Bu notların bir kısmı Ege üniversitesi arkeoloji bölümünde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Nuran Şahin’in mitoloji dersinden alınmıştır. O derslerin çoğu, biz arkeoloji öğrencileri için gayet faydalı geçmişti (birkaç istisna dışında). Bunun için sayın Şahin’e teşekkür ederim. Diğer alıntılar da metin içinde zikredilmiştir. Metni okumadan önce size tavsiyem her şeyi olduğu gibi kabul etmemenizdir. Kaldı ki bazı noktalar yoruma da açık olabilir. Tabi bazı noktalar, hepsi değil. Bilimsel terimlerde yazım hataları olabilir, bunun için özür dilerim. Son olarak, okuyacağınız şeyler daha önce size anlatılan Yunan mitolojisinden farklı gelebilir; konumuz arkeoloji olduğundan dolayı, mitolojinin ve mitolojinin içindeki efsanelerin bu bilim dalı tarzında ele alınacağını, mitosların o dönemdeki toplumsal kültürü nasıl yansıttığı konusunun ağır basacağını belirtmeliyim. Evet, birkaç istisna demiştim ve her şeyi kabul etmeyin demiştim. Daha iyi anlamanız için aşağıdaki örneği verdikten sonra aradan çekiliyorum.
Nuran Şahin dersinde, ilk tek tanrılı dinden bahseder. Mısır’daki Tanrı Aton kültü, ilk tek tanrılı dindir. Amenophis IV’ün, bu dinin çıkması ile eski tanrıların rahiplerini, birçok insanı nasıl öldürttüğünü anlatır; ilk tek tanrılı din ile beraber insanlıkta kitle halinde bir kan akıtmadan bahseder ve tek tanrılı dinleri derste dolaylı olarak (hatta dolaysız bir şekilde) suçlar. (Aklımda kalanları yazıyorum çünkü dersin bu esnasında kendisi konuşurken anlamak için sadece söylediklerini dinleyip ayrıntılı not almamıştım. Ancak bu şekildeki bir açıklamanın bana göre bilim açısından pek de objektif olmadığını söylemeliyim. Dini ele alırken de pek çok konuda yaptığımız gibi, basit bir şekilde toplum psikolojisinden de faydalanmak mutlaka gerekmektedir. İnsanların çoğunun tüm evren içindeki muhteşem değişimi kavrarken ya da kavramaya çalışırken, değişime adapte olamama korkusuyla kendini yalnız, korunmasız hissettiği ve bunun sonucunda daha evvel elde edilmiş tüm bilgilerin, kültürün sığınılacak en kısa ve güvenli çözüm olduğunu yani başvurulan çözümlerden biri olarak, bu noktada muhafazakarlığı, gelenekçiliği benimsemenin daha ihtiyatlı bir davranış olduğunu söylemek gerekir. Mısır’da Amenophis IV’ün tek tanrılı dini kabul ederek çok kısa bir zaman içinde adeta bir katliam yaptırması tek taraflı bir şekilde açıklanamaz. Olaya tam aksi bir biçimde bakarsak daha rahat anlayabiliriz ki, İbraniler tek tanrılı dinlerinden ötürü, Mısır’dan ayrılmak, Firavundan kaçmak zorunda kalmışlardı ya da Hristiyanlığın ilk ortaya çıkışında İsa’ya, onun havarilerine inanan kitlelerin ne denli zorluk çektiğini; aynı şekilde Müslümanların da daha önce Musevilerin ve Hristiyanların çektiği bu zorlukları dinlerinin çıkış aşamasında aynı şekilde çektiklerini belirtmek gerekir. Tek tanrılı ya da çok tanrılı her bir yeni oluşum beraberinde yeni bir kitle getirebileceği gibi bu kitlenin karşısına daha güçlü bir düşman kitleyi de getirebilir ve tabi zaman geçtikçe bu düşmanlar dosta da dönüşebilir. Bu düşmanlık esasında değişime duyulan kısa süreli bir tepkidir. Amenophis IV’ e gelince, her ne kadar tek tanrılı dini kabul etse de özü yani kültürü pagan inancından gelir ve pagan dünyasının bir parçasıdır; firavunun katliam yapması esasında seçtiği dinle bile alakalı değildir. Bu sadece onun ne kadar gaddar olduğunu kanıtlamaktadır. Tarihte bu tür kişilikler çoktur. Despot kral tipini her yerde görebiliriz. Örnek vermeye bile gerek duymuyorum. Konuyu bu açıdan ele alırsak objektif olmuş oluruz. Şimdi mitolojiye dönelim)
Theogonia
Parthenogenesis: Bir tanrıçanın bir erile ihtiyaç duymadan başka tanrılar yaratmasıdır. Bunu Gaia yapar:
Gaia (Toprak ana) : Uranos (gök), Pontos (deniz) ve Dağlar.
Tüm dinlerde evrenin yaradılışından önce kaos dönemi söz konusudur. Daha sonra yine tüm dinlerde olduğu gibi (ortak olan) evrenin yaradılışında toprak dişil ya da eril olarak “parthenogenesis”e sahiptir. Hellen pantheonunda da bu olay aynen görülür. Buradaki toprak Gaia adıyla tanımlanan toprak anadır.
Gaia Uranos, Pontos ve Dağları yaratmıştır. Daha sonra kendi yarattığı Uranos ile birleşir ve buradan on iki Titanlar doğar. Bunların altısı eril, altısı dişildir.
Gaia + Uranos = Kykloplar (tek gözlü devler), 12 Titan, Hekatonkheirlar (yüz kollu devler)
Ancak baba Uranos, bu çocukların anatomik anormalliklerinden ötürü onları toprak *****n bağrına gömmeye başlar. İlk kez burada babanın toplumsal düzen içinde doğan çocukların yaşam haklarını elinde tuttuğunu gösteren uygulama görülmektedir. Gaia olaylardan rahatsızdır. Çocuklarını bu kötü babadan kurtulmaya telkin etmeye çalışır. Bu andan itibaren toplumda anaerkilliğin yerini babaerkillik almaktadır. Çocuklardan yalnız Kronos babasına karşı çıkar. Kronos kardeşi Rheia ile birleşir. I. kuşak yönetim Uranos ile son bulur. Yönetimi eline geçiren II. Kuşaktan Kronos, kız kardeşi yine bir Titan olan Rheia ile evlenir. Kronos’un kız kardeşi ile evlenmesi gerçekte toplumsal düzende birinci derecede kan bağı evliliklerinin meşru olduğunu göstermektedir.
Kronos + Rheia = Poseidon, Hades, Zeus, Demeter, Hera, Hestia (ocak tanrısı).
Kronos da çocuklarını yemeye başlar. Rheia son çocuğunu da Kronos’a yedirmek istemez. Bu iki kardeşin evliliğinde ve çocukların yutulmasında toplumda iki olgu çıkmaktadır. Yönetimdeki gücün önemli olduğunu anlayan erkeğin, yöneticilik kimliğini koruyabilmek açısından her türlü yola başvurduğunun göstergesi Kronos’ta ortaya çıkar. *****n çocuklarını koruma içgüdüsü ve ilk kadın dayanışması Gaia ile Rheia’nın işbirlikçi komplosunda ortaya çıkmaktadır (yani bebek yerine Kronos’a yutması için taşın verilmesi). Konunun ayrıntılarına mitoloji sözlüğünden bakalım:
Azra Erhat’ın Mitoloji Sözlüğü’nde Theogonia:
Yunanlıların en eski ve en önemli theogoniası olan Hesiodos’un eseri besbelli ki doğulu kaynaklara dayanmakta, Fenikeliler yoluyla Sümer ve Babil inanç ve efsanelerini yansıtmaktadır. Ne var ki, bağdaşım tam olmuştur: Hesiodos’un tanrıların doğuşunu, tanrı soylarının ve kuşaklarının birbirlerini izleyip gelişmelerini dile getiren yapıtı, Yunan kaynaklı inanç ve efsaneleriyle kaynaşmış ve tutarlı bir bütün haline gelmiştir. Hele Hesiodos’un kurduğu yönetim, Homeros destanlarından da uygulanan şecere gösterme eğitimiyle tam bir uyum içinde ilkçağın sonlarına dek benimsenmiş ve ozanlara olduğu kadar, hellenistik çağın ve Roma’nın mythograph denilen mythos yazarlarına da örnek olmuştur. Dünyanın yaratılışı içinde bir yorum veren theogonia,Yunanlıların tek dinsel kitabı olarak kalmış denebilir,ama şunu da belirtmeli ki, bu gelenek yazına kaynak olmaktan öte gidememiş,ne tam anlamıyla dini kültü, ne de bambaşka bir yol tutan düşünce akımını etkileyememiştir. O kadar ki, Hesiodos’un, çoğu yabancı kaynaklardan aldığı kimi tanrısal varlıkları Yunan yazını doğa dışı, yaban ve kaba sayarak yadırgamış ve atmıştır.
Hesiodos’un Theogonia’sı gene de tek yaratılış mythosu olarak ayrıntılarıyla incelemeye değer .
Her şeyden önce Khaos vardı der Hesiodos, (Khaos) ama Khaos’un ne olduğunu tanımlamaz, hemen Khaos’tan Gaia yani Toprak’ın çıktığını anlatır ve ne olduğunu tam anlatmadığı bir birleşme ilkesi olarak Eros’u yani Sevgi tanrıyı da araya sokar, ama belli ki Yunan kaynaklı bu varlığı, saydığı öbür unsurlarla iyice birleştiremediği için “parthenogenesis” yani kendi kendine doğurma, meydana getirme ilkesine uyarak Khaos’tan Erebos’u (yer altı karanlığı) ve Nyks’i (yer üstü karanlığı) yani geceyi çıkarır ve şöyle der (Theog. 126 vd.):
Toprak bir varlık yarattı kendine eşit:
Dört bir yanını saran Uranos, yıldızlı Gök’ü,
Mutlu tanrıların sürekli, sağlam yurdunu.
Gaia sonra kendi kendine yüksek dağları ve Pontos’u, yani denizi yaratır, sonra da Uranos’la sevişip üç kuşak dev yaratır: Titanlar, Kykloplar ve Hekatonkheirler. Bu Titanlar tanrıların ikinci kuşağı sayılır, birinci kuşak Gaia ve Uranos olmak üzere. Burada Theogonia boyunca hep rastlanacak bir süreçle karşılaşırız: Bir kuşak kendinden sonraki kuşağın doğup gelişmesine izin vermez çünkü gücün elinden alınacağından, egemenliğinin başka ele, sonraki kuşağa geçeceğinden korkar. Bu yüzdendir ki Uranos çocuklarını yok etmeye uğraşır.
Gaia son doğan oğlu Kronos’un eline bir tırpan verir ve koca Uranos gece arzudan yanıp tutuşarak indiği, sardığı zaman toprağı pusuda bekleyen Kronos fırlar, tırpanla keser babasının hayalarını. Denize saçılan sperma köpükleriyle kanlardan Aphrodite ve Erinysler doğar. Kronos egemenliği ele alır, ikinci tanrı kuşağı birincisini yenmiştir, Hesiodos erkek tanrıların dişi tanrılarla evlenmeleri ve bu evlenmelerden doğan çocukları sayar.
İkinci kuşağın da dramı vardır. Kronos Rheia ile evlenir ve şu evlatları doğurur. Hestia, Demeter, Hera, Hades, Poseidon ve en sonuncusu Zeus.
Ama koca Kronos yiyordu ilk çocuklarını
Analarının kutsal karnından çıkıp da
Dizleri üstüne oturdukça her biri
Korkuyordu Uranos’un mağrur torunlarından biri
Ölümsüzler arasında kral olacak diye.
Uranos’la Gaia böyle olacağını bildirmişlerdi, Kronos’a ne var ki Rheia’ya yardım edenler onlardır. Zeus doğar doğmaz Girit’e kaçırırlar, Kronos’a da bir taş yuttururlar. Zeus büyüyünce, babasına bu taşla birlikte yuttuğu bütün kardeşlerini de kusturur. Egemenliği ele geçirmek için hazırlığa girişir, ilk iş Uranos’un yer altına kapattığı Yüz Kollu devleri ve Kyklopları kurtarmak. Tepegözlerden gök gürlemesini, şimşek ve yıldırımı alır, yüz kolluların da yardımıyla korkunç bir savaşa girişir. Titanomakhia denilen bu savaş babasının kardeşleri Titanlara karşıdır. Bu yaman savaşta zaferi kazanan Zeus üçüncü kuşağı, yani Olympos tanrılarının saltanatını kurar.
Mutlu tanrılar bitirince bu işlerini,
Şereflerini kurtarınca Titanlardan,
Uydular toprak *****n öğütlerine,
Engin bakışlı Zeus’a başvurdular,
Ölümsüzlerin başına geçmesini,
Olympos’un kralı olmasını istediler ondan
Ve Zeus geçip başına tanrıların
Yetki paylarını dağıttı her birine.
Theogonia, Zeus’un ve öbür Olympos tanrılarının evliliklerini ve çocuklarını saymakla sona erer.
Ders Notlarına devam:
Zeus
Zeus’un kökeni tartışmalıdır. Erken dönemlerde Tanrının Yunanistan’daki Olympos dağı ile ilişkili olduğu söyleniyordu. Ancak Olympos’un anlamı “uludağ” dır. Yunanistan dışında Anadolu’da Antik Dönemde bir çok dağın adı da Olympos’tur. Bu nedenle Tanrının kökenini Yunanistan’daki Olympos ile birleştiren varsayım bugün geçerliliğini yitirmiştir. Buna karşın Zeus’un doğuş mithoslarıyla ilgili tüm mithoslarda, babadan kaçırılan bebeğin Girit adasında Ida ya da Dikta adı verilen mağara ya da dağda büyütüldüğü anlatılır. Burada, Zeus’un “keçi Amaltheia” nın sütüyle beslendiği ve “nympheler”in onu yetiştirdiği ileri sürülür. Çoğu kez Zeus, farklı lehçeler altında “Zan, Dan, Deus, Dios” olarak geçer. Zeus için kesilen hayvanlar “boğa, keçi, maria”dır.
Zeus’un en eski kült merkezi, Yunanistan’da “Dodona”dır. Erken dönemlerde burada bir ağaç kültünün olduğu ve Tanrının simgesi olan bu ağacın “meşe ağacı” olduğu, antik yazarlar sayesinde öğrenilmiştir.
Philemon Mithosu
Tanrının meşe ağacı ile ilişkili olan mithosu “Philemon”la ilgilidir. Mithosa göre Zeus insanları sınamak ister, fakir bir dilenci kılığında yalnız ya da oğlu Hermes’le birlikte gelir ve aç olduklarını, barınmak istediklerini söylerler. Ancak yörenin tüm insanları tarafından reddedilirler. Bu yerleşim merkezinin dışında fakir bir eve, Philemon ve Baukis’in evine konuk edilirler. Bu fakir ailenin konukseverliğinden çok duygulanan Zeus, yanlarına istedikleri eşyaları alıp evlerini terk etmelerini, arkaya bakmaksızın karşı tepeye çıkmalarını önerir. Ayrıca bu tepede kendi adına bir tapınak kurulmasını da ister. Tepeye çıkan karı koca geriye baktıklarında tüm yerleşim merkezinin sular altında kaldığını görürler. Aslında bu mithosun kökeni Mezopotamya kültüründeki tufan mithosudur. Mezopotamya kültürlerinde Sümer ile başlayan tufan mithosu, daha sonra Babil ve Eski Asur döneminde de değişik versiyonlarla da sürekli yer almıştır. Mithosun devamında ise tapınağı kuran karı koca, buranın rahip ve rahibeleri olur ve Tanrıdan son istek olarak ölümsüz kılınmayı dilerler; Tanrı, Philemon’u meşe, ******** da ıhlamura çevirir.
Titanomakhia Savaşı
Evrenin Zeus tarafından ele geçirilmesi için babasına karşı verdiği savaşa “Titanomakhia, Titanlar-Tanrılar” savaşı adı verilir. On yıl süren savaş, “Kykloplar”ın (tepegözler), “Hekatonkheir”lerin (yüz kollu devler) toprak altından çıkarılıp Zeus’un yanında yer almasıyla Zeus ve yandaşları lehinde savaş sonuçlanır. Zeus’la evrenin değişmez yönetimi kurulur. Uranos ile başlayan üç nesil çatışması mithosları, Hititlerin Kumarbi mithosundan alınmıştır. Evrenin yönetimini kuran Zeus, gök-tanrı ve baş-tanrılığı üstlenir. Kardeşi Poseidon’a denizler hakimiyetini, diğer kardeşi Hades’e ise yer altı dünyasının tanrılığını verir.
Baş tanrı Zeus’a adanmış olan tapınakların, karısı Hera’nın tapınaklarından daha sonra yapılmaya başlanmış olması bugüne değin süren bir tartışma konusudur. Ancak kesin bir açıklama getirmek olanaksızdır. Öne sürülen savlardan biri Zeus’un ağaç kültünün uzun süre devam ettiğidir; bu şekilde tapınak yapımı daha geç gerçekleşir.
Zeus adaletin simgesi olmasına karşın (terazi) çoğu kez davranışlarında dialektik olan bir tanrıdır. Çoğu kez affedici olan tanrı yerine cezalandırıcı tanrı kimliği simgeler. Bunun en güzel örneği Prometheus mithosunda görülür...
Prometheus (Mitoloji Sözlüğü)
Prometheus, Titanlar soyundandır: Hesiodos’a göre İapetos’la Okeanos kızı Klymene’nin oğludur. Bu Titan çiftinin dört oğlu olur: Atlas, Menoitios, Prometheus ve Epimetheus. Dördünün de kaderi tüyler ürperticidir: Zeus, Atlas’ı dünyanın ucuna dikip gök kubbesini omuzlarına yükler, Menoitios’u yıldırımla çarparak yerin dibine kapatır, Prometheus’u zincirlerle bir sütuna bağlar ve karaciğerini bir kartala yedirir, Epimetheus’un başına kadın belasını sarar. Bu eşi görülmedik olağanüstü cezaların sebebi aslında bunların aslında Titan soyundan gelmeleri değildir. Zeus’un İapetosoğullarına özel bir hıncı vardır, bu hıncın asıl nedenini de onlara verilen sıfatlardan anlıyoruz. Bu titanların dördü de kafa gücünden pay almışlardır, akıldan yana üstündürler ve bu üstünlükleriyle övünüp Zeus’a karşı gelmeye yeltenirler. Akıl gücüyse Zeus’un tekelindedir, o bu güçle ele geçirmiştir dünya egemenliğini. Bu gücü başka birinde görmek, dinmez bir öfke doğurur içinde...
Hesiodos, Theogonia
Iapetosoğulları ve Prometheus (510)
Iapetos aldı Klymene’yi,
Güzel topuklu Okeanos kızını,
Girdi onunla gerdeğe ve bir oğlu oldu:
Azgın yürekli Atlas tanrı.
Sonra getirdi dünyaya Menoitios’u
O kendini çok beğenen tanrıyı;
Ve Kıvrak, cin fikirli Prometheus’u,
Sonra da yarım akıllı Epimetheus’u
O ki belâ oldu ekmek yiyenlere
Zeus’un yuğurduğu bakireyi evine alarak.
Nuran Şahin dersinde, ilk tek tanrılı dinden bahseder. Mısır’daki Tanrı Aton kültü, ilk tek tanrılı dindir. Amenophis IV’ün, bu dinin çıkması ile eski tanrıların rahiplerini, birçok insanı nasıl öldürttüğünü anlatır; ilk tek tanrılı din ile beraber insanlıkta kitle halinde bir kan akıtmadan bahseder ve tek tanrılı dinleri derste dolaylı olarak (hatta dolaysız bir şekilde) suçlar. (Aklımda kalanları yazıyorum çünkü dersin bu esnasında kendisi konuşurken anlamak için sadece söylediklerini dinleyip ayrıntılı not almamıştım. Ancak bu şekildeki bir açıklamanın bana göre bilim açısından pek de objektif olmadığını söylemeliyim. Dini ele alırken de pek çok konuda yaptığımız gibi, basit bir şekilde toplum psikolojisinden de faydalanmak mutlaka gerekmektedir. İnsanların çoğunun tüm evren içindeki muhteşem değişimi kavrarken ya da kavramaya çalışırken, değişime adapte olamama korkusuyla kendini yalnız, korunmasız hissettiği ve bunun sonucunda daha evvel elde edilmiş tüm bilgilerin, kültürün sığınılacak en kısa ve güvenli çözüm olduğunu yani başvurulan çözümlerden biri olarak, bu noktada muhafazakarlığı, gelenekçiliği benimsemenin daha ihtiyatlı bir davranış olduğunu söylemek gerekir. Mısır’da Amenophis IV’ün tek tanrılı dini kabul ederek çok kısa bir zaman içinde adeta bir katliam yaptırması tek taraflı bir şekilde açıklanamaz. Olaya tam aksi bir biçimde bakarsak daha rahat anlayabiliriz ki, İbraniler tek tanrılı dinlerinden ötürü, Mısır’dan ayrılmak, Firavundan kaçmak zorunda kalmışlardı ya da Hristiyanlığın ilk ortaya çıkışında İsa’ya, onun havarilerine inanan kitlelerin ne denli zorluk çektiğini; aynı şekilde Müslümanların da daha önce Musevilerin ve Hristiyanların çektiği bu zorlukları dinlerinin çıkış aşamasında aynı şekilde çektiklerini belirtmek gerekir. Tek tanrılı ya da çok tanrılı her bir yeni oluşum beraberinde yeni bir kitle getirebileceği gibi bu kitlenin karşısına daha güçlü bir düşman kitleyi de getirebilir ve tabi zaman geçtikçe bu düşmanlar dosta da dönüşebilir. Bu düşmanlık esasında değişime duyulan kısa süreli bir tepkidir. Amenophis IV’ e gelince, her ne kadar tek tanrılı dini kabul etse de özü yani kültürü pagan inancından gelir ve pagan dünyasının bir parçasıdır; firavunun katliam yapması esasında seçtiği dinle bile alakalı değildir. Bu sadece onun ne kadar gaddar olduğunu kanıtlamaktadır. Tarihte bu tür kişilikler çoktur. Despot kral tipini her yerde görebiliriz. Örnek vermeye bile gerek duymuyorum. Konuyu bu açıdan ele alırsak objektif olmuş oluruz. Şimdi mitolojiye dönelim)
Theogonia
Parthenogenesis: Bir tanrıçanın bir erile ihtiyaç duymadan başka tanrılar yaratmasıdır. Bunu Gaia yapar:
Gaia (Toprak ana) : Uranos (gök), Pontos (deniz) ve Dağlar.
Tüm dinlerde evrenin yaradılışından önce kaos dönemi söz konusudur. Daha sonra yine tüm dinlerde olduğu gibi (ortak olan) evrenin yaradılışında toprak dişil ya da eril olarak “parthenogenesis”e sahiptir. Hellen pantheonunda da bu olay aynen görülür. Buradaki toprak Gaia adıyla tanımlanan toprak anadır.
Gaia Uranos, Pontos ve Dağları yaratmıştır. Daha sonra kendi yarattığı Uranos ile birleşir ve buradan on iki Titanlar doğar. Bunların altısı eril, altısı dişildir.
Gaia + Uranos = Kykloplar (tek gözlü devler), 12 Titan, Hekatonkheirlar (yüz kollu devler)
Ancak baba Uranos, bu çocukların anatomik anormalliklerinden ötürü onları toprak *****n bağrına gömmeye başlar. İlk kez burada babanın toplumsal düzen içinde doğan çocukların yaşam haklarını elinde tuttuğunu gösteren uygulama görülmektedir. Gaia olaylardan rahatsızdır. Çocuklarını bu kötü babadan kurtulmaya telkin etmeye çalışır. Bu andan itibaren toplumda anaerkilliğin yerini babaerkillik almaktadır. Çocuklardan yalnız Kronos babasına karşı çıkar. Kronos kardeşi Rheia ile birleşir. I. kuşak yönetim Uranos ile son bulur. Yönetimi eline geçiren II. Kuşaktan Kronos, kız kardeşi yine bir Titan olan Rheia ile evlenir. Kronos’un kız kardeşi ile evlenmesi gerçekte toplumsal düzende birinci derecede kan bağı evliliklerinin meşru olduğunu göstermektedir.
Kronos + Rheia = Poseidon, Hades, Zeus, Demeter, Hera, Hestia (ocak tanrısı).
Kronos da çocuklarını yemeye başlar. Rheia son çocuğunu da Kronos’a yedirmek istemez. Bu iki kardeşin evliliğinde ve çocukların yutulmasında toplumda iki olgu çıkmaktadır. Yönetimdeki gücün önemli olduğunu anlayan erkeğin, yöneticilik kimliğini koruyabilmek açısından her türlü yola başvurduğunun göstergesi Kronos’ta ortaya çıkar. *****n çocuklarını koruma içgüdüsü ve ilk kadın dayanışması Gaia ile Rheia’nın işbirlikçi komplosunda ortaya çıkmaktadır (yani bebek yerine Kronos’a yutması için taşın verilmesi). Konunun ayrıntılarına mitoloji sözlüğünden bakalım:
Azra Erhat’ın Mitoloji Sözlüğü’nde Theogonia:
Yunanlıların en eski ve en önemli theogoniası olan Hesiodos’un eseri besbelli ki doğulu kaynaklara dayanmakta, Fenikeliler yoluyla Sümer ve Babil inanç ve efsanelerini yansıtmaktadır. Ne var ki, bağdaşım tam olmuştur: Hesiodos’un tanrıların doğuşunu, tanrı soylarının ve kuşaklarının birbirlerini izleyip gelişmelerini dile getiren yapıtı, Yunan kaynaklı inanç ve efsaneleriyle kaynaşmış ve tutarlı bir bütün haline gelmiştir. Hele Hesiodos’un kurduğu yönetim, Homeros destanlarından da uygulanan şecere gösterme eğitimiyle tam bir uyum içinde ilkçağın sonlarına dek benimsenmiş ve ozanlara olduğu kadar, hellenistik çağın ve Roma’nın mythograph denilen mythos yazarlarına da örnek olmuştur. Dünyanın yaratılışı içinde bir yorum veren theogonia,Yunanlıların tek dinsel kitabı olarak kalmış denebilir,ama şunu da belirtmeli ki, bu gelenek yazına kaynak olmaktan öte gidememiş,ne tam anlamıyla dini kültü, ne de bambaşka bir yol tutan düşünce akımını etkileyememiştir. O kadar ki, Hesiodos’un, çoğu yabancı kaynaklardan aldığı kimi tanrısal varlıkları Yunan yazını doğa dışı, yaban ve kaba sayarak yadırgamış ve atmıştır.
Hesiodos’un Theogonia’sı gene de tek yaratılış mythosu olarak ayrıntılarıyla incelemeye değer .
Her şeyden önce Khaos vardı der Hesiodos, (Khaos) ama Khaos’un ne olduğunu tanımlamaz, hemen Khaos’tan Gaia yani Toprak’ın çıktığını anlatır ve ne olduğunu tam anlatmadığı bir birleşme ilkesi olarak Eros’u yani Sevgi tanrıyı da araya sokar, ama belli ki Yunan kaynaklı bu varlığı, saydığı öbür unsurlarla iyice birleştiremediği için “parthenogenesis” yani kendi kendine doğurma, meydana getirme ilkesine uyarak Khaos’tan Erebos’u (yer altı karanlığı) ve Nyks’i (yer üstü karanlığı) yani geceyi çıkarır ve şöyle der (Theog. 126 vd.):
Toprak bir varlık yarattı kendine eşit:
Dört bir yanını saran Uranos, yıldızlı Gök’ü,
Mutlu tanrıların sürekli, sağlam yurdunu.
Gaia sonra kendi kendine yüksek dağları ve Pontos’u, yani denizi yaratır, sonra da Uranos’la sevişip üç kuşak dev yaratır: Titanlar, Kykloplar ve Hekatonkheirler. Bu Titanlar tanrıların ikinci kuşağı sayılır, birinci kuşak Gaia ve Uranos olmak üzere. Burada Theogonia boyunca hep rastlanacak bir süreçle karşılaşırız: Bir kuşak kendinden sonraki kuşağın doğup gelişmesine izin vermez çünkü gücün elinden alınacağından, egemenliğinin başka ele, sonraki kuşağa geçeceğinden korkar. Bu yüzdendir ki Uranos çocuklarını yok etmeye uğraşır.
Gaia son doğan oğlu Kronos’un eline bir tırpan verir ve koca Uranos gece arzudan yanıp tutuşarak indiği, sardığı zaman toprağı pusuda bekleyen Kronos fırlar, tırpanla keser babasının hayalarını. Denize saçılan sperma köpükleriyle kanlardan Aphrodite ve Erinysler doğar. Kronos egemenliği ele alır, ikinci tanrı kuşağı birincisini yenmiştir, Hesiodos erkek tanrıların dişi tanrılarla evlenmeleri ve bu evlenmelerden doğan çocukları sayar.
İkinci kuşağın da dramı vardır. Kronos Rheia ile evlenir ve şu evlatları doğurur. Hestia, Demeter, Hera, Hades, Poseidon ve en sonuncusu Zeus.
Ama koca Kronos yiyordu ilk çocuklarını
Analarının kutsal karnından çıkıp da
Dizleri üstüne oturdukça her biri
Korkuyordu Uranos’un mağrur torunlarından biri
Ölümsüzler arasında kral olacak diye.
Uranos’la Gaia böyle olacağını bildirmişlerdi, Kronos’a ne var ki Rheia’ya yardım edenler onlardır. Zeus doğar doğmaz Girit’e kaçırırlar, Kronos’a da bir taş yuttururlar. Zeus büyüyünce, babasına bu taşla birlikte yuttuğu bütün kardeşlerini de kusturur. Egemenliği ele geçirmek için hazırlığa girişir, ilk iş Uranos’un yer altına kapattığı Yüz Kollu devleri ve Kyklopları kurtarmak. Tepegözlerden gök gürlemesini, şimşek ve yıldırımı alır, yüz kolluların da yardımıyla korkunç bir savaşa girişir. Titanomakhia denilen bu savaş babasının kardeşleri Titanlara karşıdır. Bu yaman savaşta zaferi kazanan Zeus üçüncü kuşağı, yani Olympos tanrılarının saltanatını kurar.
Mutlu tanrılar bitirince bu işlerini,
Şereflerini kurtarınca Titanlardan,
Uydular toprak *****n öğütlerine,
Engin bakışlı Zeus’a başvurdular,
Ölümsüzlerin başına geçmesini,
Olympos’un kralı olmasını istediler ondan
Ve Zeus geçip başına tanrıların
Yetki paylarını dağıttı her birine.
Theogonia, Zeus’un ve öbür Olympos tanrılarının evliliklerini ve çocuklarını saymakla sona erer.
Ders Notlarına devam:
Zeus
Zeus’un kökeni tartışmalıdır. Erken dönemlerde Tanrının Yunanistan’daki Olympos dağı ile ilişkili olduğu söyleniyordu. Ancak Olympos’un anlamı “uludağ” dır. Yunanistan dışında Anadolu’da Antik Dönemde bir çok dağın adı da Olympos’tur. Bu nedenle Tanrının kökenini Yunanistan’daki Olympos ile birleştiren varsayım bugün geçerliliğini yitirmiştir. Buna karşın Zeus’un doğuş mithoslarıyla ilgili tüm mithoslarda, babadan kaçırılan bebeğin Girit adasında Ida ya da Dikta adı verilen mağara ya da dağda büyütüldüğü anlatılır. Burada, Zeus’un “keçi Amaltheia” nın sütüyle beslendiği ve “nympheler”in onu yetiştirdiği ileri sürülür. Çoğu kez Zeus, farklı lehçeler altında “Zan, Dan, Deus, Dios” olarak geçer. Zeus için kesilen hayvanlar “boğa, keçi, maria”dır.
Zeus’un en eski kült merkezi, Yunanistan’da “Dodona”dır. Erken dönemlerde burada bir ağaç kültünün olduğu ve Tanrının simgesi olan bu ağacın “meşe ağacı” olduğu, antik yazarlar sayesinde öğrenilmiştir.
Philemon Mithosu
Tanrının meşe ağacı ile ilişkili olan mithosu “Philemon”la ilgilidir. Mithosa göre Zeus insanları sınamak ister, fakir bir dilenci kılığında yalnız ya da oğlu Hermes’le birlikte gelir ve aç olduklarını, barınmak istediklerini söylerler. Ancak yörenin tüm insanları tarafından reddedilirler. Bu yerleşim merkezinin dışında fakir bir eve, Philemon ve Baukis’in evine konuk edilirler. Bu fakir ailenin konukseverliğinden çok duygulanan Zeus, yanlarına istedikleri eşyaları alıp evlerini terk etmelerini, arkaya bakmaksızın karşı tepeye çıkmalarını önerir. Ayrıca bu tepede kendi adına bir tapınak kurulmasını da ister. Tepeye çıkan karı koca geriye baktıklarında tüm yerleşim merkezinin sular altında kaldığını görürler. Aslında bu mithosun kökeni Mezopotamya kültüründeki tufan mithosudur. Mezopotamya kültürlerinde Sümer ile başlayan tufan mithosu, daha sonra Babil ve Eski Asur döneminde de değişik versiyonlarla da sürekli yer almıştır. Mithosun devamında ise tapınağı kuran karı koca, buranın rahip ve rahibeleri olur ve Tanrıdan son istek olarak ölümsüz kılınmayı dilerler; Tanrı, Philemon’u meşe, ******** da ıhlamura çevirir.
Titanomakhia Savaşı
Evrenin Zeus tarafından ele geçirilmesi için babasına karşı verdiği savaşa “Titanomakhia, Titanlar-Tanrılar” savaşı adı verilir. On yıl süren savaş, “Kykloplar”ın (tepegözler), “Hekatonkheir”lerin (yüz kollu devler) toprak altından çıkarılıp Zeus’un yanında yer almasıyla Zeus ve yandaşları lehinde savaş sonuçlanır. Zeus’la evrenin değişmez yönetimi kurulur. Uranos ile başlayan üç nesil çatışması mithosları, Hititlerin Kumarbi mithosundan alınmıştır. Evrenin yönetimini kuran Zeus, gök-tanrı ve baş-tanrılığı üstlenir. Kardeşi Poseidon’a denizler hakimiyetini, diğer kardeşi Hades’e ise yer altı dünyasının tanrılığını verir.
Baş tanrı Zeus’a adanmış olan tapınakların, karısı Hera’nın tapınaklarından daha sonra yapılmaya başlanmış olması bugüne değin süren bir tartışma konusudur. Ancak kesin bir açıklama getirmek olanaksızdır. Öne sürülen savlardan biri Zeus’un ağaç kültünün uzun süre devam ettiğidir; bu şekilde tapınak yapımı daha geç gerçekleşir.
Zeus adaletin simgesi olmasına karşın (terazi) çoğu kez davranışlarında dialektik olan bir tanrıdır. Çoğu kez affedici olan tanrı yerine cezalandırıcı tanrı kimliği simgeler. Bunun en güzel örneği Prometheus mithosunda görülür...
Prometheus (Mitoloji Sözlüğü)
Prometheus, Titanlar soyundandır: Hesiodos’a göre İapetos’la Okeanos kızı Klymene’nin oğludur. Bu Titan çiftinin dört oğlu olur: Atlas, Menoitios, Prometheus ve Epimetheus. Dördünün de kaderi tüyler ürperticidir: Zeus, Atlas’ı dünyanın ucuna dikip gök kubbesini omuzlarına yükler, Menoitios’u yıldırımla çarparak yerin dibine kapatır, Prometheus’u zincirlerle bir sütuna bağlar ve karaciğerini bir kartala yedirir, Epimetheus’un başına kadın belasını sarar. Bu eşi görülmedik olağanüstü cezaların sebebi aslında bunların aslında Titan soyundan gelmeleri değildir. Zeus’un İapetosoğullarına özel bir hıncı vardır, bu hıncın asıl nedenini de onlara verilen sıfatlardan anlıyoruz. Bu titanların dördü de kafa gücünden pay almışlardır, akıldan yana üstündürler ve bu üstünlükleriyle övünüp Zeus’a karşı gelmeye yeltenirler. Akıl gücüyse Zeus’un tekelindedir, o bu güçle ele geçirmiştir dünya egemenliğini. Bu gücü başka birinde görmek, dinmez bir öfke doğurur içinde...
Hesiodos, Theogonia
Iapetosoğulları ve Prometheus (510)
Iapetos aldı Klymene’yi,
Güzel topuklu Okeanos kızını,
Girdi onunla gerdeğe ve bir oğlu oldu:
Azgın yürekli Atlas tanrı.
Sonra getirdi dünyaya Menoitios’u
O kendini çok beğenen tanrıyı;
Ve Kıvrak, cin fikirli Prometheus’u,
Sonra da yarım akıllı Epimetheus’u
O ki belâ oldu ekmek yiyenlere
Zeus’un yuğurduğu bakireyi evine alarak.