Zela'da Da Bir Yeralti Kenti Mi Var ?

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113




zile5305.jpg


ZELA'DA DA
BİR YERALTI KENTİ Mİ VAR ?

zile5304.jpg


Araştırma : M. Ufuk MİSTEPEAraştırmacı - Yazar - Orman Endüstri Yüksek Mühendisi[Zile Kültür Sanat Dergisi, Ekim 2014, Sayı : 4 (Güz)'de Yayımlandı.]

DEFİNE ARAYICILARINA UYARIDIR!

Yeraltı Kenti Tehlikeler Barındırır!
Tecrübeli Mağara ve Arkeoloji Ekibi ile Teknik Donanım
(Havalandırma, Elektrik, Aydınlatma, Dağcılık Ekipmanı, İlk Yardım vb.) Olmadan Girilmez!
Hayatlarınız Bizler için Önemlidir!
Lütfen İzinsiz Giriş Yaparak Canınıza Kast Etmeyiniz!

Yetkili Merciler Havalandırma Bacası Giriş Ağzını
Lütfen Çelik Kafesle Girişe Kapatınız!
Çünkü Giren Çıkamayabilir!

M. Ufuk MİSTEPE ve Mihmandar İbrahim Hakkı DOĞTAŞ Havalandırma Bacası Girişinde.
zile5296.jpg

Kaynak : M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 14 Mayıs 2014 / Zile

ZELA'DA DA
BİR YERALTI KENTİ Mİ VAR?

zile5295.jpg


Bu yazımızda

Eski dönemlerde yeraltı şehirlerinin önemi büyüktü. Bu kentler, İlk ve Ortaçağlarda ve Bizans Dönemi’nde (M.Ö. 667 - M.S. 332) insanların süreklilik arz eden savaşlarda düşmandan korunmak, yırtıcı hayvanlardan ve akınlardan kaçmak için yeraltında oyarak inşâ ettikleri şehirlerdi M.S. VII. Yüzyıl’da yoğunlaşan Arap saldırılarından, Roma ve Bizans’ın ilk dönemlerinde Hıristiyanlık üzerindeki baskılardan zorlanan, işkenceye uğrayan insanlar kendilerine yeni sığınacak yerler aramışlardı. Yeraltı şehirleri Bizans döneminde en gelişmiş şekline ulaşmış ve bu şehirler kurulurken de büyük olasılıkla önceki kültürler yok edilmiştir.

Türkiye’de; Yerebatan Sarnıcı, Talas, Oymalı, Güzelyurt (Gelveri), Gülağaç, Saratlı, Pınarkaya, Kepez, Akören, Ozancık, Evci, Ağırnas, Bayburt gibi yerleşmelerde ve ilâveten Kapadokya’da yumuşak tüf kayalara oyularak yapılmış 36 yeraltı şehri bulunuyor. Bunların başlıcaları Kaymaklı, Derinkuyu, Özkonak, Mucur, Örentepe, Gümüşkent, Tatlarin, Ovaören ve Gökçetoprak’ta yer alıyor.1

Hüseyin Gazi Tepesi'nde Yer Alan Yeraltı Kenti Havalandırma Bacası Girişi
zile5297.jpg

Kaynak : M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 14 Mayıs 2014 / Zile

ÖZLÜCE Yeraltı Şehri : Eski adı ‘Zile’ olan Özlüce Köyü merkezindeki tek katlı yeraltı şehri, Nevşehir - Derinkuyu karayolu üzerindeki Kaymaklı Kasabası’nın 6 km batısında yer alıyor. Girişte bazalttan yapılmış, geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya, oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Koridor bitiminde 1.75 m çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yer alır! Ziyâreteaçılmamıştır.1

Yeraltı şehirlerinin yapımına hangi dönemde başlandığı kesin olarak bilinmiyor. Hitit döneminde var olduğuna, Hıristiyanlık ve Bizans Dönemleri’nde de genişletildiği ve özellikle Arap akınlarına karşı korunmak ve yiyecek depolamak amacıyla kullanıldığına ilişkin bilgiler var. Akıl almaz doğal havalandırma sisteminden dolayı uzaylılar tarafından yapılmış olabileceğini iddia edenler bile çıkmakta.1

Yeraltı şehirlerinin her bir bölümü diğerine dar tünellerle bağlanıyor. Ve her giriş değirmentaşı biçimindeki hareketli kaya kapılarla (sürgü taşı) kapatılabiliyor; bu şekilde düşman saldırılarından korunuluyor.

Mihmandar İbrahim Hakkı DOĞTAŞ Havalandırma Bacası Giriş Ağzında
zile5298.jpg

Kaynak : M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 14 Mayıs 2014 / Zile

Yazımıza konu başlığı olan bir HAVALANDIRMA BACASI’nın tespiti bizi bu makaleyi yazmaya yönlendirdi. Zileli İbrahim Hakkı DOĞDAŞ, Zile hinterlandındaki tarihî ve arkeolojik mekânlara âşina olan bir genç. Kamuoyunda bilinmeyen üç konuda benden yardımcı ve destek olmamı talep etti. Kendisiyle Zile’de randevulaştık ve bilgi teatisinde bulunduk. Birlikte, Havalandırma Bacası’nın bulunduğu mıntıkaya gittik.

Konu incelemeye değerdi ama mekânın uzman ellerde araştırma yapılmasını gerektiren bir konumu vardı. Çünkü yeraltı şehirleri tuzaklarla doludur; can kaybı söz konusu olabilir. On iki kadar insanın bu havalandırma bacası ağzının yerini bildiğini öğrendim. Mekânın define avcıları tarafından talan edilmemesi için bulunduğu mevkii makalemde belirtmekten imtina ediyorum. İlgili mercilere konu intikal ettirildikten sonra ve araştırma yapmak üzere davet edilecek ODTÜ, İTÜ, Hacettepe ya da Boğaziçi Üniversiteleri Mağara Araştırma Kulüpleri’nden biri ya da ehil arkeoloji uzmanları tarafından yapılacak resmî tetkikler akabinde kamuoyunun bilgilendirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum.

Hüseyin Gazi Tepesi'nden Zile'nin Muhteşem Manzarası
zile5301.jpg

Kaynak : M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 14 Mayıs 2014 / Zile

İbrahim Hakkı DOĞDAŞ’ın, havalandırma bacası girişinden itibaren giriş ağzı aşağısındaki aktarma tespitlerini sizlerle paylaşıyorum : “Havalandırma Bacası’nı ilk gören ben değilim. Daha önce görenlerden edindiğim duyum ile ben de merak ile tetkik etmeye gittim ve akabinde gördüklerimin önemli olduğunu düşünerek araştırmacı olmanız hasebiyle sizi de haberdar ettim ve o mekânı görmenizi sağladım.

Arazi devlete ait yani kamu malı; şahsî mülk olmadığından başkalarının da bilinçsizce içeriye girip tahribat ve talan yapması ve hattâ tuzaklara yakalanması olası! Bacanın giriş ağzı normal cüsseli bir insanın girebileği boyutta. Tahminen 50 x 75 cm ebadında ve yanına 1,5 m kadar yanaşılmadıkça uzaktan görülmesi mümkün değil. Giriş ağzı açık; araştırmalar başlayıncaya dek aslında güvenilir biçimde kapatılması gerek! Bitkilerle kapatmak tehlikeli olabilir; çünkü bilmeyen bir canlı üzerine basarak içeriye düşebilir ve canını yitirebilir.

Baca ağzından taş gövdeye oyulmuş 30 cm kutrunda helisel merdivenle (minare mimarîsinde olduğu gibi) aşağıya doğru sarılarak basamak basamak iniyorsunuz. Mekânda halat merdivenle inmeye çalışanların izleri görülebilir. 10 m kadar bu şekilde iniliyor. Daha sonra dik olarak iple 10 m daha aşağıya sarkıyorsunuz. Helisel olarak toplam 26 m, dikey 15 m sonra tabana inilebiliyor. Giriş ağzı altındaki boşluk insan eliyle oyularak açılmış ve 2 x 2,5 m ebadında dikine bir galeri. Zemin kaygan değil.

Zile Ulu Câmi Minaresinden Hüseyin Gazi Tepesi'nin Görünümü
zile5306.jpg

Kaynak : Zile Belediye Başkanlığı Fotoğraf Arşivi

Tabandaki alan ise 3 x 3,5 m ebadında daha geniş. Yarasalar dolaşıyor ve çok ağır yarasa dışkısı kokusu etrafa hâkim. Tabanda 20 – 25 cm kadar yarasa dışkısı birikmiş ve bastığınızda bataklık hissi uyandırıyor. Taban üzerine 1 x 0,25 m ebadında atılmış bir taş var. Ona halat merdiven bağlanarak gene helisel olarak 7 m kadar delikten aşağıya inmeye cesaret edilebilmiş ve daha gidilememiş.. korkmuşlar! Taş atılarak zemin kontrolü yapılmış; biri suya düşmüş diğeri toprak ya da taş zemine. Yarasalar da dönerek aşağıya gidiyorlarmış. Hava akımı da hissedilir biçimde buranın bir Havalandırma Bacası olduğuna işaret ediyor.

Arazinin diğer cephelerindeki taş ocağı çalışmalarında insan giremeyecek çapta küçük deliklere rastlanıldığını biliyorum. Arazinin zemininde ise vaktiyle büyük bir mağara girişi tespit edilmiş. İçerisinde boynuzlu hayvanlar ve kuşlar görülünce girenler korkup kaçmışlar. Mağara içerisi bir kamyonun sığabileceği büyüklükte imiş ve mağaraya açılan deliklerin varlığı biliniyor. Daha sonra mağara ağzının kapatıldığı duyumunu aldım.

Zile Hüseyin Gazi Tepesi'ndeki Yeraltı Kenti Havalandırma Bacası Girişi
zile5299.jpg

Kaynak : M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 14 Mayıs 2014 / Zile

Yeraltı şehirlerinde yapılanma katlar halinde olup, uzun koridorlarla birbirlerine bağlanmış altlı üstlü barınaklar, evler meydana getirilmiştir. Bunların her birisi de birbirlerine gizli geçitlerle bağlanmışlardır. Bu yeraltı şehirlerinde giriş kapıları özel bir manivela ve yuvalarla açılıp kapanabilen yuvarlak sürgü taşlarla kapatılmıştır. Yeraltı şehirlerinin katlar arasındaki bölümleri birbirinden ayıran yuvarlak kapakların dışarıdan açılması mümkün değildir. Bunların çapları 1 - 2,5 m olup, enleri de 30 - 50 cm civarındadır. Ağırlıkları ise 200 ile 500 kg arasında değişmektedir. Bu yuvarlak sürgü taşlarının ortasındaki delik, kapının açılıp kapanmasına imkân sağladığı gibi içeriden saldıran düşmanın görülmesine ve onlara ok veya mızrakla karşı konulmasına da yaramaktadır.2

Yeraltı şehirlerinde katlar arasında iletişim ve havalandırma sorunu son derece güzel bir şekilde çözümlenmiştir. Bunun için katlar arasında 5 - 10 cm çapında haberleşme delikleri açılmıştır. Ayrıca katlardan yukarıya açılan bacaların yardımıyla da havalandırma sağlanmıştır. Bu bacalar aynı zamanda su kuyusu olarak da kullanılmıştır.2

Girişi Tehlike Arz Eden Havalandırma Bacası'ndan İçeriye Ancak Teknik İmkânlarla Girilebilir.
zile5300.jpg

Kaynak : M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 14 Mayıs 2014 / Zile

Çok katlı yeraltı şehirlerinde rastlanılabilecek mekânlar : Alt girişte ahırlar, su yalağı (haft), samanlık, iki veya üç sürgülü ahşap kapılar, basamaklı koridorlar, dar ve uzun tüneller, sürgü taşı, tuzaklar, yemekhane, kiler (erzak depoları), şaraphane ve şıra yapım mekânları, üzüm dökme bacası, su kuyusu, plâtformlar, salon ve odalar, oturma birimleri, kilise, misyonerler okulu, mezarlar, zindan, çok nadiren tuvalet, tırmanma bacaları, dehlizler, gizli geçitler, kızgın yağ dökme delikleri, haberleşme delik ve kanalları, kandil ve mumlar için küçük oyuklar, tandır ocakları, küpler için oyuklar ve havalandırma bacaları…

Tarihî coşku ve perspektiften, yeraltı kentlerinin gizemlerinde buluşmak üzere...

21 Mayıs 2014 / Ankara

Mihmandar İbrahim Hakkı DOĞTAŞ, Havalandırma Bacası'na Daha Önce Yapılan Girme Teşebbüslerini Anlatırken.
zile5302.jpg
zile5303.jpg

Kaynak : M. Ufuk MİSTEPE Fotoğraf Arşivi - 14 Mayıs 2014 / Zile

KAYNAKÇA :

1AVANOS EVİ – Yeraltı Şehirleri, 2TARİHÎ ESERLER – Nevşehir Yeraltı Şehirleri,
 

zebun

Web Master-Coder
Kullanıcı
Katılım
2 Ekim 2013
Mesajlar
1,582
Beğeni
3,573
Puanları
113
Konum
Zamanın Bittiği Yerde
Bura ile alakalı oka dar çok hikayesi varki..
Kuzey yönünde bulunan yüzyıllardır kullanılan esbap çayı çeşmesi vardı maalesef kurutuldu ve toprak ile kapatıldı..
esbap çayını kaza kaza bir ettiler daha geçen yazın başlarında adamlar merdivenle iniyolardı bizi görünce topukladırlar:)
 

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113
Zile'nin Güneybatı'sında yüksekçe bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. Genellikle çocuğu olmayan kadınlar ve evlenemeyen kızlar ziyaret eder. Adakta bulunurlar. Ziyarete aralıksız yedi Perşembe gidildiğinde dileklerin kabul olacağına inanılır.

Hüseyin Gazi ile ilgili anlatılan bir efsane şu şekildedir:

Hüseyin Gazi Tepesi'nin altındaki köyde Güllü isimli güzel bir kız varmış. Babası öldüğünden anası köylük yerde yalnızlık zor olduğu için köyünden yoksul bir adamla evlenmiş. Güllü, anası, üvey babası yoksulluk içinde yaşayıp giderlerken komşu köyden Güllü'ye dünürcüler gelmiş. Güllü komşu köye gelin gitmiş. Güllü'nün bir yıl sonra bir bebeği dünyaya gelmiş. Fakat kocası ince hastalığa tutulup birden ölüvermiş. Çaresiz kalan Güllü bebeği ile anasının evine dönmüş.



Üvey baba geçim darlığı çeken, kötü kalpli bir kişiymiş. Güllü'yü eve almak istememiş.Anası "Güllü'mü eve koymazsan ev benim değil mi, Güllü'mün yerine sen çekip gidersin."demiş. Üvey baba istemeye istemeye Güllü ve bebeğini eve almış. Birlikte yaşayıp giderken bebek hastalanmış.

Güllü bebeği bir hekime götürmesi için üvey babasına yalvarmış, ikna edememiş. Anasının da yalvarmaları fayda etmemiş. Bebeğin sancıdan kıvranışları ve sabahlara kadar ağlayışları, kadınların yalvarışları karşısında adam : "Ben sizin karnınızı doyuramıyorum. Hangi para ile bebeği doktora götüreceğim. Yalnız, Hüseyin Gazi Tepesi'nde kıraç bir tarlam var. Yıllardır tepe olduğu için ekmiyordum. Git o tarlayı kaz. Mercimek ek. Çıkan mercimeği pazara götürüp sat. Parasıyla da bebeği doktora götür, ilâç al." demiş.

Çaresiz kalan Güllü, sabah ezanında kalkıp, çocuğu sırtına sarıp, kazmayı eline alıp doğru Hüseyin Gazi Tepesi'nin yolunu tutmuş.Hüseyin Gazi yatırının başında bulunan ardıç ağacına bir salıncak kurup bebeği yatırmış. Günlerce o tepeye çıkıp yatırın yanındaki tarlayı kazmış. Devamlı Hüseyin Gazi türbesi önünde diz çöküp Tanrı'ya yalvarmış. "Tanrım bana güç ver." diye gözyaşı dökmüş.

Tarlayı kazıp mercimekleri ekmiş. İki ayda mercimekler olgunlaşıp yolunacak hale gelmiş. Hastalığı gittikçe ilerleyen bebeği ile yine tepeye çıkmış, bebeyi yatırıp duasını yaptıktan sonra mercimekleri yolmaya başlamış. Çalışırken göksünde bir sızı hissetmiş hemen bebeğine koşmuş, bakmış ki bebek ölmüş. O an öyle bir ah edip ağlamış ki sanki yer gök inlemiş.

Bu sırada yatırdan bir ses duyulmuş. "Mercimeğin taş ola, mercimeğin taş ola!" diye. Tarladaki bütün mercimekler tıpkı yeşil mercimek şeklinde birer taşa dönüşmüş ve tarlanın üzerini mercimek taşı kaplamış.



Şimdi bu ziyarete gidenler o tarlayı mercimek büyüklüğünde taşlarla kaplı olarak görürler.Hüseyin Gazi'nin hemen yanı başında bulunan iki mezardan birinin Güllü'nündiğerinin de bebeğinin mezarları olduğu söylenir.

Ziyarete giden ve çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarbu tarladan yedi tane mercimek taşı alıp yastığının altına bırakırlar. Yedi gün sonra bu taşları tarlaya serperek çocuk için dilek dilerler. Çocukları olunca da kurban keserler.
 

SEVALİ

Kullanıcı
Katılım
14 Kasım 2012
Mesajlar
1,451
Beğeni
2,680
Puanları
113
esbap çayını kaza kaza bir ettiler daha geçen yazın başlarında adamlar merdivenle iniyolardı bizi görünce topukladırlar:)
Zebun hemşehrim burayı ve bunun gibi bir çok yeri kimin boşalttığını biliyorsundur.
Büyük ihtimal gördüğünüz kişiler boşa uğraşıyordur.
Adamlar nereleri açmadı kalenin içinde Anaitis heykelini bulmak için 17 metre kazdıklarını duymuştum.
 
Üst