm su alacaktı. En kötü olasılık olarak iki geminin çarpışması durumunda dahi kompartmanların bir kısmı su alacak, bu durumda da geminin batması en az üç gün sürecekti. Bu kadar uzun bir sürede mutlaka yardım geleceği düşünülürse Titanic dünyanın en güvenilir gemisiydi. Üstelik dünyanın en kaliteli çeliği bu gemi için kullanılmıştı.

Hesap tutmadı

Ancak ne yazık ki hepimizin bildiği gibi Titanic, dünyanın en büyük deniz faciasının kurbanı olmaktan kurtulamadı. Batmaz denilen gemi 3 saat gibi kısa bir sürede Grönland açıklarında Okyanusun soğuk sularına gömüldü. Yıllardan beri sadece Titanic’in bir buz dağına çarpması sonucu battığını biliyoruz. Zaten herkesin bildiği de buydu. Ancak soğuk bir Nisan akşamı okyanusun dibini boylayan geminin neden battığını anlamak için, okyanusun dibine kadar inmek gerekti. Bunun için ise tam 73 sene beklendi. 1985 yılında bir denizbilimci olan Bob Ballard, Titanic’in enkazını 12 bin 612 feet derinlikte bulmayı başardı. İlk bilimsel araştırma takımının Titanic’e ulaşması ise 1991 yılında gerçekleşti. Dalış sırasında ölenlere saygı göstermek amacıyla hiç bir kişisel eşya yukarı çıkarılmadı. Ancak bilimsel araştırmaların sürdürülmesi amacıyla gemi enkazından metal parçalar toplandı. Toplanan parçalar ve enkazın deniz dibindeki görüntüsü artık bir devin, Titanic’in bir buzdağına nasıl boyun eğdiğini gözler önüne seriyor. Titanic’i iki ayrıntı batırdı. Üstelik bu iki ayrıntı Titanic’i, yaratıcılarının en güvendiği noktalardan vurdu.

Bıçak gibi yardı

İlk ayrıntı geminin alttan, önden ya da arkadan darbe alacağını hesaplayan mühendisleri yanılltı. Gece karanlığında yol alan Titanic buzdağını gördüğünde kurtulmak için çok geçti. Eğer nöbet tutan gözcüler buzdağını farketmeseydi ve gemi doğrudan buzdağına çarpsaydı önden hasar alacak, ön taraftaki kompartman suyla dılacaktı. Ancak Titanic batmamış olacaktı. Fakat buzdağı görüldü ve son bir umutla manevra yapıldı. Dünyanın en büyük gemisi kendini kurtaramadı ve buzdağı geminin yan tarafını baştan sona bir bıçak gibi kesti. Tek kompartman yerine bütün kompartmanlar suyla doldu ve Titanic battı.

Çelikteki sülfür

Titanic’i tarih yapan ikinci ayrıntı ise, dönemin en güçlü çeliğini döken mühendislerin, metale gerekli esnekliği veren maddeleri eklememiş olmaları. Deniz dibinden çıkarılan çelik parçalarla, günümüzde gemilerde kullanılan çelik üzerinde yapılan testler bunu açıkça ortaya koydu. Geminin battığı bölgedeki su sıcaklığı olan -1 derecede alkol içinde yapılan testlerde günümüzde kullanılan çelik darbe karşısında V şeklinde bükülürken, Titanic’ten çıkan çelik parçaları önce direnç gösterdi ancak ardından esneme göstermeden parçalandı. Modern teknoljiyle üretilen çeliğin aynı şekilde parçalanması için – 60, -70 dereceye kadar soğutulması gerekiyor. Ancak dönemin mühendislerini bu konuda suçlamamak gerekiyor. Mühendislerin dayanıklılık vermesi için çelikte kullandıkları bol miktardaki sülfürün çeliğin kırılganlığını arttırdığını o zamanlar kise bilmiyordu.1985 yılındaki keşfinden bu yana batık çıkarma şirketlerinin, film yapımcılarının ve “turistler”in ziyaret ettiği Titanik, yavaş yavaş yok oluyor. Ünlü gemiyi keşfeden Robert D. Ballard, 19 yıl sonra, “kutsal mezar” olarak nitelendirdiği batıktaki değişimi incelemek için geri döndü.Tarihin en büyük deniz facialarından birini yaşayan Titanik, geride 1500′ü aşkın ölü bırakarak Kuzey Atlantik sularına gömülüşünden 92 yıl sonra bile hâlâ unutulmadı. Bu kadar ağır can kaybı dünyanın her yanında derin üzüntü ve öfke yaratmış, gemide yeterince cankurtaran sandalının bulunmaması birçok kimseyi sarsmıştı. Titanik ‘in sandal kapasitesinin sınırlı olmasının dayanağı, 18 yıl önce henüz bu büyüklükte gemiler yokken İngiliz Ticaret Kurulu’nca belirlenmiş kurallardı. Oysa 1912′ye gelindiğinde, bu yönetmelik günün koşullarına uygun değildi. Gemi taşımacılığı sektörünün “herkese yetecek sandal” önlemi doğrultusunda bir güncelleme zamanının artık geldiğinin farkında olmasına karşın, gemi sahipleri sandal ekleme konusunda çekimserdi. Çünkü böyle bir uygulama kullanım alanını daraltacak, masraf çıkaracak ve yolcularda gemilerin güvenli olmadığı izlenimini uyandırabilecekti.Titanik’te bulunan sandalların sayısı gemideki insanların ancak yarısından biraz fazlasına yetecek düzeydeydi ve aslında yönetmelikçe öngörülen sayının da yüzde 17 üzerindeydi. Gemide bulundurulan 16 cankurtaran sandalının yanı sıra dört şişirme bot da vardı; bu 1178 kişiye yer sağlıyordu. Ne var ki, sadece 705 kişi kurtarıldı; geminin batmayacağı ve başka gemilerin çok geçmeden yardıma geleceği düşüncesiyle birçok yolcu gemiden ayrılmaya yanaşmadı.Tüm zamanların en ünlü gemisi Titanik, herkes tarafından bir deniz faciası nedeniyle tanınır oysa dev yolcu gemisinin ardında inanılmaz bir gizem saklı.


Titanik’in akıl almaz öyküsünü sunarken uyarıyoruz. Bir düşünün, Titanik’i batıran gerçekten bir buz dağı mıydı?

Hiç kimse onun dünyanın en büyük kehanetlerinden birisini yaptığını bilmiyordu. Hatta kendisinin dahi haberi yoktu. Adı; Morgan Robertson´du, Amerikalıydı, 1861´de doğdu, gençken denizcilik yaptı, sonra ise bir elmas eksperi oldu ve New York´da kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling´in bir öyküsünü okudu ve yazar olmaya karar verdi. İlk öyküsü 25 $´a satıldı, daha sonra yazdığı 10 öyküden ise 1000 $ kazandı. Yazmak ona artık kolay ve kazançlı geliyordu. 1897 yılının bir kış gecesinde 24.Caddedeki dairesinde yeni bir deniz öyküsü yazmayı planladı. Bu bir uzun öykü olacaktı.


robertso.jpg

Hayali “Titan Kazası”
Hayalinde dev bir yolcu gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması üzerine kurulu olan öykünün kahramanları bu dev gemiye binip, İngiltere´den ABD´ye gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti. Ama öykünün hayali kahramanları beklenmedik bir sürprizle karşılaşacaklar ve bir deniz kazası batmaz denen gemiyi okyanusun dibine yollanacaktı. Robertson´un teması buydu, oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim verdi; “Futility”yani “Nafile” ve “Titan Kazası”… Evet, yanlış okumadınız; Titan… Şimdi beraberce Robertson´un romanından bİr bölümü;

“Titan”ın batış sahnesini okuyalım.

“Gözcü haykırdı; ´buzdağı! Birinci subay, kaptana haber verdi ve derhal makine dairesine tornistan yani geri git emri verildi. Fakat dev gemi durmuyordu, hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında görünen buzdağı yaklaşıyordu. Aşağıdan ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri duyuluyordu. Sonra buzdağı gemiye ulaştı, bu arada gemi ters çalışan pervanelerin gayretiyle yan dönmüştü ama yetersizdi ve kaptanla yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buzdağı Titan´ın sancak tarafına çarptı. Darbe hafifti hatta pek hissedilmedi, kaptan o anda ucuz atlattık diye düşünüyordu. Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan yattı, buzdağı asıl yarayı su kesiminin altında açmıştı, yara öldürücüydü çünkü uğursuz buzdağı Titan´ın bordasını jilet gibi keserek, parçalamıştı.”
Daha sonra Robertson öyküye; gemi hızla su aldığını. Alarm verildiğini, filikaların indirilerek, önce kadınlar ve çocuklar bindirildiğini, yardım çağrıları yapılırken, Avrupa´nın en ünlü ve zengin ailelerinin mensuplarnın birbirlerine ebediyen veda ederken, dev yolcu gemisi Titan’ın buzlu kutup sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu.

İnanılmaz Kehanet Gerçekleşiyor
Ve Robertson 1898 yılında öyküsünü küçük bir kitap olarak yayınladı. Kitap onu çok daha sonra ölümsüz yapacaktı, dünyanın en çarpıcı ve en dehşet verici kehanetini yazmıştı ama sonuç yayınladığı dönem için aynen kitabın adı gibiydi yani “Boşyere” Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda, başka bir gemi, asla batmaz denen dünyanın en lüks ve en büyük yolcu gemisi Titanik, İngiltere’nin Southampton limanından yeni dünyaya doğru denize açıldı. Sonra, 1912 yılında 14 Nisan´ı, 15 Nisan´a bağlayan gecede sisler arasından birden ortaya çıkan bir buzdağı batmaz denen Titanik’in katili olacaktı. Yukarda okuduğunuz Robertson´un romanındaki batış sahnesi aynen gerçekleşti. Sadece o kadar mı? Bakın Morgan Robertson Titanik´den 14 yıl önce yazdığı romanında daha neleri bilmişti;

Robertson´un romanındaki Titan adlı gemi Southampton limanından yola çıkıyordu ve 14 yıl sonra Titanik de aynı limandan yola çıktı.
Romandaki gemi ile, Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248 metre, Titanik 252 metreydi.

İki geminin ağırlıkları da çok yakındı. Robertson romanında Titan´ı 70.000 ton ağırlığında yazmıştı; Gerçek Titanik ise 66.000 tondu.
Her iki geminin de üç pervanesi vardı ve her ikisi de 3000’er yolcu taşıyorlardı. Gerek romandaki hayali Titan´a gerekse de gerçek Titanik´e Avrupa´ nın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişlerdi.

Daha da ötesi var;

Robertson´un romanındaki dev Titan, New Foundland yakınında; Kuzey Atlantik´ de bir buzdağına çarparak battı ve işte inanılmaz ama gerçek; Talihsiz Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta, aynen romandaki benzeri gibi bir buzdağına çarparak okyanusa gömüldü.
Ve her iki gemide de; yeterince cankurtan filikası yoktu; Robertson romanındaki gemide 24 filika bulunduğunu yazıyordu; Titanik´de ise 22 filika vardı ve bu yüzden can kaybı büyük oldu.

Sonra…Gerçek kazanın sonucunda 1513 yolcu boğularak öldü ve kayboldu. Aynen 14 yıl önceki romanda yazıldığı gibi… Robertson´un romanındaki Titan´da ise 1500 kişi ölüyordu. Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanik´e 2224 kişi binmişti.

Aynı asla batmaz denen gemi,

Aynı yerden aynı yere yolculuk,
Aynı tarihte, aynı yerde kaza,
Aynı buzdağı ve aynı tür batış,
Aynı yolcu ve ölü sayısı,
Hatta iki gemi de batarken orkestranın ilahi çalmasına kadar…
Bir kez daha okuyun ve düşünün…

08_titanic.jpg


Büyük kehanet farkedilmiyor…
Morgan Robertson başarılı olamadı, kitabı satmadı, daha sonra yazdıkları da ilgi görmedi. Bunalıma girerek, bir hastanede psikolojik tedavi gördü. Sonra yeni biröykü yazdı, bir Fransız dergisinde yayınlanan bu öyküde de, denizaltılardan söz ediyor ve periskopu tarif ediyordu. Ama yine ilgi görmedi. Başarısız bir yazar olarak, Mart 1915´de bir otel odasında ayakta geçirdiği bir kalp kriziyle yaşama veda etti. Asıl inanılmaz olay burada çünkü Robertson mart 1915´de öldü. Yani gerçek Titanik´ in batışından üç yıl sonra…Ve hiç kimse Robertson´la ilgilenmedi, yine kimse farketmedi ve hiç kimse onun 14 yıl önce Titanik´i aynen nasıl anlatabildiğini merak etmedi.
Kimse onu anımsamadı, ta ki 1980´lerde inanılmaz olaylarla ilgili araştırmalar yapılıncaya kadar… Morgan Robertson;Titanik batmadan 14 yıl önce, gemiyle ve kazayla ilgili herşeyi tıpatıp aynen nasıl yazmıştı ? Raslantımıydı? O, başarısız bir yazar olarak tarihin karanlıkları arasında kayboldu, şimdi ise ruhu hatırlanmanın sevinci içinde olmalı… Kehanet sıradan bir iş değil, ve asıl gizem kendi yapısında, ne zaman ve nerede ortaya çıkacağı hiç belli olmuyor; oysa gelecekte nelerin olacağı konusunda çevremiz sayısız ipucu dolu; yeter ki görmek için çaba gösterelim. Titanik´ in gizemi burada da bitmiyor. Biri daha var;
“Denizde tehlikede olanlar için dua ediyoruz…”
Kanada, Winnipeg´de Rosedale Metodist Kilisesi´ndeyiz, Rahip Charles Morgan bir pazar sabahı erkenden kalkmış, o günkü ayin için hazırlık yapıyordu. Okunacak ilahinin numarasını karatahtaya yazdı. Tüm hazırlıklarını bitirdikten sonra, ayine kadar biraz uyumak amacıyla odasına çekildi ve derin bir uykuya daldı. Birden kendini çok canlı ve etkin bir rüyanın içinde buldu. Karanlıkların içinde, dev bir kütle vardı, dalgaların sesleri duyuluyordu, çanlar çalıyor ve Rahip Morgan´ın çok uzun yıllardır işitmediği bir ilahi duyuluyordu. Rüya o kadar etkili ve rahatsız ediciydi ki, Morgan uyandı, ilahi ve çan sesleri kulağından gitmiyordu. Saatine baktığında, fazla zaman geçmemiş olduğunu gördü, rüyanın kötü etkisinden kurtulmaya çalışarak yeniden uyumaya çalıştı ve yeniden uykuya daldı. Rüya tekrar başladı, ilahi, çan sesleri, karanlık, dalga sesleri ve devrilen dev kara kütle. Morgan bu kez, panikle uyandı ve kendini boş kiliseye attı, karatahtaya giderek o bir türlü kulaklarından gitmeyen ilahinin numarasını yazdı. Ayin saati gelmişti, cemaat toplanıyordu, Rahip Morgan ilahiyi başlattı, notalar kilisede çınlarken, aynı anda binlerce mil ötede okyanusun ortasında aynı ilahi buzlu denizi çınlatmaktaydı; “Duy, Kutsal Baba, Sana denizde tehlikede olanlar için dua ediyoruz.” İlahi biterken, Rahip Morgan´ın gözlerinden yaşlar akıyordu. Aynı günün sonraki saatlerinde, Rahip ilahiyi okudukları sırada Atlas Okyanusu´nun derinliklerinde büyük dramın yaşandığını öğrendi. O gün, 14 Nisan 1912´idi ve Atlantik´in kuzeyindeki buzlu sularda Titanik suların içinde yokolmuştu.
Titanik’de bir gariplik var…
Titanik battığında, ünlü İngiliz gazeteci William T. Stead gemide bulunuyordu.1892 yılında Stead hikayeler yazarak yaşamını kazanıyordu. Gazeteciliğinin yanısıra Stead, ölüm ötesi ve Spiritüaliizm ile yani Ruhçuluk’la da ilgileniyor, araştırmalar da bulunuyordu. O yıl yazdığı kısa hikayelerden birinin adı neydi biliyormusunuz? “Titanik” ve yine Titanik´den 20 yıl önce…YineTitanik´de olduğu gibi, Stead´ın hikayesindeki Titanik´de bir buzdağına çarparak batıyordu. Ve Stead´ın yazdığı hikayede, Stead kendisini kazadan kurtulan biri olarak anlatıyordu. Ve; 20 yıl sonra gerçek Titanik batarken, o buzlu ve soğuk denize gömülenlerden birisi Stead´ ın gerçekten kendisiydi. Ama; sonu romandaki gibi olmadı çünkü kurtulamayacaktı. Zira bu roman gerçekti ve başka bir romancı tarafından yazılmıştı. O anda Stead ne düşünmüştü? 20 yıl önce yazdığı hikayeyi düşünüp, kurtulacağına inanıyormuydu? Bunu asla bilemiyeceğiz…
Biri daha var. Ama çok daha sonra; 1935´ de… William Reeves adlı bir denizci bu; İngiltere´den Kanada´ya giden “Titanian” adlı kömür yüklü buharlı gemi; soğuk bir Nisan gecesinde Kuzey Atlantik´de seyrediyordu. Bütün denizcilerin ezbere bildikleri o uğursuz yere; Titanik´in battığı noktaya varmışlardı. Reeves, güverteden denize bakarak yıllar öncesindeki olayları düşlüyordu. Ve o gün Reeves ´in doğum günüydü, olabilir ama Reeves´ in doğduğu tarih çok önemliydi, çünkü Reeves 14 Nisan 1912´ de doğmuştu. Yani Titanik´in battığı günde. İşte tam o günde; Titanik´in battığı günde Reeves doğum gününü; Titanik´ in battığı yerde kutluyordu. Ve birşey oldu… Reeves birden, suların kaynaştığını ve dev bir buzdağının geminin yolu üzerinde belirdiğini gördü. Tam o anda da, köprüden alarm verildi. Uzaklık yeterliydi. Mürettebat gemiyi zamanında durdurdu, buzdağının yanından geçeceklerdi ama olmadı… Çünkü bir saat içinde çevreleri; yüzlerce buz kütlesi tarafından sarıldı. Artık hareket etmelerine imkan yoktu. Reeves ve arkadaşlarının içinde bulundukları Titania adlı gemiyi, ancak 9 gün sonra yetişen buz kırma gemileri kurtardılar. Neden? Buzdağları o korkunç gecenin yıldönümünde, bir grup denizcinin orada bulunmasını mı istemişlerdi ?

Evet… İnanılmaz ama gerçek zira Titanik´ in gizemi şaşırtıcı. Titanik şimdi okyanusun derinliklerinde uyuyor sadece bir kez ziyaret edildi. 1 Eylül 1985´de Amerikalı ve Fransız uzmanlardan kurulu bir sualtı ekibi onu buldu ve görüntüledi. Morgan Robertson; Titanik batmadan 14 yıl önce, gemiyle ve kazayla ilgili herşeyi tıpatıp aynen nasıl yazmıştı, raslantımıydı? William T. Stead 20 yıl sonra içinde öleceği geminin adını ve kendisinin de içinde bulunduğu öyküsünü, hangi raslantı sonucunda yazmıştı? Titania adlı gemiyle, Titanik´in battığı günde doğan ve doğum gününde Titanik´in battığı yerde bulunan Reeves´ in buzdağları tarafından 9 gün hapsedilmesi de raslantımıydı? Düşünür Voltaİre diyor ki; “Belki de raslantı dediğimiz şey; belirli bir şeyin bilinmeyen nedenidir…” Robertson, Stead ve Reeves bizim gibi birer insandılar. Bizler gibi normal ama bilinmeyen yönleri olan insanlar. Her insan gibi… Ve siz de; bilinmeyen raslantılarla her an karşılaşabilirsiniz…


konu2_mercek1_b.jpg

Kumanda Merkezi


Titanik mürettebatı, bu kaptan köşkünde, 15 Nisan 1912 sabahının erken saatlerinde geminin gövdesini yaran ve sular altına gömülmesine yol açan buzdağından kurtulmak için yön değiştirmeye çabaladı. Köşkten geriye sadece gemi dümenini tutan seyir mekanizması telemotor kalmış. Yanında ise batığın bulunduğu 1985′ten beri ziyaretçilerin bıraktığı hatıra plaketleri ve plastik çiçekler duruyor.


konu2_mercek2_b.jpg

Tarihin Ağırlığı

Titanik’in baş kasara bölümünde hâlâ bocurgatlarına (önde) bağlı haldeki çapa zincirleri hüzün verici karanlıkta seçilebiliyor. Gemi ilk Atlantik aşırı yolculuğunda dönemin teknoloji harikalarıyla ve lüks eşyalarla donatılmıştı.



konu2_mercek3_b.jpg

Yağmalanmış Mezar


Günümüzde batık alanını son 20 yılda ziyaretçilerin geride bıraktığı kum torbaları, sentetik halatlar ve çapa zincirleri gibi çöp yığınları sarmış. Gemi batığına yapılan toplam sefer sayısı bilinmiyor. Ama burayı görmeye gelenler arasında araştırmacılar, film yapımcıları, yasal kurtarma görevlileri, tarihçiler ve büyük olasılıkla yağmacılar var -kervana yeni katılan yeni evliler de cabası. 2001′de New Yorklu bir çift Titanik’in pruvasına inen bir sualtı aracı içinde evlendi. İngiltere ve ABD’nin yeni imzaladığı bir antlaşma, gelecekte her iki ülkenin yurttaşlarının ziyaretlerinin denetim altına alınmasını sağlayacak. Bilim çevreleri ve deniz tarihçileri başka ülkelerin de çok geçmeden bu antlaşmaya imza atacaklarını umuyor.


konu2_mercek4_b.jpg


Başın Öne Eğilişi


Baş kasaranın yan küpeştesinden çekilmiş bu görüntü, Titanik’in en bozulmamış bölümü olan pruvanın ötesinde gittikçe karanlığa gömülüyor. Geminin batmasıyla birlikte, kıç tarafından koparak ayrılan pruva battı ve su yüzeyinin 3700 metre altında çamura saplandı. Havayla dolu halde batan kıç taraf ise basınç farkı yüzünden patladı ve paramparça oldu. Yolculuğa yaklaşık 2200 yolcu ve mürettebat katılmıştı; ama sadece 700′ü kurtulabildi.


konu2_mercek5_b.jpg



Paramparça olan İhtişam


Okyanus tabanına neredeyse gömülmüş bu yuvarlak pencere çerçevesinden geriye kalan tek bir cam parçası yok. Ama araştırmacılar bunun Titanik’in ünlü iki merdiveninden birine ait tepe lombozu olduğu görüşünde. Öndeki lomboz açıklığı, gemi batığını bulmaya yardımcı olan Bob Ballard’a 1986′da bir hayalet diyarını andıran iç kısma varmak için bir giriş kapısı sağladı. Alvin adlı denizaltıdaki Ballard ve ekibi, halata bağlı Jason, Jr. adını verdikleri küçük robotu merdivenden aşağıya “salarak” başka bir çağın ihtişamını ortaya çıkardı.

Rms_titanic.jpg


149.jpg


titanic-shoes-debris06-2004b.jpg


3851C.jpg
3852C.jpg

smith.jpg

Titanik´den sesler;
Kazadan kurtulanların anıları;

“Kazadan bir gece önceydi, karım başıma Titanik´in sahibi olan White Star Şirketi´nin ambleminin bulunduğu kepi giydirdi, güvertedeydik ve tam o anda gökde bir yıldız parçalara ayrılarak dağıldı. Karım bundan hiç hoşlanmadığını söyledi. “

Kamarot Arthur Lewis
“Babam heyecanlı, annem moralsizdi ve hayatımda ilk kez onun ağladığını gördüm. Umutsuzdu ve birşeylerin yolunda gitmediğini söylüyordu. Yedi yaşındaydım ve daha önce hiç hiç gemi görmemiştim. Çok büyüktü, herkes çok heyevanlıydı, kamaraya indik, babam anneme yatmasını ve sakinleşmesini söyledi ama annem bütün gece oturdu, ta ki kazaya kadar ve sadece ben kurtuldum. “

Eva Hart
“Woolston´da yaşıyorduk, okul öğleyin tatil edildi ve Titanik´in limandan ayrılışını görmeye götürüldük. Öğretmenimiz başımızdaydı, sonra Titanik yavaş yavaş iskeleden ayrılmaya başladı; bu onu son görüşümüzdü, Southampton sularında gittikçe uzaklaşıyordu. Yanımda yaşlı bir adam vardı, eliyle iyi şans işaretleri yaptıktan sonra başını salladı, sonra yüksek sesle hiç umut olmadığını söyledi.”

Lois Brown Jacobs
Nasıl battı?
Titanik nasıl battı? O kadar çok kuram var ki; bunların en yenilerinden bir tanesi kasıtlı batırıldığı yolunda; tabii ki sigorta parası için. Ama buzdağının nasıl gemiye çarptırıldığının cevabı yok, yanlız ilginç iddialar ortaya atılıyor. Titanik´in Kuzey Atlantik´in derinliklerinde yattığını hepimiz biliyoruz. Buzdağı, gemiye sancak tarafından çarpmış ve çelik levhaları yarmıştı. Ünlü tiyatrocu Thomas Andrews gemi batarken ön tarafta bulunan beş su geçirmez kamaranın birisindeydi. Çarpmanın hemen ardından kamaralara buzlu deniz suyu dolmaya başladı. Aslında kamaraların sadece birisi delinmişti ama su kolayca diğerlerine de geçti, Andrews olayın tanığıydı yani su geçirmez denilen kamaralar su geçiriyordu. Aynı şey su geçirmez denilen alt bölümlerde de oldu ve Titanik bu yüzden kolayca battı. Jack Thayer, Titanik´in batmadan evvel su yüzeyindeyken iki bölündüğüne inanıyor ve anlatıyondu ama çok kişiye göre kaza böyle olmamıştı fakat 1985´de Dr. Robert D. Ballard, Titanik´i okyanusun dibinde iki parça olarak buldu. Ballard ve ekibi Titanik´in pruvasından kırıldığını belirledi çünkü yara alınca gerilime dayanamamış ve denizden evvel içeri dolan sert havanın basıncıyla ikiye bölünmüştü. Bugün iki parça birbirlerinden yarım kilometre uzaklıkta ayrı yönlerde duruyor.

bow2.jpg

expande.jpg
ballard.jpg

Titanik´in batış nedeni söylenceleri az değildir;
* Titanik, kardeşi Olympic´le beraber sigortalanıp, ikisi de kasıtlı mı batırıldı?
* Mürettebat ve Kaptan Smith sarhoş muydular?
* Gemi subayı Murdoch, neden kendini öldürdü?
* Kaptan Smith´in de intihar ettiği, telsizle gerçekten bildirilmiş miydi?
* Niçin görevliler dürbünle çevreyi gözlemediler? Oysa bu yapılsaydı, buzdağı çok önceden görülebilirdi.
* Titanik buzdağını son anda görüp dönmeye çalışırken, önce kıçından sonra da önünden iki defa mı yara aldı.
* Su geçirmez bölmeler neden açıktı?
* Söylendiği gibi Californian adlı gemi veya bilinmeyen bir diğer gemi, Titanik´i batarken görmesine rağmen yardıma gelmedi mi? Kurtulanlardan birçok kişi, bir geminin ışıklarını gördüklerine dair yeminler ediyorlardı.

Bunları biliyor musunuz?

* Biliyor muydunuz… Bazı yolcuların köpekleri güvertede bulunan köpek kulübelerindeydi. Bunlardan birisinin değeri 750 £´du ve 1912 yılında bu miktar çok büyük bir paraydı. Bugünkü değeri 300.000 £ olarak hesaplanıyor.
* Biliyor muydunuz… İkinci Dünya Savaşı sırasında, adı “Titanic” olan bir propaganda filmi yapıldı. Gemide gizli olarak bulunan bir Alman subayının hikayesiydi.
* Biliyor muydunuz… Yolcuların bazıları, gemi batmadan biraz evvel, jimnastikhanede bisiklete biniyorlardı.
* Biliyor muydunuz… Titanik´in birinci sınıf kamaralarının ve dinlenme salonunun bazı pencereleri ve kepenkleri, İngiltere Alnwick´de bulunan White Swan Oteli´nden alınmıştı.
* Biliyor muydunuz… Titanik´den kurtulan gemi subaylarının ve mürettebatın hiçbirisi yaşamlarının kalanında mesleklerini sürdürmelerine rağmen asla kaptan olamadılar.
* Biliyor muydunuz… Titanik, Southampton´dan ayrıldıktan hemen sonra kömür depolarında yangın çıkmış ve söndürülmüştü.
* Biliyor muydunuz… Kurtulanlardan birisi olan gemi subayı Murdoch, gemi batmadan evvel intihar etti, aslında elindeki tabancayla kalabalığın filikalara hücüm etmelerini engellemekle görevliydi.
* Biliyor muydunuz… Gemi batmaya başladıktan sonra uzaklaşan ilk cankurtaran filikasında sadece 28 kişi vardı, oysa filika 64 kişilikti.
* Biliyor muydunuz… Titanik limandan ayrılmadan evvel demirlerini alırken, çıpaların birisi yakınındaki bir geminin iplerine takıldı ve neredeyse onu batırıyordu ve geminin adı Titanik´in asla göremeyeceği limanın adıydı; “New York”


mummytita.jpg


* Biliyor muydunuz… Faciadan hemen sonra, New York´da bir söylenti yayıldı; Titanik´in batış nedeni bulunmuştu çünkü kargonun konulduğu yerin gizli bir bölmesinde demir kafesli bir sandığın içinde bir lahit vardı. Lahit ve içindeki Mısır kralının mumyası, ABD´de gizlice satılmak üzere eski eser kaçakçıları tarafından gemiye yüklenmişti. Mısır inançlarına göre bu hırsızlık, tanrılara karşı bir hakaretti ve Anubis´in kudreti buna izin vermezdi. Tanrılar Titanik´i batırdı ve mumya denizin dibini boyladı. Belki… İki yıl sonra, söylenti yine başladı ama bu kez farklıydı; mumya batmadan evvel kaçırılmıştı yani gemide bulunan kaçakçılar veya kaçakçı gemicilere rüşvet vererek, mumyayı ambardan çıkarttırmış ve bir filikaya yükletmişti. Ve şirketin subaylarından birisi bu öyküyü onaylıyordu. Sonra kaçakçı rüşvet vermeye devam ederek, mumyayı Carpathia gemisine yüklemeyi de başararak, New York´a getirdi. Ama şansı orada sona erdi, satış yapılamadı, kimse mumyayı almıyordu. Kaçakçılar mumyayı geri götürmeye karar vererek, bu kez Empress Of Ireland adlı gemiye yüklediler ve Empress Of Ireland´da battı ama mumya yine kurtarıldı ve Ameriya´ya geri döndü. Sonuncu kez yine bir gemiye yüklenerek, yola çıkarıldı ama kader kararından dönmüyordu. Üçüncü gemi de torpillenerek batırıldı. Geminin adı Lusitania´idi. Kimliği bilinmeyen gizemli firavun sonunda huzura kavuşmuştu.


* Biliyor muydunuz… Titanik mitleri neredeyse sonsuzdur. Örneğin Kaptan Smith´in bir bebeği kurtararak, bir filikaya kadar yüzerek götürdüğü ve sonra yine yüzerek geriye döndüğü ve gemiyle beraber battığı anlatılır. Weekly World News gazetesine göre olay gerçektir. Titanik´de bulunan altınların ve mücevherlerin miktarı bilinmiyor zaten kargo kesin olarak belgelenmemişti; ama gemide kesin olarak bulunan Ömer Hayyam´ın el yazması mücevher işli “Rubaiyat”ı büyük kayıptı. Kargo listesinde, bir de yeni Renault otomobil vardı,
Kim uğursuzdu?

violet.jpg

İki gazeteci olan John Eaton ve Charles Haas´a göre, mumyanın kaderini paylaşan gerçek birisinden söz ediyorlar; adı Frank “Lucky-şanslı” Tower. Tower, belki de gezegenin en uğursuz denizcisiydi. İlk önce Titanik´de ateşçiydi, kazadan yüzerek kurtulmuş ve ölümü atlatmıştı sonra o da Empress of Ireland´ın mürettebatına katıldı ve o da battı, Tower bu kez çok zor kurtulmuştu. En son işini bulduğunda mutluydu ama bu uzun sürmedi, Lusitania´da iş bulmuştu, gemi ayaklarının altında sulara gömülürken Tower haykırıyordu; “Şimdi zamanı geldi mi?” Bu öykü iki gazeteci tarafından anlatılmasına ve Ripley´in ünlü “İster inan, ister inanma” külliyatında yer almasına rağmen, tarihçiler tarafından onaylanmadı; tarihçiler üç geminin mürettebat listesinde bu isimde birisinin bulunmadığını söylüyorlardı. Ripley ise, gemicinin adının farklı olduğunu söylerek, işin içinden sıyrıldı; peki üç gemide de aynı isimli biri var mıydı? Evet, bir değil, birkaç kişi vardı ama bunların aynı kişiler olup olmadığı asla anlaşılamadı. Fakat bunlardan birisinin öyküsü kesin gerçekti; Aslında Titanik´in kamarotlardan Violet Jessup, White Star Gemi Şirketi´nin gerçekten de lanetli kişisidir. Genç kadın, önce şirketin Olympic gemisindeydi, geminin Hawke şilebiyle çarpışıp batmasından kurtuldu, sonra Titanik´de de hemşire asistanı olarak görevlendirildi ve yine kurtuldu. Violet, Şirketin üçüncü gemisi olan Britannic´de görevini yaparken son yolculuğuna çıkmıştı. Violet´in kaderi White Star Şirketi´nin gemileriyle aynıydı.
 
Son düzenleme:

aliveli44

ONURSAL ÜYE
Forum Düzeni
Admin
Super Moderatör
Vip Üye
Katılım
12 Haziran 2012
Mesajlar
11,018
Beğeni
20,950
Puanları
426
Konum
Malatya
Cevap: Titanik – Sırrı Neydi?

Güzel paylaşım :cool:
 
Üst