Gönlün Anahtarı Tevazudur...

BAYBURTLU

Kullanıcı
Katılım
26 Aralık 2014
Mesajlar
325
Beğeni
1,017
Puanları
93
Kabir Ehline Dua Okuyalım
Tabiinden Hasan-ı Basri hazretleri bir gün dergahta otururken ihtiyar bir kadın gelir ve;
-“Efendi hazretleri, benim bir kızım vardı öldü. Hasretine dayanamıyorum. Bana bir dua öğret de rüyamda görüp hasretimi gidereyim” der.
Hasan-ı Basri hazretleri duacı olduktan sonra kadın gider. Fakat kadın, ertesi gün gözleri kan çanağı gibi olduğu halde ağlayarak tekrar dergaha gelir. Hasan-ı Basri hazretleri kadına;
-“Niçin ağlıyorsun?” diye sorunca kadın;
-“Kızımı rüyada gördüm, ama üzerine katrandan bir elbise giydirmişler cayır cayır yanıyor” cevabını verir.
Hasan-ı Basri hazretleri ve yanında bulunanlar kendi sonlarının nasıl olacağını düşünerek ağlaşmaya başlarlar.
Aradan bir müddet geçtikten sonra Hasan-ı Basri hazretleri, rüyasında kendinin vefat ettiğini ve cennete girdiğini görür.
Cennette gezerken muhteşem bir köşk ve önünde bir kadın görür.
O kadına;
-“Yavrum sen hangi peygamberin hanımı veya kızısın?” diye sorar.
Kadın;
-“Efendim ben, bir peygamberin hanımı veya kızı değilim. Geçen gün size gelip de sizden rüyasında kızını görmek isteyen kadının kızıyım” cevabını verir.
Hasan-ı Basri hazretleri;
-“Kızım annen senin Cehennemde yandığını söylemişti. Halbuki sen yüksek makamlardasın. Bu makama nasıl ulaştın?” diye sorar.
Kadın;
-“Efendim biz kabir hayatında beş yüz elli kişi azab görüyorduk.Bir mümin kabristana gelip on bir İhlas, on bir Felak, on bir Nas suresini okudu.Kabristanda yatan müminlerin ruhlarına bağışladı.Allahü teala bize azab eden meleğe; ‘Benim ayetlerim ve adım hürmetine burada bulunan ve azab görenleri affettim. Onlara azab etmeyin ve birer makam verin’ buyurdu.Onun için bu makama geldim” cevabını verir…
Netice olarak, vefat eden yakınlarımızı seviyorsak, onları üzecek kötü amellerden sakınmamız ve onlara dua etmemiz, sadaka vererek, hayır, hasenat yaparak imdatlarına koşmamız lazımdır. Kiyamete kadar amel ve sadaka Hayır kapısı açıktır. Geçmişlerimizi Müminleri Kuran-ı Kerim ve sadakalarla ruhlarını şad edelim inşallah.
Allah (c.c) bütün mümin kardeşlerimizi merhametiyle rahmet etsin mekanları cennet olsun inşaAllah.
 

BAYBURTLU

Kullanıcı
Katılım
26 Aralık 2014
Mesajlar
325
Beğeni
1,017
Puanları
93
Ecelden kaçarken, eceline koşmak.

Tabiin devrinin büyük hadis, fıkıh ve kıraat imamlarından A’meş(rh)’ten rivayet:

-Azrail (AS) insan suretine girerek Süleyman(AS) ve orada bulunan bir adama dikkatlice baktı. Adam da bunu faketti. Azrail(AS) gidince, adam, Süleyman(AS)’a onun kim olduğunu sordu. Azrail olduğunu anlayınca,

“Bu benim canımı alacak gibi bir bakışla bana bakıverdi. Ben bundan korkuyorum.” dedi. Süleyman(AS),

“Ne yapmamı istiyorsun?” deyince, adam.

“Beni rüzgarla Hindistan’ın öbür kenarına attır”dedi. Süleyman(AS)’da adamın dediğini yaptı. Bir müddet sonra Süleyman (AS) yine Azrail(AS) ile karşılaşınca, önceki bakışının sebebini kendisinden sordu. Azrail(AS):

“Hindistan’ın doğusunda pek kısa bir müddet sonra yanındaki o adamın ruhunu kabza memurken, adamı burada senin yanında gördüğüm için ona şaşarak baktım, dedi. Ancak, kendi arzusu üzere ruhunu kabza memur olduğum yere ulaşınca, takdir yerini bulmuş, adamcağız ecelinden kaçarken, bilmeden eceline koşmuştu.” Hz. Süleyman(AS) Azrail’e:

“Hangi insanların canlarını alacağını nasıl bilirsin?” Diye sordu.Azrail (AS)’da:

“Bu hususta senden fazla bir şey bilmem. İsimler sayfa halinde önüme gelir. Bende onların ruhlarını kabzederim” dedi.

***
 

BAYBURTLU

Kullanıcı
Katılım
26 Aralık 2014
Mesajlar
325
Beğeni
1,017
Puanları
93
Kur’an-ı Kerim Hakkında Hikaye : Kur’an Okuyan Âmâ
adamın biri, gözleri görmeyen bir dervişin evine misafir olmuştu. Evde, rahlenin üzerinde bir Kur’an olduğunu gördü ve hayret etti. Çünkü, derviş yalnız yaşıyordu, âmâ idi ve evde kendisinden başka kimse bulunmuyordu. Üzerinde durmadı ve sebebini de sormadı. Fakat merak etmedi de değil. Gece yarısı olduğu zaman Kur’an sesiyle uyandı. Baktı ki, âmâ olduğu için gözleri görmeyen ev sahibi rahlenin başına geçmiş Kur’an okuyor. Öyle ki, okuduğu yerleri parmağıyla da takip ediyordu. Dayanamayarak sordu:
- Sen, gözleri görmeyen bir adamsın. Nasıl oluyor da Kur’an’a bakarak okuyabiliyorsun? Üstelik parmağınla da takip ediyorsun.

Derviş cevap verdi:

- Allah isterse her şey olur. Ben Kur’an okumayı çok seviyorum. Fakat gözlerim görmüyor. Allah’a dua ettim. “Ya Rabbi, Kur’an okurken benim gözlerimi aç ki Kur’anı elime alıp okuyabileyim” dedim. Allah benim bu duamı kabul buyurdu. Ne zaman okumak için Kur’an’ın başına oturursam gözlerim açılır ve ben Kur’an’a bakarak okurum.

Kaynak : Ali Eren – Dini Hikayeler – Sayfa 28

***

Hadis-i Şerif : “Ümmetimin ibadetlerinin en faziletlisi Kur’an-ı Kerimi (yüzüne bakarak) okumaktır.” (A.Erol 1001 Hadis-i Şerif)

Hadis-i Şerif :“Kur’an-ı aşikar okuyan, aşikar sadaka veren gibidir. Kur’an-ı gizli okuyan sadakayı gizli veren gibidir.” Mesabih (Hazinetül Esrar Sh.24)

Hadis-i Şerif:“Kur’ân-ı Kerîm’i yüzüne okumanın, ezbere okuyana karşı fazileti, farzın nafileye karşı fazileti gibidir.” Kenzü’l-Ummâl (Fazilet Takvimi)

***

KUR’AN-I KERİM’E BAKMAK

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) “Göze, ibadetten nasibini verin.” buyurdular.

“Onun ibadetten nasibi nedir?” diye soruldu.

Resûlullah (s.a.v): “Gözün ibadetten nasibi Mushaf’a (Kur’ân-ı Kerîm’e) bakmaktır.”buyurdular.

Bir başka hadîs-i şerîflerinde Resûlullah (s.a.v) Cebrâil’e (a.s), gözünde bir ağrıdan şikâyet etti. Cebrail (a.s) ona ‘Mushafa bak’ dedi.”

Bir hadîs-i şerîfte: “Kim Mushaf’a bakarak her gün iki yüz âyet okursa kabrinin çevresindeki yedi kabre şefaat edilir.” buyuruldu.

Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “Kur’an-ı Kerim’e bakarak okuyanın diğerlerine üstünlüğü, farzın nâfileye üstünlüğü gibidir.”

Bir adam Resûlullah’a (s.a.v) boğazındaki ağrıdan şikâyette bulundu. Resûlullah (s.a.v) ona Kur’ân-ı Kerîm okumasını tavsiye etti.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

BAYBURTLU

Kullanıcı
Katılım
26 Aralık 2014
Mesajlar
325
Beğeni
1,017
Puanları
93
Büyükleri Anarken

Din büyüklerimizi anarken, onları hep güzel sözlerle, saygıyla anmalı ve hürmet ifadeleri kullanmalıyız. Çünkü Allah Teâlâ onlara kıymet vermişken bizim aksine davranmamız mümkün değildir. Onların anıldığı yerde hürmet ifadeleri kullanmalıyız.

Peygamberimiz’in anıldığı yerde “sallallahu aleyhi vesellem”, yani Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun; ashâb-ı kirâmın anıldığı yerde “radıyallahu anh” (kadın sahabiler için “radıyallahu anhâ”), yani Allah ondan razı olsun; âlimlerin anıldığı yerde “rahmetullahi aleyh”, yani Allah ona rahmet etsin ve velilerin anıldığı yerde “kuddise sırruhû”, yani Allah onun sırrını yüceltsin demek müslüman ahlâkındandır.
 
Üst