S.A.
Merhaba aliömer ustam.
Herkesin uykusunu yarıladığı bir saat de, yazımı okumanız ve bir katkı sağlamak babında ki çabanız inanın beni çok duygulandırdı. ALLAH (c.c) razı olsun.
Sevgili kardeşim. İnanırsınız biliyorum. Zaman denen mefhum, maalesef konu hakkında yeterli araştırma yapmamı engelliyor. Gönül ister ki, sizin gibi diğer üyelerimizde fikirlerini paylaşsın. Paylaşsın ki; neyi nerede, nasıl araştıracağımız konusunda, bizim gibi araştırmacı kimliği olanlara yol göstersinler.
Lafı fazla uzatmadan konumuza geçelim.
“Beyinden hariç insan vucudunun üç farklı noktasının bazı şeyleri hafızaya aldığı……”
“ Çubukla ne Alakası var diye soranlara oluyor. Fakat elimize aldığımız çubuklar avuç içine temas etiğinden yaymış olduğu frekans ücudumuz tarafından hafızaya alınıyor” sözleriniz aşağıdaki ifadelerle büyük benzerlik göstermektedir.
“
Çoğumuz hafızayı, beynimizin içinde bilgilerin saklandığı bir depo gibi algılarız. Oysa bilim insanları hafızanın bundan çok daha karmaşık olduğu görüşündeler. Onlara göre hafıza bir depodan çok bir işlemler zinciri. Zihnimizde gerçekleşen fark etme-kaydetme-hatırlama ve unutmayla ilgili bölümlerden oluşan bir zincir.
Örneğin kahve içtiğimiz porselen fincanı düşündüğümüzde, beynimiz bu nesnenin adını, dudağımıza bıraktığı hissi, biçimini, işlevini, tasarımını, hayatımıza nasıl girdiğini ve bize ne anlam ifade ettiğini hatırlar. Eğer o fincanın bizim için özel bir anlamı varsa, kahveyle birlikte birçok anıyı da hatırlayıp yeniden yaşarız.
Bu anılar beynimizde bir bütün halinde-örneğin bir video klip gibi- bir arada durmaz. Kahve fincanına dair anıların her bir parçası, beynin farklı bölgelerinden gelir. Biz fincanı elimize aldığımızda beynimizin farklı bölgelerinde yer etmiş anılar yeniden yapılanır. (Kaynak 1)
El ve ayaklarımızın ayası ile ağzımız, bu işlevlerin (hafıza) bir parçasıdır. Ten dokunma hissi, ağzımız tat hissi, burnumuzun koku alması gibi.
Evet. Çubukları elimize aldığımızda biz bunu hemen kodlarız. “
Beyinde yeni anıların oluşturulması için, bilginin kullanılabilir bir şekle sokulması gerekir; bu işleme de kodlama adı verilir”.
“Bilgi başarılı bir şekilde kodlandıktan sonra, daha sonra kullanılabilmesi için hafızaya kaydedilir. Beynimize kaydettiğimiz bilgilerin birçoğu, onları kullanmaya ihtiyacımız olduğu durumların dışında genellikle farkındalığımız dışındadır”
“Hatırlama işlemiyse hafızamıza kaydedilmiş anıların bilinçli farkındalığımıza taşınmasıdır” (kaynak 2)
Buraya kadar ilim ve bilime ters düşen bir şey gözükmüyor gibi.
Çubukları elimize aldık ve beynimiz bunu hemen şekli, sertlik, ağırlık, cinsi, ….vb. kodladı ve hafızaya kaydetti. Yeri geldiğinde bunu hatırlayacaktır.
Ancak;“
dolaysıyla arama esnasında arazide cubuktan aldığımız frekansı aramaya başlar yada ona en yakın frekansı bulur” dan kastınız; “
Elimize hangi çubuğu alır isek, o çubuğun yapıldığı madeni tespit ederiz.” İse, Bu ifadeleriniz, “
olaya tam tersi bir bakış açısı” dan baktığınızı gösteriyor.
Bizler çubukları bir
araç olarak görürken, siz
amaç olarak yorumluyorsunuz. Makbuldür.
Bir soluk alalım ve olaya genel olarak bakalım.
Daha önceki yazılarımda da sıkça işlediğim ancak ayrıntısına girmediğim konuyu biraz açmamız gerekiyor. Bu meziyeti sergileyenlerin yaptıkları uygulamayı tekrar hatırlayalım.
1. Çıplak el ile arama-bulma yapanlar
2. Eline, her hangi bir madeni alıp, arama-bulma yapanlar
a) Eline aradığı madeni alan ve o madeni bulanlar
b) Eline hangi madeni alır ise, o madeni görmeyenler
3. Hem çıplak elle, hem de eline bir maden alarak arama-bulma yapanlar.
Sizin bu görüşünüz; “
Bununla birlikte avuca aldığımız numunenin frekansınıda vucudumuz algılayacak yine buna yakın frekansları arazide bulmaya çalışacak. Fakat avucumuz öncelikle çubuğun frekansını ezberlediği için öncelik bu frekansta olacak”
1 ve 2. Şıklarda saydıklarımızla irtibatlandırılabilir. Bu bakış açısı tarafımca araştırılmış ve elde edilen veriler yayınladığım yazıların içerisine serpiştirilmiştir. Yine de derleyelim toparlayalım. Nokta atışı yapmaya çalışalım.
Bu meziyeti sergileyenlerin uygulamaları aynı olsaydı, yani hepsi eline sadece çubuk veya bir maden alıp aradığını bulsaydı. O zaman bunun üzerinden çalışmalara ağırlık verilir, iyi, kötü eksik de olsa bir nihayete varılırdı.
Ancak bazı uygulayıcılar bunun tem tersi ile arama-bulmayı teyit ederler. Yani eline hangi madeni alır ise, o madeni görmezler. Bu durum benim meziyetimle tam olarak uyuşmaktadır.
Kısaca ben arazi de önce çıplak el ile arama-bulma yaparım. Çubukların aldığı şekle göre ne tespit ettiğime dair bir tahmin yürütür ve o madeni elime alırım. Eğer tahmin ettiğim maden ise o madeni çubuklar görmez. Hiç tepki vermezler.
Evet. 2 farklı uygulama. Birisi sizin görüşlerinizle uyuşmakta, diğeri ise tam tersi. Hangisini doğru kabul edeceğiz??
En önemlisi ise; bu meziyeti herkes sergileyemiyor. Sizin teorinizi bir an için kabul etsek, o zaman herkesin bu meziyeti sergilemesi gerekir. Ama durum öyle değil.
Siz bu duruma “
Şimdi çubuğu Harekete geçiren vucudumuzdaki enerji olduğunu kabul ediyoruz ya ozaman bu enerjinin doğru noktasını yakalamalıyız yani çubuk farklı tutuş şekileriyle çalışmaz doğru enerji noktasıyla çalışır dolaysıyla kullanıcı kendi vucudundaki enerji noktasını bulmalı.” Şeklinde bir açıklama getiriyorsunuz. Burada hem fikiriz.
Çünkü “
Bu meziyet kişiye has bir özelliktir.” Kişi kendine en uygun çubuğu ve tutuş şeklini geliştirmelidir.” Sözlerim bir anlam kazanıyor.
Özetleyelim. Bir nokta da teoriniz kabul görse de; tam tersi uygulama, ayrı ayrı ele alınmalı ve incelenmelidir. Bu hiç de öyle kolay bir şey değildir. Önce meziyetler sınıflandırılacak. Sonra her meziyet kendi içerisinde değerlendirilecek. Alt kategorilere ayrılacak ve kriterleri belirlenecek. Bu kriterlere uygun meziyetine tam hakim denekler üzerinde çalışma yapılacak. ….. Bu böyle uzayıp gider. Bilim insanının konuya duyarsın kalmasının en büyük etmeni, yukarıda kısaca açıkladığım nedenlerden ötürüdür. Çok uzun ve yorucu bir çalışmadır. Sonuçları ise, tatminkar olmadığı için bilim insanı tarafından yeterli incelemeye değer görülmemektedir.
Bizim gibi bu işe gönül vermiş kişiler de kendi içerisinde bir birliktelik oluşturamamaktadırlar maalesef. Buna da en büyük etmen her usta kendi uygulamasını doğru kabul etmesi, bir başka görüşü, uygulamayı ret etmesidir. Bir de şarlatanlar bu işin ahengini bozmakta, yalan yanlış beyanlarla var olan hevesi kırmaktadır.
Sevgilim ustam. Diğer sorduğunuz veya yorumladığınız konulara şimdilik değinmiyorum. Çünkü ikinci-üçüncü derece önem arz ediyorlar. Eğer bir nokta da mutabık kalırsak, o zaman diğer konuları hangi kriterler üzerinden değerlendireceğimizi konuşuruz.
Sağlıcakla kalın
ALLAH a emanet olun.
kaynak 1:
Kaynak 2: