İSLAMDA CİHAD ANLAYIŞI
Resülullah (sav) şöyle buyurdu : “Müslümanlığın en yüce (amel ve ibadeti) ALLAH yolunda cihad etmektir. Bu üstün ameli yapmaya ancak Müslümanların en faziletlisi olanlardan başkası nail olamaz” Cihad’ı bu derece önemseyen bir Peygamber’in ümmetiyiz.
Daha nice hadislerde Resul-u Ekrem cihaddan bahsetmektedir. Öyle ki; İslam dininin en büyük farz ibadetlerinden bir tanesidir cihad. Resulullah bir hadisi şerifde; uzun uzun ibadetlerden bahsettikten sonra, bunların hepsinin üstünde cihad vardır demektedir. İslam dini için cihad anlayışı Kuran’ı azimüşşanın özellikle üzerinde durduğu ibadetlerden bir tanesidir. İslamda cihaddan bahsetmek istesek; bunun için muhtelif bir kitap neşretmemiz gerekecektir. İşte bu kadar büyük bir değere haiz olan o yüce ibadetin manası nedir ve bizler bu asırda bu ibadeti nasıl yerine getirebiliriz?
Cihad önemli olduğu kadar, hassas bir kavramdır. Kuran’ın ve sünnetin bize anlattığı cihad anlayışına sahip Müslümanlar, hakiki manada Peygamber Efendimiz (sav)’in sünneti çerçevesinde gidenlerdir. Eğer ki; cihad, muallakta kalan bir kelime olarak önümüze çıkarsa, ümmet için büyük bir yaraya yol açabilecektir. Bunun için öncelikle cihadın kelime manasını öğrenmek gerekmektedir. Cihad, Allah yolundaki her türlü faaliyet ve hareketin adıdır. Hakkı üstün ve hakim kılmak için gayret sarf etmektir. Başka bir ifadeyle cihad, İslam’ın aksiyon yönüdür, onun hamle gücüdür. Yani kısacası “Hayat bir cidaldir, şevk ise matiyesidir” diye bahsedilen hareketin ismidir.
Rabbinin rızası bütün dünyaya yayılana kadar canlarını ve mallarını Allah yolunda satmaktır. İşte bu görev bütün Müslümanların üzerine düşen farzı ayn olan cihad ibadetinin tanımıdır. Odak güçler tarafından “kutsal savaş” olarak adlandırılan cihad, at gözlüklü bir perspektiften bakmanın sonucudur. Elbette ki; yeri geldiği zaman kıtadan kıtaya koşturup, kılıçla mücadele etmek de cihad demektir. Ama yüzlerce kapısı bulunan cihad anlayışını, bir tek kapıdan ibaret görmek, büyük bir hezeyandır. Öyle ki Resul-u Ekrem (sav)’in ashabı Mekke’li müşrikler tarafından her türlü zulme uğradığı halde İslam dinini yaymak için derin bir mücadelenin içine girmişlerdi. Tek bir müşrikin bile öldürülmediği mekke devrinde, nice Müslümanlar şehid edildi.
Hz Sümeyye ve Hz Yasir bunun en bariz örneklerinden değil midir? Onların yaptıkları da büyük bir cihaddı. Madem ki; cihad demek, Allah’ın dini bütün dünyaya yayılana kadar savaşmak demektir, o zaman bizler de silahlı savaş olarak gördüğümüz cihad anlayışını sorgulamalıyız. Kuran-ı Kerimde Nahl suresi 126. Ayette bahsedilen, onlara misliyle karşılık verin sözü de bizim için bir ölçü niteliğindedir.
Müslümanlara ilim ile tehakküm kurmaya çalışan ehli küfre karşı, silah ile karşı koymak cihad anlayışıyla örtüşmemektedir. Onlara karşı ilimle, irfanla, tecrübeyle, çalışmakla cihad vazifesi görülebilir. Müslüman bir nesil olarak; bilgisayar teknolojisinde devrim niteliğinde buluşlar gerçekleştirerek İslam dinini yaymak bir cihad değil midir? Devrin en gelişmiş uçaklarını, en devasa nükleer santrallerini, tıpda mühendistlik iliminde ve hakeza değişik ilim müesseselerinde yeni çığırlar açmak cihad değil midir? Yahut dünyanın değişik merkezlerine gidip İslam’ı Kuran’ın indirdiği, resullullah’ın gösterdiği şekilde anlatma gayesi büyük bir cihad değil midir?
Rabbinin dinini yaymak için dünyanın sair ülkelerinde gece gündüz demeden, Kuran’ı ve onun tefsirlerini anlatmak için çalışanlar “ Allah yolunun tozu ile cehennemin dumanı hiçbir zaman bir arada bulunmaz “ hadisi şerifine mazhar olmamışlar mıdır? Eğer cihad demek, Allah’ın dinini bütün dünyaya yaymak demekse, o zaman asla savaşla cihadı özdeşleştirmeyelim. Bu o kadar büyük bir yanılgıdır ki, insan demek el demektir, ayak demektir, kalp demektir gibi bir hatayı ihata etmektedir. Mesela Musab bin Umeyr Medine’ye gidip İslam’ı anlattığı zaman o büyük bir cihad vazifesi sergilemişti. İşte cihad vazisi, işte Ashab-ı Kiram. Öyle ki 23 senelik tebliğ hayatının yalnızca 2 senesini savaşlara katılarak geçiren bir peygamberin, cihad anlayışını savaşla sınırlandırmak bir yanılgı ibaresidir.
Yazar:Yunus COŞAR
Cihad sözcüğü c-h-d kökünden türemiş, “bütün gücünü kullanma” anlamına gelen ve tek kelime olarak “mücadele” anlamında kullanılan Arapça bir kelimedir.
Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Al-i İmran Suresi, 142)
“Allah cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Ali İmran Suresi, 142)
Andolsun, biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). (Muhammed, 47)
Resülullah (sav) şöyle buyurdu : “Müslümanlığın en yüce (amel ve ibadeti) ALLAH yolunda cihad etmektir. Bu üstün ameli yapmaya ancak Müslümanların en faziletlisi olanlardan başkası nail olamaz” Cihad’ı bu derece önemseyen bir Peygamber’in ümmetiyiz.
Daha nice hadislerde Resul-u Ekrem cihaddan bahsetmektedir. Öyle ki; İslam dininin en büyük farz ibadetlerinden bir tanesidir cihad. Resulullah bir hadisi şerifde; uzun uzun ibadetlerden bahsettikten sonra, bunların hepsinin üstünde cihad vardır demektedir. İslam dini için cihad anlayışı Kuran’ı azimüşşanın özellikle üzerinde durduğu ibadetlerden bir tanesidir. İslamda cihaddan bahsetmek istesek; bunun için muhtelif bir kitap neşretmemiz gerekecektir. İşte bu kadar büyük bir değere haiz olan o yüce ibadetin manası nedir ve bizler bu asırda bu ibadeti nasıl yerine getirebiliriz?
Cihad önemli olduğu kadar, hassas bir kavramdır. Kuran’ın ve sünnetin bize anlattığı cihad anlayışına sahip Müslümanlar, hakiki manada Peygamber Efendimiz (sav)’in sünneti çerçevesinde gidenlerdir. Eğer ki; cihad, muallakta kalan bir kelime olarak önümüze çıkarsa, ümmet için büyük bir yaraya yol açabilecektir. Bunun için öncelikle cihadın kelime manasını öğrenmek gerekmektedir. Cihad, Allah yolundaki her türlü faaliyet ve hareketin adıdır. Hakkı üstün ve hakim kılmak için gayret sarf etmektir. Başka bir ifadeyle cihad, İslam’ın aksiyon yönüdür, onun hamle gücüdür. Yani kısacası “Hayat bir cidaldir, şevk ise matiyesidir” diye bahsedilen hareketin ismidir.
Rabbinin rızası bütün dünyaya yayılana kadar canlarını ve mallarını Allah yolunda satmaktır. İşte bu görev bütün Müslümanların üzerine düşen farzı ayn olan cihad ibadetinin tanımıdır. Odak güçler tarafından “kutsal savaş” olarak adlandırılan cihad, at gözlüklü bir perspektiften bakmanın sonucudur. Elbette ki; yeri geldiği zaman kıtadan kıtaya koşturup, kılıçla mücadele etmek de cihad demektir. Ama yüzlerce kapısı bulunan cihad anlayışını, bir tek kapıdan ibaret görmek, büyük bir hezeyandır. Öyle ki Resul-u Ekrem (sav)’in ashabı Mekke’li müşrikler tarafından her türlü zulme uğradığı halde İslam dinini yaymak için derin bir mücadelenin içine girmişlerdi. Tek bir müşrikin bile öldürülmediği mekke devrinde, nice Müslümanlar şehid edildi.
Hz Sümeyye ve Hz Yasir bunun en bariz örneklerinden değil midir? Onların yaptıkları da büyük bir cihaddı. Madem ki; cihad demek, Allah’ın dini bütün dünyaya yayılana kadar savaşmak demektir, o zaman bizler de silahlı savaş olarak gördüğümüz cihad anlayışını sorgulamalıyız. Kuran-ı Kerimde Nahl suresi 126. Ayette bahsedilen, onlara misliyle karşılık verin sözü de bizim için bir ölçü niteliğindedir.
Müslümanlara ilim ile tehakküm kurmaya çalışan ehli küfre karşı, silah ile karşı koymak cihad anlayışıyla örtüşmemektedir. Onlara karşı ilimle, irfanla, tecrübeyle, çalışmakla cihad vazifesi görülebilir. Müslüman bir nesil olarak; bilgisayar teknolojisinde devrim niteliğinde buluşlar gerçekleştirerek İslam dinini yaymak bir cihad değil midir? Devrin en gelişmiş uçaklarını, en devasa nükleer santrallerini, tıpda mühendistlik iliminde ve hakeza değişik ilim müesseselerinde yeni çığırlar açmak cihad değil midir? Yahut dünyanın değişik merkezlerine gidip İslam’ı Kuran’ın indirdiği, resullullah’ın gösterdiği şekilde anlatma gayesi büyük bir cihad değil midir?
Rabbinin dinini yaymak için dünyanın sair ülkelerinde gece gündüz demeden, Kuran’ı ve onun tefsirlerini anlatmak için çalışanlar “ Allah yolunun tozu ile cehennemin dumanı hiçbir zaman bir arada bulunmaz “ hadisi şerifine mazhar olmamışlar mıdır? Eğer cihad demek, Allah’ın dinini bütün dünyaya yaymak demekse, o zaman asla savaşla cihadı özdeşleştirmeyelim. Bu o kadar büyük bir yanılgıdır ki, insan demek el demektir, ayak demektir, kalp demektir gibi bir hatayı ihata etmektedir. Mesela Musab bin Umeyr Medine’ye gidip İslam’ı anlattığı zaman o büyük bir cihad vazifesi sergilemişti. İşte cihad vazisi, işte Ashab-ı Kiram. Öyle ki 23 senelik tebliğ hayatının yalnızca 2 senesini savaşlara katılarak geçiren bir peygamberin, cihad anlayışını savaşla sınırlandırmak bir yanılgı ibaresidir.
Yazar:Yunus COŞAR
Cihad sözcüğü c-h-d kökünden türemiş, “bütün gücünü kullanma” anlamına gelen ve tek kelime olarak “mücadele” anlamında kullanılan Arapça bir kelimedir.
Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Al-i İmran Suresi, 142)
“Allah cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Ali İmran Suresi, 142)
Andolsun, biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). (Muhammed, 47)